KOMİSYON KONUŞMASI

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, basınımızın değerli temsilcileri, değerli katılımcılar; Hükûmetimizce hazırlanan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nı görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Sözlerimin başında, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, yapacağımız çalışmaların memleketimize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşmelerine başlayacağımız tasarı, ülkemizde yatırımların ve istihdamın artırılması, üretimin teşvik edilmesi, araştırma-geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi ve ülkemizi cazip bir yatırım merkezi hâline getirme amacımıza hizmet etmek üzere belirli stratejik hedefler gözetilerek hazırlanmıştır. Bu çerçevede hazırladığımız tasarıda, yatırım ortamına ilişkin işlem maliyetlerinin azaltılması, araştırma-geliştirmeye yönelik teşviklerin gözden geçirilerek yasal düzenlemelerden kaynaklı uygulama farklılıklarının ortadan kaldırılması, finans kurumları arasında farklı uygulamaların ortadan kaldırılması, faizsiz finans ürünlerinin yaygınlaştırılması, uluslararası yatırımların teşvik edilmesi, vergisel araçlarla tasarrufların özendirilmesi ve üretken alanlara yönlendirilmesi, vergilemede öngörülebilirliğin artırılması ve uyum maliyetlerinin azaltılması öngörülmüştür. Yine tasarıyla, ayrıca bu hedeflerimizle uyumlu olarak, muhtasar beyanname ile Sosyal Güvenlik Kurumu Bildirgesi'nin birleştirilmesi ve şirket kuruluş ve şube açılış işlemlerinin maliyetlerinin ve süresinin azaltılması yönünde düzenlemeler yapılmıştır. Ticaret hayatının gerektirdiği sürat ve güvenlik ihtiyacı dikkate alınarak ayrıca iflas erteleme müessesesi ve çeke ilişkin düzenlemeler de bu tasarının içerisinde yer almaktadır.

Ülkemizde 5811, 6111 ve 6486 sayılı kanunlarla uygulanmış olan varlık barışı, geçmiş uygulama sonuçları da dikkate alınmak suretiyle yeniden ele alınmış ve yurt dışı varlıkların ekonomiye kazandırılması amacıyla, daha basit, daha sade ve uygulanabilir, gerçekten yurt dışındaki varlıklarını Türkiye'ye getirmek isteyen vatandaşlarımız açısından daha güvenceli, daha teşvik edici bir düzenleme yapılmıştır. Hazırlanan tasarı 2 geçici maddeyle birlikte 79 maddeden oluşmaktadır. Başta Damga vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu olmak üzere, Gider Vergileri Kanunu, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Emlak Vergisi ve Belediye Gelirleri Kanunu, Elektronik İmza Kanunu, Pasaport Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, AR-GE Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Çek Kanunu, Finansal Kiralama, Faktöring ve Finansman Şirketleri Kanunu ve İcra İflas Kanunu olmak üzere 18 kanunda değişiklikler yapmaktadır. Ancak her ne kadar çok sayıda kanunda değişiklik yapılsa da yapılan değişiklikler kendi alt başlıkları itibarıyla bir bütünlük oluşturan, belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere, aynı kanunun değişik maddelerinde veya farklı kanunların farklı maddelerinde değişiklik yapmak suretiyle belirli bir amacı gerçekleştirmeye dönük olmak üzere hazırlanmıştır. Hükûmetlerimiz iş ve yatırım ortamının geliştirilmesi programları çerçevesinde yatırım ortamına ilişkin işlem maliyetlerini azaltmak üzere vergi kanunlarında istisna ve muafiyete ilişkin düzenleme yapıyoruz.

Sözlerimin başında şunu ifade etmek bir zaruret tabii: Bugün burada huzurlarınıza getirmiş olduğumuz kanun tasarısında yer alan hükümler öncelikle Onuncu Kalkınma Planı'mızda öngörülen ve ekonomide yapısal dönüşüm içeren programların birer gereğini yerine getirme amacını gütmektedir. Yine Onuncu Kalkınma Planı'na dayalı olarak, biliyorsunuz, 25 tane öncelikli dönüşüm programı hazırladık. Bu öncelikli dönüşüm programlarında özellikle Bakanlığımızı ilgilendiren vergi kanunları bağlamındaki öngörülen düzenlemeleri de içermektedir.

Yine bugün huzurlarınıza getirmiş olduğumuz tasarıda yer alan düzenlemeler gerek 64'üncü Hükûmet Programı gerek 65'inci Hükûmet Programı'nda ve gerekse 1 Kasım seçim beyannamesinde AK PARTİ olarak vadettiğimiz değişiklikler muvacehesindedir.

Yine ifade etmem gerekir ki, bugün huzurlarınıza getirmiş olduğumuz düzenlemede yer alan hususlar yapısal reform niteliğinde düzenlemelerdir. Gündelik meseleleri çözmekten öteye, gerçekten yatırım ortamında değişiklik yapmak suretiyle, iyileştirme yapmak suretiyle, ekonomide köklü dönüşümü sağlayacak radikal düzenlemeleri getirmesi bakımından da yapısal düzenleme mahiyetini arz etmektedir. Yine getirdiğimiz düzenlemeler her ne kadar uygulamadan kaynaklanan sorunlara çözüm getirse de uygulamadan kaynaklanan sorunların dayanağını oluşturan hukuki boşlukları, hukuki yanlışlıkları ve hukuki eksiklikleri de gidermesi bakımından son derece önemlidir.

Yine sözlerimin başında ifade etmem gerekir ki, özellikle vergi kanunlarında yapmış olduğumuz değişiklikler konusunda, özellikle değişikliklere muhatap bütün sivil toplum örgütleriyle baştan itibaren derin, kapsamlı istişareler yapılmıştır. Gerek Türkiye Odalar Borsalar Birliğiyle gerek diğer sivil toplum örgütleri bağlamında TÜSİAD, YASED, MÜSİAD, TİM, Türkiye Bankalar Birliği gibi, finans sektöründen kuruluşlarla, reel sektörden kuruluşlarla teker teker görüşmeler yapılmıştır ve her görüşmede gerçekten çok güzel fikirler ve çok güzel istişareler yapılmıştır. Bugün huzurlarınıza getirilen birçok öneri aslında bu istişarelerden de çıkan düzenlemelerdir. Hükûmetimiz tarafından yapısal reform niteliğinde ifade edilen birçok hususun daha da derinleştirilmesi noktasında çok güzel öneriler gelmiştir ve biz bu önerileri bu tasarının içerisine koyduk.

O açıdan, yine söylemem gerekir ki, 64'üncü Hükûmet Eylem Planı'nda yer alan, özellikle Bakanlığımızı ilgilendiren konular da Eylem Planı'nın gereklerine uygun bir şekilde bu tasarıya yansıtmıştır. Bunlar son derece önemlidir.

Özellikle yine belirtmek gerekir ki özellikle Sosyal Güvenlik Kurumu ile Gelir İdaresi arasında, gerek prim tahsilatında gerekse vergi tahsilatında belki de Sayın Vekilimizin ifade ettiği veri tabanlarının birleştirilmesine çok büyük bir ön başlangıç olacak şekilde de beyannamelerin birleştirilmesi de gerek 1 Kasım Seçim Beyannamesi'nde gerek hükûmet programında gerekse eylem planlarında olan bir düzenlemedir.

Yine bu düzenlemede yapılan bütün hususların temelinde toplumun refahının artırılması vardır. Toplumun refahının artırılması için bu ülkede daha fazla üretim yapılması lazım, daha fazla yatırım yapılması lazım, daha fazla istihdam sağlanması lazım. Böylelikle, gelirin büyütülmesi lazım, kalkınmanın hızlandırılması lazım. Biz, Hükûmet olarak, buraya getirdiğimiz tasarıların hiçbirini "Şu toplumsal kesime mahsus, bu toplumsal kesime mahsus." diye asla düşünmüyoruz. Her zaman için önceliğimiz toplumun tümü ve geneline ilişkin refah artıracak tedbirlerdir. Bugün getirilen düzenleme yatırım ortamını iyileştiriyorsa, bu yatırımcı için de, üreten için de önemli olduğu kadar, çalışan için de önemlidir. Çalışan için de daha önünü görebileceği, istihdam sağlayabileceği bir ortamdır.

Yine bazen çalışanlara olan duyarlılığımızı çalışmayanlara karşı hiç göstermiyoruz. Çalışamayanlar var. Onlara karşı da Hükûmetin mutlaka çözüm üretmesi lazım. Bu getirdiğimiz pakette yapılan düzenlemeler hem çalışanlar için hem de iş gücü piyasasında iş arayan insanlar için de birer fırsat penceresi açacaktır. Özellikle bunu söyleyeyim.

Asla Hükûmet olarak sermaye düşmanlığı yapmadık. Sermaye düşmanlığı yapanlara da karşı her zaman dik durduk. Çünkü bu ülkede emeğin de ayakta durabilmesi için, emeğin de yürüyebilmesi için, emeğin de hayatını sürdürebilmesi için emek de, sermaye de hep beraber birlikte ortak bir refah hedefi içerisinde hareket edecek. Emeği sermayeye, sermayeyi emeğe düşman gösteren bir anlayışı da Hükûmet olarak külliyen reddediyoruz. Bunu da sözlerimin başında ifade edeyim.

Değerli Başkan, sayın milletvekillerim; bu genel girişten sonra, bundan sonraki bölümlerde, konuşmamın içerisinde, getirmiş olduğunuz düzenlemelerle ilgili açıklamalarda bulunacağım.

Gerek 64'üncü Hükûmetimizin Eylem Planı'nda gerekse Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu Vergi Teşvik Komitesi Eylem Planında, yatırım ortamıyla ilgili işlem maliyetlerinin azaltılması kapsamında özellikle sözleşmelerden alınan damga vergisi başta olmak üzere Damga Vergisi Kanunu'nun gözden geçirilmesi eylemi bulunmaktadır. Zaman zaman gündeme gelir, özellikle damga vergisindeki sözleşmelerle ilgili olmak üzere, gerçekten kayıt dışılığa iten, işlem maliyetlerini, üretim maliyetlerini artıran düzenlemeler var. Bu öteden beri gerçekten yaygın bir şekilde Damga Vergisi Kanunu'nun kaldırılmasından başlayan, "Kaldıramıyorsanız gözden geçirin." şeklinde talepler var. Bunlar doğru talepler. Oturduk, ilgili kurumlarla çalıştık ve gerçekten bu anlamda, özel sektörün, sivil toplum örgütlerinin taleplerini de almak üzere damga vergisinde önemli düzenlemeler yaptık. Bu kapsamda, yatırım-teşvik belgesi kapsamındaki teşvik belgesi sahibi yatırımcıların yatırım malı alımına, gayri maddi hakların kiralanması ve satın alınmasına, sabit kıymet yatırımlarının imal ve inşasına, danışmanlık ve teknik müşavirlik hizmetlerine ilişkin düzenlenen kağıtlarda damga vergisi ve harç ihtisası getiriyoruz. Böylelikle yatırım teşvik belgeli yatırımlarda, özellikle yatırım evresinde damga vergisi yükümlülüklerinden kaynaklanan maliyetlerde aşağı yönlü bir iyileştirme yapıyoruz. Bu özellikle yatırım ortamının iyileştirilmesi bakımından önemli bir katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum.

Yine sektörel anlamda 2 düzenlemeyi daha yapıyoruz. Bunlardan bir tanesi; özellikle deniz araçlarının inşası, yenilenmesi ve dönüşümüyle ilgili işlemlerde damga vergisi istisnası getiriyoruz.

Bir de yine Hükûmetimizin ortaya koymuş olduğu ekonomik program perspektifinde yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerin imalatına ilişkin işlemlerde de damga vergisi ve harç istisnası getiriyoruz. Böylelikle, bir işletme eğer yüksek teknolojili bir ürün üretiyorsa, orta yüksek teknolojili bir ürün üretiyorsa bu ürünün imalatına ilişkin yapacağı sözleşmelerde damga vergisi ödeme yükünden kurtuluyor. Böylelikle, yüksek teknolojili üretimi bu yola teşvik etmiş oluyoruz.

Ayrıca, biliyorsunuz, bu da kamuoyunda çok yaygın olarak konuşulan bir husus: Damga vergisi uygulamasında vergiye tabi kâğıtların her bir nüshasından ayrı ayrı damga vergisi alıyoruz. Yani, diyelim ki 5 kişi bir araya geliyor, 5 nüsha sözleşme düzenleniyor, nispi vergiye tabi. Mevcut Damga Vergisi Kanunu'nda her bir nüshadan aynı vergiyi tekrar tekrar alıyoruz. Dolayısıyla burada yaptığımız düzenlemeyle, kaç nüsha düzenlenirse düzenlensin, damga vergisini tek nüsha üzerinden alacağız. Böylelikle, hani, eskiden kasada saklanan sözleşmeler, gizlenen sözleşmeler bunlar inşallah kalmayacak. Böylelikle, damga vergisinden kaynaklanan buradaki yükü de makul hâle getirmiş olacağız.

Yine, damga vergisinde, sözleşme üzerinde yazılı tutar dikkate alınarak belli tutarı aşan sözleşmelerden kanunun öngördüğü azami tutar üzerinden -ki şu anda bu tutar 1 milyon 797 bin lira- vergi alıyoruz. Şimdi, vatandaş sözleşmeyi yapıyor, nispi vergiye tabi bir sözleşme, ama Damga Vergisi Kanunu diyor ki: "Sözleşmenin tutarına bağlı olarak, nispi vergi olarak hesaplanan vergi hiçbir şekilde 1 milyon 797 bin lirayı geçemez." Sözleşme yapılıyor. Daha sonra taraflar sözleşmede değişiklik yapmak istiyorlar, bedel artırımı yapmak istiyorlar. Mevcut Damga Vergisi Kanunu diyor ki: "Bu durumda, ilaveten yapılmış olan bu sözleşme değişikliğindeki bedel artırımından ilave damga vergisi alırız." Hâlbuki başta yapmış olsalardı zaten damga vergisi tavanına gelmiş olduğu için ilave olarak damga vergisi almayacaktık. Dolayısıyla, biz buradaki düzenlemeyi yapmak suretiyle sözleşmelerdeki bedel artırımından ilave damga vergisi almama hususunu düzenlemiş oluyoruz.

Sözleşmelerle ilgili yaptığımız diğer düzenlemelerde de -damga vergisi bağlamında- sözleşmelerde yer alan cezai şartlar için ayrıca damga vergisi alınmamasını öngörüyoruz. Bugün taraflar bir sözleşme yapıyor, diyelim ki 1 milyon TL bedelli bir sözleşme. Ama sözleşmede şöyle bir hüküm de var: Eğer taraflardan bir tanesi yükümlülüğünü yerine getirmezse, örneğin 100 bin lira cezai şart olarak oraya yazıyoruz. 100 bin lirayı karşı taraf ödeyecek. Mevcut Damga Vergisi Kanunu diyor ki: "1 milyon liranın üzerinden hesapladığınız damga vergisinin yanında, 100 bin lira olarak öngördüğünüz bu cezai şart üzerinden de ayrıca damga vergisi ödenecek." Yapmış olduğumuz düzenlemede diyoruz ki: "Artık esas olan sözleşmedeki bedeldir, cezai şarta bağlı olarak ilave damga vergisi almayacağız." Bu da önemli bir düzenleme.

Yine biliyorsunuz, sözleşmelerde bazen tarafların dışındaki üçüncü şahıslar sözleşmeye kefil oluyor, teminat veriyor. Mevcut düzenlemede 3 kişi ayrı ayrı kefil olduğu zaman 3 ayrı kefilden ve kefaletten dolayı ayrı ayrı damga vergisi alıyoruz. Burada da diyoruz ki: "Eğer bir sözleşmenin üzerinde birden fazla kefalet varsa damga vergisini sadece bir kefil üzerinden alırız."

Yapmış olduğumuz düzenlemelerden bir tanesi de kamu ihalelerine ilişkin hepimizin "karar pulu" olarak adlandırdığı damga pulu, damga vergisi uygulaması. Biliyorsunuz, bir ihale yapıldığında, ihale bedeli üzerinden damga vergisi hesaplanıyor. Dolayısıyla, ihaleyi kazanan firma o damga vergisini idareye ödüyor. Ancak daha sonra ihale onaylanmıyor, sözleşme yapılmıyor. dolayısıyla ihale iptal edilmiş oluyor. Bu durumda biz vatandaştan aldığımız, vatandaş ihaleye girmiş, sözleşme yapmak istiyor, yatırım yapacak, iş yapacak ama ihale ortadan kalkmış. Ödemiş olduğu damga vergisi eskiden idarede kalıyordu. Bu hakikaten hakkaniyete uygun değil. Burada yapmış olduğunuz düzenlemeyle eğer ihale iptal edilmişse bu durumda vatandaşın ödemiş olduğu damga vergisini kendisine geri iade edeceğiz.

Yine sözleşmelerde, özellikle mevcut kanuna göre, sigorta işlemleri damga vergisinden istisna. Ancak bazen de sigorta sözleşmesi olmayan bir sözleşme, normal bir sözleşme. Sözleşmenin kendisi bir sigorta sözleşmesinin yapılması taahhüdünü içeriyor. Bu durumda biz "Sigorta yaptırma taahhüdü var." diye o taahhüdün tutarı üzerinden de ayrıca damga vergisi alıyoruz. Dolayısıyla, burada da sigorta yaptırmak taahhütleri üzerinden alınan damga vergisini kaldırıyoruz. Bütün buradaki düzenlemelerin, tabii, ortak amacı nedir? Esas olan aslında taraflar arasında yapılan sözleşmenin kendisidir. O sözleşmeye bağlı, şartlı, koşullu yükümlülüklerden damga vergisi alınması konusunda hakikaten vergi yükünü veya vergi tazyikini, maliye teorisindeki anlamıyla vergi tazyikini gerçekten katlanılmaz bir noktaya da getirmemek gerekir diye düşünüyoruz.

Yine, özellikle Hükûmetimizin ekonomik programına uygun olarak, ileri teknolojiye sahip şirketlerin satın alınmasına ilişkin düzenlenen kâğıtlarda damga vergisi ve harç istisnası getiriyoruz. Türkiye'de daha yüksek katma değerli, daha yüksek nitelikli mal üreten firmalar olsun istiyoruz. Bazen bizim firmalarımız, yurt içinde, yurt dışında özellikle bu tür yüksek teknoloji üreten şirketleri satın alıyorlar. Satın alma maliyetlerini aşağıya çekmek bakımından bu sözleşmelerle ilgili damga vergisini kaldırıyoruz.

Yine, yurt dışında tanıtım, yurt dışı pazarlara açılımı desteklemek amacıyla, yurt dışında tanıtım ve pazarlama ve fuarlara katılım için düzenlenen kâğıtları ve bu kapsamdaki işlemleri damga vergisi ve harçtan istisna diyoruz.

Gelişme ve büyüme potansiyeli bulunan girişim şirketlerinin finansmanında önemli bir aktör olan girişim sermayesi, yatırım fon ve ortaklıklarının iştirak ettikleri girişim şirketleriyle hukuki ilişkilerini düzenleyen kâğıtlara damga vergisi istisnası sağlayarak özellikle girişim sermayesi alanında daha fazla kaynak aktarılmasını teşvik etmek istiyoruz. Hâlen halka açık şirketlerin hisse devirlerine ilişkin işlemlerde damga vergisi alınmamakta ve bu işlemler noter huzurunda yapılmadığından harca da tabi tutulmamaktadır. Yapacağımız, yapmak istediğimiz düzenlemeyle, halka açık olmayan diğer şirketlerin de sermaye paylarının devrinde damga vergisi ve harç istisnası getiriyoruz. Böylelikle, sermaye pay devirlerinde herhangi bir şekilde ilave bir yükümlülük çıkmasın istiyoruz.

Yine, Maliye Bakanlığı olarak biz ÖTV Kanunu'na bağlı olarak zaman zaman mükelleflerden belli taahhütnameleri bize vermelerini istiyoruz. Normalde devletin aslında yasal gücünü kullanarak, zorlayarak aldığı bir taahhütname. Bu durumda diyoruz ki: ÖTV taahhütnameleri üzerinden damga vergisi alınmasın. Yine damga vergisinden istisna olan kira sözleşmelerinde yer alan kefalet şerhleri ve teminatları da damga vergisinden istisna ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu getirmiş olduğumuz tasarıda, aynen damga vergisinde olduğu gibi Harçlar Kanunu'nda da işlem maliyetlerini azaltmaya dönük düzenlemeler yapıyoruz. Harçlar Kanunu'nda yapmış olduğumuz düzenlemelerle, belli bir tutarı ihtiva eden her nevi senet, sözleşme ve kâğıtların değiştirilmesi hâlinde, artan tutar üzerinden, aynen damga vergisinde olduğu gibi, harç alınmamasını, finansal kiralama konusu malların finansal kiralama şirketlerince teminine ilişki tapu işlemleri dışındaki diğer işlemlerin harçtan istisna edilmesini, finansal kiralama süresi sonunda kiralama konusu taşınmazın kiracıya devrinde tapu harcı istisnası sağlanmasını öngörüyoruz.

Yine KOBİ'lere finansman temininde verdiği kefalet hizmetiyle önemli bir yer tutan Kredi Garanti Fonu'nun banka dışı kurumlardan temin edilecek kamusal destekler ve mali yardımlar için vereceği kefaletler nedeniyle yapılacak işlemleri de harçtan istisna ediyoruz. Böylelikle, Kredi Garanti Fonu banka dışı kurumlardan da sağlayacağı teminat ve kefaletlerden dolayı damga vergisi yükünden kurtulmuş olacak.

Yaptığımız önemli düzenlemelerden bir tanesi de tahkim yargılamasına ilişkin. Tahkim yargılamasında nispi harç uygulamasını kaldırıyoruz ve sulh yolunu tercih edenleri bu şekilde desteklemiş oluyoruz. Yani tahkim yargılamasına gidenler artık harç ödemeyecekler. Ayrıca, tacirler arasında ipotek tesis işlemlerinden alınan harçları yarı yarıya düşürüyoruz ve bu alandaki maliyetleri azaltıyoruz.

Özellikle ticaret odalarımızın talebi olan şirket kuruluş ve defter tasdik işlemlerinden alınan harçların odalar tarafından da tahsiline imkân sağlamak suretiyle işlem sürecini kısaltıyoruz.

Bu paketin içerisinde -yeri gelmişken ifade etmem gerekiyor- ilk defa yeni kurulan şirketlerin kuruluş maliyetlerini aşağı çekecek düzenlemeler yapıyoruz. Hem süreleri kısaltıyoruz hem de maliyetleri azaltıyoruz. Biliyorsunuz, bir Küresel Rekabet Endeksi var. Rekabet endeksinde şu anda Türkiye, bu ilk defa yeni şirket kuruluşlarındaki sıralamasına bakıldığında, sanıyorum, 60'ıncı sırada. Bu yaptığımız düzenlemelerden sonra -Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle de bunu çalıştığımızı ifade edeyim- yaklaşık 14'üncü sıraya geliyoruz yani 60'ıncı sıradan 14'üncü sıraya geliyoruz. Şirket kuruluş sürecini, yanlış söylemiş olmayayım ama yedi günden iki buçuk güne düşürüyoruz. Artık, Türkiye'de şirket kurmak isteyen bir kişi sadece ticaret sicili memurluğuna gitmek suretiyle şirketini kurabilecek. Şu anda ne var? Vergi dairesine ayrı gidecek, bankaya ayrı gidecek, notere ayrı gidecek. Yapmış olduğumuz yasal düzenlemelerle bütün bu yükümlülükleri ortadan kaldırıyoruz. Onun için, harç tahsil yetkisini -burada demin yaptığım açıklamayla- ticaret sicili memurluğuna veriyoruz.

Yine, bu paketin içinde var; özellikle ilk kuruluş yılında defter tasdiki harçlarını da kaldırıyoruz. Böylelikle ilk kuruluş yılında işlem maliyetlerini artırıyoruz. Yaptığımız bir çalışmaya göre, gerek Maliyenin gerek Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin almakta olduğu vergi, vergi benzeri veya ücret düzenlemelerini aşağı çektikten sonra, hâlihazırda yaklaşık bin lira olan, bin liradan daha fazla olan şirket kuruluş maliyetini 360 liraya düşürüyoruz. Yine, bu kapsamda, TÜRMOB Başkanımıza da teşekkür ediyorum, kendileriyle de konuştuk. TÜRMOB'ta özellikle ilk kuruluş yılında defter tutma ücretleriyle ilgili ücretlerde birlikte bir çalışma yapacağız, aşağıya çekcekler. Türkiye Barolar Birliği Başkanımıza teşekkür ediyorum, kendileriyle konuştuk. Kendileri de yıl başında bu düzenlemeyi yapacaklarını ve özellikle şirket kuruluş işlemlerinde avukatlık ücretlerini aşağıya çekeceklerini söylediler. Dolayısıyla, gerçekten, sivil toplum örgütleriyle, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla bir araya gelmek suretiyle bir meselenin nasıl çözümlenebileceğini de bu örnekte görmüş olduk. Buna katkı veren bütün sivil toplum örgütlerine de kamu kurum ve kuruluşlarına da huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; yatırım ortamına ilişkin işlem maliyetlerinin azaltılması kapsamında Emlak Vergisi ve Belediye Gelirleri Kanunlarında yapmayı planladığımız düzenlemelerle şunları yapmak istiyoruz: Yatırım teşvik belgeli bir yatırımda -yani teşvik belgeli bir yatırım olacak- teşvik belgeli yatırım kapsamında inşa edilen binaların beş yıl süreyle emlak vergisinden muaf tutulmasını öngörüyoruz. Yine, teşvik belgeli yatırımın yapılacağı arazinin teşvik belgesinin kapanma süresi içerisinde emlak vergisinden muaf tutulmasını öngörüyoruz. Yine, teşvik belgeli yatırım kapsamında inşa edilen binalardan bina inşaat ve imarlarla ilgili harçların alınmamasını öngörüyoruz. Böylelikle, sözümün başında ifade etmiştim, damga vergisinde getirdiğimiz kolaylıkları teşvik belgeli yatırımlarda Belediyle Gelirleri Kanunu'nda da Harçlar Kanunu'nda da yapmış oluyoruz. Böylelikle yatırım maliyetlerini aşağı çekeceğimizi umuyorum.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımına ilişkin hükümlerini ihtiva eden 13'üncü maddesinde yapmayı planladığımız değişikliklerle mevcut hükümlerin uygulanmasında karşılaşılan sorunların giderilmesine ve genel olarak OECD transfer fiyatlamasına ilişkin kuralların Türkiye'de tam manasıyla işler hâle gelmesini sağlıyoruz. Özellikle, Türkiye'de yatırım yapan uluslararası şirketlerin... Zaman zaman hepimiz söylüyoruz değil mi? Vergi kanunları öngörülebilir olmalı, vergi kanunları açık olmalı, vergi kanunları sade olmalı ve vergi hukuku uluslararası güvencelerle aynı normları taşımalı. Özellikle, bizim 2006 yılında Kurumlar Vergisi Kanunu'nda transfer fiyatlamaya ilişkin bir uluslararası normu iç mevzuatımıza kazandırdık ama mevcut mevzuat OECD'nin kurallarıyla tam anlamıyla örtüşmüyor. Bu yapmış olduğumuz değişikliklerle, gerçekten, yatırımcıların transfer fiyatlamasına ilişkin olarak karşılaştıkları belirsizliklerden kaynaklanan sorunları da ortadan kaldırıyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; fikrî mülkiyet haklarının ticarileştirilmesinde, biliyorsunuz, geçen dönem yine Plan ve Bütçe Komisyonumuzun da kabulleriyle, uygun görüşleriyle bir yasal değişiklik yaptık. Yani, AR-GE'ye ve inovasyona dayalı olarak fikrî mülkiyet haklarının üretilmesini teşvik ediyoruz ama aslında küreselleşen ekonomilerde daha fazla ticarileştirme ön plana çıktı. Yani, bir patenti üretebilirsiniz, bir fikrî mülkiyet hakkını üretebilirsiniz ama eğer onu ticarileştiremezseniz o takdirde rekabetçi olamazsınız. İki yıl kadar önceydi, bir yasal düzenleme yaptık ve burada dedik ki: "Üretilen, geliştirilen bir fikrî mülkiyet hakkı satışa konu edilirse satıştan elde edilen kazanç vergiye tabi değildir. Fikrî mülkiyet hakkı kiralamaya konu edilirse vergi yoktur." Ama, bir de bunun yanında eğer işletme, kiralamak veya fikrî mülkiyet hakkını satmak yerine, kendi üretim sürecinde kullanmak isterse yani üretim sürecinin bir parçası hâline getirirse o zaman şu düzenlemeyi getirdik, dedik ki: "Bu durumda üretimdeki bu değişimden dolayı elde edilen ilave kazancın yüzde 50'si kurumlar vergisinden müstesnadır." Ama, üretimin ne kadarlık kısmı bu patent hakkına isabet ediyor, o konuda Maliye Bakanlığına bir yetki vermiştik, Vergi Denetim Kurulu bir rapor hazırlayacak... Fakat, yatırımcılarla yaptığımız istişarelerde bu mekanizmanın süreyi uzattığı, belirsizliği artırdığı şeklinde eleştiriler geldi. Haklı bir eleştiri. Burada yapmış olduğumuz düzenlemeyle fikrî mülkiyet haklarının da üretime dâhil edilmesi hâlinde yatırımcı doğrudan doğruya bizim belirleyeceğimiz normlara bağlı olarak, kurallara bağlı olarak bu kazanç istisnasından doğrudan yararlanabilecek.

Yine, yapmış olduğumuz düzenlemelerden bir tanesi de Vergi Usul Kanunu'nun 153/A maddesi. Bunu da şu şekilde açıklamak isterim: Biliyorsunuz, bugün "hileli vergi suçu" dediğimiz suçlar hem idari para cezası olarak yaptırıma tabi hem de hürriyeti bağlayıcı ceza olarak yaptırıma tabi. Bundan yaklaşık üç dört yıl önce bir düzenleme yapmıştık. Bu yaptırımlara ilaveten, "mükellefin farklı kanunlardan kaynaklanan teşvik ve desteklerden de yararlanamayacağı" şeklinde bir düzenleme yapmıştık. Böylelikle hem idari para cezası hem hürriyeti bağlayıcı ceza yaptırımı olsa da ilaveten "Devletin verdiği her türlü teşvikten de mahrum kalır." şeklinde bir düzenlememiz vardı. Fakat, sivil toplum örgütleriyle yaptığımız değerlendirmelerde bu düzenlemenin, gerçekten, yatırımcı için, işletmeler için öngörülebilirliği artırdığı, hukuksal riskleri doğurduğu konusunda bir kanaatimiz oluştu. Dolayısıyla, bu mevcut düzenlemeyi de kaldırmak suretiyle vergi ceza hukukundaki belirsizlikleri de ortadan kaldırmış oluyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; girişim sermayesi yatırım fon ve ortaklıklarının menkul kıymet alım satım işlemleri üzerindeki banka sigorta muameleleri vergisinden kaynaklanan yükü kaldırıyoruz. Menkul kıymet yatırım fon ve ortaklıkları ile emeklilik yatırım fonlarının para piyasası işlemlerine de banka sigorta muameleleri istisnası getiriyoruz. AR-GE'ye yönelik teşvikleri gözden geçirerek yasal düzenlemelerden kaynaklı uygulama farklılıklarını gidermeyi amaçlıyoruz. Bugün, biliyorsunuz, Türkiye'de AR-GE'ye ilişkin vergi teşvikleri üç temel kanunda düzenlenmektedir. Bunlardan bir tanesi, 2008 yılında çıkarttığımız AR-GE Kanunu. En geniş kapsamlı AR-GE teşvikleri bu kanunda düzenlenmektedir. Ayrıca, bugün hâlihazırda hem Gelir Vergisi Kanunu'nda hem de Kurumlar Vergisi Kanunu'nda da AR-GE'ye ilişkin düzenlemeler var. AR-GE Kanunu kapsamına girmeyen bir AR-GE yapmak isterseniz, gelir veya kurumlar vergisi kanunundaki hükümlerden yararlanarak gider indirimi olarak vergi teşviki alabilirsiniz. Fakat, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanunu'ndaki düzenlemenin iki tane eksikliği var. Bunlardan bir tanesi, yararlanılamayan istisnanın ertesi yıla devri imkânı yok. Gelir vergisinde ertesi yıla devir imkânı yok. Kurumlar vergisindeki AR-GE indiriminde ertesi yıla devir imkânı var fakat endeksleme yok yani paranın zaman değerini koruyacak şekilde endeksleme imkânı yok. Yaptığımız çalışmada, açıkçası, bu geldiğimiz aşamada AR-GE'yle ilgili bütün teşviklerin tek bir kanunda olmasının daha doğru olacağını değerlendirdik. Onun için, Gelir Vergisi Kanunu'nda ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yer alan AR-GE'yle ilgili düzenlemeleri kaldırmak suretiyle bunları AR-GE Kanunu'nun içerisine taşıyoruz. Bu taşımayı yaparken ayrıca hem ertesi yıla devir imkânını hem de endeksleme imkânını getirmek suretiyle AR-GE Kanunu'nda sağlanan teşviklerle Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nda sağlanan teşvikleri eşitliyoruz. Böylelikle ister AR-GE merkezi içinde bir AR-GE çalışması yapın isterse AR-GE merkezi olmaksızın bir AR-GE çalışması yapın burada da vergi indirimini aynı şekilde alma imkânına kavuşuyorsunuz.

Burada yaptığımız önemli düzenlemelerden bir tanesi de mevcut düzenlemede Maliye Bakanlığına mükellefler müracaat edip bu AR-GE indiriminden yararlanıyorlar. Gelinen noktada Maliye Bakanlığının bu yetkisini kaldırıyoruz, tamamen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bu yetkiyi veriyoruz. Böylelikle, Türkiye'deki bütün AR-GE faaliyetlerini tek bir kurumda, tek bir merkezden yönetme imkânına kavuşuyoruz. Bu da bence son derece önemli düzenlemelerden bir tanesi olacak diye düşünüyorum.

Yine, yaptığımız düzenlemelerde, Onuncu Kalkınma Programı çerçevesinde hazırlanan öncelikli dönüşüm programlarının dördüncüsü olan İstanbul Finans Merkezi Programı çerçevesinde farklı finans kurumları arasındaki vergi uygulamalarından kaynaklanan haksız rekabeti gidermek şeklinde bir hedefimiz vardı. Yani, İstanbul Finans Merkezinin işlerlik kazanabilmesinin yollarından bir tanesi de finans merkezinde faaliyet yürüten bütün finansal kurumların aynı işlemler karşısında aynı vergi muamelesine tabi tutulması. Dolayısıyla, bu getirmiş olduğumuz paketin içerisinde bu anlamda bir analiz yaptık. Farklı farklı finansal enstrümanların farklı farklı finansal kurumlar tarafından kullanılması hâlinde damga vergisi, harç, banka ve sigorta muameleleri vergisi bakımından farklılıkları tespit ettik. Burada da lehe olan yani herhangi bir kurum herhangi bir düzenlemede istisnaya sahipse sahip olmayan diğer finansal kuruluşlara da bunu yaygınlaştırdık. Bu anlamda da Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Damga Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu'nda düzenlemeler yaptık. Bu anlamda örnek vermek gerekirse, bir finansal kiralama yöntemi olan sat-kirala-geri al işlemlerine ilişkin olarak varlık satışlarından doğan kazanç istisnası ile KDV istisnasını bu finansman yöntemlerine uygulanabilir kılmak amacıyla yeniden düzenledik. Bir kere, vergi indirimi bakımından, vergi istisnası bakımından istisnanın kapsamına her türlü taşınır ve taşınmazları dâhil ettik. Çünkü, sat-kirala-geri al işlemlerindeki hukuki zeminde hangi işlemler yapılıyor ise o zaman vergi teşviki bakımından bire bir aynı imkânları sağlamamız lazım.

Yine, finansal kiralama işlemi de yapabilme imkânı getirilen katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarının da bu sat-kirala-geri al işlemine bağlı istisnalardan yararlanması imkânı getirdik.

İstisna nedeniyle yüklenilen ancak devir tarihine kadar indirilemeyen katma değer vergisinin doğrudan gider yazılmasına imkân sağladık. Taşınmaz satış kazancı istisnasının uygulanması açısından taşınmazın finansal kiralama şirketleri katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarında bulunduğu sürenin istisna uygulamasına ilişkin gereken iki yıllık sürenin hesabının da dikkate alınmasını öngördük.

Tasarıda öngördüğümüz diğer bir düzenlemede de KDV'den istisna olan tahvil teslimlerine ilave olarak, tahvil satın almak suretiyle verilen finansman hizmetinin de katma değer vergisinden istisna olduğu hususunu açıklığa kavuşturduk. Esasen nasıl tahvil teslimleri katma değer vergisine tabi değilse, tahvili alanın almış olduğu faizin de bir finansman hizmeti BSMV Kanunu açısından, Katma Değer Vergisi Kanunu açısından bir finansman hizmeti olmadığı hususu açık ama mevzuatta bu konuda düzenleme yapıyoruz.

Yine, tüketici hakem heyetlerinin ve tüketici mahkemelerinin kararlarına istinaden bankalarca tüketiciye iade edilmiş olan kredi masraflarına ait banka ve sigorta muameleleri vergisinin izleyen dönemlerde ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden mahsubuna olanak sağlıyoruz.

Şunu ifade edeyim yani çok farklı kanunlarda çok farklı enstrümanlara dönük düzenlemeler yapıyoruz ama baştan şunu ifade etmemde yarar var, Maliye Bakanlığı olarak bu düzenlemeleri getirirken ki temel yaklaşımımız ne, onu açıklamam lazım ki o ilke üzerine bütün bu düzenlemeleri yapıyoruz. Biliyorsunuz, tasarruf yapanlar ve tasarrufu kullananlar var yani fon sağlayıcılar ve fonu alıp kullananlar var. Vatandaş tasarrufunu yapıyor, yatırımcı da o tasarrufu bir şekilde aracı bir finansman kuruluşundan almak suretiyle yatırımında kullanıyor. Burada finansmanın tedarikinde bazen araya enstrümanlar koyuyoruz. Mesela, hiç enstrüman olmayan finansman yöntemi ne? Kredi. Yani, bir kredi işleminde bankaya gidiyorsunuz, bir kredi almak istiyorsunuz ve krediyi alıyorsunuz. Diyelim ki bu BSMV'den istisna, burada arada bir taşınmaz olmadığı için, bir bina olmadığı için, bir taşınır varlık olmadığı için herhangi bir ilave maliyet gelmiyor. Dolayısıyla, buradaki yapmak istediğimiz düzenleme... Gelişen ve değişen finansman yöntemleri var. Demin ifade ettim; kendi malınızı satıyorsunuz, sonra geri kiralıyorsunuz, sonra iade ediyorsunuz. Şimdi, görünürde bir taşınmaz var, kendinize ait bir bina, onu satmışsınız. Sattığınız zaman normalde KDV'ye tabi olması lazım, kurumlar vergisine tabi olması lazım. Geri aldınız, tekrar yeni bir teslim, tekrar KDV'ye tabi olması lazım, tekrar kurumlar vergisine tabi olması lazım. Hâlbuki biz biliyoruz ki burada bütün bu araya konulan varlıklar aslında teminat hükmünde. Bir bankanın ipotek tesisinden çok farklı bir yönü yok özü itibarıyla. Burada yapmış olduğumuz düzenlemeler şunu getiriyor: Finansmanı hangi yöntemle sağlarsanız sağlayın, araya koymuş olduğunuz farklı araçları sistemin dışına itiyoruz. Çünkü, esas olan finansman sağlamak ve onu geri ödemek. Onun için finansal kiralama işlemlerinde, sat-geri kiralama işlemlerinde, onun için katılım bankalarının işlemlerinde o araya konulan varlıklardan kaynaklanan ilave yükümlülükleri temizliyoruz. Bu, onlara dönük bir özel bir ayrıcalık getirdiğimiz, onlara dönük olarak bir imkân sağladığımız anlamına gelmiyor; tam tersine, finansmanı kullanan yatırımcı için bunun maliyetini aşağı çekiyoruz. Dolayısıyla, geçmişte de bu anlamda yapılan düzenlemeler var, bu paketin içinde de çok farklı maddelere dağıtılmış bu şekilde düzenlemeler var ama temel espri, herhangi bir şekilde bankadan kullanılan finansmanın maliyeti neyse diğer finansal enstrümanlarının da maliyeti de aynı olsun. Böylelikle reel sektör herhangi bir finansmana ihtiyacı olduğunda gidebileceği finans kaynakları çeşitlensin, reel sektörün imkânları artsın. Onu da özellikle ifade edeyim.

Yine, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Öncelikli Dönüşüm Programı'nda mevcut olan faizsiz finans ürünlerinin yaygınlaştırılması eylemi... Faizsiz finansal ürünlerin yaygınlaştırılması, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Öncelikli Dönüşüm Programı'nın eylemlerinden bir tanesi. Burada da kullanımı sınırlı olan kira sertifikası türlerinin ihracatının artırılması için vergi düzenlemelerinin yapılmasını, özellikle damga ve diğer işlem vergilerinin gözden geçirilmesini sağlıyoruz. Faizsiz finans ürünlerinin yaygınlaştırılmasına yönelik olarak bu ürünlerin üzerindeki ilave maliyetleri kaldırıyor, diğer finansal kurumların kredi temininde vergiden kaynaklı maliyetleri ne ise -demin söylediğim ilke- faizsiz finans kurumlarınca sunulan ürünlerin temini için de kullandıkları kredi maliyetlerini aynı seviyeye getiriyoruz. Bu eylem kapsamında, kira sertifikası ihracına ilişkin kurumlar vergisi istisnasını uygulanabilir kılmak amacıyla yeniden düzenliyor, istisnanın kapsamını genişleterek her türlü varlık ve hakları kapsama alıyoruz. Katma Değer Vergisi Kanunu'nda ise aynı düzenleme esas alınmak suretiyle kira sertifikası ihracına ilişkin istisnanın kapsamı genişletiliyor, yine bu varlıklara ilişkin yüklenilen katma değer vergisinin devir tarihine kadar indirimine imkân veriyoruz. Böylelikle Türkiye'de kira sertifikası ihracına bağlı olarak finansman temininin hem genişlemesini hem de artmasını sağlamış oluyoruz.

Sermaye Piyasası Kurulunun düzenlemeleri çerçevesinde farklı yeni kira sertifikası ihraç türlerini de kapsayacak şekilde, mevcut damga vergisi harç istisnasının kapsamını genişletiyoruz. Sermaye Piyasası Kurulu her geçen gün yeni finansal enstrümanlar üretiyor özellikle kira sertifikalarına ilişkin farklı araçları kullanan. Bu anlamda yapılan düzenlemeyle de her defasında ayrı ayrı kanun yapmak yerine, kira sertifikası düzenlemesine genel bir yetki almış oluyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin yatırım merkezi hâline gelmesi ve bu kapsamda, ülke ekonomisinin uluslararası rekabetçiliğinin artırılması, yeni ihracat alanlarının oluşturulması, istihdam imkânlarının artırılması ve nitelikli iş gücünün Türkiye'de istihdamının artırılarak sürdürülmesinin desteklenmesi öncelikli hedeflerimiz arasındadır. Türkiye'nin bölgesel yönetim merkezi olmasını teşvik etmek ve nitelikli iş gücünü ve hizmet ihracını desteklemek üzere bazı düzenlemeler getiriyoruz. Böylece, Türkiye'yi bölgesinde bir çekim merkezi yapmak istiyoruz. Tasarıda Türkiye'nin bölgesel yönetim merkezi olmasının teşvik edilmesi kapsamında bölgesel yönetim merkezleri kurumlar vergisi muafiyeti kapsamına alınmakta ve muafiyet konusunda yaşanan belirsizlikler ortadan kaldırılmaktadır. Böylece uluslararası bir firma, Türkiye'de bir yönetim merkezi kurar ve gerek Türkiye'de gerekse bölgedeki diğer ülkelerdeki operasyonlarını bu merkez üzerinden yürütürse kurumlar vergisine tabi olmayacak.

Mevcut Gelir Vergisi Kanunu'nda irtibat bürolarında çalışan hizmet erbabına işverenin Türkiye dışında elde ettiği kazançlar üzerinden döviz olarak ödediği ücretler gelir vergisinden istisna edilmiştir.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, toparlarsanız. On dakika daha ilave süre vereyim size.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Peki.

Burada yapmış olduğumuz düzenlemeyle de dar mükellefiyete tabi işverenlerin bölgesel yönetim merkezlerinde münhasıran merkezin faaliyet izni kapsamında istihdam ettiği hizmet erbabına işverenin Türkiye dışında elde ettiği kazançları üzerinden döviz olarak ödediği ücretlerinin de aynı şekilde gelir vergisinden istisna edilmesini sağlıyoruz.

Diğer taraftan, yapmış olduğumuz bir diğer düzenlemede de hizmet ihracını teşvik etmek istiyoruz. Bizim geçen sene veya iki sene önce yapmış olduğumuz bir düzenlemede yurt dışındaki müşterilere sunulan hizmetlerden elde edilen kazancın yarısını vergiden istisna etmiştik gelir ve kurumlar vergisinden. Bu istisna kapsamındaki faaliyetleri genişletiyoruz, yeni faaliyetleri dâhil ediyoruz. İlaveten, gelirinin en az yüzde 85'ini münhasıran yurt dışındaki müşterilere yapan işletmelerin de çalıştırdıkları o hizmeti sunan personelin ücretlerinde de gelir vergisi istisnası getiriyoruz. Ama ne kadar? Brüt asgari ücrete tekabül eden tutar kadar. Dolayısıyla, bir özel hastane işletmesi, doktoruna vermiş olduğu ücretten brüt asgari ücrete tekabül eden gelir vergisini ödemeyecek. Özellikle Türkiye'nin genç, dinamik bir nüfusu var, eğitimli bir nüfusu var. Gerçekten, hizmet sektöründe Türkiye büyük bir potansiyele sahip. Dolayısıyla, bunu harekete geçirebilmek için vergi kanunlarında hem kurumlar vergisi istisnası getiriyoruz, onu genişletiyoruz hem de özellikle çalışanların maliyetlerini aşağı çekmek için de demin ifade ettiğim düzenlemeleri yapıyoruz.

Yine, tasarrufları artırmak amacıyla özellikle bireysel emeklilik sisteminde veya birikimli hayat sigortası sisteminde kalıp da süresi dolduğunda çıkmak isteyenlere eğer sistemde kalırlarsa elde edecekleri kazançlardan ödeyecekleri vergiyi istisna kılmak suretiyle bireysel emeklilik sisteminden çekilebilir vaziyette olan tasarrufların tekrar sistemde kalmasını sağlamak istiyoruz.

Yine, sermaye piyasasında, biliyorsunuz, varlıkların elde tutma süresine bağlı olarak bir stopaj sistemimiz yok. Biz bunu geçmişte banka mevduatları için yaptık. Mevduatı ne kadar uzun süre tutarsanız gelir stopaj oranlarını o kadar aşağı çektik. Burada da sermaye piyasalarında derinleşmeyi sağlamak üzere, sermaye piyasası enstrümanlarını yatırımcı ne kadar uzun süre sistemde tutarsa stopaj oranlarını aşağı çekmek suretiyle tasarrufların artmasını teşvik etmek istiyoruz.

Yine, bu tasarının içerisinde özellikle ısı yalıtımı, enerji tasarrufu sağlamaya dönük yatırımlara da doğrudan gider yazma imkânı getirmek suretiyle teşvik edici bir düzenlemeye de imkân sağlıyoruz.

Buradaki özellikle damga vergisiyle ilgili yatırımlardaki ve ihracattaki damga vergisi uygulamaları konusunda hâlihazırdaki tebliğlerde olan birtakım düzenlemeler ihtilaflara neden oluyor, mahkemelerde bu konuda davalar açılıyor. Biz bu konuda Ekonomi Bakanlığıyla bir çalışma yaptık ve özellikle hem yatırım yani döviz kazandırıcı işlemler hem de ihracat işlemlerinde damga vergisini, damga, resim, harç istisnasını çok daha net bir yasal düzenleme hâline getirdik.

Yine, yapmış olduğumuz bir düzenlemede de, Pasaport Kanunu'nda yapmış olduğumuz bir düzenlemede de belli bir tutarın üzerinde ihracat yapanlara belli bir süreyle, iki yıl süreyle yeşil pasaport verilebilmesine imkân sağladık.

Yine, bu yapmış olduğumuz düzenlemede önemli hususlardan bir tanesi de muhtasar beyanname ile sigorta bildirgelerinin birleştirilmesi. Bu konuda mevzuatı taradık. İki kurumun mevzuatını eşitleyecek bir yetki maddemiz var. Böylelikle bu beyannamenin birleştirilmesi konusundaki yasal alt yapıyı da güçlendirmiş olacağız.

Yine, ifade etmiştim, şirket kuruluşlarına ilişkin süreçleri kısaltan, maliyetleri azaltan düzenlemeler var. Onu maddeler geldiğinde detaylarıyla ifade ederim.

İflas ertelemeyle ilgili, Sayın Bülent Kuşoğlu da ifade etti, uygulamadan kaynaklanan ama arkasında mevzuatın eksiklikleri olan hususlarda da düzenleme yapmak suretiyle bir taraftan iflas erteleme müessesesini işler hâle getirirken, diğer taraftan da kötüye kullanılmasının önüne de engeller getiriyoruz.

Çek Kanunu'nda yapmış olduğumuz düzenlemeyle de özellikle çekin lehtarını çek konusunda da... Yani, çekin keşidecisi bakımından daha fazla bilgi sahibi yapacak karekod sistemine ilişkin birtakım yasal düzenlemeler yapıyoruz.

Yine, özellikle Çek Kanunu'nda yaptığımız düzenlemeyle çeki süresinde ödemeyen kişi bakımından adli para cezası düzenlemesi getiriyoruz. Ama, adli para cezasını eğer ödemezse bu takdirde de hürriyeti bağlayıcı ceza getiren bir düzenleme getiriyoruz. Bu düzenleme büyük ölçüde piyasalarda gerçekten çeke olan güvenin artırılması ve özellikle piyasadan gelen taleplerin karşılanması bakımından da önemli.

Son olarak, yaptığımız düzenlemeyle de yurt dışında varlıkları olan vatandaşlarımızın yurt dışındaki varlıklarını Türkiye getirebilmelerine imkân sağlıyoruz.

Sayın Başkan, birkaç dakika müsaade ederseniz bu konuyla ilgili, önemli olduğu için, bir miktar açıklama yapmak istiyorum.

Bu yaptığımız düzenlemeyle... Geçmişte bundan önce üç defa daha yapıldı, bu defa düzenleme birtakım farklılıklar ifade ediyor. Bu yapmış olduğumuz düzenleme çerçevesinde para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını 31/12/2016 tarihine kadar banka ve aracı kurumlara bildiren ve bu tarihe kadar da her hâlükârda bu varlıklarını Türkiye'ye getirenler yapmış olduğumuz yasal düzenlemeden yararlanacaklar.

Yine, yurt dışında alacakları olanlar, yurt dışında taşınmazı olanlar 31/12/2016 tarihine kadar yurt dışındaki bu alacaklarını ve taşınmazlarını bildirmek suretiyle ve bildirim tarihinden itibaren de bir yıl içerisinde paraya çevirmek suretiyle Türkiye'ye getirirlerse yine yapmış olduğumuz düzenlemeden yararlanacaklar. Normalde, para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını bildirenler bildirim tarihinden itibaren bir ay içerisinde bu varlıklarını Türkiye'ye getirecekler. Ama, hiçbir şekilde bu süre 31/12/2016 tarihini aşamaz.

MUSA ÇAM (İzmir) - Bu 3'üncü kez mi oluyor, 4'üncü kez mi?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - 4'üncü.

Ayrıca, gerçek ve tüzel kişiler, yurt dışı varlıklarını diğer kişilerin nam veya hesabına bildirim veya beyana konu da edebilecekler. Yapılan düzenlemede, yurt dışından getirilen varlıkların işletmelerin kanuni defterlerine kaydedilebileceği belirtilmekte, kayıt işlemlerinde sınırlayıcı bir düzenleme öngörülmemektedir.

Söz konusu varlıklar işletmelerce sermayeye ilave edilebilir, özel fon hesabında tutulabilir, yurt dışı kaynaklı kredilerin kapatılmasında kullanılabilir. Burada öncelikle şu hususu belirteyim: Türkiye'de kayıtlı bir mükellef, bilançosunda bir kredi borcu var. Bu kredi borcu yurt dışındaki bir bankadan alınmış bir kredi borcu. Şirket, bilançosunda kayıtlı olan bu borcunu yurt dışında olan bir varlığını -bir başka bankada mevduatı olduğunu varsayalım- doğrudan doğruya yurt dışındaki bu varlığını, bu borcun kapatılmasında kullanmışsa o takdirde bu düzenlemenin getirdiği imkânlardan yararlanır. Böylelikle, işletmelerimizin bilançolarında hâlihazırda kayıtlı olarak gözüken borçlarını da aslında kendilerine ait olan yurt dışındaki varlıklarla karşılama imkânı getiriyor. Bunun ne faydası var? Böylelikle, işletmede, böyle bir borç bilançodan silindiği zaman, normalde vergi çıkar yani kurumlar vergisi ödemesi gerekir. Burada yapmış olduğumuz düzenlemeyle kurumlar vergisi ödemeksizin doğrudan doğruya bu borcunu bu şekilde mahsup etme imkânı getiriliyor.

Bu kapsamda yapılan işlemler herhangi bir şekilde dönem kazancının tespitinde de dikkate alınmayacak. Yurt dışından getirilen varlıkların sermayeye ilave edilmemiş olması kaydıyla işletmeden çekilmesi, kâr dağıtımı sayılmayacak. Bu nedenle, gelir ve kurumlar vergisi tarhiyatı da yapılmayacak.

Bildirilen ve beyan edilen varlıklarla ilgili olarak Vergi Usul Kanunu'nun amortismanlara ilişkin hükümleri uygulanmayacak yani kişi, taşınmazı getirdiği zaman, işletmenin bilançosuna dâhil ettiği zaman bu taşınmaz üzerinden amortisman ayıramayacak.

Yine, yurt dışından getirdiği varlığı şirkete dâhil edip de tekrar satarsa buradan bir zarar oluşursa bu zararı gider olarak kabul etmeyeceğiz.

Varlıkların Türkiye'ye getirilmesi konusunda -demin ifade ettim- belli bir süre öngördük, bir yıllık süreç içerisinde bunu Türkiye'ye getirmesi lazım.

Beyan ve bildirimde bulunan, ancak yurda getirme şartını yerine getirmeyen mükellefler maddenin sağladığı avantajlardan yararlanamayacaklar. Bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaması ve vergi cezası kesilmemesi yönünde önceki kanunlarda yer alan düzenlemelere de bu metinde yer verilmiştir. Yani burada kişi hakkında herhangi bir şekilde bu parayı getirmiş olması nedeniyle bir vergi incelemesi yapılmayacak.

Nam ve hesabına bildirimde bulunanlara yapılan intikaller de veraset ve intikal vergisine konu edilmeyecek.

Bildirim veya beyanda bulunanlar ile bunların kanuni temsilcileri hakkında bu beyanlardan hareketle veya sırf bu beyan nedeniyle herhangi bir araştırma, inceleme, soruşturma ve kovuşturma yapılamayacak, idari para cezası uygulanamayacaktır.

Getirdiğimiz düzenlemenin öncekilerden önemli farklılıklarından bir tanesi de getirilen bu varlıklar üzerinden herhangi bir vergi tahsil etmeyeceğiz, bir vergi ödemek zorunda değiller.

Tabii, burada, bu maddeyle ilgili olarak akıllarda en fazla belki düşünülecek konulardan bir tanesi, acaba yapılan bu düzenlemenin bu varlıkları Türkiye'ye getiren kişiler bakımından sağladığı yararlar ne anlama geliyor? Bugünkü mevcut mevzuatımıza göre kişiler her zaman için yurt dışındaki varlıklarını Türkiye'ye getirebilirler, bunun önünde hiçbir engel yok. Kambiyo mevzuatına göre, ya gümrükte beyan etmek suretiyle ya da bankalar üzerinden varlıklarını Türkiye'ye getirebilirler. Burada yeni bir şey yok.

Burada yapılan düzenlemeyle asla kişilere mutlak bir hukuki korunma sağlanması söz konusu değil. Burada yapılan düzenlemeyi izah edeceğim, şu şekilde izah edeyim, sonra zaten madde geldiğinde tartışırız: Burada, maddede yer alan kanunlar veya diğer her türlü kanun bakımından genel hükümler bu varlıkları getiren kişiler için de geçerli. Burada yapılan düzenlemede maddenin söylediği şudur: Kişi parasını getirmiş, başkaca hakkında soruşturma açılmasını gerektirecek hiçbir delil, bulgu, emare ve gerekçe yok. Böyle bir durumda sadece ve sadece bu paranın getirilmiş ve beyan edilmiş olması gerekçe gösterilerek bir soruşturma açılamaz. Yoksa, varsayalım ki kişi hakkında herhangi bir şekilde farklı bir kaynaktan, farklı bir nedenle yürütülen bir soruşturma olduğunu varsayalım. Bu soruşturma nedeniyle eldeki bilgilere, bulgulara veya diğer delillere göre herhangi bir soruşturma açılmak isteniyorsa açılacak. Bu düzenleme hiçbir şekilde kişiye mutlak manada bir soruşturma koruması getirmiyor, sadece ve sadece "Bu kanun hükümlerinden yararlanarak kişinin parasını getirip beyan etmiş olması, kişinin parasını getirip bildirmiş olması nedeniyle dava açılamaz." diyor, yoksa bir vekilimiz -vekilimiz demeyelim- herhangi bir vatandaş veya herhangi bir emniyet birimi, herhangi bir maliye idaresi para getiren kişiyle ilgili, mesela vergi incelemesi yapabilir mi? Yapılabilir. Yani Maliye Bakanlığı olarak, bu kişinin yurt dışından para getirmiş olması o kişiyle ilgili benim vergi incelemesi yapmamın önünde bir engel değil. Nasıl yapabilirim? Her zaman için yapma hakkım var. Bir risk analizi yapıldığında, bu olaydan bağımsız bir şekilde kişinin vergi kayıp ve kaçağına neden olduğuna dair bir bulgu, emare, ihbar, şikâyet varsa kişi hakkında bunların hepsini aynen yapabilirim. Bunu engelleyen herhangi bir düzenleme yok veya Türk Ceza Kanunu'nda yer alan herhangi bir fiil... Emniyet makamları, adliye makamları farklı kaynaklardan farklı nedenlerle kişi hakkında soruşturma yapıyor olsun. Bu paranın getirilmiş olması o soruşturmayı hiçbir şekilde engellemediği gibi, bu para getirildikten sonra da herhangi bir şekilde soruşturma yapılmış olmasına mâni değil. Üzerine basa basa söylediğimiz husus, maddenin açık lafzında da yazan husus, diğer bütün her şey geçerli olmak üzere sadece ve sadece herhangi bir makam bu bildirimde bulunmuş olmasını gerekçe göstererek bu parayı getirmiş olmasını gerekçe göstererek böyle bir incelemeye veya araştırmaya başlayamayacak. Bunun açık olmayan hiçbir tarafı yok. Onun için bu yasa düzenlemesini herhangi bir şekilde başka bir yere çekip kişiler için mutlak bir koruma, geçmişten ödenmeyen bir vergi borcunun veya verginin bu şekilde ödenmekten kurtulması gibi bir düşünce asla bu düzenleme karşısında mümkün değil. Zaten şunu söyleyeyim: Bu düzenleme hâlihazırda devam eden vergi incelemeleri bakımından da o vergi incelemelerinin sonuçları bakımından da hiçbir şekilde mahsup imkânı getirmiyor. Önceki düzenlemelerde vardı. Önceki düzenlemelerde kişi hakkında başlamış bir vergi incelemesi varsa, o vergi incelemesinin sonunda bir vergi çıkarsa o vergiyi buradan mahsup edebiliyordu. Böylelikle, kişinin bu şekilde ödeyeceği vergi buradan karşılanabiliyordu. Hâlbuki bu yapmış olduğumuz düzenlemede asla ne başlamamış ne başlamış ne de başlayacak vergi incelemelerine dönük olmak üzere, bu paranın getirilmiş olmasını bir koruma kalkanı hâline getirmiyoruz. Tam tersine, kişi getirecek, bunu burada işletmesine dâhil edebilir, bir bankada mevduat yapabilir. Bir de şunu da bazen kaçırıyoruz: Bazen tebessümlerin arkasında yatan düşünce kısırlığını gördüğüm zaman üzülüyorum. Bu paralar nereden geliyor? Varsayalım ki bizim batımızda yer alan bir memleketten geliyor, oradaki bir banka hesabından buraya geliyor. Oradaki banka hesabında tutulan meşru kazanç...

MUSA ÇAM (İzmir) - Panama'dan gelsin.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, bakın, meşru kazanç... Bakın, oradaki para, bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait uluslararası sistem içerisindeki bankalarda var olan varlıkları bankacılık sistemi üzerinden Türkiye'ye getiriyor. Biz başka bir şey arıyoruz arkasında. Yani bunu böyle değerlendirmemek lazım. Şu konuda sonuna kadar kararlıyız ve buna bundan sonra da aynen devam edeceğiz. Türkiye'de...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, daha derlemeler yapılmadı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şöyle: Suç ekonomisiyle mücadele, kara para aklamayla mücadele, her türlü terör örgütüyle mücadele, terörizmin finansmanının önlenmesiyle mücadele konusunda bugüne kadar yürüttüğümüz kararlı mücadeleyi bundan sonra da yürüteceğiz. Bu yasal düzenleme hiçbir şekilde terörizm, terörizmin finansmanı...

BAŞKAN - Sayın Bakan, bu yüzden bir eleştiri yok zaten.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -Yok canım, ben açıklayayım da arkadaşlar sonra açıklasınlar.

Dolayısıyla, bugün biliyoruz ki PKK birtakım meşru görüntülü yapılar üzerinden bir şekilde teröre finans sağlamaktadır veya finansman mekanizmaları oluşturmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, bugüne kadar bütün bu yapılarla nasıl mücadele etmişse bundan sonra da aynen mücadele etmeye devam edecek. Ama bakın, bu tarafta oturanlar da o tarafta oturanlar da burada da dışarıya çıktığımızda da konuşuyoruz, otursak konuşuruz "Evet, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında da varlıkları var." diyoruz. Normal, bugün, bir başka ülkenin vatandaşının da Türkiye'de parası olabilir. Burada herhangi bir şey yok, globalleşen dünyada, küresel sermayenin bu kadar çabuk ve hızlı hareket ettiği bir dünyada farklı farklı ülkelerde farklı farklı ülke vatandaşlarının paralarının olması gayet doğal. Biz burada ne sağlamak istiyoruz: Vatandaşlarımızın yurt dışında sistem içerisinde olan, izi olan, kaydı olan varlıklarının Türkiye'ye getirilmesi suretiyle yatırım ortamının iyileştirilmesi, ihtiyacımız olan finansman katkısını sağlamaya çalışıyoruz. Burada bir gelir hedefimiz yok, burada herhangi bir şekilde şu olacak, bu olacak demiyoruz ama bilelim ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımız, bu ülkede sağlanan bir siyasi ve ekonomik istikrar var ve bu ortamın içerisinde Türkiye'de yatırım yapmak istiyor, yurt dışında da sermayesi var, onu Türkiye'ye getirmek istiyor. Burada getirdiğimiz düzenleme de tamamen bundan ibarettir. Dolayısıyla, bu yaptığımız düzenlemeyle ilgili madde geldiğinde de teferruatlı açıklamalarda bulunurum ama baştan itibaren maddenin farklı bir noktaya çekilmiş olmasını da tartışırız, herkes kendi argümanlarını söyler.

Sayın Başkanım, sözlerimi toparlayacak olursam, dolayısıyla, her bir başlığı itibarıyla tamamen yapısal reform niteliğinde olan düzenlemelerdir. Her ne kadar biz bunu bir torba yasa düzenlemesi olarak hepimiz adlandırsak da bu tasarının en önemli vasfı çok farklı kanunlarda yasal düzenlemeler yapılsa da alt başlıkları itibarıyla her düzenleme kendi içinde bir bütünlük oluşturmaktadır, belli amacı gerçekleştirmek istemektedir. Onun için, hepimizin arzu ettiği yatırım ortamının iyileştirilmesi, büyümenin desteklenmesi, vergi kanunlarında öngörülebilirliğin artırılmasına önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum.

Tekrar bu çalışmaya vereceğiniz katkılardan dolayı şimdiden teşekkür ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum.