KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Eğitimin buradaki insanlara, bu hazıruna ne kadar önemli olduğunu anlatmak çok gereksiz tabii ki, en iyi şekilde bilen insanlar muhakkak ki burada. Zaten öyle bir amacımız da yok, amacımız Bakanlığınızın 2013'teki faaliyetlerini, harcamalarını denetlemek, 2015 bütçesini yapmak ama bu vesileyle de tabii ki eğitimi konuşacağız.

Sayın Bakanım, hiç kimse Millî Eğitimimizin başarılı olduğunu iddia edemez, siz de edemezsiniz. Tabii ki o mevkidesiniz ama başarılı olduğunu, Millî Eğitimin görevlerini tam anlamıyla, layıkıyla yaptığını kimse iddia edemez; yapması gerekir ama. Bu uluslararası karşılaştırmalarla sabittir yani bu konuda PISA testi var biliyorsunuz, bunu esas alınca durumumuz çok net olarak ortaya çıkıyor. Bakın, birkaç tane, sadece örnek vereceğim. Bugün pek girilmedi bu PISA testlerine. 15 yaşındaki öğrenciler üzerinde dokuzuncu ve onuncu sınıflar üzerinde bir araştırma yapılmış, 65 ülke içerisinde Türkiye 2011'de fende 43'üncü sıradaymış, şimdi de 43'üncü sırada 65 ülke içerisinde; matematikte 43'üncü sıradaymış 2011'de, 2013'te 44'üncü sıradaymış, okuma yeterliliğinde 41'inci sıradaymış, 42'nci sıraya geçmiş. Matematikte çok çok kötü durumdayız yani öğrencilerimizin yüzde 67,5'u kötü durumda, yüzde 26,6'sı orta düzeyde, yüzde 5,9'u iyi durumda. Polonya falan hepsi bizden çok daha iyi durumdalar. Benzeri durumlar, 15 yaşındaki öğrencilerin fen ve matematik branşları için, hepsi için geçerli. Analiz yeteneği olmayan öğrenci yetiştiriyoruz, düşünmesini bilmeyen, analiz yapmasını beceremeyen öğrenci yetiştiriyoruz.

Demin Uğur Bey bir şeyleri savunmaya kalktı Millî Eğitimle ilgili olarak. İşte "Cumhuriyet tarihinin en fazla derslik yapılan dönemi." Yapılacak tabii, Cumhuriyet tarihinin en fazla öğrencisinin ortaya çıktığı dönem bu dönem, mecburen yapacağız. En fazla öğretmen atamasının yapıldığı dönem, mecburen yapacağız, tabii ki yapılacak ama diyorsunuz ki bu dönemde norm ve kadro doluluk oranı yüzde 87. E, yapalım yüzde 100. Zaten on beş yirmi yıl sonra bu kadarına ihtiyacımız olmayacak, bu kadar dersliğe de öğretmene de ihtiyaç olmayacak. İhtiyaç bugün var, çıkaralım, imkânlarımız da var.

Bakıyorsunuz, eğitim harcamaları gayrisafi millî hasıla içerisinde oransal olarak arttı görünüyor ama öğrenci başına yapılan eğitim harcamalarına bakıyorsunuz artmamış. Adil Bey de anlattı gayet güzel. Öğrenci başına eğitim harcamasında anlamlı bir artış yok yani eğitimde yatırıma yapmıyoruz demektir bu. Eğitime yatırım yapmıyorsak, onun artışı yoksa, eğitim harcamalarının, o zaman kalitesiz bir eğitim söz konusu demektir. Durum da budur yani hem uluslararası karşılaştırmalarda durum bu hem de kendi durumumuzu analiz edince ortaya çıkan durum bu, içler acısı. Öğretmenler için de bu durum geçerli, öğretmen temel unsur ama öğretmenlerin durumu da, bilgi düzeyleri de, eğitimleri de, maddi durumları da maalesef çok çok yetersiz.

İktidarı bu konuda savunanlar sadece şunu söyleyebilirler, sadece ideolojik bir başarı olduğunu söyleyebilirler. İşte emperyalizm karşısında, siyonizm karşısında kendi millî değerlerimize döndük, daha millî, manevi bir eğitim sistemimiz var. Siz de zaten bu yönde adımlar atıldığını söylediniz. Bunu söylemek var ya, Sayın Bakanım, bu şartlar altında, hem bu evrensel eğitim ilkelerine, bilime hem de İslamiyet'e aslında bir ihanettir diye düşünüyorum. Çünkü, İslamiyet de, bizim dinimiz de bunu savunmuyor. Bizim dinimiz de öncelikle bilime dayalı, akla dayalı olmasını istiyor her şeyin. İslamiyet'te ilerleme nasıl olmuş? Yunanların, Latinlerin, o çağın bilgisini almışız, yoğurmuşuz, belli bir seviyeye getirmişiz, ondan sonra İslamiyet'te ilerleme söz konusu olmuş, böyle ezbere olmamış. Sadece ideolojik olarak ilerleme olamaz ki. İdeolojik olarak yapılan şey sadece sizi tatmin eder yani yapanı belki geçici olarak tatmin eder, o kadar. Ruhunu okşar, siyaseten bir faydası olur ama onun haricinde faydası olmaz. 4+4+4'te burada Genel Kurul salonunda, kabul edildikten sonra ayağa kalkılıp alkışlandığında ben: "Ne oluyoruz ya, biz Müslüman değil miyiz, yanlış bir şey mi yapıyoruz?" dedim. Kendimi bir anda böyle çok garip hissettim. Sanki çok büyük bir zafer kazanılmış gibi bakıldı. Değişen hiçbir şey yok hâlbuki bakıyorsun, ondan önce aynı teklifi de MHP vermişti, reddedilmişti, sonra iktidarınız tarafından verildi, kabul edildi. Bu sadece ideolojiktir; bu gerçek, bu doğruyu aramak, bu aklı, bilimi dinimizin ve evrenselliğin emrettiği şekilde işin içine sokmak değildir. Bu çok büyük bir yanlışlıktır. Bu şekle bürünmüşse bir eğitim işi, bunun çıkışı yoktur. Bir fıkra vardır, böyle, gelişmekte olan ülkeler için anlatılır, bizim gibi. Çorba tarifi yapılır, der ki: Alacaksınız malzemeyi, ısıtacaksınız suyu, ondan sonra kaynayınca malzemeleri koyacaksınız, kaynayacak, kaynayacak, bir tadına bakacaksınız, 45 dakika sonra berbat bir tattır. Ondan sonra alacaksınız bir hazır çorba, içeceksiniz. Bu gelişmiş ülkeler için, özellikle onların eğitim sistemleri için anlatılır. Yaparlar, yaparlar bir şeyler, belli bir noktaya gelir, ondan sonra her şey bırakılır, yeniden hazır bazı sistemler alınır, birileri devreye girer. Bu, budur. Böyle bir sistem olamaz.

Şimdi, ben felsefenizin -Bakanlık olarak söylüyorum- doğru olmadığını düşünüyorum. Hem dediğim gibi bilim, akıl açısından, evrensel ilkeler açısından hem de inançlarımız açısından, İslamiyet açısından yanlış olduğunu düşünüyorum bir kere, kesinlikle ama onun haricinde, sizin Bakanlığınızın tabii ki bir harcaması var, 2015'te 62 milyar harcama yapacaksınız. 2013'le ilgili olarak yaptığınız harcamalara bakıyoruz, bu konuda Sayıştayın raporları var, en kalın raporlardan birisi Millî Eğitim için hazırlanmış. Bakanlığınız için beş bulgu var, döner sermaye için dört bulgu var, sosyal tesisler için iki bulgu var, özel hesap için bir, bir de Millî Eğitim Bakanlığı Performans Raporu düzenlenmiş, orada da ön bulgu var. Fakat, Sayın Bakanım, işin enteresan tarafı, bu bulguların birçoğu parayla ilgili biliyor musunuz ve bunlar hep olumsuz şeyler, sizi de üzen şeylerdir herhâlde, biliyorsanız bunları.

Şimdi, bakın, bulgu bir: "İlave eğitim ve öğretim hizmetleri tazminatı ödemelerinde, tazminat ödemelerinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile devlet memurlarına ödenecek zam ve tazminatlara ilişkin Bakanlar Kurulu kararında belirtilen esas ölçü ve nispetlere aykırı ödemeler yapılmıştır." Daha buradan başlayarak her şey maddi olarak yanlış, eksik, hatalı ve birçok ihaleyle ilgili bu konular var. Hepsi yolsuzluğa sebebiyet veren şeyler. İnanır mısınız, bizler muhalefet milletvekili olarak en fazla yolsuzluk ihbarı aldığımız bakanlıkların başında geliyorsunuz. Üzülüyorum bunun için. Bu FATİH Projesi'nden tutun da en küçük harcamaya kadar. Bu döner sermaye işletmesiyle ilgili olarak da benzeri bir şekilde, döner sermayeleri yeni kamu mali yönetim sistemine uyarlayacak düzenlemeler, yasal düzenlemeler henüz yapılmamış yani her alanda çok çok eksik var, bunları tek tek anlatmayayım. Öğretmenevlerinde benzeri şekilde eksiklikler var. Performans raporunda da çok güzel tespitler var, onları da dikkate almanızı dilerim. ÖSYM'de de iki bulgu var. Özellikle, ÖSYM'de "Sınav Hizmetlerine Yönelik Mal ve Hizmet Alımları Yönetmeliği'nin rekabeti engellemesi." diyor yani bu, ihaleye fesat karıştırmaktır. Geçen senelerde de böyleydi yani bu konuların bir türlü düzelmemesi hep dikkatimizi çekiyor, çok enteresan.

Sunumunuzda, taşımalı eğitimle ilgili...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hemen bitireceğim Sayın Başkan.

Sunumunuzda taşımalı eğitimle ilgili olarak 807 bin öğrenciye hizmet verildiğini söylemiştiniz. Biliyor musunuz ne kadar onlar için yemek ücreti ödenecek bu sene 2015 için? 460 milyonluk bir şey konulmuş. Ama, ben bakıyorum o hesaba, yine 807 bin öğrenci olsa 2 lira, 3 lira arasında bir şey yapıyor, bu yeterli oluyor mu? Bakın bununla ilgili olarak E cetvelinde 56'ncı maddede ödenek konmuş, isterseniz bunu artıralım, bu çok düşük kalan, çok anlamsız bir rakam olarak görünüyor.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Orada sivil toplum kuruluşlarının da...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yeterli oluyor mu peki?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Oluyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Mesele yok. 240 milyon lira da ders kitapları için konmuş.

Yine, bu K cetvelinde okullar ve kurumların döner sermaye birimlerinde, atölyelerinde çalışanlarla ilgili fazla çalışma ücretleri 6 lira 72 kuruş olarak konmuş, yeterli midir bu da? Sizin tarafınızdan mı tespit edildi bunlar?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Maliyeyle uzlaşabildiğimiz şeyler onlar.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Peki. Yani, bunlar Maliye tarafından değil de sizin tarafınızdan tespit edilmişse mesele yok.

Yine, bu sene 2015 için 265 taşıt aracı talebiniz var Sayın Bakanım, bunlardan 85'i binek otomobil. 85 binek otomobil talep edilmiş, çok fazla binek otomobil talep ediliyor bakanlıklar tarafından, çok fazla. YÖK'ün de 19 taşıt aracı talebi var, 18'i binek otomobil.

YÖK'le ilgili olarak bu sene Sayıştay rapor düzenlenmemiş. Herhâlde gelecek yıl için düzenlenecektir ama bu yıl için düzenlenmemiş, böyle bir sıkıntı var.

Sayın Bakanım, Bakanlığınızla ilgili olarak söylenmesi gereken gerçekten çok şey var, konuşulacak çok şey var, faaliyetlerle ilgili olarak da öyle. Ama, bu on dakika içerisinde bunları toparlamak, anlatmak, anlattıktan sonra da bunların düzeltilmesini sağlamak çok zor, hakikaten çok zor. Burada göstermelik bir bütçe hazırlığı yapıyoruz, en azından halk adına bazı şeyleri soruyoruz, cevap almaya çalışıyoruz. Genellikle bu cevaplar da verilmiyor ilgili bakanlarımız tarafından ama sizin bu konuda samimi olduğunuza inanıyorum. Sorular bölümünde bazı konuları ben de dile getirmek istiyorum.

Bütçemizin ülkemiz için hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.