KOMİSYON KONUŞMASI

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Aslında tam da Sayın Bakan Yardımcımızın söylediklerini söyleyecektim arkadaşların kafasındaki soru işareti için.

Girişte farklıydı tabii; helvaya benzettiği bir demokrasi. Bizim de şimdiki Cumhurbaşkanının tramvaya benzettiği bir demokrasiyle benzeşti, bir anda çakıştı.

Tabii ki toplumların değerleri insanların yaşamı gibidir. Nasıl yetiştirildiğinizle, nasıl beslendiğinizle, nasıl bilgilerle beyninizi geliştirdiğinizle ilgilidir. Bir süre sonra siz onunla karşılaştığınızda, karşınızdakileri onlara benzeştirerek ya dost kabul edersiniz ya düşman, ya iyi ya kötü; böyle algılarsınız. Belirli bir süreden sonra da bu kolay değişmez, değişiyormuş gibi olur. Avrupa'yla ilişkilerimizde de bu. Yani 2000'li yılların başında demokrasi deyip Hükûmetin bir anda çıkışları, onlara karşı adım adım hızlı bir şekilde yükselişi, ekonomik açıdan desteklerini alışı, birçok konuda destek aldı. Ama gördüler süreç içerisinde Türkiye'de başka bir şeyler de oluyor.

Avrupa inanıyor mu? İnanmıyor. Hepimizin yakındığı bu. Biz inanıyor muyuz? Biz de inanmıyoruz. Kendi adıma söyleyeyim. Süreci hâlâ çözmeye çalışıyoruz. Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti dedik. Atatürk ilkelerini, devrimlerini yılların, cumhuriyetin kazanımlarını ortaya koyduğumuzda aslında bir şeyi gördük: Yani gizli ajandalar olduğunda o eninde sonunda açığa çıkıyor. Açığa çıkınca da çok şiddetli oluyor. 240, biz biliyoruz ki 600'e yakın insan öldü bu ülkede bu kalkışmada. 2015 yılından beri binlerce insan öldü bölgedeki çatışmada. Önümüze hep bunlar geliyor. Nereden nereye doğru gidiyoruz? Avrupa'nın kafasında da bu soru işareti var. Bizlere de soruyorlar. Biz de sorguluyoruz.

Yani şunu yapabilseydik -Kasım Bey'le ara ara görüşüyoruz- şu Komisyonu bir toplayabilsek. Avrupa'ya siz tek taraflı gittiğiniz sürece, bilgi vermeye çalıştığınız sürece, pazarlık yapmaya çalıştığınız sürece, ben size söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partisi olmadığı sürece ne adım atabilirsiniz ne yapabilirsiniz Türkiye Cumhuriyeti'nde olmadığı gibi. Çünkü, bizim ilkelerimiz tarihî, çağdaş, demokratik, laik bir sistemden geliyor.

Pakistan'a gittiğinizde heveslendikleri Türkiye odur. Batı'ya dönük yüzü olan Türkiye'ye hevesleniyorlar. Güneye gittiğinizde de, kuzeye gittiğinizde de heves duydukları Türkiye, Batı'ya yakın Türkiye'dir. Batılılarınsa baktığında, Doğu taraftan gelen o bir kültürümüz var bizim, o kültürümüzle barışmak, onunla kaynaşmak istedikleri Türkiye'dir. Ama herkes, iki taraf da handikaplarını tartışıyor.

Biz bu süreçleri yönetmeye çalışıyoruz ama her zaman diyoruz, gizli ajandaları görüyoruz. Bugün de Onursal arkadaşın bahsettiği gibi, şu anda Meclise indirilen o kadar karışık yasalar var ki tüylerimiz ürperiyor, uygulamalar var ki...

Şunu bize kimse izah edemez: Hutbelerden bugün imamlara çocuklarınızı imam hatiplere kaydettirmek için imza toplayın diye vaaz ettiren bir iktidara biz güvenmiyoruz ki Avrupa güvensin.

Hiç kimse kimseyi aptal zannetmesin. Ne siz bizi ne biz sizi ne Avrupa'sı ne Türkiye'si, hiç fark etmez. Eninde sonunda herkes -bu insanlık aptal değildir- toslar. Yani bizim yanlışlarımızı görmemiz gerekiyor. O musibetlerden ders almamız gerekiyor. Birbirimizi algılamamız gerekiyor.

İnanın şu Komisyondaki arkadaşlar ki belki de en katılarıyla da beraber sohbet ediyoruz siyasi olarak ama anlaşabiliyoruz konuştuğumuzda. Ama biz bu iletişimi kurmakta zorlanıyoruz. Dilerim, bizim sağduyulu davranışımızın diyorum -bugünkü muhalefetin süreci de öyledir- karşılığını verirsiniz. Yani bunu birlikte başarabiliriz.

Çağdaş, medeni olan yani uygar insanlar gibi daha sık görüşebiliriz. Birbirimizi konuşarak ikna edebileceğimizi, sizin bizi, bizim sizi ikna edebileceğimizi düşünüyoruz. Bu konuda Kasım kardeşimle taban tabana zıt -belki cumhuriyetin kuruluşu konusunda bile- düşüncelerimiz olmasına rağmen çok çok da iyi konuşabiliyoruz, yolculuk yaptığımızda anlaşabiliyoruz. Ama, bizim bunun kanallarını açmamız gerekiyor. Eğer biz bu kanalı açmazsak, biz birbirimize güvenmezsek, inanmazsak dışarıdakilerin inanmasını, güvenmesini hiç bekleyemeyiz, bireysel öz güvenimiz orada kalır. Yani, öz güvenimiz olur tabii ki ama kendimize güveniyorsak önce içimizdeki birliğimizi sağlamamız gerekiyor. Yani, gizli bir şey kalmıyor.

Bakın, yıllardır gelen bir birikim patladı ve inanıyoruz ki, tahmin ediyorum ki bu gidişle çok daha şiddetlisiyle karşılaşacağız, bunu gözümüz görüyor. Yani, ülkenin parçalanmak üzere olduğunu görüyoruz. Biz, onun için, hep söylüyoruz, Avrupa'ya gittiğimizde de hep onları anlatmaya çalıştım: "Ya, sakın ha, biz muhalefetiz ama ne olur bu fasılları açın. Bunları açın, bir an önce Türkiye'nin önünü açın, bu insanlar gelip gitsin, Avrupa'yı anlasın, siz de gelin Türkiye'yi anlayın." Yoksa Türkiye kötüye gidiyor. Yani, bu ülke için, bu ülkenin insanı için bunları istiyoruz. Yani, hepimiz için, hepimiz bu gemideyiz, hepimizin çoluğu çocuğu var, binlerce yıllık tarihimiz var; ya, bu yüzden bizim bir arada olmaya, daha çok iletişim kurmaya ihtiyacımız var.

Ben, verdiğiniz bilgiler için, özellikle Müsteşarımızın baştan beri savunduğu perspektife, Sayın Bakan Yardımcısının sonradan da söylediği o perspektife teşekkür ediyorum, verdiğiniz bilgiler için gerçekten teşekkür ediyorum. Biz hoşgörüyle birbirimizi anlamaya çalışırsak başarabiliriz. Yani algılamazsak gerçekten çok çekeceğiz. Avrupa bizi anlamayacak, biz anlamıyorsak Avrupalıların anlamasını beklemeyelim. Çünkü, o görüşmelerde hep söyledik. Bakın, yolsuzlukla ilgili faslı... "Buyurun, diyor adamlar, açık, bizim AB çalışmıyor. Niye çalışmıyoruz arkadaşlar? "Onu sonra çalışacağız." E, kriterlerin içinde bir tanesi de o var diyoruz.

Avrupa'nın terörle ilgili tanımı bizden daha kötüyse o zaman orada daha çok terör olması gerekiyor. Yani, şu anda biz de olağanüstü hâl var, Fransa'da da var. Gittik, Fransa'da adım başı asker gözüküyor ama hiç kimse korkmuyor, alışmış, hiçbir sorun da yok yani. Bizdeki gibi binlerce, on binlerce insan içeri alınmıyor, böyle bir süreç de yok orada. Ama, adamlar bu işi yapıyor. Ha, şuna gelirsek: Dilerim o hâle gelmeyiz: Yani biz o kurumsallaşmış demokrasiler için, Almanya'sı, İspanya'sı, Fransa'sı, işte hepimizin bahsettiği o bedeli, milyonlarca insanın ölerek ödediği o bedeli dilerim ödemeden, Atatürk'ün bize verdiği o demokrasiyi, o bedeli ödemeden daha azıyla geliştiririz.

Teşekkür ediyorum arkadaşlar.