BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, sıra bana geldiğinde böyle bir netameli giriş yapmanızdan dolayı alındım açıkçası.

BAŞKAN - Estağfurullah, buyurunuz efendim.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Yani bu kadar konuşmalar içerisinden benim söyleyeceğim iki kelam bu kadar zaman alıcı nitelikteyse bundan üzüntü duyarım.

BAŞKAN - Yok, estağfurullah.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, Değerli Bakan, değerli hazırun; evet, görüşeceğimiz Türkiye Varlık Fonu'yla ilgili olarak usulü üzerinde söz aldım. Tabii, burada usule geçmekten neden usulden söz aldım derseniz, malumunuz üzere, bu içerikteki maddeler daha önce torba yasa görüşmeleri sırasında önümüze sunulmuş ve bu önümüze sunulan maddeler hâlinde incelendiği zaman bugünkü kurulan şirket ve o gün dile getirilen şirket tanımlarının aralarındaki farkı, sanırım, yaptığınız incelemede de görmüşsünüzdür. Yasa yaparken ilgili mevcut mevzuatı çok iyi incelemek gerekir. Bunu incelemeden herhangi, hele hele böyle bir yasal düzenlemeyi ortaya koymak bence böyle bir çalışmanın yürütüleceği adımlar açısından sağlıksız başlangıcın göstergesi olacaktır, olmuştur da diye söyleyebiliriz.

Şimdi, geçtiğimiz yani ilk bize torba yasada geldiği zaman hatırlarsanız, Türkiye Fonu'nu yönetecek şirketin tanımı Türkiye Varlık Yönetimi Anonim Şirketi olarak tanımlanmıştı. Yine, konuyla ilgili, arkadaşlarımın bilgisi üzerine varlık yönetim şirketleri şu an ülkemizde ilgili mevzuatıyla görev yapan, kendi yönetmeliği olan ve yönetmeliğinde de faaliyet konusunda özellikle alacak yönetimi noktasında faaliyet gerçekleştiren kuruluşlardır. Şimdi, biz yani bununla ilgili bir düzenlemeye ilk adım olarak, ilk baştaki adım olarak baktığımızda şirket yapısıyla ilgili olarak böyle bir düzenleme. Demek ki neyi görüyoruz? Bu yapıyla ilgili iç mevzuatı ve genel mevzuatı oluştururken önemli kaçırmış olduğumuz diğer düzenlemelerin var olduğunun önemli bir göstergesini görüyoruz. Daha sonra ilgili arkadaşlara bu konudaki uyarımızı dile getirdik "Varlık yönetim şirketi olamaz bu şirket." dediğimizde doğruluğunun ortaya çıktığını ve şimdi karşımıza gelen teklif içerisinde de varlık yönetimi yerine Türkiye Varlık Fonu Yönetim Şirketi hâline dönüştürdüğünü görüyoruz. Niye bunu uzun uzadıya anlatıyorum? Çünkü diğer maddelerin içeriğiyle ilgili beraber değerlendirdiğinizde mevcut anayasal ve yasal mevzuatımızla ve onun olması gereken başlıklarla farklar ve tezatlar olduğunun vurgulanmasının bir konusunu ortaya koymak için anlatıyorum.

Diğer taraftan -ben yıllarca fon yöneticiliği yapmış olan bir kişiyim- fon yönetimlerinin temel mantığına baktığınızda denetimine, idaresine, portföy yönetimi ilkeleriyle beraber değerlendirmesini yaptığınızda bugün ortaya konulan çerçevenin ve dar sınırlarının hele hele Türkiye Fonu açısından ortaya konulan bir gelecek için yetersizliğini vurgulamak isterim. Tabii ki dünyada G20 ülkelerinde, hatta ve hatta baktığınızda 1950'li yıllardan itibaren Körfez ülkelerinden başlayarak daha sonra bütçe fazlası veren, emtia zenginliği olan ülkelerin böyle bir fon kaynağı yaratarak, ki varlıkların değerlendirilmesi çok çok önemlidir, varlıkların atıl kalma yerine ülkenin ekonomisine kaynak teşkil ederek ülkenin gelişmesi, büyümesi açısından önemli bir süreç içerisinde var olması çok geçerlidir ama değerli arkadaşlar, bugün baktığınızda Türkiye'de yatırım fonları vardır, o fonların içeriğindeki portföyün alınıp satıldığı veya oluşturulduğu portföy araçları tamamen varlığı kişiler açısından oluşmuş veya işte, bir kaynak karşılığı oluşmuştur ama burada varlık olarak oluşturup portföy içine dâhil edecekleriniz 79 milyonun ve onların öncesinde yaşamış olan birçok Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının vergileriyle katkı sağlayarak oluşturduğu kaynaklarla elde edilmiş kamu mallarını burada varlık olarak sisteme dâhil ediyorsak eğer buradaki denetim sorumluluğunu yine vatandaş adına, kamu adına gerçekleştiren anayasal makam ve birimlerin dışında çıkarmak yasa çalışmasında da maalesef, ilk başta, anayasal aykırılığı da beraberinde getirmektedir.

Değerli arkadaşımız biraz önce konuşurken işte, Sermaye Piyasası Kanunu, onun içerisindeki denetleme mekanizmalarıyla ilgili vurgular yaptı. Tabiidir ki Türkiye'de bir sermaye piyasası vardır, sermaye piyasasının ilk hareketlenip ondan sonraki sürecinde görev almış biri olarak gelişmesini her şartta desteklerim ama unutmayalım ki sermaye piyasasının gelişmesi için öncelikle sizin cari açık vermeyen, borçlanma ihtiyacı olmayan, borçlanma ihtiyacına karşılık olarak...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bu fon lazım işte.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - ...borç politikalarının bugüne geldiği yapısıyla değerlendirilmesini bir anda geriye atmadan ve ona göre finansal araçlarla bir yönetimini ortaya koyacağınız bir dönem olması gerekir, tek yönden bakmamak gerekir.

İkinci bir konu da, Sermaye Piyasası Kanunu'nun tanımladığı denetim açısından değerlendirdiğinizde arkadaşlar, unutmayın ki denetim çok önemlidir. Yakın geçmişte sizin hükûmet ettiğiniz ilk dönemde Türkiye'de bir İmar Bankası olayı yaşandı. Orada hiç satılmamış hazine bonoları, ki hem hazine hem de sermaye piyasasının denetim bünyesinde var olan konulardır. Hazine bonolarının -ki değerli bankacı arkadaşım Mustafa Bey bunu gayet iyi hatırlar- reelde var olmamasına rağmen denetim ve denetime bağlı eksiklikler yüzünden yine 70 milyon vatandaşın ödeme zorunluluğuna dönüştüğü bir süreç yaşanmıştır. Şimdi hem denetim hem denetimin anayasal temeli hem de böyle bir fonun yani böyle bir kaynağın içeriğini daha sonra tartışacağımız birçok kanundan muafiyetini de beraberinden getiren düzenlemesinin tekrar tekrar düşünülmesi gerekir. Aynı, ilk başta uyarıp isminde yapılan değişiklik gibi bu kanun içeriğinde de önemli düzeltmelerin var olduğuna dikkatinizi çekmek isterim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Umarım konuşmam ve içeriğiyle zamanı uzatıp usul konusundaki hassasiyetimin ne kadar etkin olduğunu hissetmişinizdir.

Teşekkür ederim.