KOMİSYON KONUŞMASI

LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Başkan, biz de grubumuz adına Atatürk Havalimanı'nda yapılan bu vahşi terörist saldırıyı şiddetle kınadığımızı ve derin üzüntü içerisinde olduğumuzu belirtmek istiyorum. Ölenlere rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.

Önemli bir konuyu tartışıyoruz, gerçekten çok önemli fakat şunu belirtmekte fayda var: Yani, sorun, arkadaşlar, problem şu an sadece oraya göndereceğimiz öğretmen arkadaşların durmama meselesi değil. Bakın, dün ben bir şeyin altını çizdim, belki arkadaşlar yorgunluktan dolayı dinlemediler yani, orada bütün kamu personeli için yani yıllardır aslında devlet politikasının, devletin oraya şaşı bakmasının bir şeyi var; flu bakıyor oraya. Niye biliyor musunuz? Yıllardır bu Osmanlıda da vardı, İstanbul dışında her yer taşra. Şimdi, işte, Ankara, İzmir, bilmiyorum, birkaç yerin dışında gene her yer taşra. Hâlen taşra kavramını da çok kullanıyoruz, literatürümüzden daha çıkmadı; mantığımız bu. Yani, yeri geldiğinde hepimiz ülkenin her tarafında her şeyini savunuyoruz ama fakat pratikte gerçekten rahatımıza çok düşkünüz. Sorun orayla alakalı değil. Bakın, orada 75 bin ücretli öğretmenden söz ediyoruz. Emin olun, en fazla orada 20 bini o bölgenindir, bilemediğiniz 25 bini, 50 bini de diğer bölgelerin.

Yani, şimdi, Marmara'da da ciddi öğretmen açığı var, ücretli öğretmenlikle kapatılmaya çalışıyor ve bunun eğitimin kalitesini zaten ciddi bir şekilde olumsuz yönde etkilediğini hepimiz de biliyoruz, malum. Dolayısıyla, sorun bir kere bölgeyle alakalı. Eğer bölgeyi konuşacaksak, bölgeyle alakalı şunu çok net söyleyelim: 1978'den 1987'ye kadar sıkıyönetimle yönetilmiş bu bölge. Arkasından işte, 2002 yılına kadar olağanüstü hâlle yönetilmiş. 2004-2005 yıllarından sonra yavaş, yavaş giderek bir normalleşme yaşanmış. Özellikle, demokratik çözüm süreciyle ciddi bir rahatlama... Burada eğer Sayın Hükûmet veya bürokrat arkadaşlarımız da varsa istirham ediyorum, istatistikleri bize bir açıklasınlar. Yani, bu demokratik çözüm sürecinin yaşandığı iki-iki buçuk yıllık süre içerisinde batıdan ne kadar öğretmenin gönüllü bir şekilde veya öğretmen değil, diğer meslek alanlarından gönüllü bir şekilde bölgeye tayin istediklerini biliyoruz. Demek ki mesele, orada bir demokratikleşme meselesidir, normalleşme meselesidir, toplumsal barışı sağlama meselesidir, iç problemlerimizi hakkaniyet ilkesi temelinde, kardeşlik ilkesi temelinde çözme meselesidir. Eşitlikçi, demokratik, özgürlükçü ülkenin bütün farklılıklarını, aidiyetlerini içinde barındıracak demokratik bir anayasayla normalleşme meselesidir. Yoksa dediğim gibi, 1978'den bu yana sürekli diken üstünde tutulan bir yer. Yani, şimdi, sağlık alanında, maliye alanında, güvenlik alanında, emniyet personeli alanında, her alanda... Bakın, son zamanlarda -belki istatistik vardır- 8 binin üzerinde sadece oradaki görev yapan polis memuru batıya doğru tayin istemiş ve -tayinlerinin çıkamayacağı basına da yansıdı- tayin hakkının olamayacağını anladığı vakit de istifa etmek zorunda kalmış veya istifaya yönelik dilekçe vermiştir. Sorun sadece öğretmenlerle sınırlı bir mesele değil ve devlet gerçekten oraları yıllardır yani ta Osmanlıdan gelen şimdiye kadar -bu sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi için değil, diğer bölgeler yani Yozgat için de geçerlidir çünkü- taşra görülmüştü. Dolayısıyla, sosyal, kültürel, ekonomik ihtiyaçlar veya kendisini ifade etme, gerçekleştirme, geliştirme, akademik kariyerini yapma vesaire Trabzon'un, Rize'nin herhangi bir köyünde de olamadığı için insanlar sürekli merkezî yerleri tercih etmişlerdir. Dolayısıyla, orada yaşanan mesele yani Kürt sorunun demokratik temelde çözümünün yanı sıra toplumu ciddi bir şekilde bu gerilim hattından çıkardığınız vakit insanlar zaten gönüllü bir şekilde gideceklerdir oraya. Ama, yine de bölgeye pozitif ayrımcılık olarak belki düşünülüyor ama bu sözleşmeli personel aslında kendi içinde gene bir ayrımcılığı, bir ötekileştirmeyi taşıyor. Bu bölgeye münhasır bir şekilde böyle bir yasayı çıkarmak çare değildir, çözüm değildir. Çözüm, oradaki şu an çatışmanın, düşük yoğunluklu savaşın bir şekilde bitirilmesi hem ahlaki hem insani hem ekonomik kayıplarımızı ve kaynaklarımızı bir şekilde tekrar kazanmak için demokratikleşme meselesidir, normalleşme meselesidir, barışma meselesidir, adaleti gerçekleştirme meselesidir.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

LEZGİN BOTAN (Van) - Yok, rica ederim Başkanım, bakın...

BAŞKAN - Bitiriyoruz artık lütfen.

LEZGİN BOTAN (Van) - Lütfen ama bakın, beni baskı altında bırakmayın, kendimizi ifade etmek istiyoruz, istirham ediyorum.

BAŞKAN - On beş dakika oldu Sayın Botan. Kimse o kadar uzun konuşmuyor.

LEZGİN BOTAN (Van) - Tamam, bitiriyorum, istirham ediyorum, bakın, İkimizde aynı ilin milletvekilleriyiz, bana biraz pozitif ayrımcılık uygulayın. Aynı bölgenin de sıkıntılarını ikimiz çok iyi biliyoruz.

Yani şunu yapalım, bakın, ben öneride bulunayım: Bir kere, eşitlik ilkesi gereği kadrolu olarak öğretmen arkadaşlarımızı atayalım. 400 bin öğretmen, gerçekten, bakın, atamayı bekliyor ve canı gönülden de hazırdır.

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) - Kadrolu atamak işi çözmez orada bakın.

LEZGİN BOTAN (Van) - Müsaade edin, ben birkaç şeyi ifade edeyim. Çözer, bal gibi çözer.

BAŞKAN - Söz vereceğim şimdi İsrafil Bey, size vereceğim.

Toparlıyoruz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Orada bir terör sorunu olduğunu...

LEZGİN BOTAN (Van) - Eyvallah, hepimiz de söylüyoruz. Yani, bakın, İstanbul'da da var, Paris'te de var, Amerika'da da var. Bu sadece Türkiye'nin başına gelen bir şey değil. Sadece bir bölgeye bağlamayın. Bu ayrımcı, ırkçı bir yaklaşımdır, bunu doğru bulmuyorum. Böyle ayrımcılık olmaz. Bu mesele yeni bir mesele de değil. Bu meselenin kökeni bugüne de dayanmıyor. Dolayısıyla, şunu söylemek istiyorum: Orada, bir kere, KPSS'yi esas alalım, kesinlikle subjektif olan mülakat meselesini ortadan kaldıralım. Evet, güvenlik soruşturması yapılabilir, başka teknikler olabilir. Hatta, güvenlik soruşturması veya öğretmenler arasında hani diyoruz ya: Çocuklarımızı teslim ettiğimiz insanların sinir sisteminin sağlam olması lazım, entelektüel birikiminin veya formasyonel birikimlerinin yeterli olmazı lazım, eyvallah ama bu sadece güneydoğu için geçerli değil ki yani bu, bütün bölgeler için geçerli. Yani, güneydoğudaki çocuk ile Ankara'daki, İstanbul'daki çocuk arasındaki ne fark var yani? Dolayısıyla, eğer böyle bir kaygı varsa bu kaygı zaten genel bir kaygı olmalıdır. Burada da bir ayrımcı yaklaşım söz konusu farkında olunmadan.

Atama Yönetmeliği'ne, dün de söyledik, bir madde eklenebilir, bir şart konulabilir. Hocama katılıyorum, dün akşam da söyledim, bu şartla oraya atamaya yapılırsa beş yıl kadrolu öğretmen arkadaşımız gider, orada görevini de layıkıyla yapar.

Ben sendika başkanıyken şöyle bir şeye şahit oldum, hepiniz de şahit olmuşsunuzdur hocam: Sözleşmeli olarak atandığı için bir aylık sadece izin süresi var ama adam ayağını kırdı, üç ayda ayağa kalkamadığı için, bir ayı dolduğu için göreve dönemediği için otomatikman sözleşmesi fesih oldu ve bu arkadaşımız hakkını kaybetti. Ama, o arada kredi çekmiştir, evlenmiştir, borçlanmıştır ve adamın psikolojisini iyice bozdu. Bunlar bizim yurttaşlarımız. Bunlar robot değil bakın, bunlar insan. Biraz empati yapalım, biz nasıl bir hayat istiyoruz veya kendimizi onların yerine koyalım. Sözleşmeli olarak gidiyorsunuz, çakılısınız, ayağınız kırıldı, ondan sonra o mağduriyetiniz üzerine siz işinizi de yitiriyorsunuz, böyle bir şey olmaz.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim, Sayın Botan, teşekkür ediyorum.

LEZGİN BOTAN (Van) - Bitiriyorum, efendim, lütfen.

BAŞKAN - Toparlıyorsunuz lütfen.

LEZGİN BOTAN (Van) - Bunlara, mesela, derece ilerlemesi, kıdem ilerlemesi verilebilir, belli bir tazminat da verilebilir. Aynı zamanda, dediğim gibi, atama yönetmeliğine bir madde konarak, şartlı bir madde, o şarta bağlı olarak atamalarını yapabiliriz, kadrolu gitsinler ve öğretmenlik mesleği açısından da manevi açıdan da ciddi sorunlar yaşanıyor.

Uzman öğretmen, başöğretmen, işte, ücretli öğretmen, vekil öğretmen, sözleşmeli öğretmen, öğretmen... Bir toplum geleceğiyle bu kadar oynanmaz. Öğretmenler çok değerlidir, öğretmenler çok önemlidir. Siz öğretmenlerinizi demoralize ettiğiniz zaman, siz öğretmenlerinizi moralsiz kıldığınız zaman, öğretmenlerinizi basınç ve baskı altında bıraktığınız zaman o öğretmenden verim alamazsınız, kaliteli nesilleri yetiştiremezsiniz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Bunu açıklayın, "eşitlik ilkesi" diyorsunuz, orada rapor alıyor...

LEZGİN BOTAN (Van) - Mesele o değil, çarpıtmayın, polemik yapmayın, ben başka bir şey söylüyorum, ben burada başka bir şey öneriyorum Leyla Hanım.

BAŞKAN - Leyla Hanım, lütfen.

Bitiriyor musunuz Sayın Botan, yarım saat oluyor.

LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN - Lütfen.

LEZGİN BOTAN (Van) - Sözleşmelilik gerçekten yanlıştır, köleliktir, doğru değildir, ötekileştiricidir, ayrımcıdır.

BAŞKAN - Peki, peki.

LEZGİN BOTAN (Van) - Niyet iyidir, bakın niyeti sorgulamıyorum. Niyet iyi, niyeti takdir ediyorum ama yaklaşım yanlıştır, uygulama birliğine zarar verir, hakkaniyet ilkesine aykırıdır, eşitlik ilkesine aykırıdır. Bir şey yaparken başka bir şeyi yıkmayalım. Bu konuda dikkat edelim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

LEZGİN BOTAN (Van) - Ancak, bizi huzura ulaştıracak bu temel problemlerimizi çözecek demokratikleşmedir, barıştır, çözüm sürecine tekrar dönüştür, bu temelde bölgeyi normalleştirmedir, bölgenin altyapısını, üstyapısını, kaynaklarını da bu şekilde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)