KOMİSYON KONUŞMASI

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, toplamda Türkiye'nin borçlarına baktığımız zaman... Ki Hazinenin yayınladığı rapor her ay çıkan rapor, orada Türkiye'nin toplam borçları, kamu, özel, tüm borçların sıralandığı bir hiyerarşi. Arkadaşımız da gayet açık bir şekilde söyledi. Bu kurulan şirketin yapacağı tüm borçlanmaların, gerek tahvil ihraçlarıyla ilgili gerek piyasalara çıkarak fon talepleri ve diğer fonlarla, ikili anlaşmalarla alabilecek olduğu tüm borçlanmaların Hazine garantisi asla ve asla olmayacaktır, kamu borcu da asla sayılmayacaktır. Ha, bununla ilgili düzenlemeleri de Bakanlar Kurulu yapacaktır, Bakanlar Kurulu bunun usul ve esaslarını belirleyecektir. Ayrıca, şirketin kendi çalışma alanlarıyla ilgili şirketin tesciliyle beraber şirket ana sözleşmesi de tescil edilecektir. Oralarda bu düzenlemeler yapılacaktır.

Şimdi, dünyada başka örnekleri var mıydı? Evet, bununla ilgili zaten dün akşam bütün arkadaşlarımızın elinde yapılmış olan çalışmaları hemen hemen gördüm ben. Norveç fonunun -Sayın Bakanımızın da söylediği gibi- vergi gelirlerinden falan da pay var ama hisse senetlerinden de gelirleri var, sabit gelirli yatırımları var, oralardan da gelirleri var ama yönetim yapısı, ilgili fon Norges Bank Investment Management tarafından yönetiliyor ve tabi olduğu statüler de Norveç yatırım fonu, oldukça şeffaf OECD kurumsal yönetim ilkeleri ve SWFI tarafından hazırlanmış olan Linaburg-Maduell şeffaflık ilkeleri ölçüsüne dayandırılarak yönetilmektedir. Bunun dışında, IMF tarafından kabul görmüş olan Santiago ilkeleri dâhilinde Avrupa Birliği ve ABD'ye yatırım yapmaktadır, o ülkelerde de yatırım yapabilmektedir. Yani, bu belki ölçü anlamında genel itibarıyla öyle olur demokraside, şeffaflıkta, denetimde, diğer alanlarda. İskandinav ülkelerinde şöyle, İsviçre'de şöyle diye genelde bir referans gösterildiği için Norveç fonunun şekli bu.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Norveç'in 2 tane fonu vardır Sayın Bakanım. O söylediğiniz emeklilik fonudur.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Evet, emeklilik fonu.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bir fonu daha vardır, petrol gelirlerini tamamen içerisine koyduğu fondur. Maliye Bakanlığı tarafından yönetilir bugün.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Bendeki bilgilerde bir tane var, diğerlerine de bakarız.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - 2 tanedir.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Diğerini de arkadaşlarımız söyledi. Petrol gelirleriyle ilgili fonun da yönetim şeklinin farklı olduğunu düşünmüyorum. Yani, gelirleri farklı olabilir, iştigal alanları, hedefleri...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Maliye Bakanlığı yönetiyor.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Bakalım efendim, bakalım. Maliye Bakanlığında da yönetilebilir. Burada da bunu Başbakanlık yönetiyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Norveç fonu mu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Hayır, bizim fonumuzda. Bu fonu da Başbakanlık yönetiyor. "Maliye Bakanlığının yönetmesi daha elzem." diyorsanız o ayrı mesele tabii ki.

Şimdi, ben tabii ki siyasi konulara girmek istemiyorum ama değerli kardeşimiz Garo Paylan Bey'in söylemiş olduğu "Abdullah Gül Bey'in söylediği 'İradenizi bir kişiye teslim etmeyiniz...'" Evet, doğru söylemiş, çok doğru söylemiş. Hiç kimse iradesini tek bir yere, tek bir merciye teslim etmesin. Hiç kimse bu ülkede... Yani, ben HDP'nin de buradaki bütün görüşmelerde veyahut da şu andaki gerek o Yenikapı ruhu veya ona benzer yerlerde mutlak yer alması gerektiğine inanıyorum ama bu milletin, bu ülkenin beklediği bir şey var. Çıkıp açıkça bir terör örgütünü lanetleyerek, terörü lanetleyerek onunla hiçbir alakası olmadığını, asla onlarla hiçbir olmadığını, eylemlerini desteklemediklerini açıkça söylediği zaman bu kamuoyu bir rahatlamış olur, bu ülke bir rahatlamış olur. Ondan sonra da bu diğer sıkıntılar yani birlikte olamamak, sistemin içinde olamamak, bu çalışmaları verimli bir şekilde yapamamakla ilgili de bence rahatlatma görevi, bu sistemi açma görevi, o birlikteliği sağlayamama suçu onu yapamayanlarda değildir. Onun için, ben sizlerden bu ülkenin beklediğini söylüyorum, ben beklemiyorum yani böyle bir talebim, şeyim de yok ama bu ülke, bu millet... Eğer HDP böyle bir açılım yaparsa, bu ülkeyi rahatlatırsa, eli kanlı terör örgütünü lanetlediğini ve terör eylemlerini lanetlediğini, hiçbir eylemlerini desteklemediğini açıkça söylerse, bence Parlamentodaki bu çalışmalar çok daha verimli olur diye düşünüyorum.

Şimdi, bu projeyi, uygulamaları... "Kamu için temkinli duruş mantığı son derece önemli, kamu için temkinli hareket etmek son derece önemli." diye Sayın Paylan'ın söylediği şeyi son derece önemli buluyorum. Yani, burada Hazinenin, Maliyenin, diğer devlet kuruluşlarının çıkıp da uluslararası piyasalarda, böyle yatırımlarda fonla ilgili Eximbank veyahut da Kalkınma Bankasının önümüzdeki dönemdeki işlemlerinde yer almış olmasını o temkinli duruşa aykırı buluyorum ama kurulan böyle bir şirketin tamamen piyasa kurallarına göre hareket ederek, tamamen kendi kredibilitesini pazarlayarak temin ettiği fonlarla, imkânlarla ve kaynaklarla yine Türkiye için önemli olduğunu düşündüğümüz alanlarda böyle bir işlemlere girmiş olmasını, kamu maliyesi, kamu disiplini, bütçe disiplini, bütçe açığı ve cari açıkla ilgili bölümlere helal getirmeden bunları yapabiliyor olmasını temkinli duruşu destekleyici olarak görüyoruz. Yani, bu fonun bu hareket tarzını veya fonla bunları yapabilmeyi sizin söylediğiniz temkinli duruşa destekleyici bir çalışma olarak görüyoruz.

Kamu varlığını denetim dışına çıkarmıyoruz, asla. Burada Özelleştirme İdaresi vasıtasıyla yapılan tüm işlemler zaten kamunun her türlü denetimine tabi. Kaldı ki Hükûmetin yani Bakanlar Kurulu kararıyla ve Başbakanın uygulamalarıyla yapılacak olan tüm şeyde tabii ki buna şöyle diyebilirsiniz: "İşte, sormuş olduğumuz hangi soruya cevap alıyoruz?" Bakanlık olarak söylüyorum, Ekonomi Bakanlığı olarak, bazı milletvekillerimiz aynı soruyu defalarca sormasına rağmen nezaketim icabı defalarca cevaplıyorum, defalarca bütün detaylarıyla cevaplamaya çalışıyorum. O anlamda, yüce Meclisin her türlü denetime hakkı var, soru sormaya hakkı var, Hükûmeti denetleme hakkı var, Başbakanı denetleme hakkı var. Özelleştirme İdaresinin bu fonu aktarmakla ilgili yaptığı tüm uygulamaları Sayıştay denetimi ve diğer tüm denetimlerle denetleme hakkı var. Bu fon da uluslararası denetim kuruluşları tarafından denetlenme, artı bu raporların şeffaf bir şekilde yayınlanma... Kaldı ki, diğer taraftan, buraya da yani Komisyonumuzun bulacağı bir formülle bu fon gelsin, uygulamalarıyla ilgili ve genel itibarıyla da Komisyona bilgi vermekle ilgili bir çözüm üretilmesi konusunda da... Ben buna yanlış da bakmıyorum, bunu da pek şey de görmüyorum yani her ne kadar diğer taraftaki sözümü de, rezervimi de altını çizerek söylüyorum. 165'inci madde bu fonun Sayıştay tarafından denetlenmesini emretmiyor. Böyle bir çözüm, böyle bir formül kurulur diye böyle bir şey asla ve asla yok. Burada Meclis "Bunun düzenlenmesini, denetimle ilgili düzenlemeyi Meclis kanunla yapar." diyor. Bu da Meclisin bir iradesidir, burada bir kanuni düzenleme yapılmaktadır.

Şimdi, çok doğru söylediniz Sayın Paylan. Bu ülkede eğer iç barış yoksa, demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla çalışmıyorsa, eğer hukukun üstünlüğü yoksa, özgürlükler tam anlamıyla tesis edilmemişse sizin bu kurmuş olduğunuz fonlar, ihraç ettiğiniz kâğıtlar, uluslararası piyasaya çıktığınız zaman kredibiliteniz de doğrudan etkilenir. Dünya böyle bir şey bekler sizden. Dünya, kalkıp da Türkiye'de oturduğunuz zaman... İsimlerini söylemeyeyim ama başka ülkelerde demokrasinin olmadığı, hukukun öngörülebilir olmadığı, sonuçlarının tahmin edilebilir olmadığı, risklerinin ölçülebilir olmadığı ülkelere Türkiye de veya şahsi olarak ben de gitmem, yatırım da yapmam, herhangi bir üretim faaliyetinde bulunmam. Bırak üretim yapma faaliyetini, o ülkeden paramla bile bir mal satın alacaksam, bırak mal bana geldiğinde ödeme şartı olmasını, o malın gelip gelmemesiyle ilgili tereddütlerim olduğu için derim ki: "3 kuruş fazla olsun, giderim başka yerden alırım." Bizim en büyük sıkıntımız da zaten ülke olarak bu ve bize yapılan tüm saldırılar da yani Türkiye'deki istikrarsızlıkla ilgili, demokrasiyle ilgili, birlik beraberlikle ilgili, kardeşlikle ilgili ve terör eylemleriyle ilgili yapılan tüm saldırıların sonuçları ekonomik olduğu zaman Türkiye'ye en çok zarar verebileceği öngörülerek yapılıyor. Bu 15 Temmuz darbe girişiminin şu andaki algı operasyonlarında iki türlü bir ortaya çıkış vardır, bunu net söylüyorum. Bir; darbe girişimini bir operasyon olarak görerek yapanların darbe girişiminin başarısız olmasından sonra bu operasyonun devamı olarak devam ettirdikleri algı operasyonları yani negatif propaganda anlamındaki algı operasyonları Türkiye'nin üzerinde devam ediyor. Bunun tek bir amacı ve kastı var, ekonomik olarak zarar vermek, Türkiye'ye ekonomik olarak zarar verme çabası ve girişimidir. Diğer taraftan da tabii ki bizim dostlarımıza kendimizi anlatma ihtiyacımız var, onu da biliyoruz. Yani, cuma günü her şeyin mükemmel olduğu bir ülke, cuma gece veyahut da cumartesi sabah cuma günü mükemmel olan hiçbir şeyin ortada olmadığı, yerle bir olabileceği potansiyeli olan bir ülkeyi anlatmakta zorlanıyoruz veyahut da o resimleri, o görüntüleri bir anlık aldığı zaman, dostların o resmi yorumlarken ortaya çıkardıkları yorumlarda Türkiye'yle ilgili bizim anlatmaya hakikaten çok büyük bir çaba göstermemiz gerektiğinin farkındayız, bunu da yapıyoruz zaten ülke olarak. Biz kendimizi anlatmıyoruz. Türkiye'yle ilgili anlatmakta hakikaten neresinden anlatacaksınız ki? Darbe olmuş sizin ülkenizde, darbe girişimi olmuş. Onun için dostlarımıza söylüyoruz: "Ne olur, Türkiye'yle ilgili siz anlatın bizi." diyoruz. "Siz olduğunuz ülkelerde bizi anlatın." diye ilk oradan başladık, sonra da biz anlatmaya başladık ülkelere. İlgili bakanlarımızla bütün ülkelerde, Danimarka, Romanya, Polonya; ardından, Hollanda, İtalya, Fransa, Almanya diye, hatta Tokyo, Seul, New York diye devam edeceğiz.

Şimdi, dünya da bununla ilgili son sekiz on sene içinde yoğun bir şekilde gelişiyor. Dünya kendi özelliklerine göre bu fonları dizayn ediyor yani bire bir bir yerden alıp da kopyalayabileceğimiz başarılı bir örnek mutlaka vardır ama biz Norveç değiliz. Norveç bunu kurarken bir emeklilik fonu, Almanya'nınki de bu emeklilik fonu. Norveç'in diğer taraftan petrol gelirleriyle ilgili kurduğu bir fon var. Norveç'in amaçladığı alanlar ile bizim amaçladığımız alanlar çok çok farklı.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Güney Kore...

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Güney Kore de aynı yani gelir kaynakları ve imkânları, potansiyeliyle Güney Kore geldiği ekonomik değer anlamında çok farklı bir yerde, bizim varmak istediğimiz yer anlamında -belki hedef olarak olabilir ama- üreteceğimiz varlıklar anlamında yani enstrümanlarımız o kadar zengin değil. Hedeflediğimiz amaçlar anlamında yani ortaya koyacağımız fonda, bire bir İsviçre'nin, Amerika'nın, Güney Kore'nin, Norveç'in veya şunun özelliklerini alıp da buraya uyduramıyoruz, uyduramazsınız. Ama yüce Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bu Komisyon, Türkiye Cumhuriyeti devletini şu anda yürüten, yöneten Hükûmete ve Başbakana bunun usul ve esaslarını düzenleme ve şirket ana sözleşmesini yazma, yönetimini belirleme ve atama; geniş anlamda bir yetki veriyor. Burada Hükûmet ve Başbakan bu şirketin yönetimiyle ilgili ileride bazı düzeltici çalışmaları yine yapabilir, bazı enstrümanları da değiştirebilir. Yani, siz burada, bu Komisyonda, bu Mecliste dört dörtlük her şeyi tarif edilmiş olan, her şeyiyle tanımlanmış olan, kapısından penceresine, perdesine kadar veyahut da yapacağı işlemlerle ilgili, alacağı personelle ilgili, personelin maaşlarıyla ilgili her şeyi tarif etmeye kalkarsak...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Misyon anlamında çok geniş.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Misyon anlamında işte hedeflerimiz belli, hedefleri buraya koymaya çalışıyoruz, koyduk ama geniş kapsamlı olarak... Bu Meclisten çıktı bu Hükûmet, bu milletin seçtiği bir Hükûmet bu fonun yönetiminde olacak. Zaten başarısız olursa dünyada beş para etmez bir fonunuz olur elinizde. Genel kabul görmüş olan kriterlere uygun olmayan bir fonunuz varsa kendi kendinize kurmuş olursunuz, sonra da alırsınız bunu artık çöpe mi atarsınız, başka bir yere mi atarsınız... 1990'larda kurulup da 2000 yılında kapatıp da tasfiyesi bizim hükûmetlerimiz döneminde yapılan fonlar gibi fon, asla böyle bir fon değil bu, olamaz böyle bir şey.

ERHAN USTA (Samsun) - Milyar dolarları...

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Olamaz böyle bir şey çünkü vatandaşın tasarruflarını veya bilmem nelerini... Eğer bireysel emeklilikten alacağı bir şey varsa standartları belli. Oradaki bireysel emeklilikten aldığı o hisseyi, payı, diğer finans kuruluşlarındaki gelir kadar o geliri garanti etmek zorundadır. Dün mesela konuşuldu, bugün konuşulmadı ama işsizlik sigortasındaki paranın yüzde 90 küsuru hazine bonolarında, devlet tahvillerinde. Tüm dünya Türk hazine bonolarına, devlet tahvillerine para yatırıyor. Tüm dünya bunları kârlı olarak, gelir getiren bir enstrüman olarak görüyor. İşsizlik fonunda biriken paraları devlet aldı, üstüne oturdu, çöpe mi attı? Değil.

MUSA ÇAM (İzmir) - Atmadı ama işçiler faydalanamadı yeteri kadar.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Yapmayın Sayın Çam, olur mu öyle şey? Bir kriter koymuşsunuz, bu kriteri...

MUSA ÇAM (İzmir) - Yapmayın Sayın Bakan, o kadar zor ki işsizlik fonundan faydalanmak, o kadar zor ki yani.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Sayın Çam, bakın, bu kriteri kim koydu? İşsizlik sigortasından yararlanma kriterlerini kim koydu?

MUSA ÇAM (İzmir) - Hükûmet.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Bu ülkenin, bu devletin kurmuş olduğu bir bakanlığın düzenlemiş olduğu düzenleme. O bakanlık neyle hareket ediyor? Kanunlarla hareket ediyor.

MUSA ÇAM (İzmir) - Tamam.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Ve yaklaşık olarak, işte ne bileyim, 5 milyonun üzerinde başvuru olmuş, 4 milyon civarında bundan yararlanma olmuş. Sonuçta, bu işsizlik fonunda bu işçilerin parası bu. Yani, hak etmeyenleri kullandırttığınız zaman hak edenlerin haklarını onlara yedirmiş olmuyor musunuz?

MUSA ÇAM (İzmir) - Kuşkusuz ama işsizlik fonunda biriken parayı siz GAP'ta ve AKP yatırımlarında kullanıyorsunuz.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Yapmayın, etmeyin eylemeyin. Bu hazine bonosuyla çok yanlış söylüyorsunuz. Orada 80-90 milyar... Şunu derseniz şu olur: "Hazine, devlet bu paralara el koydu, hak eden insanlar var şu kadar işsizlik parası alması gereken, onların paraları ödenemedi." Değil.

MUSA ÇAM (İzmir) - Öyle bir şey yok.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Değil, öyle bir şey yok.

MUSA ÇAM (İzmir) - Öyle bir şey yok, onu ben de söylüyorum zaten. Ama, alma koşullarını söylüyorsunuz, onu fonu aktarıyorsunuz, nemalandırıyorsunuz.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Alma koşullarını rahatlattı...

MUSA ÇAM (İzmir) - Onu kullanıyorsunuz; o doğru değil.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, o farklı bir konu, devam edin siz.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Hayır yani bu genel itibarıyla söylendiği için söylüyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - İşçiden kesildi bakın.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Doğru söylüyorsunuz. En yüksek değerlendirmeyle tutularak emanet olarak orada duruyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama, şimdi, riske atıyorsunuz.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Bankada da olabilirdi, bankada durabilirdi.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Risksiz bir şey, hazine kâğıdı risksiz ama siz Kanal İstanbul yaparsanız riske atmış olursunuz.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Değil canım, hazine kâğıdıyla yine siz onu orada riske atamazsınız, onu yok edemezsiniz, başka bir yere götüremezsiniz. Bankada durduğu zaman banka da götürüp bunu hazine kâğıdına yatırmıyor mu? Yani, işlem bu kadar basit. Bu fonu borçlandırarak önceki, 1990 yıllarındaki o olumsuz tecrübelerde bu fon borçlanacak, bütçe açıklarını kapatacak, cari açığı kapatacak, bunlarla ilgili bir fonksiyon yerine getirecek, zinhar, asla, tam tersi. Bu fonun görevi, fonksiyonu başka bir şey. Bu fon bağımsız bir şirket, bu fon kendi başına, daha doğrusu bu fonun kuracağı varlık yönetim şirketleri eğer değeri varsa, eğer kredibilitesi varsa, eğer ederi varsa piyasaya çıkarak borçlanacak. Bütün enstrümanları da kullanacak, kullanmaya çalışacak ve deneyecek. Evet, ben şu ana kadar ki...