KOMİSYON KONUŞMASI

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, siz dinlemeyi seviyorsunuz biliyorum, tek milletvekilini bile yirmi dört saat dinlemiştiniz, umarım Başkan da sesimi kesmez ama şu eğitim emekçilerinin örgütlenmelerinden başlamak istiyorum.

Bu EĞİTİM-BİR-SEN'in 251.112, 2014 rakamları. İktidara yakın olunca insanlar müdür olmak için hep EĞİTİM-BİR-SEN'e üye oluyorlar, bunda bir tuhaflık var mıdır acaba?

Sonradan müşavir, müsteşar, bürokrat, devlette terfi etmek için de imam-hatibe gitmek isterler, bu ara imam-hatibin yıldızı parlıyor.

Yani şu anlamda bunu söyledim: Tarih sizi torba kanunla bütün müdürlerini görevden alan bir bakanlık olarak hatırlayacaktır. Gerçi, şimdi, Anayasa Mahkemesi çomak soktu, şimdi tekrar ne yapacağınızı düşünüyorsunuz. Habire arıyorlar bizi.

Şimdi, 2002'de 450 imam hatip lisesi vardı, 75 bin öğrenci vardı. Sizden önceki iktidarlar da milliyetçi, muhafazakâr partilerdi, yani işte, koalisyon hükûmeti, ANAP, DYP vesaire.

Geldik, 4+4+4'ten sonra, bugün 1.807'ye imam-hatip sayısı artmış, öğrenci sayısı 384.384, TEOG'la da Yahudi'yi bile imam hatibe atamışsınız. Yani ben, inanın -benim babam imamdı- imam-hatiplere karşı olan bir insan değilim, ama bu kadar fazla olunca cılkı çıkmıyor mu bu işin? Bilim yok mu? Veri yok mu? İstatistik yok mu? Başka okullar yok mu? Meslek okulları yok mu?

Yani bu ülkede herkes iktidar gibi düşünmek zorunda mı? Yani liyakatli bir devrimci öğretmenin de, ülkücü öğretmenin de veya Kemalist bir öğretmenin de görevinde -düşüncesi dışarıda kalabilir- liyakatliyse, bunu görevden almanın adı nedir? Yoksa paralel halk tarafı mı almıştı?

Bugün, Cumhurbaşkanı Afrikalıları uyarıyor, "Dikkat ha, paralel geliyor." diye. Eyvah, paralel Afrika'ya da mı gitti, millî eğitimden sonra?

Şimdi, buradan bunu şunun için söylüyorum: Bazı liselere ayrıcalık, bazılarına ayrımcılık, haksızlık değil mi? Eşitlik, eğitim fırsatı konusunda vatandaşa bunu yapmak zulüm değil midir? Biz gençlerimize, çocuklarımıza böyle mi sahip çıkacağız? Yani birileri illa ki müdür olsun diye EĞİTİM-BİR-SEN'in, HAK-İŞ'in... Düne kadar bu sendikaların esamesi okunmuyordu. Hadi, sarı sendikacılık vardı ama bu... Bağışlayın Sayın Bakan, utanıyorum burada, solumda da eğitim ve öğretim şeyi var, iş birlikçi diyeceğim, sarı sendikadan öte bir kavram kullanmak istiyorum. İktidarın güdümünde sendikacılık dünyanın hiçbir yerinde olmaz. Sendikacılık olmaz arkadaşlar, sendikal hak ve özgürlükleri koruyamazsınız. Siz memurların toplu iş sözleşmelerini, haklarını, bilmem nelerini, ondan sonra, gelip, bunlarla yapacaksınız; bu olmaz.

Ya, işte, Eğitim-İş, Birleşik Kamu-İş 34 bin, EĞİTİM SEN 104 bin, ama EĞİTİM-BİR-SEN 251 bin. Hormonlu. İktidar hormonuyla büyüyen sendikalar bunlar. Bunlar eğitimin yüz karasıdır. Buradaki sendikacılar, yarın başka iktidar gelsin, oradadırlar. Bu çok tehlikeli. Bunu özellikle söylemek istiyorum.

Zaten bu konuda çok fazla şey söylendi ama bu siyasal kadrolaşma eğitimde... Yani Hazreti Ali'nin bir sözü var, diyor ki: "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum." Niye AKP iktidarı bir harf öğretenin başına ya TOMA'yı ya gaz bombasını ya da tayini ya da görevden almayı... Başka bir şey uygun görmüyor mu? İlim irfan yuvasında bu haksızlık, bu zulüm kabul edilir bir şey midir? Siyasal kadrolaşmayı bu alana almak hakikaten dehşet vericidir. Niye eğitim ve okulların demokratikleşmesi için çaba göstermiyor Bakanlık? Niye okullar kendi yöneticilerini seçemiyor Sayın Bakan? Niye eğitim siyasal iktidarın istediği olmaktan öteye, seçimde iradesine saygıyı kullanamıyor?

Sayın YÖK Başkanı, hayırlı olsun. Vallahi billahi, Kenan Evren'in eseri olan bu kuruma şiddetle karşıyım, ben sevmiyorum bu kurumu. Şahsınızla bir sorunum yok. Ben özgür bir üniversiteyi, bilimi savunuyorum.

Şimdi, özgür bilimi, üniversiteyi savunan birisi olarak, bugün, hakikaten, şöyle gelen giden notlarıma bakıyorum ve bu notların içinde kimler aramış, hep bakıyorum. Arananların içinde değişen bir şey yok. Ahmet Hakan sizi yazmış: "Cumhurbaşkanı Erdoğan..." Hani millî iradeden, sandıktan çıkılıyor ya. Sanki, üniversite öğretim üyelerinin oyu oy değil, attıkları sandık sandık değil, sanki poşetten çıkıyor. Böyle bir anlayışla ülkemizin gençliğini ve çocuklarımızı eğiten bilim insanlarına bu gözle bakılıyor. Orada seçim oluyor... Adnan Menderes Üniversitesinde birinci 162 oy almış, geliyor 100 oy alanı seçiyorlar. Balıkesir Üniversitesinde 137 oy, 97; Celal Bayarda 204, 108; Kafkas Üniversitesinde 204, 54; Sütçü İmam Üniversitesinde 74, 73 var, 55 oy alan geliyor; Mersin Üniversitesinde 178 var, 80 oy alan geliyor; Mustafa Kemal Üniversitesinde 217, 175 geliyor. Yani, ne farkınız var kardeşim Ahmet Necdet Sezer de aynısı yapıyordu, Gül de aynısını yapıyordu, Erdoğan da yapıyor. Bu kafa bu eğitimi perişan etti. Bu kafa üniversitelere saygıyı yitirdi. Bilim insanları artık özgür düşünemiyor, düşündükleri zaman artık bu yeni kanunla makul şüpheli durumuna düşecekler. Artık makale yazamıyor, artık kitap yazamıyor, artık felsefe tartışması yapamıyor, kültür sanat konuşamıyor, üniversitelerimizde son zamanlarda görünen görüntüler, özel güvenlik, bir tarafta birisi "NATO'ya hayır", "YÖK'e hayır"... "YÖK'e hayır" eylemlerinde geçen ay habire coplanan, gazlanan üniversite öğrencileri vardı. Ama bir el daha var Sayın Bakan, çok açık söylüyorum, üniversiteleri karıştırıyor, üniversitelerde saldırılar düzenleniyor. Üniversitede 12 Eylül öncesi gibi sağ-sol saldırıları, Kürt-Türk saldırıları, laik-antilaik, Müslüman gençlik... IŞİD üniformasıyla üniversitelerde saldırı düzenleniyor Sayın Bakan, IŞİD üniformasıyla. Defalarca İstanbul Fen Fakültesinde bu yapıldı. Peki, çıkıp eğitim camiası, YÖK ve üniversite olarak "Hele durun bakayım." deyip gittiniz mi o üniversiteye? Kafalarına siyah kukuleta giydiren, kafa kesen, kadınları köle ticaretinde satan, Türkmenlere, Kürtlere, Ezidilere saldıran bu Orta Çağ vahşet örgütü, barbarlık örgütü nasıl müsamaha görüyor üniversitelerde anlatabilir misiniz? Bunun bir izahı olması lazım. Bu, sadece güvenlik ve İçişleri Bakanlığının sorunu değil, bu, Bakanlığınızın sorunudur. Eğer Bakanlığınız sağlıklı bir eğitim istiyorsa bunun üzerinde duracak.

Şimdi, arkadaşlarım çok güzel notlar çıkarmışlar. Sanıyorum diğer partilerden arkadaşlar da öyle çalışma yapıyor. Bizim danışmanlarımız, eğitim uzmanları, sivil toplum her şeyi hazırlarız. Rakamlar... Bir kısmını Adil arkadaş söyledi, diğer arkadaşlar bahsetti. Şimdi, bugün Millî Eğitim bütçesi 62 milyar. "Bu kadar derslik yaptı, bu kadar şunu yaptı..." Sen bana kaç tane TOMA yaptığını anlat arkadaş. Bir ülkede TOMA çok yapılıyorsa, bir ülkede silaha daha çok harcanıyorsa, bir ülkede asker daha çok alınıyorsa, bir ülkede polis daha çok alınıyorsa, bir ülkede 350 bin öğretmen açıktaysa...

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - İnsanları sokağa çağırmayın o zaman. İnsanları sokağa çağırmak için beyanatlar vermeyin o zaman.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - 350 bin öğretmen atama bekliyorsa...

Şahin, sakin ol, sakin ol. Biraz, böyle muhalefet...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - İnsanları sokağa çağırmayın. İnsanları sokağa çağırmayın, bu kadar net.

BAŞKAN - Sayın Şahin...

HASİP KAPLAN (Şırnak) - 350 bin öğretmen atama bekliyorsa Sayın Bakan, o ülkede adalet de yoktur, insan hakları da yoktur, demokrasi de yoktur...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ses kapandı, gerek yok ama Sayın Kaplan, yoruluyoruz, hakikaten bayağı yorulduk, biraz daha sesinizi ayarlayabilirseniz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayenizde bu mobbing, sayenizde bu angarya.

Ben sabahın dokuzunda gelip üçe kadar burada yirmi beş saat çalışmak zorunda değilim. Siz yirmi gün böyle...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Kaplan, bağırmadan söyleyin.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Size bağıracağız ki uykunuz kaçsın, uyuyorsunuz. Hayır, sakin olun. (Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Kaplan, sürenizi, lütfen...

Değerli arkadaşlar...

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Toparlayacağım, izin verin.

BAŞKAN - Sürenizi iki dakika daha uzatıyorum, buyurun lütfen.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, çok bonkörsünüz! Bize...

BAŞKAN - Size de efendim, herkese.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Bakanım, ataması yapılamayan bir öğretmenin şu siyah zarfına bakın, Genel Başkanımıza gönderilmiş. Bakın, 15/12/2014'e kadar Dicle Üniversitesi... Bölgedeki mahrumiyet zamları vardı, bitiyor süreyle yasa, biliyorsunuz, 15/12/2014. İŞKUR, AKP ilçe başkanının gönderdiği listeleri alıyor eğitim kurumlarına arkadaşlar. Burada liste var, isim isim. Branş öğretmenlerinin feleğini şaşırttınız. Birisi "tweet" atmış, birisi de mesaj atmış. Birisi "Ağabey, ben garson olayım mı? Bakan Bey'e söyleyin, bekleyeyim mi?" diyor. Biri de "Acaba çiğ köfteci mi olsam?" diyor. Yani, insanlar umudunu kestiler. Yazılı ve sözlü sınav yapılmasına rağmen bekleyen müdürlerin durumu var Sayın Bakan. Bu müdürlerin durumu ne olacak?

Sayın Bakan, tabii ki soru soracağız size, YÖK ve kamu üniversiteleri bütçeleri üzerinde söyleyecek çok sözümüz var ama bu kadar sözü istiyorsunuz ki on-on iki dakikaya sığdıralım. Bu şans oyunlarından, piyangodan, kumardan, şuradan buradan bir katkı payı geliyordu Sayın Bakanım Millî Eğitim bütçesine, ne oldu, kestiler değil mi 2014'te? Kumar paraları gelmiyor değil mi? Ondan mı bütçeniz düştü? 2014'te, torbada gittiniz, torbada tıraşladılar. Merkezî bütçeye gidiyor şimdi o haram paralar. Bari eğitime geliyordu, bir işe yarıyordu.

Şimdi, burada şöyle bir durum var: Eğitimde halkın harcamalarında bir artış var, kamu okullarına yeterince kaynak aktarılmadığı söyleniyor. Üniversitelerin de kendi kaynağını bulma arayışı var, okullar arası sosyoekonomik bölge eşitsizlikleri var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaplan, toparlayabilirseniz...

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Millî Eğitim Bakanlığının bütçe gelirleri nedir? Kamusal eğitimin tasfiyesi mi var; ticarileşme ve okul özelleştirmeleri? Vakıf üniversitelerinde siyasal kadrolaşmayla oraya bir gönderme mi var? Ana dilde eğitimi Adil sordu.

Seçmeli derslerle ilgili en son Mardin Artuklu Üniversitesi konusuna geliyorum. Mardin Artuklu Üniversitesinde... Elbette ki büyük üniversitelerde, her yerde yolsuzluk olabilir ama Mardin Artuklu Üniversitesinde yapılanı, Yaşayan Diller bölümüne yapılan haksızlığı ve bilinçli olayı -ki bütün üniversite hocaları telin etti- ben takip edeceğim Sayın Bakan. Genel Kurula da getireceğim. Burada bütün üniversitelerin yolsuzluklarını teker teker zaten açacağız ama burada bir siyasi saik varsa bunu yapanın yanına bırakmayacağız. Çünkü, ilk defa Artuklu Üniversitesinde bir bölüm açıldı "Yaşayan Diller" diye, o bölümde sadece, hiçbir alakası olmadığı hâlde soruşturmanın içine konulan öğretim üyeleri var. Yaşayan Dillerle ilgili bu öğretim üyelerine bu zulmün yapılmasına bizim tahammül etmeyeceğimizi herkesin bilmesi lazım, en başta Hükûmetin. Asla ödün vermeyeceğimiz bir konudur. Artuklu Üniversitesi... Elbette ki diğer üniversiteler, hepsi göz bebeğimizdir, hepsinde de inşaat vardır, istihdam vardır, insan unsuru vardır, olan yerde bunlar olur ama özel seçilip "Bir öğrenciden 50 lira ücret alındı." diye bu ihale ve fesat yolsuzluğu kapsamının, grubunun içine alınarak yapılıyorsa biz bunu özel bir saik sayarız. Bakanlığınızın bunun üzerinde önemle durmasını istiyorum ve bitiyorum.

Sayın Bakana içimden gelen bir sözü söylüyorum. Ben daha ilkokul 4'üncü sınıfta ilk tiyatromu oynadım, arkadaşlar bilsinler biraz. İlkokulu İdil'de... Mardin'in ilçesiydi, şu an Şırnak'ın. Şu an okullarda ne tiyatro var ne sanat var ne müzik var ne doğru dürüst bir toplumsal hayata katılım var. İnsanlar sinema seyredemiyor, gidemiyorlar. Devlet tiyatroları da kapandı. Ya Allah aşkına, öyle bir nesil yetiştiriyoruz ki ne sanat ne ilim ne kültür ne bilgi ne becerilerini sergileme ne spor ne madalya... Yani bununla ilgili Eğitim Bakanlığınızın bir çalışması olmayacak mı? Olsun istiyoruz. Ben sekiz senedir bu Bütçe Komisyonunun üyesiyim. Bu sekiz sene içinde ben bunu göremedim ama bonzai patlaması var. 4+4+4'ün ikinci devresinde bonzai patlaması var okulların etrafında ve bu konuda da Millî Eğitim olarak alınan bir önlem yok, proje göremedik. Elbette ki güvenlik bölümü var. Biz arkadaşlarla Amerikan Kongresinde Eğitim Komisyonuna gittiğimiz zaman hararetle tartıştıkları sadece şuydu: Özel üniversitelerde ücretleri ödenemeyen öğrencilerin durumu ve hakları ne olacak? Eğitimi o kadar özenle kendi komisyonlarında izliyorlardı ama bizim komisyonlarımızda bilgisayarlar uçuşuyordu Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen...

HASİP KAPLAN (Şırnak) - İnşallah o olgun tartışma günlerine döneriz ve şu YÖK'ün son başkanı siz olursunuz. Yeni anayasada YÖK'ü bir danışma kurulu yaparız. Bu rektör seçimine de cumhurbaşkanı sandıktan nasıl çıkıyorsa öyle bir çıkış yolu buluruz.

Teşekkür ederim.