| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721) (Alt Komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 27 .06.2016 |
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Muhterem Başkanım, burada bulunan sayın vekillerimiz söyledi, yakınlarından engelli olanlar var, benim de yakınlarımdan engelli olanlar var. Dolayısıyla, onların hangi psikolojik durumda olduklarını çok iyi bilenlerdenim. Danıştay kararını okuyorum: "İdarelerce, gelişen teknolojinin kamu hizmetlerini etkin ve verimli yürütülmesini kolaylaştırıcı etki sağlaması amacıyla kamu kesiminde kullanılmaya başlaması mümkün olmakla birlikte, teknoloji kullanılarak kişisel verilerin kayıt altına alınması uygulamasının ilgili anayasal düzenleme uyarınca belirli bir yasal çerçeve içine oturtulması, konuya ilişkin usul ve esasların yasa hükmüyle tespit edilmesi ve yine, Anayasa'daki ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalardaki temel hak ve özgürlüklere ilişkin hükümlere uygun olması gerektiği kuşkusuzdur. Pozitif hukukumuzda kişisel verilerin işlenmesine ilişkin olarak Anayasa'nın 20'nci maddesi hükmü çerçevesinde yürürlüğe konulmuş yasal bir düzenleme bulunmadığı gibi, kişisel verilerin alınması, depolanması ve işlenmesi konusunda işlem tesis etme yönünde davalı idareye yetki veren bir kanuni düzenleme de mevcut değildir." Danıştay kararı. Şimdi, bu sistem Sosyal Güvenlik Kurumunda uygulanmış, biyometrik kimliğe geçilmiş, bunun üzerine yine birileri Anayasa Mahkemesine gitmiş "Bu biyometrik kimlik doğrulama Anayasa'ya aykırıdır." diye çünkü Anayasa Mahkemesine onun için gidilir. Anayasa Mahkemesinin kararını okuyorum: "Biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulama, kişinin kendi özelliklerini esas alması nedeniyle izinsiz kullanımlara karşı güvenli, kamu kuruluşlarına yönelik yolsuzluk ve bunların neden olduğu zararlara karşı etkili ve sosyal güvenliği olan kişiler bakımından da güvenli hizmet alınmasını sağlayan bir yöntemdir." Bu yöntemde bir yolsuzluk yapılmaması bu sistemin devamlılığını sağlaması açısından önemlidir. Bu sistemin devamlılığını sağlayabilmek için her birimizin bir hassasiyet göstermesi lazım. "İtiraz konusu kuralla öngörülen yöntemin sağlık sektöründeki suiistimallerin engellenmesi ve bu konudaki sahteciliğin önlenmesi maksadıyla önemli bir güvenlik önlemi olduğunda şüphe yoktur. Nitekim, itiraz konusu kuralın gerekçesinde sağlık hizmetlerinin elektronik ortamda güvenilir altyapılar üzerinden sağlanması ve hizmetten yararlananların kimliklerinin saptanmasında geleneksel yöntemlerin eksiklikleri nedeniyle ortaya çıkan kötüye kullanımların önlenmesinin amaçladığı belirtilmiştir. Dolayısıyla, kuralla öngörülen yöntemin etkin bir şekilde kullanılmasının Sosyal Güvenlik Kurumundan haksız menfaat temin edilmesini engellemeye yönelik olduğu ve kuralda kamu yararı bulunduğu açıktır." Buradan ne öğrendik? Bir: Bununla ilgili yasal düzenleme yapmak lazım. İki: Yaptığın yasal düzenleme Anayasa'ya uygundur.
Şimdi, 2016 Nisan itibarıyla 1954 özel rehabilitasyon merkezi var. Buraya 324.080 engelli birey gitmekte ve bunlara aylık 177 milyon TL ödeniyor. Şimdi, biraz önceki kardeşlerime soruyorum: Ayda 177 milyon lira, toplamı 5 milyon lira. 2016 yılı tahmini bütçe -burada ayırdığımız- 2,1 milyar TL. Bir bireyin aylık 550, yıllık 6.600 gideri var. Muhakkak ki söylenilen gibi bir firmayı belirtmek, isim vermek doğru bir şey değildir. Ancak daha önce bu uygulamayı SGK da yapmış, orada başarılı sonuçlar almış kimse daha sonra Millî Eğitim Bakanlığına geldiğinde olumlu gördüğü bir neticenin aynısını buraya taşımak istemiştir. İstemiştir ama yine de böyle isim belirterek sakınca ortaya çıkıyor. Ha, şimdi biz diyoruz ki: Parmak damar izi midir veya avuç içi damar izi midir veya yüz tanıma mıdır, yeter ki bir şey olsun da bu sistemin devamını sağlayalım. Kanun teklifinde "biyometrik doğrulama" ifadesi yer almaktadır ancak hangi yöntem olacağı konusunda herhangi bir şey ifade edilmemektedir. 2012 yılında bu uygulamanın hangisi olması gerektiğine pilot uygulamalar yapılmış. Bu da normal yani herkese de suistimal veya böyle yapıyor dememek lazım. Bir yerde başarılı bir netice aldı, SGK'nın ne kadar açık verdiğini biliyoruz, Türkiye'nin en çok açık verdiği kalemler arasında; oradaki olumlu sonucu buraya aktarmak istiyor.
Avuç içi damar izi uygulama yönteminin doğrulama oranının daha fazla olduğu ve uygulamanın daha kolay olduğuna komisyon karar vererek rehberlik ve araştırma merkezlerine alımları yapılmıştır. Avuç içi damar izi yöntemi için sadece bir firma, damar izi yöntemi için ise birden fazla firma bulunmaktadır, 5-6 tane. Nec, Hitachi, Morpho, Mofiran vesaire. Yöntemin ne olması gerektiğine ilişkin de -dediği gibi- daha iyi bir teklifi olanlara biz açığız. Hiçbir firmayla bir şey yok ama istiyoruz ki bu sistemi yaşatabilmemiz lazım. Bu sistemi yaşatabilmenin yolu yıllık 2,1 maliyetli bütçe olanı... Yani büyük bir rakam, bunun yanında o konuştuğun 5 milyon falan gibi söylerseniz vallahi doğru olmaz diyoruz, onu söyleyeyim. 2,1'i 5 milyon TL'ye bölün, bir sefer yapılıyor. Benim de bir yakınım engellidir, ben de onlara bir eziyet çıkmasını istemem ama "Bir sefer oluyor." deniyor, ondan sonra hiçbir şekilde ne bekleme ne de bir şey, bir sefer yani âdeta cebinizde kimlik kartı var. İlkini gösterip okutuyorsunuz ama ondan sonra çıkarmaya gerek yok. Cebinizde bile olsa siz geçerken orada okuyor gibi.
Engelli bireylerin suistimal edilmelerini engellemek, haksız kazanç ve olumsuzlukları önlemek sadece bu kişilere yönelik değil. Bazen de diyor ki: Gerçekten uzman, ehil yani liyakatli kişiler hoca olarak buna eğitim veriyor ama öyle sertifikasyonu olmayan, niteliği olmayan öğretmen, o değil de başka birisi veriyor. Dolayısıyla, bunları da engellemek için bir denetim gerekiyor ve bazı yerlerde uygulamaya geçilmiş, pilot 17 ilde. 2014 yılında 17 ilde bu uygulamaya başlatıldı. Bu 17 ilde yapılan ödemelerde de önceki ödemelere göre belirgin düşüş olmuştur. Şunu da çok net söyleyeyim: Engelli bakım sayısı artmış olmasına rağmen masraflarda da biraz inme oldu.
Ben şunu gördüm ve gurur duydum: Allah için, bazen deniyor "Neler yapıldı, ne oldu?" diye de. Kan kanseri bir evladımız, bir kardeşimiz bir köyde okula gidemiyor, öğretmen evine geliyor, evinde eğitim hizmeti veriyoruz, doktor evine geliyor, doktor da evine geliyor bazen. Dolayısıyla, o da hizmet veriyor. Yani bu ülkeyi hep beraber zengin, müreffeh daha iyi bir şekilde yaşanır kılmak hepimizin elinde. Ben bu sistemde bir aykırılık olduğunu düşünmüyorum. Doğru bir işlem yapıyoruz. Anayasa Mahkemesi öyle diyor. Danıştay "Yasayı çıkar, bunu yapabilirsin." diyor. Takdirlerinize sunuyorum Sayın Başkanım.