KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan ve Değerli Bakanımız, çok değerli katılımcılar; ben de Komisyon asli üyesi olmamakla birlikte birkaç görüşümü sizinle paylaşmak istiyorum. Bakanımızla beraber yapmış olduğumuz toplantılarda genel olarak farklı kanun tasarıları olmasına rağmen son on dört yıldır özellikle eğitimin temel ve niteliksel sorunlarını hep masaya yatırdık ve gerçekten bir kaosa dönüşmüş ve hepimizin... Ben aynı şekilde ısrar ediyorum, evet, elimizde çok önemli uluslararası veriler var, uluslararası kurumların yayınladığı veriler var ve sıralarımız malum. Ama bir de tabii ki bizim içinde yaşadığımız toplumu ve hepimizin evimizdeki, etrafımızdaki gençleri, çocukları, zaten onları gözlemlediğimiz zaman eğitim sisteminde, gerçekten nitelik anlamında ve çağdaş, modern dünyadan ne kadar uzaklaştığımızı zaten biz gözlemliyoruz ve her gün evimizde eğitimin sorunlarını tartışıyoruz ve nasıl çözeceğimiz noktasında da gerçekten tartışıyoruz ve bir çözüm noktasına da ulaşamıyoruz.

Burada doğal olarak on dört yılda 6 bakanın değiştiği mevcut iktidar tek sorumlusu bu yaşanan sürecin. Ama ben bugün Komisyonun iktidar partili milletvekillerini dinlediğim zaman gerçekten çok endişelendim. Sürekli geçmişe bir atıf yapılıp ve bir misilleme, sanki bir hesaplaşma süreciymiş gibi eğitim politikasının bir araç olarak kullanıldığı noktasında gerçekten çok büyük bir endişeye kapıldım. Umuyorum yanlış anlamışımdır, bu tür uygulamalar olmayacaktır ve biz bu Komisyonun toplantısına katıldığım ilk günü de Sayın Bakanımızdan, hepimizin, bir vatandaş olarak hepimizin, 78 milyonun kendisinden çok büyük beklentileri olduğunu söylemiştim ve çok büyük sorumluluğu olduğunu söylemiştim, bu temel, niteliksel sorunları çözme noktasında.

Kanun tasarısıyla ilgili söyleyeceklerimse özellikle bu, üniversitelerin kanundan çekilmesi noktasında çok olumlu buluyorum. Çünkü kanunda çok sayıda vakıf üniversitesi var ve son alt komisyondan sonra da bu vakıf üniversite sayılarını da artırılmış görüyorum. Vakıf üniversitelerinin ve genel olarak tabii ki devlet üniversitelerinin Türk eğitimine katkıları, yükseköğretimine katkılarının, Türk bilimine katkılarının gerçekten çok ciddi şekilde tartışılması gerektiğini düşünüyorum bu dönemde. Özellikle, açılan vakıf üniversitelerinin açılış kriterlerine, hangi vakıfların açtığına, bu vakıfların amaçlarının, misyonlarının, vizyonlarının ve kurdukları üniversitedeki o vizyon ve misyonların, belki de o siyasi duruşların yetiştirecekleri öğrenciler noktasında sirayet etmesi konusunda da çok büyük endişeler var. Bu vakıf üniversitelerinin ayrı bir kanunla geldiği zaman özellikle vakıf üniversitelerinin bilime ve öğrenci yetiştirme noktasında değil de öğrenci sayılarını artırarak bir rekabet hâlinde olduklarını görüyorum ve birçoğu gerçekten çok ciddi yönetim ve finansal sorunlar da yaşıyor. Birçoğu şu an sanırım inceleniyor. Burada bu genç istihdam ya da genç işsizlik, giderek artan sorunu ile bu yeni açılan üniversitelerin, özellikle bu sorunu çözme noktasında bir ilişki kurulup bunun masaya yatırılması gerektiğini düşünüyorum. Bu üniversiteler giderek, maalesef sanki birer dershane gibiymiş, büyük üniversite değil de bir dershane gibi yapıya dönüştüklerini ama en önemli noktası kurucu vakıflarının özellikleri. Vakıf amacından uzaklaşıp birer özel kurum niteliğine dönüşmelerini önemli buluyorum.

Diğer bir konu, Bakanımız özel okulları tercih edecek öğrencilere bir katkı sağlandığını -zaten bunu uyguluyoruz- ve bunun da işsizlik fonundan aktarıldığını söyledi. Ben burada bu uygulamanın bir gözden geçirilmesini düşünüyorum. Özellikle, böyle bir fon varsa bu fonun devlet okullarının altyapı ve nitelik sorunlarının geliştirilmesi noktasında harcanması ya da buraya ayrılması noktasında belki bir uygulama yapılabilir. Çünkü zaten eğitim sistemimizde bir özel okul sorunu var, mevcutta. Bu sorun yerine daha çok devlet okullarının güçlendirilmesi, nitelik anlamında katkı sağlanmasını düşünüyorum.

Bir diğer konu, yine Sayın Uçma dile getirdi, yani okuyan, bu iktidar döneminde işte daha henüz üniversite mezunu değil de daha işte ortaokul düzeyinde öğrencileri ancak gözlemliyoruz gibi bir söylemdi. 7 yaşında temel eğitime başlayan bir öğrenciyi düşündüğümüzde bu mevcut iktidar döneminde üniversite mezunu olarak karşımıza çıkıyor. Doğal olarak bu çocukların işte birer dünya vatandaşı olarak yetiştirilmesinden bahsetti ama gerçekten, değerli katılımcılar, Sayın Bakan, üniversite öğrencilerine bugün baktığımız zaman bırakın dünyayla bütünleşmeyi, coğrafya bilgisinden dahi çok yoksunlar. Sanattan, spordan, kültürden, genel kültürden uzaklaştırılmış bir müfredat yapısıyla çok yakın coğrafyamızı dahi tanımamaktadırlar. Bu da ciddi şekilde ele alınmalıdır. "Dünya vatandaşı" kavramı tartışmalı ama kendi iç eğitim sistemimizdeki müfredatın güncellenmesi noktasında da çalışmalar yapılmalıdır diye düşünüyorum.

Bir diğer konu, Sayın Mustafa İsen Hoca'mız Maarif Yasası'nda bizim muhalefet olarak muhalefet üyelerinin gayet desteklediğini yasayı, ancak Genel Kurulda farklı bir duruş sergilediğimizi söyledi. Ben buna katılmıyorum kesinlikle. Maarif Yasası'yla ilgili bütün çekincelerimizi biz burada dile getirdik, olumlu olduğunu ifade ettik Sayın Bakana. Çünkü böyle bir eğitim ihtiyacı var yurt dışında yaşayan vatandaşların ama o yasadaki çekinceler çok ciddiydi. Ama o çekincelerin hiçbiri dikkate alınmadı Komisyonda. Yasa aynı şekliyle Genel Kurula gelince biz o çekincelerimizi tekrar Genel Kurulda dile getirdik. Olumlu ve olumsuz yönlerini ve çok ciddi tartışmaları da söylemiştik.

Benim söyleyeceklerim bu kadar, teşekkür ediyorum söz hakkı verdiğiniz için.