| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721) (Alt Komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 28 .06.2016 |
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Arkadaşlar, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.
Burada ben iki taraf tarafından baskı altına alındım; birisi Burhanettin Hoca. "Hocam, siyaseti iyi öğrenmişsiniz hiç konuşmuyorsunuz, ne zaman konuşacaksınız?" diye söylüyor; bir diğeri de öğrencilerim. Arkadaşlara bakıyorum, kiminiz doktor, tıp eğitimi almış, kiminiz başka eğitimler almış, ziraatçı arkadaş konuştu.
Ben ilahiyat fakültelerinde ve eğitim fakültesinde çeyrek asra yakın hocalık yapmış bir insanım. Dolayısıyla öğretmen yetiştirme aşamalarının hepsini A'dan Z'ye bilen birisiyim. Şöyle söyleyeyim: Sözleşmelilik bizatihi kötü bir şey değildir. Bendeniz bu çeyrek asırlık hocalığımın bir kısmını sözleşmeli olarak geçirdim, daha sonra doçentliği alınca asaletim tasdik oldu. Dolayısıyla burada uygulanan şey aslında üniversitenin ruhuna da uygun bir şey.
Şimdi bakın, asistanlık sınavlarını ben size, bilenler biliyor, anlatayım: Asistanlarımız sınava giriyorlar puanlarını alıyorlar asistan almak istediğimiz adaylar ve karşımıza 3 katı aday geliyor çünkü biz bire bir çalışacağımız insanı hoca olarak seçmek istiyoruz. Yazılı sınavda çok başarılı olan adam sizinle çok başarılı çalışacak diye bir kural olmayabiliyor bazen çünkü ölçtüğünüz zaman sözlüde kaç kırat olduğunu anlıyorsunuz yani ondan ileride hoca olur mu. Ha, mülakat çok kötü bir şey değil ve mülakattan sonra da biz kanaatimizle asistanımızı kendimiz tercih ediyoruz.
Şöyle söyleyeyim: Şimdi, öğretmenlerin önü tamamen kapanmıyor. Kadrolu öğretmen olmak isteyen benim mezun ettiğim öğrencilerim sınava giriyorlar kazanıyorlarsa öğretmen olarak atanıyorlar. Burada yapılmak istenen şey ekstra bir imkân tanınmasıdır. Mülakatı da bunun için öngörmüş. Hakikaten yasa bence öğretmen yetiştiren kurumlarda hocalık yapmış birisi olarak... Biz o öğrencilere ne kadar emek veriyoruz ben size oralara falan girmek istemiyorum. Yani ben öğrencilerimin derslerini dinlemek için ortaokullarda, liselerde sınıflara girip oturuyordum saatlerce. Ondan sonra çıkınca öğrenciye "Şurada şu yanlışı yaptın, burada bu yanlışı yaptın. Bu konu şöyle işlenmeliydi." diye uzun müzakereler yapıyoruz. Kitap yazdırıyor, ders kitabı yazdırıyoruz. Yani öğretmen yetiştiren kurumlarımız fevkalade güzel bir disiplin içerisinde çalışıyorlar.
Şimdi, yasa koyucu diyor ki "Ben filanca bölgede bir kritik tutum ve davranış görüyorum mezun ettiğim öğretmen adaylarında ve atadıklarımda. Buna bir çözüm getirmek istiyorum." Kaldı ki bu sözleşmelilik imzası atan öğrencilerim benim isterlerse tekrar sınava girip başarıp yeniden atamaya tabi olabilecek durumdadırlar sözleşmelilik süresi dışında tabii. Dolayısıyla bunun ben, mülakatın da öğrencinin veya adayın hakikaten orada çalışıp çalışmayacağının test etmeye yönelik bir tarafı olduğu kanaatindeyim. Ekstra bir kadro açıldığı gözüküyor. Kanuni sakıncaları üzerinde duruldu, daha önce Anayasa Mahkemesinin bunu bozduğu üzerinde duruldu. Bozdu veya bozmadı yani bir müdahil oldu diye bir şey var. Dolayısıyla bunu ben çok fazla...Yani eğitim camiasının içinde olan, öğrencilerimi bire bir tanıyan, onlara hakikaten çok büyük emek veren birisiyim ve hatta bir öğrencimin notunu okumak isterdim; kısaca şu: "Hocam, son ders söyledikleriniz hâlâ kulağımda. Siz ailemizin bizden iş bekleyeceğini, işsiz kaldığımızda çevreye uyum sağlayamayacağımızı, duvarların üstümüze üstümüze geleceğini anlatmıştınız. Lütfen orada konuşun ve bizim bu çektiklerimizi, o gün o derste nasıl çekmeden önce haber verdinizse de oradakilere anlatın." şeklinde mesajları var. Bu bakımdan bu yasayı, bu yasal düzenlemeyi çok önemsiyorum, faydalı buluyorum ve kısa sürede çıkarılmasının da öğretmen adaylarına yarar sağlayacağı kanaatindeyim, bölgeye de büyük katkısı olacağı kanaatindeyim. Bizim öğrencilerimiz -Ceyhun Bey'e de defalarca ifade etmişler- hakikaten biz onları öyle idealist yetiştirmeye çalıştık, ülkenin, bayrağın dalgalandığı her köşesinde görev yapabilecek kırattadırlar, cesarettedirler, fedakârdırlar, özverili çalışmaya hazırdırlar. Bu imkânı onların elinden almaya da bizim hakkımız yoktur kanaatindeyim.
Konuşmayı genellikle düşünmüyordum ama tazyikler karşısında, biraz da öğrencilerimin fazlaca tazyiki karşısında konuşma ihtiyacı duydum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.