KOMİSYON KONUŞMASI

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Bakanlığın değerli bürokratları, çalışanları; gerçekten, bu kararnameyle kurulan bakanlıklara bakınca Allah size de kolaylık versin diyorum.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) - Amin.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yani karbonmonoksit emisyonundan tut, iklimi düzenlemekten kadar her şeyden sorumlusunuz. Yani dünyanın iklimini bir kere düzelteceksiniz, emisyon şeyinden başlayacaksınız, sonra da gelip Çal Dağı'nda nikel madenine takılacaksınız, Rize'de derelere bakacaksınız, oradan geleceksiniz İstanbul'un bostanlarına, Beğendik'teki termik santrale, yani bütün bunlara baktığımız zaman... Bir de bütün bunları yapmak için de bütçenize bakıyoruz, bu parayla nasıl yapacaksınız? Yani bu parayla Türkiye'nin çevresi temiz tutulur ve kurtulur mu? Çünkü sizin Bakanlığınız kentsel dönüşüm kapsamında risk alanlarını belirlemiş. İşte, İstanbul ili Esenler, Havaalanı, Çekmece, Sultangazi, bölüm bölüm ayarlamış. Siz el attığınız, yaptığınız yerleri dönüştürürken -siz oradan sorumlu oldunuz oraya el attınız- Orman Bakanlığı, DSİ, 2 bin tane HES daha yapıyor, ne yapacaksınız? Parası da çok sizden katbekat.

Şöyle bir baktım, Bakanlık olarak çevreyle ilgili... Sağ olun, eski yerel yönetimlerden de gelmişsiniz, az çok derdini anlıyorsunuz bu belediyelerin. Yani ben şimdi sizden ne talep edebilirim dedim. Şimdi, kadastro sizde, kentsel dönüşüm sizde, Avrupa Birliğinin çevreyle ilgili fonları sizde. O fena değil, 1 milyon avroya yakın, gerçi onların da projelerinin geçmesi...

Şimdi, ben sizden ne isteyebilirim Sayın Bakan? Benim belediyelerim ne isteyebilir sizden? Şimdi, Silopi'de bir termik santral var -şöyle bir direnişini çıkarmışım çevre eylemlerinin- Silopi Termik Santrali'yle uğraşılırken 2 tane termik santralin daha ruhsatı verildi. Onunla uğraşılırken... Silopi BOTAŞ'ta on numara yağ yakan santraller var, biz Maden Komisyonu olarak inceledik. İdil ilçesinde BOTAŞ'ın yanında bir santral var, bazen keyfine göre çalışıyor, bazen çalışmıyor. HES var, Uludere-Beytüşşebap yolunda 11 tane, adını da güzel koymuşlar "Güvenlik Barajı" Ne güvenliği, hangi güvenlik, kim kiminle dalga geçiyor? Güvenlik yolu, Güvenlik Barajı... Hezil Çayı, şu kadarcık akıyor işte, şu kadar, şu masa kadar akıyor. 11 tane baraj... Bırakın onu, Ilısu Barajı, Hasankeyf sular altında kalıyor Sayın Bakan.

Şimdi, ben sizden mi hesap sorayım, Veysel Eroğlu'ndan mı sorayım, Enerji Bakanından mı sorayım, kimden sorayım? Yani o kadar dağınık ki her şey, herkes sorumlu aslında da. Sayın Eroğlu'nun bütçesi görüşülürken ona 1890'larda bir ressamın yaptığı bir tabloyu hediye ettim, dedim nasılsa suyun altında bırakacaksınız, koy karşıdan seyret, de ki: "Burayı biz batırdık suyun altına." Şimdi, bunu da diyemiyoruz size.

Yani şöyle bir baktım, Avrupa Birliğiyle ilgili şeyleri önüme aldım, sizin Bakanlığın boyunu aşıyor. Şimdi, burada, çevre iklim değerlendirmeleri, Avrupa Birliği katılım müzakereleri... Geliyorum aşağı, bunu 2012'de çevre ve iklim değişikliği olarak değiştirmişler, ÇED raporlarıyla ilgili şeyler var ve sera gazı emisyon azaltım hedefi eleştiriliyor. Yine, Avrupa Birliğine uyum konusunda sorunlar var.

Şimdi, Yale Üniversitesinin hazırladığı 2014 raporlarına göre, Hükûmetiniz, Türkiye 178 ülke arasında 66'ncı. 2014 Dünya Çevre Performansı Endeksi'nde Türkiye 178 ülke arasında 66'ncı oldu. 2012 yılındaki dizinde Türkiye 132 ülke arasında 109'uncu sırada yer almıştı çevre karnesinde, ilerleme var yani. Ama bu bazen aleyhe ilerleme oluyor yani. Şimdi, şöyle bir durum var: Türkiye'nin 100 üzerinden aldığı not ortalama 54,91. İsviçre'nin başını çektiği dünya sıralamasında Türkiye 66'ncı. Yani öyle bakmak lazım.

Şimdi, hava kirliliği alarm veriyor, bütün gaz boruları, doğal gazlar da Türkiye'den geçecek. Şimdi, gazları soramıyorum Sayın Bakan size. Kerkük, Yumurtalık, ondan sonra diğer yapılan Mavi Akım, hangi gazı soracağım? Soramıyorum ki, çünkü sizin Bakanlığın dışında. Peki, bu borular geçerken hiç kirletmiyor mu etrafı? Kirletiyor. Siz karar verebiliyor musunuz? Yok. DSİ HES'leri yaptırırken, dereleri tahrip ederken, her tarafı yakıp yıkarken size hesap sorabiliyor muyuz? Yok. Şimdi, hani çevre koruma sizdeydi? Yani şöyle bir bakıyoruz gerçekten koruma notuna, hava kirliliğine, bunlar zaten hep olacak...

Şimdi, bunun içinde 2023'e kadar yapılacak olan ve çevreyi direkt etkileyen maden ruhsatları var. Şimdi, Çal Dağı'ndaki, Turgutlu'daki... Nikel deyip geçmeyin. O nikel, Gediz Deltası'nı perişan edecek, tıpkı Ergene havzası gibi.

Bakın, sizi en yakından ilgilendiren çevre olayı, Çernobil felaketi 1986'da yaşandı; Hiroşima, Nagazaki'ye atılan bomba kadar bir çevre tesiri yaptı. Şimdi, siz çevreden sorumlusunuz Sayın Bakan, Rusya'ile Akkuyu imzalandı; 12,35 sente on beş yıllığına devlet garantisi verildi. Mersin en güzel şehirlerimizden biri, en güzel tarım, narenciye, her şeyin yetiştiği bir yer. Bunun, çevre felaketinin hangi noktasında Bakanlığınız? Yok. On beş sene bir kere burada. Japonlarla Sinop Nükleer Santrali üzerinde anlaşma oldu. Orada da 11,35 sent üzerinden on beş yıllığına anlaşma yapıldı, "Efendim, yüzde 20'si Türkiye'nin olacak." Dünyada hiçbir yerde bu santraller başkalarına kurdurulmaz. Çünkü bu santraller aynı zamanda o ülkenin güvenliğini ilgilendirir, nükleerdir. O ülkenin güvenliğini ilgilendirir, orada en ufak bir husumet durumunda allak bullak eder, atom bombası gibi kullanırlar. Peki, siz Bakanlık olarak hangi çevreyi koruyorsunuz? Ben de düşündüm, taşındım bizim belediyelerden gelen yazışmalara bakıyorum, Beytüşşebap -4-5 bin nüfuslu bir yer ama- tepede bir yer, yağışlar allak bullak etti, oradaki mevcut kanalizasyon da yol da gitti. Şimdi, 2 tane araçları var, kendi imkânlarıyla yapıyorlar. Yazışmışlardı da Sayın Çevre Bakanlığından 1 vidanjör talepleri var, diyor ki: "Memur lojmanları var orada, Hükûmet Konağı var; hem kanalizasyon..."

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) - Neresi?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Beytüşşebap.

Şimdi, koskoca Bakanlıktan bu mu istenir? Yani çevreyle ilgili sorunları mı yok? Şimdi, HES barajları orada yapılıyor, 11 tane. Bütün vadi, tarih, kültür, doğa, canlılar gidecek; tahrip oluyor o çevre. Ee, sizden isteyemeyeceğim. Nasıl isteyeyim ki, siz yapmıyorsunuz ki o barajları, Sayın Eroğlu yapıyor diyeceğim, Eroğlu da diyor ki: "Ben bir kısmıyla DSİ olarak meşgulüm. Enerji Bakanı." Enerji Bakanına gidiyoruz, yakasına yapışıyoruz; Soma'da felaket var, Ermenek'te felaket var, diyor ki: "Ben istifamı Başbakana vereceğim." Çünkü ruhsatların kökü gidiyor Başbakana. 2012'den sonra izinler Başbakandan çıkıyor. Şimdi, tabii, Enerji Bakanı istifa ederse bu felaketlerde Başbakanın da etmesi lazım. Başbakan ederse Cumhurbaşkanın da etmesi lazım çünkü eski Başbakan da Sayın Erdoğan. Yani böyle bir felaketler zinciri peş peşe gelirken sorumluluklar zincirinde de böyle bir durumla karşı karşıya kalıyoruz

Benim bir il belediyem yine Çevre Bakanlığından ne isteyebilir diye merak ettim, notluklarımı alıyorum yanıma, 2 adet çöp kamyonu istenmiş. Allah Allah!

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) - Neresi?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Tunceli Belediyesi. Zaten onayı çıkmış imza bekliyor.

Sayın Bakanım, şimdi, bu kadar önemli bir Bakanlık, biz şimdi çevreyi böyle mi koruyacağız; 1 vidanjör, 2 çöp kamyonu?

Uludere teşekkür etti, sanırım ulaştı oraya, yani Avrupa Birliği çerçevesinde de bazı projeler oluyor dere ıslahı olarak, o da sizin Bakanlığın değil. Şimdi, ben sizi eleştireyim, Bakanlığınızı, politikalarınızı diyeceğim; böyle çevre korunmaz, bu yetkiler ve sorumluluklar... Yani bir noktada aslında davul sizin boynunuzda Sayın Bakan. Ama benim anlamadığım bir konu var, ben bunu her zaman söylüyorum: TOKİ niye devletin elinde? Bakın, eğitimi özelleştirdik, ticarileştirdik; sağlığı özelleştirdik, ticarileştirdik; her şeyi ama inşaat ihale sektörünü bir türlü, komünist devletler gibi, sosyalist devletler gibi, kamunun yaptığı işler gibi bu işi bırakmıyoruz; bu Hükûmetin, AK PARTİ Hükûmetinin bırakmadığı bir alan. Burada bir iş var yani anlamak istiyoruz, anlayamıyoruz. Sit alanından giriyorum, kültür varlıklarından giriyorum, belediye projeleri onunla deliniyor, belediyelerin haberi olmadan dağa, taşa binalar dikiliyor, sonra, İstanbul beton bir kente dönüşüyor. Şimdi, böyle bir durum söz konusu olduğu zaman...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Şırnak) - ...neyi konuşabileceğiz? Yani bu hakikaten çok vahim bir durum.

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım.

Buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Toparlıyorum.

Çevreyle ilgili direnişler listesinden şöyle birkaç tane çıkardım. "Acaba bunların hangisinden ben Sayın Bakanı sorumlu tutarım da ona bir iki tane şöyle okkalı bir muhalefet eleştirisi yapayım böyle?" Baktım duvara, duvar işini bizden kapmış ana muhalefet, dedik: "Bir çakalım." Yani bakıyorum, şimdi şurada, Edirne'den başladım, Ergene havzası; Kırklareli'nden başladım, Beğendik Termik Santrali, Çakıllı Çimento; İstanbul'da Taksim Yayalaştırma Projesi var. Şimdi, geldik noktaya, bu Davutpaşa'nın, bu tekrar... Gerçi Büyükşehir Belediye Başkanı bir açıklama yaptı "Mahkeme kararını bekleyeceğim." diye. Yine, gündeme geldi. Şimdi, buradan geldik Ankara Atatürk Orman Çiftliğine, ama yapıldı. Ama Ankara'da herkes ayakta uyudu, koskoca bina beş sene yükseldikten sonra ses çıkmaya başladı. Ben onu da görüyorum. Bu da sizin Bakanlığınızı ilgilendirmiyor ama harita, kadastro madastro işlerinde sizin de suça iştirakiniz, ferî iştirakiniz var yani o konuda siz de çok masum değilsiniz. Yani, orada tapu Ormandaydı, sonra tapu Tarımdaydı, Tarımdan oraya geçti ama haritayı size çizdirmişler. Yani, ben bir hâkim olsam önüme gelse haritayı çizeni bırakmam. Harita Kadastro da siz de.

Yani, buradan şuna geçmek istiyorum: Bu dağınık örgütlenmeyle çevre korunmaz, bir. Çevre korunmaz, iklim korunmaz, şey korunmaz. Şehircilik ve kadastro beraber olabilir ama bu diğer şeylere baktığımız zaman, şimdi, Çaldağı nikel madeninden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - ...Kaz Dağları'na geldiğimiz zaman, Kurşunlu taş ocaklarına, Antalya'ya geldiğimiz zaman, Çıralı sahilinin kiralanması olayına geldiğimiz zaman iniyoruz, bütün bunlarda hepinizi -Orta Çağ hukukunda kolektif sorumluluk vardı, aşiret gibi sorumlu tutarlardı- artık sizi tek tek olarak Bakan olarak sorumlu tutmak mümkün değil, Hükûmet olarak sorumlu tutmak gibi bir durum. Yani, bu çevre politikasının ulusal bir politika olması lazım. Demokratik çağdaş ülkelerde bunun muhalefetle uzlaşılarak yapılması gerekiyor. Bunun dışında bir çözüm yolu yok. Eğer öyle bir şeyde ortaklaşırsak o kararların da arkasında biz beraber dururuz. O zaman çevre sorununu Türkiye'de çözeriz, mimaride daha karakterli yapılaşmalar olur, betonlaşmanın önüne geçeriz. Böyle bir durumdayız.

Sayın Başkan, onun için, söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.

Teşekkür ediyorum.

Kolay gelsin diyorum. Çevreyi inşallah kurtarırsınız çünkü 21'inci yüzyılın en evrensel, en öne çıkan hakkı.