KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tabii, yani biraz önce iki hatip arkadaşımız konuştu, ikisini de dikkatle izledim; ortada bir dengeyi yakalamak lazım yani gerçekten çekin karşılıksız çıkması hâlinde bu şekilde alacağını tahsil edemeyen alacaklılar var, bir yandan da bunu suistimal eden, gerçekten piyasayı çek yoluyla dolandıranlar var.

BAŞKAN - Kesinlikle.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani, burada biz hem alacaklıyı koruyacağız hem borçluyu koruyacağız; bunu korurken temel ilkemiz adalet olmalı. Sayın Genel Müdür, evet, ekonomik suça ekonomik ceza... Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsünün çıkarmış olduğu kitap var, yılda iki kitap çıkarırlar, ekonomik suça ekonomik ceza, evet, Avrupa Birliği bunu kabul ediyor ancak bunun ekonomik suça hürriyeti bağlayıcı cezanın verilebileceği hususunun Anayasa'mızın 38'inci maddesine aykırı olmadığı hususunda yapılan çok güzel bir çalışma var. Yani bu açıdan, eğer biz onun arkasına sığınırsak bu düzenleme, biraz önce hatiplerin dediği gibi, Anayasa'nın 38'inci maddesine aykırı ama 38'inci maddesi açısından orada bir denge unsurunun yakalanmasında yarar var. Nedir denge unsuru? Şimdi, bir sefer her çek sayfasına "bin beş yüz gün" ibaresi... Bu, çağdaş ceza hukuku sistemi tarafından terk edilmiş olan bir sistem, siz böyle net bir "bin beş yüz gün" koyacaksınız her çek sayfasına, bunun izahatı, kişinin işlediği suçu onun yapısına, o eylemin ağırlığına, onun vermiş olduğu tesire göre cezayı vermek gerekirken o kabul edilebilir bir durum değil yani orantılılık açısından Haluk Bey'in anlattığı gibi... Nedir? Biz diyoruz ki: Verilecek olan cezanın veya yapılacak olan kanunun bir, orantılılık ilkesi; iki, dengelilik; üç, buna gereklilik olması lazım.

Şimdi, biz burada çekin karşılıksız çıkmasını ve piyasanın düzenlemesinin hepsini çek borçlusunun sırtına da yüklemememiz lazım, burada riskleri dağıtmak lazım. Nedir riskler? Peki, arkadaş, banka hiç sorumlu olmayacak mı ya? Bankanın mesul olan, o objektif olan sorumluluğunun oranını her çek sayfası kadar niye yükseltmiyoruz? Burada sadece ve sadece çek borçlusunun üzerine bunu yüklemek kabul edilebilir bir durum değil yani bunu orantılı olarak bankanın objektif olarak her çek sayfası gereğince ödemek zorunda olduğu o oranı eğer biz yükseltirsek o zaman gayet rahat herkes çek karnesini aralamış olacak; iki, belki piyasada karşılıksız çek olayının uygulaması fazla olmayacak; üç, kayıt dışılığa da belki biz fazla imkân tanımamış olacağız. Çekin düzenlemesinin bu şekilde ağırlaştırılması bizi ticaret binasında bono uygulamasına sevk edecek yani çek kullanımından vazgeçilecek, bono uygulaması yani çek, bono, poliçe dediklerimizden bono fazla kullanılmaya gidilecek. Peki, bonoyu kullanmanın mahzuru var mı? Belki şu açıdan mahzuru var, bir: Ticaret açısından yani kayıt dışılığı belki özendirmiş olacağız. İki: Burada çekin tabii, güvencesi var uluslararası şirketler açısından, yabancı yatırımlar açısından, belki bu güvenceyi verememiş olacağız. Bu, bu anlamda bu riski teşkil ediyor.

Gelelim bedelin ödenmesiyle ilgili... Şu olur: Kişi gayet rahat, rakam çok yüksek olur, gelir der ki: "Kardeşim, ben bedelini yatırırım." Hiç de alacaklıyla muhatap olmaz ve biraz önce de hatip arkadaşlar da bahsettiler, hazineye irat kaydedilecek. Peki, devletin ekonomik anlamda sıkıntıda ve bu ekonomik anlamda sıkıntıda olması nedeniyle hazineye bu şekilde bu paranın aktarılması sebepsiz zenginleşme olmaz mı? Peki, ben borçluyum, Aykut Bey benden alacaklı, ben Aykut Bey'e borcumu ödeyemiyorum, gittim o çek bedelini ödedim, cezayı düşürdüm. Peki, bu para hazineye irat kaydedildi, hangi eylemden dolayı kaydedildi? Aykut Bey'in şikâyeti nedeniyle, alacaklı olması nedeniyle. Aykut Bey'in şikâyetçi olması nedeniyle kim zenginleşti burada? Hazine zenginleşti. Sebepsiz bir zenginleşme burada söz konusu. Yani, burada şunu yapabilir miyiz acaba? Yani burada her hâlükârda, hazineye yatırdığı andan itibaren o para alacaklının olmalı, alacaklının hesabına gönderilmeli. Kişi, biraz önce Haluk Bey'in bahsettiği gibi, şantaj olarak kullanılabilir, "Mahkemenin veya yargılama şu şu masraflarını da ilave edersen ben bunu düşürürüm, yoksa düşürmem arkadaşım." diyecek. Bence orta yol anlamında makul olan oraya yatırdıysa cezayı idare, kurum olduğu gibi düşürmeli, o şantaj aracına da yer bırakmamalı, izin vermemeli. Hatta bazen şu oluyor: Bu çekle ilgili -uzun konuştum özür dilerim Değerli Başkanım, affınıza sığınıyorum- uzun, üç dört yıllık bir yargılama oldu -atıyorum, 81 ilimiz var, ilçeleri de var- alacaklı bu paradan, bu hapsin çıktığından, paranın yattığından haberi bile olmuyor bazen. Ne olur? En azından, bu para yatırıldığı zaman alacaklıya veya vekiline bunun da bildirilmesi lazım.

Gelelim asliye cezadan icra hukuk mahkemesine bunun verilmesine, İcra ve İflas Kanunu'nun 16'ncı maddesinde memur işlemleriyle ilgili yapılan yargılamalarda bu davalar düşmez. Nedir? Mahkeme resen takip eder memur işleminden dolayı. Şimdi, nedir? Siz memur işleminden dolayı kanuna aykırı eylem nedeniyle memurun işlemini şikâyet ediyorsunuz, icra mahkemesinde "Efendim, bu şikâyete bağlı bir suçtur, ben bu davayı düşürmüyorum." dediği hâlde, resen takip ettiği hâlde, mazeret bildirmeden takip ettiği hâlde siz burada çekle ilgili "şikâyete bağlı" anlamında efendim "Müracaata bırakılır.", "Takip edilmesi gerekir..." Bu, denge anlamında doğru bir şey değil çünkü burada da yine kanuna aykırı bir durum var. Mademki biz İcra ve İflas Kanunu'nun 16 ve 18'inci maddesindeki memur işleminden dolayı resen sayın mahkeme nasıl o davayı düşürmüyorsa aynı şekilde burada da bunun düşürülmemesi lazım. Yani, bunun düşürülmesi o anlamda kabul edilecek bir durum değil.

Gelelim, kimlik belgeleriyle ilgili, demişsiniz ki, evet, güzel, bilgilerin verilmesi iyi ama "Sadece adres verilir." denilmiş ibarede. Yani, orada bilgideki kasıt... Şimdi kişi kimliğini kaybediyor veyahut da çok yaşanılan bir hadise, anlaşmalı olarak ben sayın genel müdürüme kimliğimi veriyorum, gidiyor bankada gayet rahat çek karnesi alıyor, ben onun sonradan farkına varıyorum, oradaki resimle, oradaki bilgilerle karşılaştırma yapmak istiyorum, bunu bankanın rahatlıkla vermesi lazım yani çünkü ben burada bu suçun mağduruyum. Bu açıdan mümkün oluncaya kadar "Sadece adres verilir." değil, ben çek karnesi aldığım zaman bankada ibraz etmiş olduğum ne kadar belge, bilgi varsa bunların alacaklılarının alacağına bir an önce kavuşabilmesi için tüm bilgilerin verilmesi lazım.

Bir başka konu burada, evet, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası deniyor. Yahu, arkadaşlar, şu anda Türkiye'de o kadar yabancı var ki peki yabancılarla ilgili kimlik bilgisini vesairesini ne yapacaksınız? Bu da ayrı bir açmaz. Bilgilerle ilgili, kimliklerle ilgili Sayın Bakan, baro üyesi olması nedeniyle bilmiyorum, baro kimlik kartını yeniledi mi? Son bilgi kayıtlarında deniyor ki. "İşbu baro belgesi kimlik yerine geçer." Ancak, bunu bankalar nazara almıyor değerli Bakanım. Yani, bu kanunda bu yok.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Kanuna koyduk.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ama, uygulanmıyor. Yani efendim, biz burada gerçekten bu kimlik belgesi evet, yazıyor "Resmî kimlik hüviyetindedir." diyor ama bankalar maalesef bunu geçersiz sayıyor. Sizden istirham ediyorum, mümkünse bunlar açık ve net yani ehliyete o kadar önem veriyoruz, niçin baro kimlik kartına, ben bununla gidip bir çek karnesi alabilmeliyim, ben bununla gidip bir hesap açabilmeliyim. Mesela, ben bir bankanın ismini vermeyeyim, sırf inadına bu kimlik belgesiyle gittim, "Arkadaş, ben hesap açmak istiyorum." dediler ki "Başka kimliğiniz yok mu?" "Yok." dedim, "Ehliyetiniz yok mu?" "Var, ibraz etmiyorum." dedim, "Niçin?" Ya, arkadaş, bu, resmî kimlik belgeleri; niçin siz bunlarla hesap açmıyorsunuz? Kalktım, dilekçe verdim, "Hesap açmamanın gerekçesini dilekçeme yazılarak tarafıma verilmesini istirham ederim." dedim ve genel müdürleriyle görüştüler, baktılar ki hakikaten bu işin ciddiyetine, zorunlu olarak hesap açtılar. Ben de inadına yani sırf bu kimliği işletebilme adına... Bu açıdan sizden istirham ediyorum yani burada bu kimliğin, baro kimliğinin tanınması lazım.

Burada, çeki karşılıksız çıkan şirketin yöneticisi... "Efendim, şirket yönetimi düşer." O zaman şöyle yapalım: Bu kişinin çeki var karşılıksız ve aynı zamanda şirketin ortağı ve bu adam milletvekili, o zaman milletvekilliğini de düşürelim biz bunun. Yani, seçilemiyor yani bu seçme ve seçilme özgürlüğüne bir engel değil mi? Bu açıdan söylenecek söz çok, burada çok fazla uzattım, özür dilerim. Yani, şahsileştirilmesi lazım, cezanın bireyselleştirilmesi lazım. Sözün kısası ve özü burada riski sadece çek sahibine, çek keşidecisine bunu yüklemek doğru olmaz. Burada, yetkili, ilgili... 3 aşamalı yetkili yer yazmışsınız, çekin ibraz edildiği yer, çekin alındığı yer ve müştekinin bulunduğu yer, orada bir de hesap sahibinin bulunduğu yer yazmışsınız, kanun koyucu fuzuli işlerle uğraşmaz, o da hesap sahibine zaten siz "Çekin bankadan alındığı yer" demişsiniz, aynı anlama geliyor, o cümle de fazladır diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyor, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.