KOMİSYON KONUŞMASI

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Şimdiye kadar hep böyle samimi ve dürüst olmaya çalıştım. Sizin partinizin oy kaybetmesini çok isterim, bunu faydalı da görürüm, umuyorum ki de oy kaybedersiniz. Bu yasa çıktıktan sonra bu yasanın sonuçları dolayısıyla oy kaybedeceğinizi biliyorum ama buna rağmen bu ülkenin milletvekili olarak gelebilecek risk dolayısıyla -bunu risk olarak söylüyorum, kesin bir şey söylemiyorum- burada bu uyarıcı konuşmayı yapmak zorunda olduğumu hissediyorum.

Bir altyapı bilgisi olması lazım. Kara para şu demek: Kara para, suçtan elde edilen gelir demek. Bu, her türlü suç olabilir; vergi kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı, silah ticareti, terör. Aklanması da bu kara paranın sanki legal bir paraymış gibi, temiz bir paraymış gibi çeşitli işlemlerle sisteme sokulması demek. Şimdi, Türkiye gri listede. Yani, üç liste var; beyaz liste, gri liste, kara liste. Gri listede de böyle adıyla çok birlikte anılmak istemeyeceğimiz ülkelerle birlikteyiz; Sudan mudan gibi. Kara listede 3 ülke var; Kuzey Kore, Suriye, İran bildiğim kadarıyla ve Türkiye'nin kara para aklayanlar listesine girmesi riski tartışıldı.

Biz bu dünyada yalnız değiliz, bu dünyada başka ülkeler de var. Örneğin, hiç düşünüyor musunuz, mesela, Fransa devleti bizden daha mı kötü, daha mı basiretsiz. Mesela, Fransa devleti niye bunu çıkarmıyor, Alman devleti niye çıkarmıyor veya Bulgar devleti niye çıkarmıyor da biz böyle bir yasayı niye çıkarıyoruz? Ya onların fona ihtiyacı yok mu; Brezilya'nın fona ihtiyacı yok mu, Arjantin'in fona ihtiyacı yok mu? Bu kara paranın varlığını bu dünyada sadece biz mi biliyoruz, sadece sizin döneminizde mi kara para vardı? Mesela, sizden önceki hükûmetlere hiç böyle teklif gitmedi mi? Mesela, Hazine Müsteşarlığında çalışanlara "Biz bu ülkeye 25 milyar dolar getireceğiz, şu düzenlemeleri yapın?" denmedi mi? Sizden öncekiler niye yapmadı? Mesela, işte aramızda bir Maliye Bakanı daha var, ben Hazine Müsteşarlığındaydım. Demek ki bir risk vardı, bir korku vardı, ülkenin başına gelebilecek kötü bir şeyden... Veya bir Fransız adına, kendi ülkesinin başına gelebilecek kötü bir şeyden korkuyordu. Şimdi yaptığımız düzenleme ne diyor: "Yurt dışında bir para varsa sen bu para getir, ne istiyorsan yapacağız. İster bunu hesapta tut, ister bir şirketin hesabına koy."

Şimdi bakalım, mevcut durum ne: Türkiye'ye döviz ithali serbesttir. Bu, 1567 sayılı Kanun var, onun da 32 sayılı Karar'ı var. Orada "Türkiye'ye döviz ithali serbesttir." derken Türkiye'nin ilk kez fona ihtiyacı yok, her zaman fona ihtiyacı vardı. Onun için, Türkiye'de döviz ithali serbesttir ama Türkiye'den döviz ihracının belirli koşulları var. Yani, mesela, bu ülkeden 100 milyon doları istediğiniz gibi çıkaramıyorsunuz. Şimdi, Türkiye'ye döviz ithali serbest. Bir gereksizlik söz konusu burada, çok serbest diye yeni bir kanun çıkarıyoruz biz ama Türkiye'deki döviz ihracı kayda bağlı, istediğiniz gibi... Mesela, gümrükten çıkarırken parayı yakalanın, o parayı...

RECAİ BERBER (Manisa) - Kayda bağlı da izne tabi değil, transferler izne tabi değil.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - 50 bin doların altındaki transferler ve üstündeki transferler olmak üzere...

RECAİ BERBER (Manisa) - İzne tabi değil benim bildiğim, kambiyo rejimi serbest.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Şimdi, eğer ihracat bedeli gönderiyorsanız, diğer bedeller gönderiyorsanız, hizmet bedeli gönderiyorsanız izne tabi değil... Mesela, siz bavulla 10 milyon dolar geçirebilir misiniz?

RECAİ BERBER (Manisa) - Götürseniz de gittiğiniz ülkede sorarlar zaten, öyle bir şey yok ki. Yani, buradan çıkarsanız, orada, bir ülkeye gidecekseniz...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya, muhakkak hangi götürdüğünüze de bağlı.

RECAİ BERBER (Manisa) - Bankadan gitmesiyle bavulla gitmesi arasında çok fark var. Bankadan meşrudur yani serbesttir, demek istediğim o. Bugün istediğiniz kadar para getirebiliyorsunuz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bakın, o zaman kambiyo mevzuatını tekrar anlatmam gerekiyor. Mesela, diyelim ki siz gittiniz İş Bankasına, "Ben 100 milyon doları İsviçre'ye göndereceğim." dediğiniz an gönderemiyorsunuz.

RECAİ BERBER (Manisa) - Limiti var.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hayır, hayır, 50 bin dolar limitinden, 10 bin dolar limitinden... Ama benim sürem gidiyor yani kambiyo mevzuatını başka bir zaman tartışalım sizinle.

Şimdi, bu gelen paranın ihracatındaki bütün kaybı da kaldırıyorsunuz farkında mısınız? Yani, döviz ithali serbest ama "İstediğin gibi de götürebilirsin." derken bu sefer döviz ihracıyla alakalı...Çünkü, döviz ithalinde eğer uymazsanız maktu bir ceza var, 5 bin liraya falan indirdiniz ama ihracatına müsadere edilmesi cezası söz konusu, bir kere bu elden kalkmış oluyor. Yani, kambiyoda azıcık kalmış olan sınırların tamamı çıkmış oluyor.

İkinci mesele, "Getir, istediğini yap." diyorsunuz. Mesela, siz bunu getirirken sizin bir izin mekanizmanız söz konusu değil. Anlıyorum ki 5-6 büyük işlem var ve benim anladığım kadarıyla, kanunun ruhunu okuduğum kadarıyla gelen para yabancılarla birlikte Türklere ait. Buna "bıyıklı sermaye" denir. Yani, Türklere ait kaynağı belli olmayan, vergiden kaçırılmış veya suç teşkil eden paralar yurt dışından aslında kredi olarak getirilirdi eskiden. Mesela, yurt dışından döviz kredisi olarak getirilen paraların bir kısmı yurt içinde yerleşik kişilere aittir ve bu bir kazançtır, en hafif deyimiyle de vergiden kaçırılmıştır, daha ağır şeyler var. Şimdi, siz selektif olarak seçemiyorsunuz. Mesela, bu aralar cemaatle çok mücadele ediyorsunuz ya, cemaat geldi, 10 milyar dolar parayı getirdi Türkiye'ye, 50 tane de adamın hesabına bunu yatırdı. Siz "Vay, para geldi." diye gidip de soruşturma yaptığınızda çıkacak şu kanunu gösterecek, 8 tane kanuna göre hiçbir işlem yapamıyorsunuz. Tapu Kanunu'na göre mi araştırma yapacaksınız? PKK getirdi, 50 tane hesaba parayı dağıttı ve yurt içindeki tedarikçilerine parayı dağıtıyor. IŞİD, ne diyeceksiniz? Bir şey demeye imkânınız kalmadı ki. Bütün yasalara göre bunu getirdiği sürece hiçbir şey dememe şeyini... Siz sanıyorsunuz ki sadece bu kanunu sizin dediğiniz adamlara getirdiniz. Kanun çıktı mı herkese? Yani böyle bir para geldiğinde sizin bir hesap sorma şansınız kaldı mı? Böyle bir şansınız kalmadı. Şimdi, biz bu dünyada yalnız değiliz, bir de bir sürü anlaşma imzaladık. Şimdi, ben anlıyorum zaten bunları -yani, dedikodu yapmak istemem ama- nasıl görüşüldüğünü, işin içinde ne boyutlar olduğunu. Daha fazla bir şey söylemek istemiyorum ama bilin ki anlıyorum, tahmin ediyorum detayları. Şimdi, biz, bir sürü de uluslararası anlaşmaya imza attık. Bizim bu finans sistemi -hani "globalleşme" diyorsunuz ya- kalp ve kan ilişkisidir. Şimdi siz bu bütün finans sistemini bir vücut düşünün, dışarıdan sürekli ona kan pompalıyorsunuz. Bunun finans sisteminin kalbini durdurma gibi bir problemi var. Bunun şimdiye kadar nasıl yapıldığına göre duyumlarımız var bizim tabii, yani gemilerle, paletlerle gelen paralar, uçaklarla gelen paralar, diplomatik pasaportların kullanıldığı şayialarını duyuyoruz. Bunu şayia olarak söylüyorum, hani, böyle hemen "Vay efendim, böyle bir şey var mı?" derseniz bir sürü soruşturmaya gider o.

Şimdi, bu FATF, bu GRECO, bizim boynumuza bu kanun dolayısıyla sarılacak. Umuyorum ki çok büyük tepki gösterirler yasa çıktığında. O zaman demek ki bir hazırlıkları yoktur ama -çünkü, bu Meclisi başka ülkeler de takip ediyor- bu yasa çıktığında sessiz kalırlarsa demek ki bu işin içinde bir de tuzak var. O zaman işlem yapıldıktan sonra devreye girecekler. İşlem yapıldıktan sonra devreye girilmesi hâlinde Türkiye nasıl cezalandırılır? Mesela, bu işlemler belirli bankalar üzerinden yapılacak, bu bankalara çok ağır cezalar yazılacaktır. Bu bankalara çok ağır cezalar yazılmasıyla birlikte... İşte, BNP Bank'a yazılan cezalara falan bakın yani, yakın tarihte 10-12 milyar dolar yazılan banka cezaları var. Peki, bunu biz ödemezsek ne olacak? Yurt dışındaki varlıklarımıza el konulma ihtimali var. Kara listeye alındığınızda... Şimdi, bu ülkeye para rahat gelip gidiyor, ihracat bedelini ödüyorsunuz, bir saat sonra karşı tarafta. Bir ay boyunca ödeyemeyebilirsiniz. Antibiyotik ithal edeceksiniz, bugün bir gün içinde giden paranız bir ay içinde kabul edilmeyebilir. Demin, Sayın Zekeriya Temizel çok güzel söyledi, 1 doları bir yıl boyunca soruşturabilirler. Ve bu hariciye ilişkilerin, özellikle bu tip ekonomik hariciye ilişkilerinde kolay kolay süreçler başlamıyor çünkü devlet dediğiniz ciddi bir şey ama başladıktan sonra da kolay kolay bitmiyor. Mesela, bu Reza Zarrab davasını, bugün gitse, Obama ile Tayyip Bey birbirine sarılsa durduramaz çünkü karşıda bir hukuk devleti söz konusu. Ha, ben bu davanın politik yönü olup olmadığını da söylemiyorum ama belki Reza Zarrab gibi 20 kat, 30 kat büyüklüğünde bir belaya doğru gittiğimizi görüyorum. Şimdi, düşünün, Türkiye'de 30 tane ihaleden rüşvet toplanmış ve bu 30 tane ihale... Türkiye'de, öyle Cayman Adaları'nda falan değil, Amsterdam'da falan diye parayı düşünün. Şimdi, o para 30 tane hesaptan gelecek, 30 kişinin hesabına ve... Çok da doğru bir şey söyledi Sayın Bakan yine, veraset ve intikal vergisinden bile şey. E, bunu vicdan kabul ediyor mu? Yani, böyle bir parayı bu şekilde getirip hesaplara... "Sermayeye bile koyma, emanet hesaplarda tutsan bile yeter." diyor ya

İkinci büyük tehlike: Mesela, ben İranlı bir iş adamıyım...

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Niye bir şey demiyor Hollanda?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - O işleri anlayanlar bilirler, niye Hollanda dediğimi, niye Avusturya dediğimi. Siz sanıyorsunuz ki dünyadan kimsenin haberi yok da... Ben hani bunları hatırlayın diye söylüyorum, hatırlaması gereken insanlar, bu sorumluluğu bilmesi gereken insanlar...

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Hollanda niye böyle bir işi yapıyor, böyle bir para geliyor... Hollanda niye aklıyor bu işi, niye bu işe giriyor?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hollanda aklamıyor, Hollanda'ya göndereneler aklıyor parayı.

Sayın Başkanım, benim sürem azalıyor ama ek süre...

BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyin arkadaşlar, rica ediyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hollanda atlamıyor bence Hollanda takip ediyor suç verilerinin aklanmasını.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Ediyor da al götür paraları...

BAŞKAN - Arkadaşlar, süre geçiyor, lütfen...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bakın, şimdi, Vedat Bey, ben o zaman Hollanda'daki gemi şirketini anlatırım, gerek yok, yani sen anlattırmaya çalışıyorsun. Ha, o gemi şirketinde kimin oğlunun olduğunu anlatırım, başka şeyleri anlatırım. Ben bilmeden konuşmuyorum ama hani bu aşamada gerginliğe gerek yok diye.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Başka yere götürmeyelim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Tamam işte o zaman, sen götürme işte, ben "Hollanda" deyip bıraktım yani.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Mevzuata gireyim, onu anlatmayayım, bunu anlatmayayım...

BAŞKAN - Sayın Demiröz, lütfen müdahale etmeyin, rica ediyorum yani.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Anlatın yani, dinleyelim.

BAŞKAN - Özlemişsiniz Komisyonu Sayın Genel Başkan Yardımcım anladık ta...

Buyurun Sayın Erdoğdu.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Şimdi, bu paralar geldiğinde... Ben İranlı bir iş adamıyım, devrim öncesinden bizim İsviçre'de bir paramız var ve o paranın sözleşmesine göre de 1 milyar doların altında parayı kullanamıyoruz çünkü küçük yolsuzluklar olmasın diye. Bu 1 milyar dolardan 5 tane paketi buraya getirip bir gün kalıp tekrar geri götürdüğünde bu yasaya göre hiçbir şey diyemezsiniz, bir gün ya. Getiririm, burada, mesela, "İran'ı Sevenler Anonim Şirketi" diye bir anonim şirket kurarım, onun hesabına koyarım, tekrardan Bank of New York'a parayı gönderdiğimde veya Chase Manhattan'a gönderdiğimde derim ki: "Kardeşim, bu parayı gönderirken hiçbir sınırlama koyamayacaksın." O para giderken Türkiye'den aklanmış bir para olarak gider.

Yaptığınız düzenlemelerin çok ağır sonuçları var, bu halk bunun bedelini ödeyecek. Bu halk bunun bedelini öderken sizin oylarınızın düşeceğini biliyorum ama vicdanen bu uyarıyı yapmak zorundayız. Gördüğüm kadarıyla, bu kanunun tamamı bu çıkan maddenin dörtte 1'i kadar önemli değil. Ve çıkarmak durumunda olduğunuzu biliyorum ama kim bu güçteyse gidin onunla bir daha konuşun. Çünkü, ekonominin durgunluğunun da farkındayız, fon ihtiyacının da farkındayız ama böyle fon ihtiyacı karşılanmaz. Daha kötü bir belaya doğru götürüyorsunuz, bu bela başımıza açıldığında da şimdiki enstrümanlar da elimizde olmayacak.

Tekrar tekrar son uyarımı yapıyorum: Gelin bu maddeyi geri çekin -çok ümidim yok ama- Türkiye'nin hayrına olacak bir yasa değildir. Ana muhalefet partisi olarak sizi uyarıyoruz. Bu yasa dolayısıyla Türkiye'nin başına geleceklerden dolayı Adalet ve Kalkınma Partisi sorumludur.

Saygılar sunuyorum.