KOMİSYON KONUŞMASI

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Herhâlde herkes şundan emin ki bu Millî Eğitim Bakanlığının en iyi şekilde işlemesinden, en sıkıntısız şekilde çalışmasından, hiçbir problem çıkarmamasından tek memnun olacak kimse varsa herhâlde Millî Eğitim Bakanıdır, AK PARTİ iktidarıdır ve Millî Eğitimin de personelidir, kadrosudur, ondan sonra da muhakkak ki Türkiye vatandaşlarının hepsidir. Çünkü eğitim ortak problemimiz dedik, dolayısıyla biz işleyen sistemi bozmayız. İşleyen sistemi bozarak bizim ne menfaatimiz olabilir? Yani, öncelikle bir bunu düşünün.

Bir başka husus, ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Allah için buna gerçekten inanıyorum. Onun için, Sayın Balbay, dediklerinizin çoğuna katılıyorum. Çoğuna değil, bu ilimle ilgili hepsine katılıyorum.

Biz diyoruz ki ilimden gidebilmek için hem rehberliği yerine getireceğiz hem denetimi yerine getireceğiz ama rehberlik için yerelde daha etkin bulunmak lazım -yol göstericilikte- ancak denetim için yerel etkilerden uzak olmak lazım. Denetimde merkezî... Biraz önce sayın vekilimiz de söyledi, dedi ki: "Küfrediyor." Ya, bir kimse küfredebilir mi? Yine, bir başkası: Gördüm, benim görevlim. Kalkmış, bir şeye gelmeyen için "Soruşturma açılsın..." Onun böyle bir hakkı yok ki. Demek ki soruşturma açılması gereken insanlar var, bunları mutlaka yerine getirmesi gerekenler var dolayısıyla bu işlemi de hakkıyla yapabilmek lazım. Ama, yerelde olduğunuz zaman, birbirinizi tanırsanız, birbirinizi bilirseniz, her ne sebeple olursa olsun, bu denetim hizmetini hakkıyla yerine getirebilir misiniz? İnan, getiremezsiniz. Dolayısıyla, diyoruz ki denetim mutlaka merkezden olursa sizin bu şikâyet ettiğiniz hususların her birisi daha çok düzelir diye düşünüyoruz. Yazmış müdür: "Şuna katılmayan hakkında soruşturma yap." Kime soruşturma yap diyor? Yanındaki konuştuğu maarif müfettişine diyor ama buradakine aynı talimatı veremez, oradaki küfrettiği kendisi hakkında doğrudan bir soruşturma yapamaz ama buradaki kimse eğer böyle bir şeye vâkıf olursa ne bizim geleneğimize ne örfümüze ne âdetimize ne de eğitimin temel değerlerine uygundur bu yaptığı. Dolayısıyla, bundan daha etkin bir denetim verebiliriz. Çünkü, ben biliyorum, bilgilendirme her taraftan fazla geliyor ama bana verilen bir bilgi de şudur: Şu anda mevcut 2.483 maarif müfettişimiz var, 1.240 müfettişimiz yeterlilik sınavına girmeden müfettiş atandı, 1.240 kişi yetiştirme programına katılmadan ve yeterlilik sınavına girmeden müfettiş olarak atandı, bir kısmı da kariyer mesleğinden geldi. Genelde biz kariyer mesleğini şöyle nitelendiririz: Yardımcılık olarak başlar, üç yıl sonunda bir uzmanlık, bir tez hazırlar; tezi geçer, ondan sonra uzman olarak atanır. İşte, biz buna, uzman olarak atanmaya genelde yardımcılıktan sonra, tezden sonra, geçmiş sınavlardan sonra "kariyer mesleği" diyoruz. Demek ki şu andaki mevcutların hepsi bir kariyer mesleği değil, önce bir onu şey edelim.

Yine bir başka husus: Bir arkadaşımız dedi ki: "Anayasa Mahkemesi, memurun yani Anayasa'ya..."

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Bakanım, bizdeki bilgi öyle değil ama...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Dedim ya her iki tarafa da bilgi geldiği için... Ama, sanırım ki bilginin kaynağı yine buradadır, tek tek sicil dosyalarından çıkartır veririz; isimleri, şunları... Yani, bana verilen bilginin eksik olmayacağını düşünüyorum. Olur mu?

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - 1.400 mü yani?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Diyor ki: "1.243'ü sınavla atandı -bunlar kariyer- 1.243'ü kariyer, 1.240'ı da kariyer değil." Toplam 2.483.

Yine, şu andaki alan ücreti... Diyelim ki bir kısmı 3.700 alıyor, bir kısmı 5.700 alıyor. Bu yasadan sonra bu aylığı alanlar aynen devam edecek yani 5.700 alan bu yasa çıktı diye ertesi gün 4 bine düşmeyecek -onu çok net söyleyeyim- 3.700 alan da 3.700'le devam edecek. Müfettiş olarak atananlar 5.700'le devam edecek.

Bir başka husus daha: Anayasa Mahkemesi memurun özlük haklarında bir geriye gidiş olursa müktesep hak kaybı saymakta -yani 5 binden 4 bine düşürme- fakat statü kaybını Anayasa'ya aykırı görmemekte. Ben de buna inanırım, doğrudur. Eğer statü kaybı Anayasa'ya aykırı olsaydı hiçbir bakanlığın ismini değiştiremezdiniz, hatta hiçbir bakanlığı da kapatamazdınız o zaman. Hâlâ, kişilerin ömürleri süresince kurumların, şahsa bağlı kadroların olması lazımdı. Genelde şahsa bağlı kadrolar davadan kurtulmak için oluşturulmuş kurumlardır ama özlük hakları kaybedilmediği sürece Anayasa'ya aykırılığın olmadığını düşünüyorum.

Şuna güvenin: Biz de isteriz ki daha fazla... Belki bu 500 müfettiş olacak ama bu 500 müfettişle belki teftiş hizmetini tam hakkıyla da veremeyeceğiz. Önümüzdeki yıl diyeceğiz ki Maliye Bakanlığına: "Bize 500 ilave kadro daha ver." İşte, o zaman bu kardeşlerimizin arasından sınavla, mülakatla, yapılacak değerlendirmeyle tekrar alacağız. Ama, hizmetin daha iyi verilmesinin öncelikli sorumluluğunu biz isteriz. Dolayısıyla, bu kardeşlerimiz hiç merak etmesin. Eğer gerçekten bu denetim hizmetini hakkıyla vereceklerine inanıyorlarsa, ki ben inanıyorum... Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde -zaten ilk kimi alacağımızı bilmiyorum, bir değerlendirme yapacağız, bir sınavdan geçecekler ama- yine tekrar 500'ü artırırız. Yine eksiklik olursa Maliye Bakanlığına... Yoksa, hiçbir bakanlık kendi kadrosunu belirleme yetkisine sahip değil. Maliye Bakanlığı ve Başbakanlığın Devlet Personel Başkanlığıyla görüşerek kurumlara tahsis ettiği kadrolar gereği tahsis yapılır, o tahsislere göre de siz ihtiyaçlarınıza uygun şekilde görevlendirme yaparsınız diye düşünüyorum.