KOMİSYON KONUŞMASI

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli Sağlık Bakanlığı görevlileri, sağlık temsilcileri, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce sağlık emekçilerine yönelik her türlü şiddeti ve şiddetin her biçimini kınadığımı belirtmek istiyorum. Yine bu arada hastanede hizmet verirken yurttaş şiddetine, işini, aşını, ücretini korumak için, sesini duyurmak için mücadeleye çıktığında polis şiddetine, TOMA'sına, copuna, biber gazına maruz kalan sağlık emekçilerini de buradan saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, gerçekten sağlık AKP kurulduğundan bu yana özellikle SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredilip sağlıktaki dönüşümden bu yana AKP'nin en çok övündüğü alan ama giderek bizim 2004-2005'ten itibaren "Keşke yanılsaydık da AKP'nin söyledikleri doğru olsaydı." diyeceğimiz noktaya doğru süratle giden bir alan olarak görüyorum işin doğrusu.

Tabii, Türkiye, gerçekten sıkıntılı bir döneme girdi, bunu sağlıkla veya otoyolla kapatmak gibi bir yol seçildi ama bu yolun da çıkmaz yol olduğu görüldü. Şimdi, sizin çok övündüğünüz bu sağlıktaki dönüşüm projelerinizin, aile hekimliğinin, genel sağlık sigortası sisteminin nasıl çöktüğünü herhâlde görüyorsunuz. Tabii, helikopter uçakla bir yerden bir yere gitmenin sağlık açısından Türkiye'de çok şeyi değiştirmediğini, sağlığa ulaşımın ne kadar zor olduğunu yurttaşlar görüyor, biliyor. Bütün bunlar olup biterken özellikle şehirlerdeki hastanelerin kapatılıp şehir hastaneleri projesi adı altında hastanelerin toplanmasının giderek işimizi daha da zorlaştıracağını bu konuda kafa yoran arkadaşlar ya da tabiplerin odaları ve bu işle ilgilenen birimler, sivil toplum örgütleri söylüyorlar. Mesela şehir hastaneleri meselesinde tam anlamıyla bir yandaş zengin etme politikasının egemen olduğunu görüyoruz. Kısaca özetlemek gerekirse bu alan, bir yandan devlet patrona bedava araziyi veriyor, arazi üzerine bir hastane yapılıyor, hastane olarak kullanmak için önce devlet kiralıyor, kiraladıktan sonra da tekrar kullanmak üzere devrediyor. Hastanenin müştemilatı, diğer birimler olduğu gibi o hastaneyi işleten taşerona veriliyor yani bütün bunları daha da uzatmak mümkün. Ona doluluk kapasitesi, belli oranda hasta garantisi veriliyor yani giderek hastanelerdeki, sağlık alanındaki rant yandaşa doğru bu yolla hızlı bir şekilde akıtılıyor.

Şimdi, hekimler gerçekten çok zorda esasında. Sadece hekimler değil, kamu çalışanlarının tamamı zorda ama sağlık alanındaki zorluk daha bir başka çünkü siz kalitenin yükseldiğini söylüyorsunuz ama paran varsa sağlık hizmetlerine erişmek gerçekten mümkün ama paranız yoksa bu hizmetlerden yararlanmak pek kolay değil Sayın Bakan. Mesela hastanelerde yurttaşlar önce bir reçete parası veriyorlar, sonra katılım parası veriyorlar. Bu tip ödentilerin sayısı neredeyse 10'a kadar çıktı, giderek iyice pahalandı. Mesela İstanbul Mali Müşavirler Odasının yapmış olduğu bir çalışma, bir incelemenin sonuçları yayımlandı. Gerçekten orada sağlığın, sağlık alanındaki harcamaların israfa doğru nasıl dönüştüğüne ilişkin önemli ipuçları var.

Şimdi, Sayın Bakanım, siz bu konuda gerçekten önceki Bakandan devraldığınız konuyu daha da ileriye götürmeyi düşündünüz ama başaramadığınızı düşünüyorum. Özellikle sağlıkta para ilişkisini ortadan kaldırma amacıyla Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın yükünün tamamını SGK'nın üzerine yıktınız. Yani hekimlerin elini vatandaşın cebinden çekmesi için, bıçak parasının ortadan kaldırılması, sağlık kurumlarında ek para talep edilmemesi, hastanelerde hastaların rehin olarak kalmaması, kalmasının ortadan kaldırılması gibi iddialarla yola çıkıldı ama bu yolda ne yazık ki çok fazla mesafe katedemediniz.

Özellikle sosyal güvenlik kurumlarının birleştirilmesiyle oluşan Sosyal Güvenlik Kurumu sağlık alanında en büyük finansör olarak hâlen de görülmeye devam ediliyor. Mesela 2008 yılında yürürlüğe giren genel sağlık sigortası, sağlıkta para döneminin ortadan kalkması iddiasıyla ortaya çıktı ama o zamanki Sağlık Bakanı "Para ödettirmeyeceğim." diye hemen hemen her gün televizyonlardaydı ama bugün gelinen noktada yurttaşın cebinden çıkan reçete parasıyla sadece katılım payı 2013 kesin rakamı 3 milyar 200 milyon lira.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sadece katılım payı, daha neler var.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sadece katılım payı olarak söylüyorum.

Diğer taraftan, tabii, bu alanda çok fazla ahkâm kesmek istemiyorum ama mesela sağlık hizmetinden yararlanmak için çalışanlar önce vergi veriyor, yetmiyor prim veriyor, o da yetmiyor katkı, katılım farklarını veriyor, fark ücretini, ilave ücretini veriyor, eğer devlet hastanesine gidiyorsa farklı, özel hastaneye gidiyorsa farklı, üniversite hastanesine gidiyorsa farklı ücret alıyor. Doktor seçme özgürlüğün paran varsa var, eğer profesöre gidersen farklı fark ödüyorsun, doçente gidersen farklı fark ödüyorsun ve giderek erişim de güçleşti, randevu olmak da güçleşti. Yani ben geçtiğimiz hafta eski bakan yardımcısı arkadaşımı aramak zorunda kaldım. Polatlı'dan acile gelen bir hasta kabul görmüyor. Neden? Sanki hastalık davetiyeyle çıkarılır da önceden haber vermen gerekir, acile bile giriş yapamadı hasta. Hastane, zannediyorum, Hacettepe ya da Yüksek İhtisas Hastanesiydi. Telefon ettim arkadaşıma, Sayın Kafkas'a. Kafkas devreye girdi ve güç bela gece yarısından sonra, saat iki civarında, geç saatlerde hasta kabul edildi, Polatlı'dan kalkmış gelmiş. Yani hastaneler öyle bildiğiniz gibi işlemiyor.

Sayın Bakan, tabii, çalışanlarınızın durumu perişan. Bir kere, devletin asli ve sürekli işlerinin kamu görevlileri eliyle görülmesi gerekirken siz taşerondan hizmet alımı yöntemini ana çalıştırma biçimine dönüştüren bakanlıkların önde gelenlerindensiniz yani geçtiğimiz yıl, 2013 yılı içerisinde sorduğum bir soruya verdiğiniz yanıtta hizmet alımı yöntemiyle çalıştırılan personel sayısının 132 bin civarında olduğunu resmî olarak bildirmiştiniz. Şimdi bu sayının nerelere kadar çıktığını bilmiyorum ama özellikle başka bakanlıklarda, asli ve sürekli işi yapanlar, mesela pek çok hastanenin başhekimlerinin ya da üniversitelerdeki profesörlerin sekreterleri bile hizmet alımı yöntemiyle istihdam ediliyor. Bu, emek sömürüsüdür, insan sömürüsüdür. Bu, orada çalışanların sağlığını bozacak bir yaklaşım biçimidir. Sağlık Bakanlığında yani bu kadar çok hizmet alımının kullanılıyor olması sağlıktaki hizmetin kalitesini mutlak surette aşağı çekecektir.

Mesela zaman zaman çok acı olaylara tanık olduk. Ben onları hatırlatarak size emek sömürüsü ya da şey sömürüsü yapmak istemem, şahsınıza olan saygım da var ama geçtiğimiz mart ayında Muharrem bebenin, 1,5 yaşında, Van'ın bir köyünde babası sırtına almış götürürkenki fotoğrafı bütün herkesin yüreğini sızlattı Türkiye'de. Şimdi, o tip tablolar belki tam olarak basına yansımıyor ama hâlen devam ediyor hastanelerimizde. Eğer o gün gece Agâh Başkana ben erişememiş olsam belki o hastanın da ambulansla ölüsü geri gidecekti. Yani bu tip manzaralara bu çağda rastlanmaması gerekir. Demin görsel anlamda sunduklarınızla, uygulamalar gerçekten çelişiyor.

Sayın Bakan, bu şey sistemini mutlaka bitirmeniz gerekiyor, taşeron konusunu, daha yaygınlaştırma yerine... Biyologların, hemşirelerin, hasta bakıcıların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bakınız, kamu ve özel hastanelerde ameliyathane hizmetleri teknikerleri ve anestezi teknikerlerinin işini hemşireler yapıyor. Şimdi, bu yeni personel alımınızda da anestezi uzmanı ve teknikeri alma yerine, çok sayıda hemşire alımınıza tanık oluyoruz hastanelerin. Eğer ihtiyacınız yoksa ayrı bir konu ama anestezi teknikerleri ve ameliyathane hizmetleri tekniklerinin işini hemşirelere yaptıracaksanız o alanda bir hata var demektir yani niye hemşireler teknikerlerin işini görür de tekniker istihdamından hastaneler -kamu olsun özel olsun- kaçınır, onu bilemiyorum.

Sayın Bakan, gerçekten bu alandaki hizmet sunumunda aksama olabildiğince giderek derinleşiyor, artıyor. Bunları önlemeniz gerekir. Bir de ben sizin şahsınızla ilgili olarak yapmış olduğunuz bir açıklamayı gerçekten herkesle paylaşmak istiyorum yani biz sizden daha farklı, bir de Sağlık Bakanlığı olduğu için, Bakanlığın konumu, durumu biraz siyasetten uzak, bir kere hani Hipokrat yemini ediyorsunuz, yemininize sadık bir de siyasetçi olmanız gerekir diye düşünüyorum. Yani böyle Türkiye'de siyasetin kalitesi alabildiğine düşmüşken sizin de oraya kadar inmiş olmanızdan, çok açıkça söylüyorum, dostça söylüyorum, üzüntü duydum. Bunu hiç olmazsa yukarıya çekecek birkaç kişi varsa, bunlardan biri olarak gördüğüm kişilerden idiniz. O giderek zayıfladı Sayın Bakan, zayıflıyor. Onu biraz evvel de söylediniz "düzelteceğim" diye ama en azından sizin konumuz, durumunuz da ona müsait değil yani ırkçılığı, şovenizmi, mikro milliyetçiliği körükleyecek tarzda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlarsanız...

İZZET ÇETİN (Ankara) - O nedenle, kimin nerede siyaset, nasıl siyaset yapacağını Cumhurbaşkanlığına giden Başbakan yaptı, yeni Başbakan yapıyor, AKP içinde pek çok siyasetçi arkadaşımız yapıyor. Hiç olmazsa Sağlık Bakanlığı göreviniz süresince siz o alana pek bulaşmayın diye düşünüyorum.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.