| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişikilik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/750) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 12 .08.2016 |
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, yani yasa maddesi, öncekilerin devamı niteliğinde. Özetle şunu söylüyor: "Biz, belediyeye el koyduktan sonra bu hizmetler yürümez, ben de bu işlemleri kendim yaparım ama kendim yaparken de işte, belediyenin gelirleriyle yaparım bunu. Bu ihaleli işlemler, çöp toplama falan gibi işlemler varsa da 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nda doğrudan temin diye bir yöntem var -yani olağanüstü hâllerde ihale yapılmaksızın yapılan bir işlem; normalde çok sakıncalıdır, böyle, deprem, sel falan gibi hâllerde kullanılır- ona göre yaparım." diyor.
Bir de tabii, en son cümle çok kötü: "Bu fıkra kapsamında sorumluluğu tespit edilen belediye veya bağlı idare personelinin vali veya kaymakam tarafından görevden uzaklaştırılması halinde göreve iade işlemi ancak uzaklaştırma işlemini yapan makam tarafından yapılır." Anayasa'ya açık aykırı çünkü yargının yetkisi elinden alınıyor.
Yani şu yasaya baktığımda, karşılıklı bir yığınak var yani bunu görüyoruz ve bundan da hayırlı bir sonuç çıkmayacak.
Konuşmalar çok gergin, hani, bir türlü, Türkiye'deki politik ortam yumuşamadığı için de adım atmakta zorlanıyoruz ama hep beraber, karşılıklı hata üzerine hata yaparak sonra çok büyük sonuçlarla karşılaşacağız. Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri Kürt meselesiyle ilgili şu geldiğimiz süreçte atılan bu adımlar doğru bir yere gitmiyor.
Arkadaşlar, bakın, bu belediye işi, kentlerle ilgili yapılan işler, hele şu konjonktürde doğru değil. Anlıyorum yani şu durumu da görüyorum: Bir çatışma ortamı var. Biz, tabii, burada güvenlikli yerlerde bunu tartışıyoruz ama sokaklardan mermi sesinin geldiği, insanların kanının döküldüğü bir ortamda durumun farklı olacağını anlıyorum ama bize düşen de tam bu en zor işi... Ben bu meseleyle ilgili hemen hemen bütün kaynakları alıp bir okuyayım, nedir öğreneyim diye çalıştım, belki meselenin yüzde 5'ini öğrendim. Bu yüzde 5'inde öğrendiğim kadarıyla -muhakkak ki eksiğim gediğim vardır ama- doğru bilinen birçok şeyin yanlış, yanlış bilinen birçok şeyin doğru olduğunu gördüm. Çözmek gerçekten çok zor. Çünkü insan olduğumuz için, Orta Doğulu olduğumuz için, konuşmayı bilmediğimiz için, geleceği tahmin edemediğimiz için zorlanıyoruz bu meselede. Şimdi tam bir adım atıyorsunuz, bir bakıyorsunuz, karşıdan öyle bir şey yapılıyor ki...
Bakın, darbe geçirmişiz, 43 tane şehit var. Ya darbeyi yeni atlatmışız, üzerine korkunç bir saldırı var. Ee, görüyoruz durumu. Ee, ne yapalım şimdi? Buna öfkelenip daha da mı artıralım bu meseleyi ya da artırmayacağız diye memleketin bölünmesine mi razı olalım? Bu işin bir orta yolu var, bir çözüme doğru ilerleyebiliriz ama önce lisanı düzeltmek lazım, önce psikolojiyi düzeltmek lazım, önce bu adımları atmak lazım. Görünen o.
Bu ülkeden bir toprak koparmak mümkün değildir arkadaşlar, ama bu şekilde yaşamak da mümkün değil. Yani alınması gereken, düşünmemiz gereken böyle bir mesele. Birlikte yaşayacağız, kardeşçe yaşayacağız. Ee, geçmişe bakıyoruz, bir sürü hatıra, bir sürü acı, bir sürü can kaybı. Bunların ailelerine nasıl açıklayacağız her şeyden evvel? Ama bir yerden, bir ucundan tutmak zorundayız. Belki bu musibet bunun için iyi bir sebeptir. Batılıların bir sözü vardır tehdidi fırsata çevirmek diye, yani her şerde bir hayır vardır demek diye. Ama bence Hükûmet biraz daha bunu düşünsün.
Geçireceksiniz, anlıyorum, siz de iktidar milletvekilisiniz, iktidar sorumluluğunuz var ama tam da sorun bazen burada çıkıyor. Biz ortak aklı buralarda çalıştırarak alabiliriz. İlla burada bizimle beraber hareket edin, parti içi disiplininizi bozun demiyoruz ama gidin, kendi aranızda, kendi mekanizmalarınızda bir daha tartışın.
Tekrar uyarıyorum: Şu ortamda çatışmaları yükseltecek düzenlemelerin bize faydası olmayabilir. Belki güvenlik görevlilerinin ihtiyacı dolayısıyla bu önümüze getirilmiş olabilir, başka sebepleri olabilir, şu olabilir ama makro haritaya baktığımızda şunu görüyoruz: Yalnız yaşamıyoruz bu dünyada. Yalnız yaşamadığımız gibi o devletlere de kızmıyorum, herkesin kendi çıkarı var. Biz akıllı olup kendimizi korumak zorundayız. Çok hassas bir coğrafyada bizim insanlarımızın, Kürt'ün veya Türk'ün kanı üzerinden bir plan yapılıyor olabilir. Bunu şiddetle tırmandırıyor olmamız isteniyor olabilir. Bunun içeride dışarıda partnerleri, bu işten kâr sağlayacak içsel kurumlaş dışsal kurumlar olabilir ama genel olarak baktığımızda şunu görüyoruz ki: Bu ülkede bu tansiyonu şu an itibarıyla düşürmeliyiz çünkü düşürmediğimiz takdirde, bu yükseldikçe çok daha kanlı bir tarafa doğru gideceğiz, bundan acılar çekeceğiz ve sonuçta da birtakım insanların ekmeğine yağ süreceğiz, birtakım kurumların, birtakım ülkelerin.
Onun için, iktidar partisine tavsiyem şudur: Bunu kendi mekanizmalarınızda bir daha değerlendirin. Bundan çıkabilecek sonuçları bir daha değerlendirin. Çünkü benim gördüğüm kadarıyla bu kanun maddelerinden yani bu torba yasanın bu seti dolayısıyla, Kürt meselesiyle ilgili seti dolayısıyla Türkiye hayırlı bir noktaya gitmiyor.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.
İyi tatiller diliyorum.