| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 11 .08.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, şimdi burada çok önemli bir düzenleme yapılmak isteniyor. Şimdi, bir defa şunu hep söylüyoruz ve biliyoruz ki ülkemizin ciddi yatırım ihtiyacı var, yani özel sektör yatırım ihtiyacı var. Tabii, Hükûmet de normal olarak bu yatırım ihtiyacını karşılamak için, yatırımları teşvik etmek için böyle bir gayret içerisinde, bu gayreti takdirle karşılıyoruz. Ancak, burada öyle görünüyor ki, yani bu destek unsurlarını baktığımızda çok ciddi boyutlarda bir destek unsuru var. Mesela nedir? On yıl süreyle yaptığı yatırımın 2 katı kadar ve... Kurumlar vergisi oranını zaten sıfır uygulayabileceğiz ve işte 1 milyar dolarlık yatırım yaptıysa 2 milyar dolar matrahından düşebilecek, değil mi? Yanlış anlamıyoruz burayı. Tabii, yatırımı yaparken de bu desteklerin her biri tek tek verilebilir anladığım kadarıyla. Topluca verilmesi için de bir mâni yok sanırım. Yani topluca da verilebilir. Tabii, mesela bazı sektörlerde enerji desteğinin yüzde 50'si müthiş bir şey olabilir, çok ciddi destek olabilir; o yalnız başına işi alıp götürebilir. Yani, dediğim gibi, ülkenin yatırım ihtiyacı var, yatırım ihtiyacının karşılanması anlamında bir çaba var fakat, yani hakikaten çok güçlü destekler var burada. Bu nasıl uygulanır, uygulamada ne tür zorluklarla karşılaşılır veya sıkıntılar olur? Tabii, her şey kamuoyunun gözü önünde olacak. Bakanlar Kurulu kararları çıkacak muhtemelen, bu destekler şey yapılacak. Ama, mesela, diyelim ki, şimdi, bir Kanal İstanbul Projesi'ne -gündemimizde olan bir proje için, örnek olsun diye söylüyorum, Hükûmet bu proje fikrini ortaya attı- ciddi bir direnç olduğu hâlde toplumun bütün kesimleri tarafından ve iktidar partisinin dışında bütün siyasi partiler de buraya biraz kuşkuyla, endişeyle yaklaşmasına rağmen, bugün sabahleyin, yine, NTV'de izledim, Ulaştırma Bakanı "Bir an evvel bu projeyi hayata geçireceğiz." diyor. Akademi dünyasında, yani her tür, toplumun bütün kesimlerinde projeye karşı ciddi bir direnç var, endişe var, işte, çevre boyutuyla, iktisadi boyutuyla, başka boyutlarıyla. Hani, toplumun gözünün önünde cereyan ediyor olması, bazen toplumun ne söylediğine hiç kulak vermezsek çok da bir şey ifade etmez. Yarın buradan öyle bir yatırım finanse edilmek istenebilir ki mesela bu, ülke içerisinde ciddi haksız rekabete yol açabilir. Yani çok ciddi teknoloji getirmemesine rağmen veya ülkenin bir sıkıntısını çok büyük ölçüde gidermemesine rağmen, buradan birtakım projelerin de desteklenmesi yoluna gidilebilir. Toplumumuzda kamuoyu baskısını Hükûmet çok hissettiği anda bu tür proje fikirlerini çekecek olsa o zaman problem değil, bu iş çözülür ama, yani, bu kamuoyunun tamamı farklı bir şey söylese bile Hükûmet ısrar edip bir şeyi yapma konusunda adım atabiliyor. O yüzden, burada insan ister istemez kuşkulanıyor. Yani, ta en baştan biz meseleye kötü niyetle yaklaşmak için falan değil, illaki bir şeyin kötü olması da gerekmiyor ama devlette süreklilik esastır; bugün bu Hükûmet gider, yarın başka Hükûmet gelir. Bu, nihayetinde kalıcı bir maddedir. Dolayısıyla, meseleye biraz sistem açısından... Nihayetinde burada kamu kaynağı kullanılacak. İşte, 79 milyon vatandaşın vergilerinin burada kullanılması olayı var. O yüzden, bunun kontrol noktalarını iyi oluşturmamız lazım Sayın Bakanım, yani benim buraya ilişkin şeyim o. Yoksa hakikaten, yani ben Planlama kökenli birisi olarak, ülkemizin cari açıkla mücadelesi açısından, istihdam açısından, büyüme hedeflerimiz açısından yatırıma ihtiyacı olduğunu... Mutlaka çok daha fazla... Bizim yatırımımız, bakın, millî gelirin yüzde 20'si. Ama tabii yatırımın yapılmasının önündeki en büyük engel bu tür teşviklerin olmaması da değil, bunu da göz önünde bulundurmamız lazım, kaynağımızın olmaması, yani tasarrufumuzun olmaması. Yüzde 15 tasarrufla ancak, işte, yüzde 5 de cari açık vererek -ortalamada konuşuyorum, bunun yüzde 10'a çıktığı yıllar oldu- yüzde 20 yatırım yapabiliyorsunuz. Yüzde 20 yatırım bu ülkeyi büyük hedeflere ulaştırmaya yetecek yatırım değil; özel artı kamu için söylüyorum bunu. Bizim, mesela, bu 2023'ü çalışırken hedeflerimiz millî gelirin yüzde 28'ine, yüzde 29'una varacak yatırımların yapılmasıydı. Burada, tabii, şu yanlışa düşmemek lazım: Tabii, şimdi, bugün teşviki konuştuğumuz için bunları söylüyorum, bu yatırımların yapılamamasının nedeni teşvikin olmaması filan da değil. Yani nihayetinde bir millî gelir hesabı var. Bakın, yüzde 29 yatırım ihtiyacımız var. Mesela gelişmekte olan ülkelerin ortalaması, yüzde 30'un üzerinde yatırım yapıyor Sayın Bakanım; bunları siz biliyorsunuz. Yani yüzde 30 yatırım bizim gibi bir ülke için ihtiyaç olan bir şey. Biz yüzde 20'deyiz, 10 puan açığımız var. Şimdi, tasarrufunuzu yüzde 15'ten yukarı çekemediğiniz zaman 10 puan daha ilave cari açık verme imkânımız var mı? Yok. Yani, isterse bütün teşvikler olsun, yatırımcı da bulsanız ekonominin bunu kaldırma imkânı yok. Yani yüzde 15 tasarrufla -bir yüzde 15 de cari açık, çünkü yatırımla tasarrufun farkı nedir? Cari açıktır, iktisadın kuralı, yani bir özdeşlik bu- yüzde 30 yatırım yapamayız biz bu ülkede. Tasarrufu artırmak işin olmazsa olmazı. Yani şunları da yapsak, yabancı yatırımcı da gelse... Nihayetinde, yabancı yatırımcı da gelse, ülkede yatırım yapsa bile onun getirdiği para finansmanda gözükecek, onun getirdiği para gelir değil ödemeler dengesi mantığıyla baktığımız zaman. Yani burada yine cari açığın artması yönünde, ülkenin finansman ihtiyacının artması yönünde kuşkular arttığı anda ekonomiden kredi alımı artacak, bu sefer bu yatırım gelecek ama diğer normal yatırımları yapamayacağız. O yüzden, şu yapılmak istenen şeyleri takdirle karşıladığımı ifade ediyorum, yani detaylarına da bakarız, sıkıntılarına bakarız. Arkadaşlarımız konuştu, endişe edilecek yerlere bakmamız lazım. Bunun yapılması iyidir fakat işin olmazsa olmazı, yine iş geliyor tasarrufa. Tasarrufu da dün diğer bakanlarımız varken konuştuk, yani bu ülkede tasarrufun artırılması meselesini sadece bireysel emeklik sistemi üzerine havale edersek olmaz. İşte, rakamlar ortada: 15 olan yurt içi tasarruf oranını, bireysel emeklilik sisteminde Hazine Müsteşarlığımızın öngördüğü hedeflerin gerçekleşmesi sonunda 15 oranı 15,3'e çıkıyor; biz 15 oranının 20'ye, 25'e çıkartılmasını konuşuyoruz. O yüzden, maalesef, böyle bir, tabii, herkesin bu konuda uzman olması gerekmiyor ama toplumda şöyle bir şey oluşuyor: Şimdi, ben bakıyorum, yani hiç alakası olmayan sayın bakanlar bile veya siyasetçiler bile "Efendim, tasarrufları artırmamız lazım, tasarrufları artırmak önemlidir, bunun için bireysel emeklilik sistemini çıkarttık..." Yani, zannediyor ki bireysel emeklilik sistemini çıkartınca bu ülkenin tasarruf meselesi çözüldü. Böyle bir şey yok. Bu yanlışı mutlaka düzeltmemiz lazım.
Dolayısıyla, şimdi geldiğimizde... Yani bunun için uluslararası çalışmalar var. Bakın, bir sürü uygulamalar var, ampirik çalışmalar var. Buralara baktığımızda, aslında, "Niye yatırım yapmıyorsunuz?" diye sorulduğunda ülkelerde, sadece Türkiye'ye has da değil, bu vergi meselelerinin, teşvik meselelerinin çok alt sıralarda geldiğini de biliyoruz, işte, istikrar, kaynak, bir sürü başka, pazar, bilmem neden sonra geliyor. Önemsiz değildir, önemlidir; teşvik olmadan bu işler olmuyor ama başlı başına işi de bu işlerle çözebileceğimizi düşünürsek yanılırız. Buradan yatırım gelir, ama dediğim gibi, biz tasarrufu artıramadığımız sürece artan cari açık diğer yatırımları vazgeçirir, yine yüzde 20 değişmez. Bakın, Türkiye'de -ben bunu siyaset olsun diye söylemeyeceğim- Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin iktidarda olduğu on üç yıllık dönemdeki yatırımların millî gelire oranıyla daha önceki on üç yıllık -ortalamayı, hani iki on üç yılı mukayese ediyorum- dönemdeki yatırımların millî gelire oranlarına baktığımızda yatırımlar 1,2 puan düşmüş, hatta 1,3 puan düşmüş daha önceki döneme göre. Dolayısıyla, mesela diyelim ki, işte, "Kanal İstanbul'u yapacağım, 3'üncü Boğaz Köprüsü'nü yapacağım..." Bunu yapıyorsunuz da, şimdi, bunu yaptığınız anda şunu bilelim ki bir başka yatırım yapılmıyor, çünkü bunun zaten rakamları ortada. Yüzde 20'lik limit hiçbir şekilde aşılmasın. Millî gelir rakamları bunlar, devletin resmî kurumlarının rakamları konuştuğumuz rakamlar, yani bunun içerisinde kamunun yaptığı da, kamu-özel iş birliği kapsamında yapılan da, özel sektörün yaptığı da, hepsi var. Çünkü hem kaynak açısından hem de ülkenin yeterliliği açısından ülkenin bir potansiyeli var; tercihinizi 3'üncü havalimanında kullandığınız anda diğer yatırımlar kalıyor, tercihinizi, işte, bilmem nerede Türkiye'nin en büyük elektronikçisi AVM yapmakta kullandığı zaman elektronikle ilgili yatırımlarını askıya alıyor, bu, Türkiye'nin gerçeği. Yani bu kadar prestijli yatırımlar yapıyoruz, kamuoyunda çok ciddi yatırım hamlesi algısı yaratıyoruz ama... Yatırımlarımız, millî gelirimiz Sayın Bakanım sizin sorumluluğunuzdaki kuruluş. Yani rakamları en iyi bilen sizsiniz, yüzde 20'yi aşmıyor, bunları, yüzde 20'nin üzerine çıkartacak şeyleri bu anlamda yapmamız gerekiyor, onun yolu da kesinlikle ve kesinlikle -bunlar destekleyici şeyler, teşviki önemsemediğimden değil- yurt içinde tasarrufları artırmamız lazım. Bu hani konunun geneline ilişkin düşüncelerim.
Şimdi, burada az önce Sayın Müsteşarımız bir yıllık etkiyi kısmen verdi ama burada belki bir on yıllık etkiyi çalışmak lazım. Yani işte "etki analizi", "düzenleyici etki analizi" dediğimiz şey bu madde için, Sayın Bakanım, çok önemli, yani bunun çalışılması lazım, yani bunun buradan gelecek...
Tabii, belli varsayımlar yapılacak, Teşvik Genel Müdürlüğümüz veya Ekonomi Bakanlığımızın ciddi kapasitesi var, yıllardır sanayiciyi biliyorlar, iş adamlarıyla teşvik sistemi çerçevesinde ilişkileri var, görüyorlar, gidiyorlar, geliyorlar, nerelerden yatırım yapılacağını, Türkiye'nin yatırım ihtiyaçlarını Kalkınma Bakanlığıyla birlikte tespit edebilirler. Dolayısıyla hani bir projeksiyon, belli varsayımlar çerçevesinde on yıllık bir projeksiyon asgari olarak yapılması lazım. Bize buradan ne kadar yatırım gelir, bunun cari açık üzerinde, büyüme üzerinde, vergi gelirlerimiz üzerinde -yani kamuya yük olarak da topluma getiri olarak da- neler sağlayacağının çalışılması lazım. Dolayısıyla ondan sonrasında bunun kararının verilmesi lazım böyle bir şeyde. Bunun ben çok hayati olduğunu düşünüyorum.
Bunlar yapılmadan, bakın, yaptığımız düzenlemelerde hemen iki gün sonra geri adım atıyoruz. Bir örnek olsun diye söyleyeyim, bu tasarıda da geçiyordu, kaçıncı maddeydi hatırlamıyorum, trafikle ilgili düzenleme maddesi, mesela orada işte "Bu elektronik sistemler kurulsun diye yatırım yapana yüzde 30'u verilir." demiş. Bakın, bir şeyi yüzde 30'dan şimdi yüzde 5'e düşürüyoruz. Bir şey yüzde 30'dan yüzde 5'e düşmez düzgün çalışan bir ülkede. Ne yaparsınız? Yüzde 30'dan yüzde 35'e çıkartabilirsiniz oranınız tutmamışsa veya yüzde 25'e düşürürsünüz bir şeyi. Yüzde 30'u verilmiş, orada milyonlarca, milyarı bulan paralar oluşmuş, ondan sonra bu sefer tutuyoruz, yüzde 5'e düşürüyoruz. Şimdi, bu yatırımcı geliyor, "Ben dünya kadar yatırım yaptım buraya." diyor. Bu niye? Hep söylediğimiz -söyleye söyleye altında da hiçbir şey kalmadı, altı boşaldı- etki analizi yapılmamasından. Yani bunun rakamlarının güzel bir şekilde çalışılması lazım. Buradan ne kadar gelir gelir? Ne kadar gelir belediyeye kalır? Ne kadarı Maliyeye kalır? Belediye kalanın ne kadarı efendim yatırımcıya gider diye çalışmalar yapılmadan işler geldiği zaman orada devletin ciddi gelir kaybı oldu. Düşünebiliyor musunuz, bir oranı yüzde 30'dan direkt yüzde 5'e düşürme gibi bir şeyle karşılaşıyoruz. Burada yarın mesela bu yüzde 200 oranını tutup da "Ya, bu çok oldu." deyip bir başka şeye götürme gibi bir durumla karşılaşmamız lazım. Daha detayda söyleyeceğim birkaç nokta var, onları da söyleyip sözümü bitireceğim.
Bunun Ekonomi Koordinasyon Kurulu tarafından desteklenmesine karar verildi. Şimdi, Ekonomi Koordinasyon Kurulu, biliyorsunuz, bizim son altı- yedi yıldır sistemimize girmiş bir şey. Ekonomi Koordinasyon Kurulu faydalı çalışmalar yaptı mı? Evet, yaptı ama Ekonomi Koordinasyon Kurulu istişari mahiyette görüş veren bir kuruldur.
Şimdi, böyle büyük projelerde karar vermesi gereken, karar alması gereken kurulun ben Yüksek Planlama Kurulu olduğunu düşünüyorum. Yani Ekonomi Koordinasyon Kuruluyla bu olmaz, Ekonomi Koordinasyon Kurulu bir anda işlevsizleştirilebilir. Dolayısıyla bunun karar yetkisi olan Yüksek Planlama Kurulu... Öteden beri bunlar, bu tür şeyler Yüksek Planlama Kurulunda alınmıştır. Eğer yani bu maddeyle illa ki bu şey çıkartılacaksa hiç olmazsa bu tür düzenlemelerin, düzeltmelerin yapılmasının ben zaruri olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla burada Ekonomi Koordinasyon Kurulunun Yüksek Planlama Kurulu olarak değiştirilmesi çok uygun olacaktır.
Şimdi, az önce siz yeni yatırım olduğunu söylediniz, fakat buradan yeni yatırım anlaşılmıyor, yani en azından ben anlamadım. En azından şu (1)'inci fıkrada "desteklenmesine karar verilen yeni yatırımlar için" filan diye bir... Velhasıl yeni olduğu belli ama mevcutta birisi de gelip bu desteği sizden isteyebilir, çünkü "yatırımlar için" diyoruz. Tarihle ilgili filan da, "şu tarihten sonra başlanılan" filan diye de bir yerde bir şey var mı, onu bilmiyorum. "Usul ve esaslarda bunlar belirtilebilir." denilir ama bence bu, usul ve esasa kalmayacak kadar önemli bir şey. Yani mevcut yatırımlar da gelir sizden bunu isteyebilir.
Tabii, şimdi, mevcuda vermeyip yeniye verince hani bir rekabet problemi oluşabiliyor ama teşvik sisteminin de mantığı bu, yani mevcuda vermenin çok fazla, çoğu zaman, hani bazı konular vardır ki...
Şimdi, ama mesela diyelim ki demir-çelik, tabii, demir-çelik hiçbir zaman buradan desteklenecek bir yatırım olduğunu düşünmüyorum ama aklıma başka örnek gelmediği için onu söyleyeceğim. Şimdi, mevcut diyelim ki işte yuvarlakta, yuvarlak çelik üretiminde bir fabrikaya bu desteği vereceğiz dediğiniz zaman da yüzde 50 enerjisini buradan enerji desteği verirseniz bu sefer mevcutlarla ciddi bir haksız rekabet problemi oluşturabilir, ona dikkat etmek lazım. Yani işletme süresi içerisinde ciddi haksız rekabet oluşturacak teşviklerden kaçınılması gerektiğini düşünüyorum. Yatırım yapılırken, yatırımı teşvik etmek için, yatırımı getirmek için yapılabilir ama artık yatırım ortaya çıkmış, 2'si devam ediyor, sektörde 2 tane oyuncu var, birisi teşvikli birisi teşviksiz, çünkü burada çok abartılı teşvikler var. Yanlış olduğu anlamında illa ki söylemiyorum ama bunun abartı olduğunu biliyoruz, yoksa normal teşvik mevzuatı içerisinde yapardık. O yüzden işletme süresi içerisinde bu anlamda ciddi haksız rekabete yol açacak şeyleri de burada yapmamamız lazım, bu sefer diğer yatırımcımızı küstürürüz diye düşünüyorum. Şu an itibarıyla ifade etmek istediğim hususlar bunlar.
Teşekkür ediyorum.