| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/728) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 28 .06.2016 |
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, saygıdeğer milletvekilleri, kıymetli bürokratlar; Sayın Bakanım, bu önümüze getirmiş olduğunuz düzenleme -iyi niyetinizi anlıyorum- yatırım ortamının iyileştirilmesi ihtiyaç duyulan finansmanın sağlanması gerekçesiyle getirilmiş. Açıklamalarınızı da dikkatle dinledim, dünden beri de dikkatli bir şekilde okumaya, takip etmeye çalışıyorum. Ama sizin anlattıklarınızla bizim gördüklerimiz arasında çok ciddi farklılıklar var, isterseniz bunları çok kısa bir şekilde özetlemeye çalışayım.
Sayın Bakanım, ekonomideki bugün yaşanılan sorunların temelinde vergi mevzuatı, harçlar, damga vergisi ve yatırım prosedürlerine ilişkin çeşitli kırtasiye işlemleri, eylemleri söz konusu değil. Asıl sorun -az önce bütün milletvekilleri altını çizerek söylediler- hukuk olmamasından kaynaklanan bir sorun. Bir diğeri de buna ilişkin dış politikanın Türkiye ekonomisiyle çok örtüşmüş olmasında, dış politikada takip edilen sorunların ekonomiye yansıması.
Şimdi Sayın Bakan Kuzey Kore, Güney Kore aynı ülke, ikisi de aynı ülke, aynı ırktan insanlar, aynı toprağın insanları, aynı dili konuşuyorlar ama birisi dünyanın en uygar ülkeleri arasında bir diğeri de dünyanın, herkesin uzak durduğu, çekindiği, endişelendiği ülke arasında. İkisi arasında tek bir fark var biri hukuk devleti öbürü otoriter, teokratik bir devlet. Doğal olarak hukuka vurgu bu kadar önemlidir, ekonomik açısından da böyle sonuçlar doğurur. Şimdi, az önce belirttiğiniz bu suça ilişkin suçtan elde edilen gelirler konusundaki sizin değerlendirmenizde bu metinde yazanlardan ben çok farklı durum görüyorum. Şöyle anlatayım: Birincisi, bu kara para cümlesini ben de beğenmiyorum, bence de haklısınız, kara para değil, yeşil zaten, üzerinde Benjamin Franklin'in resmi olan yeşiller daha çok ağırlık olarak bu. Onun için biz buna "suçtan kaynaklanan mal varlığı gelirleri" diyoruz, hatta bu suçtan kaynaklanan mal varlığı gelirlerinin aklanmasını da Türk Ceza Kanunu'nun 282'nci maddesinde düzenlemişiz. Bunu da buraya ne kadar güzel koymuşsunuz. Özellikle bu bürokratların hani 3628 sayılı Yasa kapsamındaki gelirleri var da onları da sanki içerecek şekilde düzenlenmiş. Şimdi bakıyoruz, asıl komik kısmına aşağıda geleceğim ama yukarıdan bakalım Sayın Bakalım: "İnceleme, araştırma, soruşturma, kovuşturma, idari para cezası uygulanamaz." Kovuşturma dediğimiz yani bunlar hakkında dava açılamaz, savcılık soruşturması yapılamaz. Peki aşağıya inelim, hemen 92'nci sayfanın ikinci paragrafında yani (b)'de diyor ki: "Gerçek ve tüzel kişiler bu fıkrada sayılan varlıkları diğer kişilerin nam ve hesabına bildirim veya beyanda bulunabilirler." Vallahi ne güzel iş. Emin olun hastanelerin onkoloji servislerinde yakında beyaz yakalı, kravatlı arkadaşlar nöbettedirler, iyi pazarlıklar başlayacaktır. "Yakında zaten mevta olacak, adına beyanda bulunalım, birkaç yüz bin lira da para verelim." Niye? Çünkü hemen aşağısını okuduğunuz zaman bunu anlıyorsunuz. Diyor ki: "Sayılan varlıkların nam ve hesabına getirildiği diğer gerçek ve tüzel kişiler nezdinde hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamaz, vergi cezası kesilemez, veraset ve intikal vergisine konu edilemez." Yani ya "Baban zaten ölüyor, adına getirelim şu parayı, beyan edelim, sonra mevta olduktan sonra da parayı alırız, siz de buradan bir yüzde 10 komisyon alırsınız, ne güzel iş." Çok açık, bakın anında kanun çöktü. Şimdi devam edelim Sayın Bakanım: Bankalar Kanunu'nun 160'ıncı maddesi olduğu sürece Türkiye'de yatırım finansmanı bulma olanağı yoktur. Niye? Organize sanayi bölgesindeki sanayi kuruluşları kapasite artıramıyorlar, yeni yatırım yapamıyorlar, üretim, sanayi gelişemiyor çünkü Bankalar Kanunu'nda tüketime yönelik finansman kredilerini desteklediniz yani kredi kartı al, otomobil al, konut al ama fabrika yok. Niye? Çünkü proje kredisi. Banka yönetim kuruluna dediniz ki: "Proje kredisi verirsen seni zimmetten tıkarım içeriye." Doğal olarak hiçbir banka yönetimi niye artık projeye kredi versin ki, niye versin? Bakın bir banka, adını da söylemekte mahzur görmüyorum, HSBC Bank, aktif büyüklüğünün tamamı tüketim kredisidir. Dünyanın neresinde böyle bir bolluk var? Hangi bankacılık sektörü böylesine meydanı boş bulmuştur? Avrupa'ya bakın, Avrupa ortalamalarına bir bakalım Sayın Bakanım. Avrupa'da tüketim kredileri üretim ve istihdam kredilerinin yüzde 66'sını aşamaz, öyle değil mi? Ama bizde böyle bir bankacılık kredisi yok, böyle bir kriter de yok.
Gelelim bir başka şeye Sayın Bakanım. Çekle ilgili bir düzenleme yapmışsınız, defalarca kez bu konu Türkiye'nin hukuk gündemine gelmiştir, "Çeke ceza verelim piyasayı caydıralım." Şimdi bir soru: Rusya'yla ticaret yapan insanlar orada limite bağlanmış, bankacılık prosedürüne bağlanmış, günü belli ödemelerinin karşılığında piyasaya borçlanmışlar ve çek keşide etmişler. Ama kendilerinin elinde olmayan, kendilerinden kaynaklanmayan bir gerekçeyle hiçbirisi çeklerini ödemez durumdalar. Ne yapacağız? Burada yapılan başka bir şey daha var. Çek bedeli kadar bir de para cezası öngörülmüş. Bu, geçmişte yapılmıştı. Çek lehtarı şantaj olanağı elde etmişti bununla birlikte. Yani "Sen benim paramı veriyorsun ama devlete de şu kadar para ödeyeceksin, gel buna anlaşalım kardeşim, sen benim paramı ver, üzerine de bana yüzde 20, yüzde 30 daha ver, devlete parayı verme, el altından anlaşalım." Böyle bir düzenleme olabilir mi? Şantaj olanağı sağlanıyor.
Sayın Bakanım, ben bir soruyu şurada sorayım. Sokaktaki Ahmet'e desek ki: Buyur sana çek koçanı, yaz üzerine. Yazacağı rakamda bir sınırlama var mı? Yok. İstersen 1 katrilyon yazabilir, isterse 2 trilyon yazabilir. Peki buna ilişkin dünyada böyle bir uygulama örneği var mı? Yok. Niye? Çünkü bankalar ne yazık ki çok para kazanıp az giderlerle bu işleri yapmak istedikleri için sorumluluk almıyorlar. Basit, dünyada diyor ki: Çeki kullanacak olan kim? Esnaf. Diyor ki: "Senin yıllık ciron ne kadar?" 100 bin lira. Senin elindeki çek koçanlarının üzerine limit koyacağım, 10 bin liranın üzerinde keşide edilemez. 10 bin liranın üzerinde rakam yazılmışsa yok hükmündedir. Tacirsin, "Sen 1 trilyon liraya kadar çek koçanı keşide edebilirsin." diyor. Bununla hem enflasyonu kontrol ediyor hem banka piyasayı kontrol ediyor. Gerçekten kimin çek keşide edebileceğini, kimin ne miktarda çek keşide edebileceğini ve inandırıcılığı sağlıyor. Ama bizde maşallah bir tane işsiz güçsüz delikanlı buluyorlar, bir sene onun adına bankada hesaplar yürüyor, gayet iyi de bir itibar oluşturuyor, sonra onun adına on tane çek koçanı alınıyor, piyasa 50 trilyon dolandırılıp gidiliyor. Buna izin verilmeyecek olan düzenleme çizgili limitli çek koçanıdır. Niye yapmıyoruz? Aradaki engel nedir Sayın Bakan, niye yapmıyoruz bunu, yapalım. İnsanlar alışverişe gittiklerinde keşide ettikleri çek onun kredi itibarını göstersin tıpkı kredi kartında olduğu gibi. Kredi kartında var. Bakıyorsunuz kredi kartına, bakıyorsunuz uçuş kartına elit plus, plus, bilmem ne, derecelendirmiş. Bankalar birer tane fazladan eleman istihdam etsinler insanların ellerine verecekleri çeklerde derecelendirme, değerlendirme yapsınlar, çekleri de onun ticari kredibilitesine göre oranlı ve limitli yapsınlar. Bu da bir başka yapılması gereken husus.
Demin deniz araçlarıyla ilgili bir konu geldi. Bu benim özel emek verdiğim bir konu, yıllarımı verdim bu konuya. Ne yazık ki bu deniz aracı dediğimiz zaman hemen iki tane Arap'ın, Arap şeyhinin süper lüks yatı aklımıza gelir ve onlara verilen yakıtlar vesaire gelir. Türkiye dünyanın en güzel deniz ülkesidir. Norveç'te 600 bin yat var, bizde 3 bin yat var ne yazık ki. Niye? Çünkü dünyanın her yerinde deniz turizmi turizmin en üst segment, en pahalı segmenttir. Ama bizde ne yazık ki buna ilişkin bu baskılamalar sebebiyle deniz turizmi bir türlü gelişemez. Çok basit, Marmaris, Bodrum'un hemen karşısında Simi Adası vardır, küçücük bir ada. Emin olun Kuşadası, Marmaris, Bodrum, Fethiye'de satılan tüm akaryakıtın toplamından daha fazla akaryakıt satmakta. Niçin? Çünkü çok basit. "Gel, buradan tekneni al yakıtını çek git nereye gidersen git." diyor. Ama biz, öylesine bir önyargıyla bakıyoruz ki "Vay efendim yakıt kaçakçılığı yapacak." Ne kadar yakıt alıyor? 500 litre. Hepsi kaçak olsa ne olur? Bütün tekneler Yunanistan'a çekti, gittiler, kaçtı gittiler. Onun için burada "yakıt hariç" demişsiniz. Bence tam tersine "Yakıt dâhil" olarak teknelerde bir düzenleme konulmuş, "Yakıt hariç" denilmiş orada da "yakıt ve yağ hariç" demişsiniz, onu da bir gözden geçirmenizi tavsiye ederim Sayın Bakanım. Düzenlemenin içerisine bakıldığında şimdi maddesine bakıp bulamayabilirim ama yakıt ve...
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Yakıtı ucuz veriyor zaten.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Hayır, hepsine vermiyor, transit geçenlere yakıt veriliyor. O da verilmiyor Sayın Bakanım. Niye verilmiyor biliyor musunuz? Tekne sahibi telefon açacak "Ben geliyorum, yarın Marmaris'teyim bana 20 ton dizel ayarlayın." Adam bakıyor ki "Niye bununla uğraşayım." Yunanistan'da Simi Adası'na yanaşıyor "Doldur kardeşim." diyor, dolduruyor, Türkiye'ye geliyor. Basit, Avrupa'nın uygulamış olduğu teknelere yakıt miktarı bedeli neyse biz de onu uygulayalım. Simi'de 1,1 euro, bize geliyor aman Allah'ım bir kırtasiye, bir prosedür inanılmaz ve bununla birlikte... Bir talimat verin Sayın Bakanım araştırın ne kadar tekne transit yakıt alıyor artık Türkiye'den? Bakın son iki senedir çakıldı, rakamlar çakıldı. Ve denizcilik bu anlamda da maalesef ciddi bir sıkıntı altında.
Son bir konunun da altını çizeyim Sayın Bakanım. Şimdi damga vergisiyle ilgili hassasiyete geçmişten bugüne kadar bakıyorum ben. Damga vergisinin yasada tanımlandığı anlamıyla Bakanlığınızın uyguladığı arasında inanılmaz bir fark vardır. Bakın, bir örnek: Ben vatandaş olarak otomobil firmasına gidiyorum bir otomobil siparişi veriyorum. Sipariş formunun altına imza atıyorum. Pat diye damga vergisini tahakkuk ettiriyorsunuz, aynen öyle, hemen damga vergisini tahakkuk ettiriyorsunuz. Milyonlarca lira insanlar bundan ceza görüyorlar. Vatandaş ertesi gün almaktan vazgeçiyor. Veya gidiyorum ben diyorum ki emlakçıya: "Daire satıyorsun kardeşim ben burada bir sözleşme..." Pat damga vergisi tahakkuk ettiriyorsun, inanılmaz. Şu anda toplumda ticaretin üzerinde bir damga vergisi terörü var Sayın Bakanım, bunu da gözden geçirirseniz, damga vergisi yasada tanımlandığı anlamıyla uygulanırsa piyasada ciddi bir rahatlık olacaktır.
Son olarak şunu söylemekte yarar görüyorum: Bankalar Kanunu'nda bir küçük değişiklik Sayın Bakanım, piyasaya süreceğiniz para açısından. Beş yıllık bir termin vermek gerekiyor. Türkiye'de piyasanın yeniden canlanması için çok basit, beş yıllık termin şu: Bir, bankalar iki yıl içerisinde üretim ve istihdama yönelik kredilerini Avrupa Birliği kriterlerinin yüzde 30'una uyarlarlar. Üç yıl içerisinde şu kadarına beş yıl. Emin olun beş yıl içerisinde piyasaya yaklaşık 100 milyar dolarlık bir finansman kredisi sunmak durumunda kalırsınız. Bu, piyasada büyük bir üretim ve istihdam desteği sağlar.
Ben de beni dinlediğiniz sizlere teşekkür ederim. Çok sağ olun.