| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 20 .11.2014 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının değerli bürokratları, değerli basın emekçileri; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Bakanlık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, sadece günümüzün değil, geleceğin de Bakanlığı. Yani, sadece bugün bütçe kanunu çerçevesinde bir yıllık gelir ve giderlerini konuşacak değiliz. Özellikle bizim gibi çevreye duyarlılığı giderek azalan ülkelerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gibi bir Bakanlığın olması bir şans ama icraatlarına bakıldığı zaman da gerçekten ürkütücü icraatlarımız olageliyor.
Her şeyden evvel, beylik bir laf vardır, hani "Biz bu dünyayı torunlarımıza yaşanabilir bir şekilde bırakabilirsek dünyada insanca yaşamış olabiliriz." Aksi takdirde, biz de rant uğruna, çıkarlarımız uğruna, kısa vadeli gelirler uğruna bütün dünyanın, hatta ekosisteminden tutun yaşayan tüm canlıların yaşam alanlarını yok ederek insanlığa ve tüm canlılara büyük zarar verebiliriz. O nedenle, Çevre Bakanlığı bütçesi belki mütevazı bir bütçe gibi gözükse de, baktığımız zaman, ta Osmanlı Döneminde, 1848'de Nafia Nezaretiyle başlayıp değişik adlar altında bugüne kadar -ismi değişse bile- görev, yetki ve sorumlulukları giderek artan bir biçimde günümüze kadar gelmiş. Önemli bir Bakanlık gerçekten. Türkiye, çevre ile ilgili ilk duyarlılığını da 1978 yılında Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığını oluşturarak göstermiştir.
Sayın Bakan da İstanbul gibi nadide bir dünya şehrinde, Tuzla gibi güzel bir bölgede Belediye Başkanlığıyla başladı ve bugün burada sorumluluk üstlendi, kendisine gerçekten başarı diliyorum.
Şimdi, biz, bir yandan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak doğal varlıkların korunması ve geliştirilmesi, kaynak kullanımının azaltılması, kirliliğin önlenmesi gibi konularda planlamadan tutun da icraata kadar her alanda doğaya saygılı bir biçimde iş yapmak zorundayız.
Biraz evvel Sayın Kuşoğlu konuşmasında "Ankara Milletvekiliyim." deyip Ankara'nın göbeğindeki bir soruna işaret etti. Ben de Ankara Milletvekili olmam nedeniyle öncelikle Ankara'nın içindeki yaşanılanlara dikkat çekmek istiyorum.
Saraçoğlu Mahallesine arkadaşım değindi. Gerçekten, bu konuda hem odaların, meslek örgütlerinin, hatta Ticaret Odası Başkanının, bu konuya duyarlı birimlerin ortaklaşa yapmış olduğu toplantılardan sonra belki bir talana, ranta dönük girişimler engellendi ama bu konuda sonuç hâlâ tam olarak netleşmiş değil, ne olacağı konusunu yeniden bizim de öğrenmemiz gerekir. Bundan evvelki yani geçtiğimiz aylarda, birkaç ay önce, iki üç ay evvel yapılan toplantıda, Ankara'nın geleceğine, özellikle Saraçoğlu Mahallesinin geleceği için ne yapılması gerektiğine ilişkin toplantıda konuşmacıların, Millî Emlak Müdürümüz Abdullah Kaya dâhil, herkesin söylemleri, oranın, Ankara'ya yaraşır, dünya şehri hâline dönüşecek, yeşil alanları, yaşlıların, engellilerin yararlanabileceği konuma gelmiş kültür abidesi şekline dönüştürülecek öneriler vardı. O öneriler doğrultusunda bir tasarrufta bulunulur, Ankara'ya geniş bir alan, meydan kazandırılırsa Ankara'nın akciğeri olacak bir alan... O bizim de memnun olacağımız, destek vereceğimiz bir proje olabilir.
Sayın Bakan, biraz evvel konuşmanızda Mogan Gölü'nün çamurdan arındırılmasından söz ettiniz ama Eymir Gölü'nün yapılaşmaya açılacağı... O güzel bir şey, gerçekten, Mogan Gölü'nün kullanılabilir, kokudan arındırılmış, bitkileri rahatsız etmeyecek şekle sokulması Ankaralılar için önemli, Gölbaşı halkı için de, Ankara için de son derece önemli, o güzel bir girişim ama Eymir Gölü'nün yapılaşmaya açılacağı tartışmalarından rahatsızlık duyuyoruz. Bu konuda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının söylemleri son derece rahatsız edici. Yani, gerçi Twitter hastalığı var, Twitter'larına çok fazla itibar etmemek gerekir ama Belediye Başkanının Twitter'larından rahatsızlık duymamak da mümkün değil. İşte "Otel yapılacak, şu olacak, bu olacak, sit konumu değiştirilecek." gibi söylemler tüm Ankaralıları rahatsız ediyor, o konuda da duyarlılığınızı bekliyoruz.
Şimdi, Sayın Bakan, bunlar güzel şeyler ama bir de özellikle -sizden önceki dönemde de gerçekleşti belki ama- Bakanlığın meslek odaları üzerinde bir vesayeti söz konusu. Yani, giderek onları baskılama, sadece sizin Bakanlığınız değil, diğer bakanlıkların da özellikle mimar, mühendis odaları... Ya da şöyle söyleyeyim: Hükûmetin icraatlarına eleştirel yaklaşan, yol gösterirken bizim muhalefet partilerinin yaptığı gibi, biraz eleştirel yaklaşan odaların ya da meslek örgütlerinin bastırılması, sindirilmesi, onları denetim altına alma gibi girişimler rahatsızlık verici boyuta ulaştı, onlardan biraz uzak durulmasında yarar var.
Sayın Bakan, tabii, süre çok kısa olduğu için ben çok kısa kısa geçiyorum. Ankara Çayı'nın kirlilik sorunu var Ankara'da. Bizim Büyükşehir Belediye Başkanımız Twitter başından kalkıp da başka işlere zaman bulamadığı için bu konuları özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanı olmanız nedeniyle sizin dikkatinize sunuyorum. Yani, gerçekten kirlilik had safhaya vardı, o konuyu ASKİ'ye yıkarak "Ne olursa olsun." gibi bir yaklaşım da doğru değil, bu konuda da duyarlılığınızı bekleriz.
Sayın Bakanım, bir de yine demin, bir önceki konuda değindim, özellikle mimar, mühendis odalarını... Siz Çevre ve Şehircilik Bakanlığısınız yani çevre mühendisleri var. Mesela, KPSS sonuçlarına göre kamuda personel alımı var ama Çevre Bakanlığının çevre mühendisi almaması dikkat çekiyor. Yani, ihtiyacınız mı yok, Türkiye'nin böyle bir mühendislik dalına mı ihtiyacı yok, yoksa bir husumet mi var, bunun ne olduğunu gerçekten öğrenmek isterim.
Şimdi, Sayın Bakan, gelelim esas konumuza. Şimdi, bizim Ankara'da Türkiye'nin 2'nci büyük gölü, Ankara ve Konya illerinin sınırları içerisinde Tuz Gölü... Tuz Gölü gerçekten bir talana dönüşme aşamasında. Siz de biliyorsunuz yani gerçi arkadaşların da kısaca bilgilenmesi açısından Tuz Gölü'nü özetlemek gerekirse, Tuz Gölü özel bir koruma alanıdır, birinci derecede sit alanıdır, önemli bir kuş cennetidir, Türkiye'nin en önemli endemizm merkezlerinden biridir, tuzlu suya dayanıklı, hayvanların barınak yeridir, yine bir tuz yatağıdır her şeyden önce. Ama, son zamanlarda var olan işletmelerin dışında ruhsatlı, ruhsatsız pek çok işletme oraya girmeye başladı, birtakım setler oluşmaya başladı. Tuz Gölü çevresi zaten Türkiye'de en az yağmur alan bir bölge. Dolayısıyla, o setlerde tuzlaklar yapılmasıyla birlikte, su çekilip oralara aktarılınca kuruma artacak, adacıklar çoğalacak. Yani, yine mimar vem ühendis odalarının yaptığı hesaplamalara göre, şu anda illegal çalışan işletmelerin günde ortalama 700 kamyon seferleriyle gürültü, toz, çevre kirliliği oradaki doğal yaşamı, hayvanlar, canlılar için tehdit eder konuma geldi. Yani, Tuz Gölü'nün kurtarılması gerekiyor, Tuz Gölü'nün talanının önlenmesi gerekiyor. Bu konuya da duyarlı olmanızı beklerim.
Sayın Bakanım, bir de benim özellikle üzerinde durmak istediğim konu, biz geçtiğimiz aylarda tam doksan dokuz gün uğraştık, bu Mecliste bir torba kanun çıkarttık. Sizin bir Hükûmet üyesi olarak o torba kanundaki bazı düzenlemelere tepki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Ankara) - ...vermeniz gerekirdi. Mesela, şehir açısından bir düzenleme yapıldı, ya 99, ya 100'üncü maddede. Dedik ki: Orada... Tabii, tam olarak ifade edemeyeceğim ama bizim Yenimahalle'de Şentepe'den aşağıya bir teleferik yapıldı, ucube, yukarıdan aşağıya. Efendim, teleferikle şehrin içinden, binaların üzerinden -siz de görüyorsunuz Bakan olarak- insan taşınıyor. Öyle bir madde yaptık, koyduk ki biz onun içine, burada muhalefet partilerinin direnmesine rağmen, iktidar partisindeki arkadaşlar onu hiç düşünmeden reddettiler. "Maliklerin mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmemesi kaydıyla yer altında tünel, raylı sistem, şunlar, şunlar yapılabilir. Yer üstünde de teleferik, bilmem, şu, bu yapılabilir." diyerek orayı meşrulaştırıcı bir madde koyduk, Yenimahalle'ye, Ankara'ya ihanet ettik. O konuda duyarsız kaldınız.
İkincisi, yine, 4342 sayılı Mera Kanunu'nun 14'üncü maddesinde bir düzenleme yapıldı. O düzenlemeyle dedik ki, 14'üncü madde: "Mera, otlak, yaylak gibi, kadimden bu yana kullanılagelen..." diye başlıyordu hafızam beni yanıltmıyorsa, tam olarak bakamadım. Oraların kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak yapılaşmaya açılmasına fırsat verdi. Doğayı, çevreyi, ormanı -Orman Bakanlığımız var ama- korumak da Çevre Bakanlığının sorumluluk alanı içerisinde. Böyle bir madde düzenlenmesi Hükûmetin diğer üyelerini rahatsız etmeyebilir ama arkadaşlar, Çevre Bakanlığının, bu konuda en azından Bakanlar Kurulunda bile olsa "Böyle bir düzenleme gelecek kuşaklara ihanettir." demesi gerekirdi; bunu demediniz, diyemediniz Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Kâtip İlknur Denizli geçti)
BAŞKAN - Sayın Çetin, ikinci kez uzatıyorum, toparlayabilirseniz...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Çok özür diliyorum, affınıza sığınarak son cümleler... Farkında değilim.
BAŞKAN - Rica ederim.
Buyurun lütfen.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Bunu önemsediğim için söylüyorum.
Yine, torba kanunun 90'ıncı maddesinde bir düzenleme daha yaptık; mesire yeri, şehir ormanı, millî park, tabiat parkı, tabiat anıtı, yaban hayatı koruma, geliştirme sahaları, avlak, yaylak vesairede taban alanı 250 metrekareyi geçmeyecek şekilde yapılaşmaya izin verildi. Yani, bu tür düzenlemeleri görmezlikten gelmek hiç hoş değil Sayın Bakan.
Bu alanda sizi daha duyarlı olmaya davet ediyor, sabrınız için teşekkür ediyorum. Bütçenizin de hayırlı olmasını diliyorum Sayın Bakan.