| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/728) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 29 .06.2016 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan; yine sabaha karşı bir saatte böyle hassas, ülke açısından genel değerlendirmelerde oldukça önem taşıyan bir tasarı maddesiyle ilgili görüşüyoruz. Ama bunun sonu dileriz ve umarız ki aklıselimin galip çıkacağı ve aklıselimle verilecek olan bir karar sonrasında kısa süreçli menfaatlerin uzun süreçli ve kalıcı kayıplara sebep olmayacak bir anlayışın uygulanmasını da beraberinde getireceğini düşünerek veya düşünmek isteyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, Körfez ülkeleriyle, oradaki var olan kaynakların Türkiye'ye gelişiyle ilgili beklentilerini sanırım geçtiğimiz haftalardaki yaptığı sunumlarında da dile getirmişlerdi. Körfez ülkelerinin Türkiye'ye gelmesi, burada yatırım yapması için yıllardır çeşitli alternatifler, oradaki kaynağın gelmesi için çok çeşitli yatırım alanları oluşturuldu. Yani menkul kıymet açısından baktığınızda, sukukla başlayan veyahut Türkiye'nin en önemli kamu şirketlerinin satışı sırasındaki verilen öncelikler ve haklarla beraber değerlendirdiğimizde, her zaman için bu şirketlerle veya bu sermayeyle ilgili ön açıcı kararlar ve ön açıcı eylemler rahatlıkla kendini gösterebildi.
"Hesapsızca, istediğiniz gibi gelin, kalın." diyen ülke örnekleri var mı diye şöyle bir baktığımda, ben İtalya'da buna benzer bir örnek gördüm. Ama İtalya'daki örnek şunu getiriyor: "Parayı getirdiğinizde, kaynağı getirdiğinizde en az iki yıl geldiğiniz ülkede kalacaksınız." diyor. Yani geldiğin zaman veya teşviki hak ettiğin zaman o ülkenin kendi kaynak ihtiyacı ve o ülkedeki kullanım açısından bir süre ortaya konmuştu, bunu dile getiriyor.
Şimdi, müsaade ederseniz, ben bütün arkadaşlar konuşurken hiç kimseye birbiri arasında bir şey yaşatmadım. O yüzden, Sevgili Başkan, tüm arkadaşların da o sükûnet içinde dinlemesini rica ediyorum, aynı Garo Bey'in beni uyardığı gibi sevgili milletvekilimizden.
Şimdi, böyle bir örnek kendini göstermişti. Onun akabinde şunu sorgulamak veya sormak istiyorum. Şimdiye kadar, tabii, Türkiye'ye nakit kaynak girişiyle ilgili açtığınız, o ne olursan olun, kim olursan olun, hangi yolla gelirsen gel, gel mantığının içeriğinde bir de şu var: Yani altın, döviz, menkul kıymet için bankaya bildirim olduğu gibi, bir de alacaklar yani bu yurt dışındaki alacaklar ve oradaki gayrimenkulle ilgili vergi dairesine yapılan bir beyan ve bunun da bir yıl içinde satılıp veya alacağın tahsiliyle getirilmesi var. Şimdi, yani yine bir Körfez sermayesinin hangi alacağı, hangi şirketinden var ve Türkiye'ye kaynak olarak getirilmesi böyle payelendirilecek? Veyahut 31 Aralık 2016'ya kadar yurt dışında var olan gayrimenkulünü satmak üzere beyan edip yani Almanya'da 100 bin marklık bir yeri olan bir kişi, neden gelsin "Benim 100 bin marklık yerim var, bunu satacağım şimdiden de size beyan ediyorum, onun parasını da getirip vatandaş A'ya vereceğim." desin sorgulamalarına açıkçası birkaç gündür, bunu okuduktan sonra ve bunu neden yapacağının temelini araştırmaya çalışıyorum. Öyle baktığınız zaman, o zaman diyorsunuz ki: Demek ki birileri şirketler veya mükellefiyet açısından baktığınızda, farklı ülkelerdeki birtakım varlıkları belli zorunluluklardan dolayı bu ülkeye getirmek ve bunu da burada tescil etmek noktasında bir süreç arayışı içinde, burada da onun yasal altyapısı mı hazırlanıyor?
Bir taraftan da şimdi baktığınızda yine bu menkullerle ilgili mevcut durumda bir tevsik zorunluluğu olmadığı için yasanın işleme sürecinde gidip gelecek ve hareket edecek birtakım yolların alternatifleri de hazırlanıyor mu diye açıkçası sorgulama ve onun cevabını arama ihtiyacı ortaya çıkıyor.
Şimdi Sayın Bakan, bundan birkaç ay önce, önce İsviçre'de "Swiss Leaks" diye başlayan ve daha sonra bunu Panama belgeleriyle bütünleştiren bir süreç işledi. Bu süreci arkadaşlarımız dile getirdiler ve işte milyonlarca doküman, bu dokümanın içerisinde 2,6 terabayta varan bilgilerin olduğu ve bilgiler araştırıldığı zaman da bu mal varlıklarının nasıl saklandığı, işte vergiden kaçınma, kaçırma noktasındaki ortaya çıkan tercihlerin neleri yaşattığı açıklanan veya bilgilerin sunumunda ortaya çıkan konular.
Şimdi, buradaki bu konuyu, ben bizim Türkiye'deki mükelleflerin sorumlulukları açısından bu gelişmelerin nasıl etkilendiğini belli normlarla anlatmak istiyorum ve bunun şüphesini de duyduğumu da dile getirmek istiyorum, bu düzenlemenin hazırlayıcısı olarak. Şimdi, bizdeki tam mükellef, gerçek kişiler yurt dışında elde ettikleri gelirleri Türkiye'de yıllık beyanlarında göstermek zorundalar. Doğru muyum? Yani yurt dışında da bu geliri elde etseler getirip Türkiye'de bunu göstermek zorundalar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Vergiye tabi gelirlerini.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Vergiye tabi gelirlerini.
Yine, altı aydan fazla Türkiye'de oturdukları için yerleşmiş sayılan kişilerin de yine Türk mevzuatı dâhilinde tam mükellef statüsünde böyle bir sorumlulukları var. Şimdi, buna bağlı olarak baktığınızda
OECD ve Avrupa Konseyi'nin öncülüğünde hazırlanmış olan ülkeler arası bilgi paylaşımının ortak raporlamanın bir süreci var. 93 ülkenin bu konuda G-20 Liderler Zirvesi'nde de 3 Kasım 2011'de imzaladığı ve bu imza sonrasında da birçok ülkenin taraf olduğu, bizim de burada taraf olduğumuz bir düzenleme var. Şimdi, bu düzenlenin getirdiği birtakım sorumluluklar kendini gösteriyor. Özellikle işte, bu yıl başından itibaren ortaya çıkan tabloda.
Yine mevzuatımızda SFS denilen kontrol edilen yabancı kurum düzenlemesi var. Şimdi, bu kontrol edilen yabancı kurumun da kuralları var. Kurumlar Vergisi Kanunu'na göre bu kurumlardan yani vergi cenneti veyahut vergi avantajı olarak ortaya çıkan Türkiye'ye göre de düşük vergi verilen ülkelerdeki kuruluş şirketlerden sağlanan kazançların da Türkiye'de bir gelir vergisine tabi olma zorunluluğu var. Şimdi, hepsine bu şekilde baktığınız zaman da bu kontrol edilen yabancı kurum kazançlarının mükellefler açısından baktığınızda birtakım sorumluluklar yüklediği ve yine önümüzdeki dönemde hem İsviçre'deki uygulamaların hem de bu beyan zorunluluğunun ortaya koyduğu birtakım gereklilikler var. Yani böyle bir düzenleme hem Avrupa Konseyi ve işte, OECD uygulamalarıyla gelen hem de bu SFS'den kaynaklanan zorunlulukla birtakım kaynakların Türkiye'de veya çıkmış oradan mükellef olarak gelir elde edilmişse Türkiye'de hazırlanan bu altyapıyla kendine bir süreç hazırlama ihtiyacının neticesi çıktığını düşünüyorum. Yine söylüyorum yani bana bu gayrimenkul konusunda... Yine bunun içinde mesela neden gayrimenkul var, bunun değeri neye göre hesaplanıyor? Ve öyle bir şey var ki, o gayrimenkulü yurt dışında sattığı zaman borcuna karşı onu kapatabiliyor veya alacağına buradaki borcunu kapatabiliyor. Bu nasıl bir Körfez şirkettir ki, Türkiye'de şirketi var, işte başka ülkede gayrimenkulü var, ticaretinden alacağı var ve ondan sonra bunların hepsini Türkiye'de kapattı mı her türlü vergiden muaf oluyor. Bunların bir açıklaması ve tutarlılığını da göremiyorum. O zaman, bunların açıklamasını göremediğimiz zaman da maalesef, hukuk dışı suça isnat edilmiş kazançlarla ortaya çıkacak olan bir para kaynağının Türkiye'de kendine bir cennetten öte, bu cennetin yaratacağı çok daha farklı bir şartı sağlayacağı ama bize sonraki dönemde bunun bir cehennem azabı gibi karşımıza çıkacağını, yaşatmasından rahatsızlık duyduğumuzu ve bütün arkadaşlarımızın da o duyarlılıkla bu kanun maddesi için vereceğiniz bundan sonraki kararda bu duyarlılığı ortaya koymanızı temenni ediyorum.
Çok geç oldu, tekrarlara da kaçmak istemiyorum ama mevcut uygulamalar ve hatta hatta inşaat şirketleri, -çok uzun bir zamandır bütün şirketler üzerinden değerlendirerek- uluslararası inşaat yapan firmaların bile buradaki bu gelişen mükellefiyet içindeki yansımalarıyla ne gelecek diye de sorgulayarak aslında bunu devam etmeye ihtiyaç var. Ama diğer arkadaşlarımın da paylaşacakları vardır.
Ben dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.