KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, bürokrasimizin değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle Sayın Bakan hatırlatmak isterim ki Soma'nın altı karbonmonoksit, üstü kükürtdioksit; altı da ölüm üstü de ölüm. Yani, veciz bir cümleyle ancak böyle özetlenebilir. Soma Termik Santrali'nde yakılan kömür, baca gazı filtresi olmadığı için havayı yıllardır çok yoğun şekilde kirletmektedir. Ayrıca, Soma'daki kömür ocaklarından dışarıya atılan atıkların yanmasından oluşan gazların da bu hava kirliliğine çok büyük etkisi olmaktadır.

Bu termik santrale baca gazı filtresi takılmasına yönelik proje, 1996 yılında Kamu Yatırımları Programı'na alınmasına karşılık, on yedi yıldır ihale edilmemiştir. Soma'da hava kirliliği oranı ve kanser, bronşit ve astım hastası sayısı dünya standartlarının üstündedir. Bu kirli hava Manisa kent merkezine hatta İzmir'in Aliağa ilçesine kadar yayılmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünün 9 Mayıs 2014 tarihinde açıkladığı Mart 2014 Hava Kalitesi Bülteni'ne göre, mart ayı ortalamasında Soma'daki partiküler madde ortalaması 119'dur. Bu oranla havada partiküler madde oranının en yüksek olduğu 2'nci yerdir. Manisa merkez ise 85,23 partiküler madde ortalamasıyla 12'nci sıradadır. Yine, aynı rapora göre, mart ayı ortalamasında Soma'daki kükürtdioksit ortalaması 121'dir; kükürt dioksit oranıyla Soma Türkiye'de 2'ncidir. Bunlar resmî veriler.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Güllüce'nin Soma'daki hava kirliliğiyle ilgili olarak vermiş olduğum soru önergeme 3 Mart 2014 tarihinde verdiği cevapta aynen şunlar ifade edilmiştir: "Özelleştirme İdaresi Başkanlığımızdan Bakanlığımıza iletilen yazıda, Soma Termik Santrali A ve B santrallerinden oluşmaktadır. A Santrali kullanım ömrünü doldurmuştur ancak faal durumdadır." Yani santral kullanım ömrünü doldurmuş ancak faal durumda. "A Santrali'nin faaliyetini sürdürmesine karar verildiği takdirde, ünitelerin elektrofiltre rehabilitasyonlarının yapılması gerekmektedir. B Santrali'nin hiçbir ünitesinde baca gazı kükürt arıtma tesisi bulunmamaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yazılan yazıda, termik santral baca gazı kükürt arıtma tesisi yapımı ile 3'üncü ve 4'üncü ünitelerin elektrofiltre rehabilitasyonu için ihale ve sözleşme aşamaları tamamlanmıştır. Ancak Kalkınma Bakanlığı baca gazı kükürt arıtma tesisi için EÜAŞ yatırım programında Soma Termik Santrali için ödenek ayrılmasına izin vermemiştir." şeklinde cevaplandırılmıştır.

Şimdi, burada sormak gerekiyor: Bu Hükûmet nasıl çalışıyor, işliyor ve nasıl bir Hükûmet programıdır yıllık programları, orta vadeli programları, beş yıllık kalkınma programları çerçevesinde? Ve bakanlıklar sanki birbirine çelme takmakla meşgul, birbirinin faaliyetlerini engellemekle meşgul ve kurumlar arasında uyumlu bir koordinasyon yok. Ülke, kurum ve kurallarıyla yönetilmiyor; bu faaliyetler âdeta keyfî bir anlayışla yönetildiğini göstermektedir

Buradan Sayın Bakana sormak istiyorum: Soma'da yeni doğan çocukların büyük bölümü astım ve bronşit hastasıdır. 105 bin nüfuslu ilçede, 2013, yılında sadece devlet hastanesinde 650 bin poliklinik, 150 bin acil servis muayenesi yapılmıştır ve Soma'daki kanser oranı, Türkiye ortalamasının 4 katıdır. Termik santralin A ünitesinin kullanım ömrünü doldurduğunu, bu ünitede elektrofiltre, baca gazı, kükürt arıtma tesisi olmadığını bildiğiniz hâlde, A ünitesinin faal olarak çalışmasına Bakanlık olarak nasıl izin veriyorsunuz? Yine, termik santraline baca gazı kükürt filtresi takılması ve A ünitesinin yenilenmesi için daha kaç vatandaşın hayatını kaybetmesi gerekir?

Yine, Manisa'yla ilgili, önemli ve çok önemli, ülkemiz bakımından da çok önemli bir husus, Çal Dağı nikel madeni. Çal Dağı Turgutlu'da bulunmaktadır ve Çal Dağı'nda, dünyada başka hiçbir yerde kullanılmayan açık liç yöntemi kullanılmaktadır ve çevreye zararı da korkunç boyutlarda olacaktır. Bazı örnekler vermem gerekirse, bu nikel maden faaliyetleri sonunda, 800 bin tanker yükü, yaklaşık 15 ile 18 milyon ton sülfürik asit kullanılacağı iddia edilmektedir. Sülfürik asidin toprağa, havaya ve suya karışması kaçınılmazdır. Havuzlardan sülfürik asit sızmasından ve oluşacak asit yağmurlarından dolayı Akhisar, Alaşehir, Salihli, Turgutlu, Ahmetli ve Manisa merkezden İzmir'e kadar uzanan coğrafya tehdit altındadır. Günde 153 ton kükürt sis ve buhar olarak havaya karışacak; suyla, nemle karşılaştığı her yerde aside dönüşecektir ve günde 12 bin ton su tüketilecektir. Bu su Gediz Nehri'nden ve sondaj çalışmalarıyla yer altından çekilecektir ve Çal Dağı eteklerinde yer altı suyu düzeyi buna bağlı olarak düşecektir. Yer altı sularının havuzun ihtiyacı için kullanılması sonunda, Gediz Ovası'nı, çevre il ve ilçeleri besleyen su kaynakları da oldukça azalacaktır. Bugüne kadar, 250 bine yakın ağaç kesilmiştir ve 1 milyon 800 bin daha ağaç kesileceği öngörülmektedir. Burada 32 adet açık liç havuzu oluşacaktır ve milyonlarca ton proses atığı kalacaktır. Kesilen ağaçlar, oyulan araziler erozyonu hızlandırmanın yanında heyelan riskine de yol açacak ve deprem riskini de artıracaktır.

Bu madenin doğal hayata verdiği zararlar bölgede tarıma dayalı fabrikaların da kaynaklarını olumsuz yönde etkileyeceğinden, fabrikalarda çalışan bölge halkını işsiz kalma riskiyle baş başa bırakacaktır.

Bu bölgenin Gediz havzası olarak Türkiye'deki tarımsal üretimin yüzde 10'unu gerçekleştirdiğini ve burada hem ülkemizin hem dünyanın en mümbit arazilerinin bulunduğunu da dikkatlerinize sunuyorum ancak Turgutlulu vatandaşlar "Bin kişiyi işe alacağız." diye yatıştırılmaya çalışılmaktadır.

Bu bahsettiğim, verdiğim rakamlar, uzman mühendislerin, meslek odalarının ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve TEMA Vakfının ve Turgutlu'da oluşturulan bu çevre platformunun tespit ve iddialarıdır. Bu kadar vahim iddialara kayıtsız kalamazsınız. Enerji Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Hükûmet ve Başbakan neden böyle bir madene yol vermiştir ve bu iddialar hakkında Hükûmet olarak görüşünüz ve politikanız nedir?

Bir de yine Çaldağı'yla, aynı konuyla ilgili. Çaldağı'nda açık liç yöntemiyle nikel çıkaracak olan firmayla ilgili ...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim.

...ÇED Raporu'nu 27 Ekim 2014 tarihinde onayladığınız söylenmektedir. Bu ÇED Raporu onaylamasıyla ilgili olarak ne ifade edeceksiniz?

Ayrıca, bu Gediz Deltası, Türkiye'nin taraf olduğu Uluslararası Sulak Alanlar Sözleşmesi'yle koruma altına alınmıştır. Uluslararası koruma altındaki Gediz Deltası içinde yer alan Çaldağı'nda sülfürik asitle açık liç yöntemiyle nikel çıkarılmasına yönelik ÇED Raporu'nun bu Sözleşme'ye aykırı olduğu yönündeki iddialara cevabınız ne olacaktır?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla ilgili çok önemli bir husus da, malumunuz 17, 25 Aralık sürecinde yaşananların ve yapılan tartışmaların, ithamların ve iddiaların bir kısmı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının faaliyetleri üzerine odaklanmıştır ve bu sürecin belki de en büyük töhmetlerinden birisi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığının üzerindedir.

Zamanın Çevre ve Şehircilik Bakanının istifası ve bu istifa sürecinde yaşanan ve kendisinin açıklamaları hâlâ hafızalarımızdadır. 17, 25 Aralık sürecinin imar dosyasını AKP'nin çıkardığı yasalarla ülke genelindeki her türlü yapılaşma, planlama üst yetkisini tek elde Çevre ve Şehircilik Bakanlığında toplanmasının önemli faktörlerden birisi olduğu görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akçay, toparlayabilirseniz, ikinci kez uzatıyorum.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Toparlıyorum Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Bakanlığa, ilçe ve büyükşehir belediyelerinin kararlarının üstünde yapılaşma projelerini onaylama, değiştirme inisiyatifi de verilmişti. Hâl böyleyken 17, 25 Aralıkta malumun ilanı yapıldı ve Çevre ve Şehircilik Bakanı ile oğlu rüşvet, usulsüzlük ve yolsuzluk dosyasına en üst sıradan girdi ve zamanın bu Bakanının listenin ilk sıralarında olmasının ardından en baştaki ismi açıklaması da dikkat çekicidir. 25 Aralık günü Sayın Bayraktar şu açıklamayı yapmıştı: "Soruşturma dosyasındaki imar planları Başbakanın onayıyla yapılmıştır. Tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Bugün bize bir istifa metni ve deklarasyon metni gönderildi. Böyle bir durumda bunun yanlış olacağını düşünüyorum. Hayırlı olsun." demişti ve bu işin başındaki ismin, dönemin Sayın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olduğu açıklanmıştı.

Bu 17, 25 Aralıktan bu yana Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak bu yolsuzluk iddialarıyla ilgili ve gündeme gelen birtakım uygulamalarla ilgili çalışmalarınız ne olmuştur? Bu konuda herhangi bir idari inceleme ve soruşturmanız var mıdır?

Bunları ifade ediyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.