KOMİSYON KONUŞMASI

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Tüm eleştirilere, tüm açıklamalara, katkılara gerçekten teşekkür ediyorum. En azından kimisi yanlışı düzeltmemize vesile oluyor, kimisi yanlışımızı gösteriyor, teşekkür ederim.

Daha önce söylenilen şeyler tekrar tekrar, hiç bilinmiyormuş, hiç duyulmuyormuş gibi dile getirildiğinde yani burada bir normallik yoktur diye düşünüyorum. Çok net olarak -biraz önce bir sayın vekilimiz de söyledi- hiçbir dönemde 2016 yılının ağustosunda öğretmen ataması yapacağımızı söyledik. Nabi Bey'le bizzat konuştum, Nabi Bey "Kesinlikle benim böyle bir açıklamam yok." dedi. Nabi Bey'in kendi söylediği şey "Şubatta öğretmen alımı yaptık." Başbakanımızın da "Şubatta 30 bin öğretmen alımı yapacağız." dedi, 30 bin öğretmen alımı yaptık. Nabi Bey dolayısıyla "Öğretmenlere yeni bir adaptasyon süresi, projesi, uygulaması başlattık, o uygulamayı bundan sonra da devam ettireceğimizden ağustosta atama yapmayacağız." dedi, birinci husus bu.

Yine, bir başka arkadaşımız, gerçekten bir yerde bir yolsuzluk, bir hırsızlık olduğunu söylüyorsa bunu hiç bana söylemeden savcılığa suç şikâyetinde bulunması kendisinin hem vatandaşlık vazifesi hem insani vazifesi ama "Mahkemeye güvenemiyorum." denildiğinde ise bizi o zaman hem idareci hem de mahkeme gibi görmek istiyor ki kuvvetler ayrılığında mümkün değil. Öyle veya böyle mahkemelere yine mutlaka güvenmemiz lazım. Bir hukukçu olarak söylüyorum ki mahkemeler yavaş işler ama hak yerini eninde sonunda bulur.

Yine, Nurettin Topçu'yla ilgili olarak söylendi. Burada sadece Nurettin Topçu da değil, Peyami Safa'nın da var, Oğuz Atay'ın da var, Jean-Jacques Rousseau'nun da var, Çiğdem Kağıtçıbaşı'nın da var, Beyaz Zambaklar Ülkesinde de var. Dolayısıyla da denilmiş ki bu kitaplar tavsiye edilen kitaplardandır, yoksa illaki bu değil.

İki, yine, biraz önce... O tabire katılmadığımı söyleyeyim, oldu mu? Ancak orada şunu göstermek lazım: Herhâlde biraz bir şey... Diyor ki: "Tarikatları da çürüdü." Ancak burada diğer Alevi kardeşlerimizi de şey ediyor, "O da çürüdü." diyor. Bir tarikata mensup olan bundan bir alınganlık duymuyor ama diğer Alevi kardeşimiz ise duyuyor yani. İşte, aynı bu şeyden geliyor, yine hocamın dediği gibi, bir farklı bakış açısından, herhâlde bu, beni öncelikle ötekileştiriyor anlamına geliyor. Yoksa acaba her kurum kendi içine baksa da... Yoksa biz onu çok net söylüyoruz, bu Türkiye coğrafyasında yaşayan insanların ortak noktaları ayrıldıkları noktalardan kat kat fazla ve yine Türk-İslam anlayışıyla herkesin İslam anlayışı diğer coğrafyalardaki İslam anlayışından çok daha birbirine yakındır bu coğrafyada yaşayanların. Ben bazen kendim için de öyle diyorum, "Sünni meşrepli Alevi'yim." diyorum, dolayısıyla da yani bir fark diyorum. Başka hiçbir yerde camilerde Hazreti Ali'nin, Hazreti Hasan'ın, Hazreti Hüseyin'in ismi yazmaz; o sadece bu coğrafyanın kültürüne ait bir şey, dolayısıyla ortak değerlerimizdir. Ehlibeyit onun yolundan ayrılmasındayız, Kerbelâ'da aynı noktadayız, hiç ayrıldığımız noktalar yok. Siyasi ayrıştırmaları bu inanç şeyinin dışında tutmak gerekir diye düşünüyorum. O tabire katılmadığımı ancak diğer, genel bir -suçlama değil de eleştiri diyeyim- eleştiri şeklinde özel bir alıntı olmaması daha iyi olurdu ama bir düşünür, her birisi farklı şekilde de nitelendiriyor, eleştiri babında görmek lazım. Ama ben şunu söyledim bütün kardeşlerime, Alevi kardeşlerime de: Eğer bizim mevzuatta yani Millî Eğitim Bakanlığının incelemesinden geçen ister romanları ister Alevi kardeşlerimi ister herhangi bir düşünceyi, kendisi farklı bir yerde kimliklendirip veya inanç grubunda kimliklendirip de beni Türkiye'nin genel bu millî eğitim politikalarından rahatsız eden ibareler varsa lütfen, lütfen getirin bize, hepsini değiştirmeye hazırız. Biz ortak yaşayacağız, birlikte yaşayacağız yani farklılıklarımızı görmeyeceğiz, hatta onu zenginlik olarak göreceğiz, görsek dahi zenginlik olarak göreceğiz, birlikte yaşayacağız, eninde sonunda birlikte yaşayacağız, başka ülke yok, başka gidecek yerimiz yok. Dolayısıyla da kavga için bahane aramak yerine, ortak, birlikte yaşamak için bahaneler aramak, şartlar aramak, ortamlar aramak, dil oluşturabilmek, olabilir, bizde de hata olabilir ama çalışmak gerekir yani. İnanın, yaptığımız çok iyi. Hep deniyor ya: "Size kaygıyla bakıyoruz." Ne derler, beraatizimmet asıldır, biz iyi bir şey yapacağımızı, doğru bir şey yapacağımızı söyleyince buna inanmak lazım.

Yine, bir başka hocam söylemişti, yani niyetlerimizi okumaya çalışıyor, o zaman da Arif Nihat Asya'nın geliyor ya, "Sessizce düşünsek duyacaklar bir gün/Olmazları olmuş sayacaklar bir gün/Onlar ellerinden gelse bu vehimle rüyalara sansür koyacaklar bir gün." Bizim aklımızdan geçmeyecek şeyleri sanki biz yapacakmışız gibi söylüyorlar, bu sefer de savunmaya geçiyoruz yani. Biz gerçekten eğitimde çok iyi şeyler yaptık, sizler de ifade ettiniz. "Okul yaptınız, teşekkür ediyoruz." dediler, "Derslik yaptınız, teşekkür ediyoruz.", "Cumhuriyet Dönemi'nde atanan öğretmen sayısından daha fazla öğretmen atadık, teşekkür ediyoruz." "Eğitimin kalitesi" diyorsunuz, doğrudur da bunları yapmadan eğitim kalitesini de sağlayamıyoruz. 78 kişilik, 76 kişilik bir derslikte okudum. Demez misiniz 76 kişiyi, öğrenciyi bir odaya doldurursan, bir öğretmen her birisiyle birer dakika ilgilenebilir mi, kırk beş dakika var? Ne yapmak lazım? Derslik sayısını artırmak lazım. Ne yapmak lazım? Öğretmen sayısını artırmak lazım. Ne yapmak lazım? Öğretmenimizi daha çok evlatlarımızla, öğrencilerimizle ilgilenir hâle getirmek lazım. Biz bunu yaptık. Peki, eğitimde istediğimiz noktaya geldik mi? Gelmedik. Daha yapılması gereken... Ama biz hep şunu söyledik, inanarak söylüyorum, siz de bana aynen katılırsınız, PISA Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı 2012 Araştırması Ulusal Nihai Raporu, biz hep şunu söylüyoruz, "Geçmişten daha iyi." diyoruz. Önümde hemen bir değerlendirmesi var, ülkelerin ortalama matematik performans puanlarındaki değişim, 2003 ve 2012, ben trendi söylüyorum, gittiğimiz yolu söylüyorum. Türkiye matematik için 2003'te PISA'da 423 ortalama puan almış, PISA 2012'de 448 puan almış. Değişim ne kadar? 25. Hemen arkasında diyor ki: "PISA 2012 sonuçlarına göre 12 ülkede ortalama matematik performans puanlarında manidar, çarpıcı demek lazım, bir artış bulunmaktadır. Çarpıcı artış oranları yüzde 10 ila 35 arasında değişmektedir. En fazla artış gösteren ülkeler sırasıyla Brezilya, Tunus, Meksika, Polonya ve Türkiye'dir. Dolayısıyla da matematikte iyi bir noktaya gelmişiz. Yine, bir başka nokta da okuma becerisi performansıyla ilgili PISA 2009'da -onların da düzeyleri var- ikinci düzeyde ortalama yüzde 75,5'ken 2012'de yüzde 78,4'e çıkmışız yani iyi bir noktaya gidiyoruz. Yine her şeyi yaptığımızı demiyoruz ama yolumuz iyi, istikamet iyi.

Yine, burada arkadaşlarımızın açıklamalarına sırası üzerine olmaz belki ama yine de söyleyeyim. Özel okul desteklerini genel bütçeden veriyoruz. Bu 3308 sayılı Yasa kapsamında meslek lisesi öğrencilerinin staj ücretlerini İşsizlik Fonu'ndan ödeyeceğiz.

Avrupa Yeterlilik Çerçevesi'nde Bologna aşamasında, sürecinde ne durumdayız? Ülkemizde uygulanmasına yönelik çalışmalar kapsamında YÖK çalışma grubu 2008 yılında oluşturuldu. Bu çalışmalar çerçevesinde Avrupa Yeterlilik Çerçevesi'yle uyumlaştırılmış bir şekilde sorumlu olduğumuz her düzey için yükseköğretim yeterliliklerimiz oluşturulmuştur. "Avrupa Birliğine gireceğim." diyen bir ülkenin bunu yapmaması mümkün mü? Çünkü Avrupa Birliğinde hem sermaye dolaşacak hem hizmet dolaşacak. Dolayısıyla, hizmeti dolaştırabilmek için burada almış olduğunuz bir belgenin, bir sertifikanın bir Almanya'da, bir İngiltere'de, bir Fransa'da tanınabilmesi lazım. Dolayısıyla, Avrupa Birliğine aday ülkenin, o görüşmeyi yapan ülkenin bunu yapması lazım. Bu çalışmaları paydaş kurumlarımızla birlikte devam etmektedir.

Yine, bir başka arkadaşımız "İşte, Bakanlık tercih ediyor, doğru tercih..." gibi bir şey söyledi. Kesinlikle Bakanlık tarafından desteklenen, önerilen veya korunan imtiyazlı bir kurum söz konusu değildir. Onaylanmış, Türkiye genelinde 416 özel öğretim kursundan 22 tanesi, herhâlde, bu şıklara tabidir, doğru tercihe aittir diye geliyor.

Yine, bir başka arkadaşımız dedi ki: "Kamu Personeli Sınavı'nda bu atamaları yapıyorsunuz ama matematikten 90 alanı -işte 80 de 90 da olabilir- atamıyorsunuz." Yine, bir başka arkadaşımız doğru bir şekilde... Eğer matematikten 3 kişi alacaksanız, 3 kişiden de 3'ünün puanı 99, gerisinin de 98 ise, 4'üncü sıra, 98 olan dahi giremez. "KPPS puanına göre atamada bir puan sınırı yok." ifadesi doğru değil. 50 puan barajı uygulanmaktadır. Her branş türünde adaylar birbiriyle yarışmaktadır. Bu nedenle, bazı branşlarda başvuru düşüklüğü, puan düşüklüğü, ihtiyaç fazlalığı nedeniyle düşük puanlar gözükmektedir ama 50 barajı tüm adaylar için geçerlidir. Örnek vereyim: Biyomedikal cihazlarla ilgili biz öğretmen alırken 50 puanla aldık, büro yönetiminde 52'yle aldık, grafik ve fotoğrafta 50'yle aldık, inşaat-yapı dekorasyonda 50'yle aldık, din kültürüyle ilgili 64'le aldık, özel eğitimde 53'le aldık, müzikle 55'le aldık. Dolayısıyla, bunlar herhangi bir gruba...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Kaç tane, yazıyor bu Bakanım, kaç kişi?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - O da vardı, sayılar ama onu da arkadaşlar size yazıp versinler talebe göre, oldu mu?

CEYHUN İRGİL (Bursa) - 50 kişi, 40 kişi.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bir arkadaşımız "Sınava girdiler bu öğretmen arkadaşlarımız." dedi, doğrudur. İnşallah, onların almış oldukları bu sınav sonuçlarına göre 2017 Şubat döneminde atama yapılacaktır.

Yine, bir başka arkadaşım, Çankaya İlçe Millî Eğitim Müdürüyle ilgili soruşturma başlatıldığı ve kendisine ceza verildiğini söyledi. Diğer bir başka iddiasıyla ilgili, gerek Valilikçe gerekse de Bakanlığımızca yapılmış ama o iddiaların da doğru olmadığı ifade edildi.

Yine "Bilgisayar öğretmeni alınmıyor." diye bir arkadaşımız ifade etti. 2016 Şubat atamasında 1.197 bilişim öğretmeninin alındığını ve şu anda Bakanlığımız bünyesinde 16.524 bilişim öğretmeni olduğunu söylemek isterim.

Yine, bir başka husus... Hocam da söyledi: "Bu tabir bize ait değildir, sizin bir bakan arkadaşınızın sözüdür: 'Yapboza döndü.'" Ama, ben şuna inanıyorum: Yani, daha iyi yapacağız. İnsanın olduğu yerde mutlaka değişim olur. Bu kurumlar böyle taş gibi değildir; bir yaptık, dur değil. Taş dahi yağmurdan, havadan, sudan, yelden değişir. Dolayısıyla da bunlar... Yine kendi yapmış olduğunuz şeyleri değiştiriyorsunuz; doğrudur, kendi yaptıklarımızı değiştiriyoruz. Çıkardığımız tarihe bakarsak budur ama hukuk biraz da böyledir, yaşayan bir olgudur. Baktık, koyduk, ihtiyaçları karşıladı; kısmen karşıladı, kısmen karşılamadı. Kısmen karşılamadığı oranda düzenleme yapmak bizim asli vazifemiz, onun için biz buradayız.

Temel eğitimden ortaöğretime geçiş sınavı için 1997-2014 arasında Lise Giriş Sınavı vardı, 2005-2008 arasında Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı vardı, OKS; 2009-2014'te Seviye Belirleme Sınavı vardı, SBS -benim oğlum da girdi de onun için çok iyi biliyorum- 2014'ten sonra Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı var. Ben çok memnunum. Gittiğim yerlerde de soruyorlar. Neden? Artık eski heyecan yok, eski stres yok. Evladınız, çocuğunuz aynı kendi okulunda giriyor -bir başka okulda girse belki stres olur- kendi arkadaşlarıyla giriyor. Aradaki fark ne? Soruyu kendi öğretmeni hazırlamıyor, Bakanlığın merkezî sistemiyle hazırlanmış bir soru. Dolayısıyla, bana gelen tepkiler bu, TEOG'dan memnunlar, daha iyiye geldik diyoruz. Umuyorum ki eğer çok objektif, nesnel bir değerlendirme yapılırsa OKS LGS'den iyidir, SBS OKS'den iyidir. Şimdi de bu TEOG, buna şahit olarak söylüyorum ki SBS'den iyidir. Dolayısıyla, bunu yapboz şeklinde değil, daha iyiyi, daha güzeli arama gayreti olarak görmek gerekir.

"İhale Yasası'nı değiştiriyorsunuz." Doğrudur, değiştiriyoruz ama İhale Yasası'nı değiştirmek keyfîlik demek değil ki. Bizim de bir yönetmeliğimiz olacak. Bu yönetmelik bizi bağlayacak. Yine şeffaflık olacak, yine açık rekabet, adil rekabet olacak ama esneklikle yetinebilmek lazım. Bu sadece bir alım projesi değil diyoruz. Türkiye'nin en ücra köşesine kadar bir hizmet götürüyorsunuz. Hizmetin bakımının da üstlenilmesi lazım, teknolojik değişmelere adapte edilebilmesi lazım, açık olabilmesi... "Sadece bir tip sözleşme yaptım, çekilelim." demek mümkün değil. Dolayısıyla, bize güvenin. Yaptığımız işleri de doğru yaparız. Biz, yüz aklığı iki cihana bedeldir diyoruz. İnanın, söylediğim gibi, eğitim sistemimizde iyi yolda ilerlediğimizi düşünüyorum.

Yine, bir arkadaşımız "Açılan liseler kapanıyor." dedi. "Müşterisiz meta zayidir." diye genel bir kural var. Dolayısıyla da okul açılır.

Yine, bir arkadaşım da "İmam hatip lisesi açılıyor." diye... İmam hatip lisesini talep olmadan açmamak lazım, açılmaması lazım. Velev ki açtınız, işte, müşterisiz meta zayidir ya, kimse evladını göndermez. O zaman otomatikman kendini kapatır yani, geçmişte böyle olduğu dönemler de oldu. Dolayısıyla da halkın talebi doğrultusunda Millî Eğitim okul açacaktır. Halkın talebinin olmadığı durumda da hiç kimseye bir dayatma yapılması mümkün değildir.

Zaman değişince kuralların değişmesi de normal. Yine, Sayın Özdemir de söyledi "Eğitim müfredatı güncellenmelidir." dedi, aynen katılıyoruz. Yine, bir başka arkadaşım da "Ya, müfredatı yeniden değiştirecekmişsiniz." diyor. Müfredatın gerçekten -bizim seçim beyannamemizde de var, seçim beyannamemiz bizi bağlıyor- sadeleştirilmesi lazım.

Yine, her gün yeni bir şeyler okunuyor. Ders sayımız Avrupa'dan daha fazla. Ders sayısının belki azaltılması lazım. Yani, okulun içindeki öğrenciyi de âdeta bir dersten çıkıp diğer derse, o dersten çıkıp diğer derse koşturur hâle getirmemek lazım. Oyun ile eğitimi bir arada, dinlenmeyi de bir arada götürüp daha iyi bir eğitim vermek gerekir diye düşünüyorum.

Yine, bir arkadaşımız söyledi, bu biyometrik kimlikle ilgili olarak. İki ayrı şey var. Biz hiçbirisini seçmedik. Burada illa bu olur demiyoruz. Birisinde bir firma ama diğerinde, arkadaşlar, 2, 4, 5, 6 firma var. O sistem de olabilir, bu sistem de olabilir. Dolayısıyla, tek firma değil, 5-6 firma. Buna Bakanlığımız bir harcama yapacak mı? Hayır, hiçbir harcama yapmayacak. Kim yapacak? Özel eğitim veren kurumlar yapacak. Dolayısıyla, biz onlara, o kişilere, o eğitimi verdiği için destek veriyoruz. Bize de yıllık maliyeti 35-40 milyon lira. Kaçak olduğu söylenen ki yani "Bu kaçağı yıllık engelleyelim." deniliyor.

Bir başka arkadaşım, yine, proje okuluyla ilgili... 6528 sayılı Yasa'ya eklenen bir hükümle ulusal ve uluslararası bir proje uygulayan okulların öğretmen ihtiyacını ve normlarını projenin gerektirdiği branş ve nitelikteki öğretmenlerden seçelim yani kurumlara bir esneklik sağlayalım, illa bir çerçeve içine girmesin, daralmasınlar diye getirilmiş bir kural. Buna imtiyaz diyelim veya ayrılık diyelim, farklı uygulama, o da kalkacak. Proje süresince ilgili okullarda çalışması amacıyla yapılmış bir düzenlemedir. İdareci atama konusu... Projenin niteliğine göre bu projeyi yürütebilecek branş ve deneyimdeki öğretmenleri bakan görevlendiriyor. Mesela, ayakkabıcılık programı uygulayan bir meslek lisesine bu nitelikte bir öğretmen ve idareciyi görevlendirmek, yine, fen veya matematik ağırlıklı bir projeye bu projeye uygun şekilde görevlendirmek, eğer Arapça ağırlıklı bir imam hatip lisesi varsa buna uygun şekilde görevlendirmek yani projeye uygun nitelikteki öğretmen görevlendirilmesi amacıyla yapılmıştır diye düşünüyorum.

Yine, en son olarak da sayın vekilim dedi ki: "Burada kanunları parmakla çıkarıyorsunuz, çoğunlukla çıkarıyorsunuz yani önerilerimiz pek dikkate alınmıyor." gibi... Ben öyle olmadığını düşünüyorum. Her eleştirinin, itirazın mutlaka faydası vardır ama Maarif Yasası'nın dahi başına "Türkiye" ismi konuldu yine bir teklifle. Yine, denildi ki: "Yurt içinde okul açarsanız Millî Eğitim Bakanlığına paralel gibi olur." Dolayısıyla, bakın, oraya ekleme yapıldı. "Sadece yurt dışında okul açma izni var." gibi bir değişiklik yapıldı. Yine, dediniz ki: "Yaş sınırı olması gerekir." Doğru, yaş sınırı değişikliğini yine hep beraber yaptık. Ve yine denildi ki: "Ya, üniversite mezunu olması gerekir." Yine önergeler verildi, üniversite mezunu yaptık. Dolayısıyla da yapılacak, makul... Çünkü, çok güzel söylediniz: Bu ülke bizim, bu vatan bizim, bu öğrenciler bizim ve 21'inci yüzyıla da hep beraber inşallah yürüyeceğiz. Onun için, ortak projemizi birlikte yapalım.

Dolayısıyla, önergelerinizle -şimdi, süreçte de görülecektir- gerçekten iyi gördüğümüz... Bizce ama yanılabiliriz çünkü, bakın, eğer ki "Benim dediğim yüzde 100 doğrudur." derseniz zaten bu bilimsel gerçek değildir. Dolayısıyla, sizin dediğiniz ne kadar doğruysa benim dediğim de o kadar doğrudur. Bir tercih hakkı vermek... Ama, benimki mutlak doğru, sizinki mutlak yanlışsa bu bilimsel gerçeklikle bağdaşmaz diye düşünüyorum.

Ben tekrar, şimdiden, vereceğiniz destek için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.