| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Teklifi(2/1310) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 27 .07.2016 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Değerli Bakan, saygıdeğer hazırun; tabii, geneli üzerinde yapılan değerlendirmeler içeriğinde uzun uzun bu konuyla ilgili çekinceleri, hangi başlıklarla bir düzenleme yapılma ihtiyacı duyulduğunu, sorgulamasını ve ona bağlı olarak da sorularımızı Sayın Bakana iletmiştik.
Ben şimdi Sayın Bakan ve değerli arkadaşlara bir şey sormak istiyorum: Türkiye kara parayla ilgili soruşturma olarak bugüne kadar hukuki düzenlemelerden sonra kaç tane soruşturma açtı, nasıl bir gelişme gösterdi, sonuç ne çıktı, kimdi ve düzenlemelerin yapılış tarihlerinden bugüne kadar ortaya çıkan tablo neydi? Birinci sorum budur, bunun bir değerlendirmesini ortaya koyar mısınız.
İkincisi de tabii diğer başlıklarla beraber bu üçüncü kişi adına kayıt yapmanın farklı farklı sorgulaması oluyor. Benim de burada aklıma gelen "Uluslararası şirketler arasındaki transfer fiyatlaması noktasında ortaya çıkan tercihlerin Türkiye'de değerlendirilmesi için bir zemin mi hazırlanıyor?" sorgusu oluyor, açıkçası bu. Çünkü bakıldığı zaman transfer fiyatlaması grup şirketleri arasında -ki bu çok ortaklı şirketlerde ve yapılarda ortaya çıkar- alım satım arasında ortaya çıkan gelişmeler ve farklarla ilgili söz konusu yapılan araştırmalar. Bu konuda da baktığımızda, ilişkili şirketler birbirlerine fon transferleri gerçekleştiriyor ve bu şansı yakaladıktan sonra da nerede daha az vergi yükü oluşuyorsa oraya doğru fon kaydırma şeklinde bir tercih ortaya konuyor. Ama bu tarz işlemler pek çok ülke tarafından gözaltına alınmış durumda ve biraz önce de söylendiği gibi, vergi geliri açısından baktığınızda, yükü yüklenirken bu uluslararası şirketler açısından hangi yolun açılışı veya hangi anahtarın verilişi söz konusu olacaktır. Çünkü burada baktığınızda, Türkiye'nin riski kadar bu transfer fiyatlamasını gerçekleştirecek veya o hedefte olanların -Türkiye'yi tercih edecek- sizin de açtığınız bu yolda ödenecek bedele rağmen hangi uygulamalar içinde olacağını hep beraber göreceğiz.
Şimdi, baştan sorduğum soruların tamamlayıcısı... Çünkü yapılan tespitler ve şu ana kadar geçtiğimiz haftada da konuştuğumuz başlıklarla baktığımızda, biraz önceki bu transfer fiyatlaması dışında sorguladığımda, bir kişi "Ben paranın sahibiyim." demekten niye çekinir sorgusu en basit anlamıyla aklıma geliyor. Eğer bir kişi bir şeyin hem aidiyet açısından hem de menşei açısından sorumluluğunu alamıyorsa onunla ilgili bir korkusu ve bir sorunu var demektir. Bu korku ve sorunu kanun düzenleyerek onun önünü açmanın da ortaya çıkaracağı bir sonuç var demektir. O zaman bu neden ve sonuç ilişkisinde büyük bir riski de beraberinde getirebilecek sonuçları doğurmaktansa, bırakın yatırımın, doğrudan yatırım ortamının -iklim değişikliği- ülkenin güven ortamının gelişmesiyle gerçek anlamda Türkiye'ye gelip, yatırım yapıp üretim ve ona bağlı uluslararası rekabetin önünü açacak bir yapı içerisinde sermayenin Türkiye'ye gelişini sağlayalım. Yoksa -işte ilk başta da söylemiştim, geçtiğimiz haftalarda- bu iş Mevlâna'ya dönüp, "Kim olursa gel." misaliyle döndüğü zaman bizi tersine döndürecek olaylarla karşı karşıya kalabiliriz. Risk, maliyet ve fayda analizlerini doğru yapmak, değerlendirmek, ülkeyi riske atmamak gerek. Bu konuda hem önergemizin, maddenin çekilmesi yönündeki önergenin de dikkate alınıp değerlendirilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.