| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 19 .11.2014 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yargımızın değerli temsilcileri ve çalışanları; çok hassas bir konu konuşuyoruz ama her hâlde en çok da konuşulan şey adalettir, yargıdır, reformlardır fakat en çok da sınıfta çaktığımız alandır, onu da açık söyleyeyim. Şimdi, bir yargı bağımsız, tarafsız olmadıktan sonra o ülkede hukuk devleti yoktur, açık konuşalım. Anayasa madde 9: "Yargı yetkisi bağımsız mahkemelerce kullanılır." Siz inanıyor muzunuz? DGM'lere, sıkı yönetimlere, özel yetkili mahkemelere, bunlara... Terörle Mücadele Kanunu var olduğu sürece ki o kadar çabayla temel kanunlar çıkmasına rağmen Ceza Kanunu, CMK... Şimdi, 138, bağımsızlık yok; 139, hâkimlik ve savcılık teminatını sokaktaki çocuğa sorarsanız inanmaz. "HSYK var." der. Ve orada neler dönüyor her gün izledik televizyonda da.
Yani, Sayın Bakan, şahsınızla ilgili değil, bu bir temel görüşümüzdür, ben bunu avukatken de söylüyordum: Adalet Bakanlığının yargıç ve savcılar üzerinde vesayeti olmaz, baro üzerinde de olmaz. Yargının üçlü sacayağının üzerinde Adalet Bakanlığının olmaz. Sizin göreviniz özlük işleri olmalıdır, cezaevleri olmalıdır, bunun dizaynı olmalıdır. Teftiş, liyakat, derecelendirme, görevlendirme konusunda evrensel ilkeler nasıl gelişmiş demokrasilerde varsa aynen uygulanmalıdır. Yani, Anayasa'nın bu 90'ıncı maddesini niye çıkarmıyorsunuz ki, ne işe yarıyor Allah aşkına? "Ulusal üstü sözleşmeler iç hukukta kanun hükmündedir." Öyle mi? Yalan, dünyada bundan büyük bir yalan yok. Yapılan bütün düzenlemeler, bu torba kanunda getirdikleriniz dâhil hepsi bu Anayasa 90'a aykırıydı hatta ben bu torba kanunda yargı kararlarının yerine getirilmemesiyle ilgili kürsüde şunu söyledim: Eğer Anayasa Mahkemesinde bunlar iptal edilmezse ben otuz yıllık avukatım, hukukçuyum, bırakırım vekilliği, gider evime otururum demiştim. Anayasa'da diyor ki: "Yargı kararları kesindir, uyulacak." Siz torbaya kanunla getirip "Uyulmaz..." Bu duruma düşmemesi lazım bir hükûmetin. Yani ben sadece size değil Sayın Bakan, AK PARTİ'deki bütün hukukçu milletvekillerine de o gün seslendim Mecliste, hepsinin vebali vardır ve nitekim Anayasa Mahkemesi de bunu iptal etmiştir.
Peki, biz bu Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesini niye imzaladık Birleşmiş Milletlerin? Hadi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bunlar bölgesel ama Türkiye Avrupa Birliği sürecinde hâlâ 23 ve 24'üncü fasılları aşamadı. Biz de istiyoruz yani biz de hükûmete destek olmak istiyoruz. Yani aşın, hem yargıçlar hem savcılar...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yüzde 90 yaptık ama daha aşamadık.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Hiçbir şey ifade etmez, balıkçılık faslını daha açmamışsınız ama... Balıkçılık faslında da hoş şöyle bir gerekçesi var Hükûmetin; Siyasi nedenlerle açılmıyor fasıl diye. Balığında siyasi olduğunu bu şekilde Türkiye'de öğrendik. Yani, ben olsam Avrupa Birliği süreci içinde bu mekanizmada ben asla bu düzenleme, yapıyla 23-24'üncü Faslın hiçbir işe yaramadığını düşünürüm çünkü yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını sağlamadığınız zaman bunların hepsi boşa çıkıyor.
Şimdi, 21'inci yüzyıl insan hakları çağıdır, çevre çağıdır, çevre hukukunun, yeni öznel hukukların, yeni hakların -su hakkı gibi, çevre hakkı gibi, doğal yaşam gibi- yani hukukun gelişmesi gereken alanlardayız. Ama, Avrupa Komisyonunun da içinde olduğu araştırma örgütlerinin yaptığı çalışmaların sonucunu söyleyeyim: "Adalet tarafsız değil, yüzde 64,5." Hadi buyurun! Ben otuz yıllık ceza avukatıyım, uluslararası hukuka girmişim, Strazburg'a gitmişim gelmişim. Ben de diyorum ki yüzde 99,9 yargı tarafsız da değil bağımsız da değil. Ben bunu söylüyorum, ben bu mekanizmanın içindeyim.
Bakın, mahkemenin insan haklarını ihlal ettiğini söyleyenlerin rakamı yüzde 47,8. Demek ki yargıçlarımızın, savcılarımızın mekanizmanın da avukatın da eğitime ihtiyacı var. İdeolojik, resmî devlet ideolojisiyle, devlete muhalif olan siyasetçileri, sivil toplumu, sendikaları, dernekleri acımasızca yargılayan hâkimler var. Ben özel yetkili mahkemeleri takip ettim. KCK davalarında acımasızca ideolojik davrananlar var. Siz "paralel" diyordunuz, bu paralelcilerin hangisi hesap verdi Sayın Bakan? Ergenekon, Balyoz, arkasından bilmem ne, öyle bir mekanizma kuruldu ki ondan sonra da "kumpas" denildi, ondan sonra da Başbakan o dönem, şimdi Cumhurbaşkanı, askerle arayı düzeltmek için Anayasa Mahkemesi kararlarından sonra, yeni bir durum; bireysel başvuru konusu. Yani Anayasa Mahkemesi bütün bu yanlışları bazı kararlarla tahliye kararı verdi. Anayasa Mahkemesi de hududunu aştı. Tedbir kararları içinde tahliye kararları yok ki. Avrupa İnsan Hakları mekanizmasını aldığınız zaman bana bir tek karar gösteremezsiniz tahliye kararı verin diye. "Adil yargılanma yapılmamıştır." der, bu ihlal var ama hiçbir... Bakın, idam cezasını durdurur, "Mülteci olan birisini idam olan bir ülkeye geri veremezsin." der ama tahliyeyle ilgili ulusal mahkemelerin takdir marjına bırakır. Yani burada hukuk zorlanmıştır, ben onu anlatmak istiyorum çünkü hukuk olmadığı için, kamu vicdanında adaletsizlik ayyuka çıktığı için Anayasa Mahkemesi bir son umut kapısına dönüşmüştür.
Şimdi, buradan "ÖYM'leri kaldırdık." dediniz. ÖYM'lerin önergesi yüzünden bana 100 milletvekiliniz saldırdı Sayın Bakan. O önergeyle yapmayın -diğer Adalet Bakanımız Sadullah Bey vardı- etmeyin dediğimde 100 milletvekili bana saldırdı, sonra kaldırdınız on ay sonra. 10'uncu maddesiyle 250'nci maddeye eklediniz. Şimdi, bakın, onun kararları duruyor mu? Eğer adalet varsa, bağımsız yargı, bütün özel yetkili mahkemelerin kararları şu an itibarıyla geçersizdir Sayın Bakan. Bakanlığın da HSYK'nın da bunu dikkate alıp yeniden yargılanma nedeni sayması lazım. Terörle Mücadele Kanunu'nu kaldırmanız lazım, bunu tutmanız anlaşılır değildir bakın, hem tutuyorsunuz hem yeni güvenlik paketi, Hükûmeti kurtarma yasaları getiriyorsunuz, Adalet Komisyonundan geçti. Devlete karşı suçlar içinde Hükûmete karşı suçlara da mal varlıklarına el koyma getiriyorsunuz. Yani biz sizi eleştiremeyecek miyiz Sayın Bakan? Yani şöyle bir düşünün...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - O Hükûmete karşı değil, darbe girişimi...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Öyle demiyor, hayır öyle demiyor. Adalet Komisyonundan geçen biçimiyle...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ben de diyorum ki o Komisyonda vardım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Şimdi, Hükûmete darbe! 3 kişi bir araya geldi mi Hükûmetiniz maşallah çok çürük, 3 kişi devirecek, öyle mi düşünüyorsunuz? Deyin ki devlet... Siz Meclisten...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ona biz karar vermiyoruz, ona mahkemeler karar veriyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Hükûmet yürütmedir, yasamanın üstünde misiniz? Yok. Zaten yasa koruyor, zaten Hükûmetle ilgili koruma var devlete karşı suçlarda ve zaten yargıya ilişkin de var, yargının faaliyetlerinin men edilmesinde de. Yani burada bir koruma zırhı var ve ceza müeyyidesi de ağır ceza hem de müebbet değil ağır müebbet ki AİHM kararı da çıktı bu konuda biliyorsunuz Büyük Daire kararı. Ağır müebbet; ölünceye kadar infaz olmaz, mutlaka bir umut kapısı olması lazım. Bu düzenlemeyi de burada bütün yargıçlar özellikle de uluslararası hukuk işlerinde çalışan arkadaşımız en çok muhatap olacak Bakanlar Kurulu uhdesiyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bunu bir an önce düzeltmemiz lazım. Dünyanın hiçbir yerinde böyle anormal bir infaz sistemi yoktur. Bu kişilerle bağlı değil. Bu 200 mü, 300 mü, 500 mü en fazla o sayıda ama var, bunun düzeltilmesi lazım.
Şimdi, hâkimler ve savcılar kendilerini baskı altında hissediyorsa veya kendilerini taraf olarak görüyorlarsa hukuk siyasallaşmıştır, hiçbir dönemde olmadığı kadar hukuk siyasallaşmıştır, bunu çok açıklıkla ifade edeyim.
En büyük hatalarınızdan birini açıkça bir hukukçu olarak yüzünüze karşı söyleyeceğim: AK PARTİ 12 Eylül darbecilerini aklamıştır, hukukunu da aklamıştır, generalini de aklamıştır ve zaman aşımına yaymıştır, ötelemiştir. Bakın, Kenan Evren'in veya Şahinkaya'nın 5 yıldızlı GATA'da yatmasıyla 12 Eylül hukukundan hesap sorulmadı. Kimse kimseyi kandırmasın. Bunun birçok sorumluları vardı. Suç duyurularına yargı o dosyaları ayırdı, illerine gönderdi ve şimdi hepsinin zaman aşımı, düşme kararı veriliyor. Eğer iki üç ay içinde Yargıtay da Kenan Evren'in davasını zaman aşımından düşürüp dışarı çıkmazsa ve onun cenazesine Hükûmetiniz, Başbakanınız ve Cumhurbaşkanınız, bir Cumhurbaşkanı cenaze töreni düzenleyip katılmazsa da... Siz göreceksiniz, hepimiz yaşayacağız, çok uzak değil.
Şimdi, bu darbe, sıkıyönetim mahkemeleri kararlarının hukuki sonuçları konusunda da yargının özellikle bir düşünmesi lazım. 12 Eylül sıkıyönetim mahkemeleriyle yasaklar sürüyor. Kanun hükümleri var, diyor ki: "Affa uğramış olsa bile, kanun değişmiş olsa bile yararlanamaz, bir işe giremez, bir ruhsat alamaz, milletvekili olamaz, seçilemez..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Böyle bir anlayış, böyle bir durum olabilir mi?
BAŞKAN - Lütfen toparlayın.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Toparlayacağım.
Bu bütün partilerde son derece zararlıdır ve etkili bir zarar durumdur. Ya, affa uğramış olsa bile, kanun değişmiş olsa bile yararlanamaz. Nasıl yararlanamaz, buna isyan ediyorum. Sıkıyönetim, darbe mahkemelerinin kararları mutlaktır, ölünceye kadar uygulanacak, bunların çocukları da torunları da bunun cezasını çekecek demektir. Yani ne demektir? Hariciyede, istihbaratta, askeriyede birinin torunu gittiği zaman, geçmişte yasal bir sol partide veya sağ partinin bir çeşidinde bir üç beş ay görev almışsa, üye olmuşsa okuldan atılıyor, bunun örnekleriyle ben boğuştum.
Bunu hemen geçmek istiyorum. Bu el koyma konusunun -Adalet Komisyonundadır, Genel Kurula inecek- üzerinde durunuz.
Dinleme konusunda bir hata yapıyorsunuz. Yargının üst kurumları burada. Zaten önleme, dinlemesi sınırsız yapılıyor, herkes dinleniyor, hepiniz dinleniyorsunuz, çocuklarınız da dinleniyor, hangi kafeye gittiği de biliniyor. Teknik takibi koymayın ya, bu soğuk harp dönemi takip var ya; birini arkasından bir kamyonla takip etmek, kayda almak, "Şurada yemek yedi. Erkekse kadınla görüldü, kadınsa erkekle görüldü." kayıtları alıp bu ilkel... Bunu MOSSAD yapardı, KGB yapardı, CIA yapardı. Şimdi onun aynı teknik takibini getiriyorsunuz. Teknik takip kameralarla kayıt almak demek, zaten kameralar her tarafta. Bizim HDP olarak bir kaygımız yok, Allah'a şükür çünkü yirmi dört saat bütün herkes bizi izliyor, evde de izliyor, kahvede de izliyor, burada da izliyor. Bizi makul şüpheli durumunda peşinen gördüğünüz için sürekli olarak var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sürekli niye müdahale ediyorsun?
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Biraz damara dokununca muhalefetten hemen böyle refleksler gösteriyorsunuz.
BAŞKAN - Yaparım değil mi? Doğru söylüyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ya, bırak bir hukukçu konuşsun, ilim irfan al biraz.
BAŞKAN - Ben size beş dakika daha vereyim.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ben sadece şu kaygımı dile getiriyorum: Ben bir siyasetçiyim, milletvekiliyim, beni teknik olarak takip edebilirsiniz veya sizlerden birisi ama kişilik hakları, ama aile hukukunuz, konut dokunulmazlığınız, haberleşmeniz, insanca yaşamanız, her şeyi bu tür nedenlerle baskı altına almak, zapturapt altına almak hangi demokraside var, bana söyler misiniz. Zaten emrinizde -Hükûmet olarak- Millî İstihbarat Teşkilatı yok mu? İçeride ve dışarıda sınırsız dinleme, izleme, istihbarat yapma konusunda sınırsız yetkyle yasa çıkmadı mı? Çıktı. Peki, niye ihtiyaç duyuyorsunuz? Sizi kaygılandıran güvenlik durumları mı var? Yok, özgürlüğe karşı işlenen suçlarda önemliymiş. Arkadaşlar, kimin özgürlüğüne karşı? Siz, Hükûmet olarak istediğiniz yerde miting yapıyor musunuz? Yapıyorsunuz. Başbakan gece VIP önünde, 04.00'te miting yapıyor mu, yapmıyor mu? Miting alanı mı orası? Yok. Polis ne yapıyor? Size yardımcı oluyor, dışarıdan kimse müdahale etmesin, trafik... Hele biz gidelim yapalım, ne yaparlar? Bize gaz bombası değil hakiki bombalarla saldırırlar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ama yani şimdi olmaz muhalefete öyle. Bir muhalefet parti lideri gitsin, 04.00'te bir karşılama olsun 10 bin kişi, mümkün mü?
BAŞKAN - O bir karşılamaydı canım havaalanında. Kimi karşılayacağına karar mı vereceksiniz?
ADNAN KESKİN (Denizli) - 17 Aralığı aklama gösterisiydi.
SALİH KOCA (Eskişehir) - Mümkün değil çünkü kimse karşılamaz, o Recep Tayyip Erdoğan'a mahsus.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Benim partimin bir milletvekili gitse, ben İstanbul'da istersem 50 bin kişiyle karşılarım, 50 bin kişiyle. Öyle Başbakana da lidere de gerek yok.
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Maskesiz, molotofsuz karşılayın.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Siz kendiniz ile bizi kıyaslamayın. Siz kusura bakmayın. Siz bizim etrafımızda "Halk bizi sevdi, esnaf bizi kucaklıyor." diye...
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) - Esnaf kepenk kapatıyor, el insaf ya, bırak ya! Yani her şeyi diyorsun da gördüğümüz şeyleri gizlemeyelim.
BAŞKAN - Sayın Şahin...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ya Şahin, ben senin moralinin bozuk olduğunu biliyorum, kayısıyı kuraklık vurdu, don vurdu ama yani Allah için... Şimdi, bugün benim ticaret odası...
BAŞKAN - Sayın Şahin, sırların peşinde, siz bilmiyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Buradaydı hepsi.
Şimdi, bu TOMA'lar çokça sipariş verildi, bu güvenlik paketiyle ilgili. Yalnız cezaevleriyle ilgili son bir kelime söyleyip bitireceğim. Sayın Bilgiç de sağ olsun tolerans gösterdi.
Rakamlarınız burada, 150 bin küsur tutuklu ve hükümlü var. 22 bini tutuklu, gerisi hükümlü. Bize gelen şikâyetler çok yüksek. Bilmiyorum, size de geliyordur. Bir yatakta 3 kişi yatıyor, yer yok, hijyen yok, sağlık yok, bilmem ne yok. Koşulları cezaevlerinin böyle. Siz bu yolu açtınız, denetimli serbestlik var. Hani bu mali aflara alıştırdınız ya vatandaşı, üç sene geçti mi mali af beklentisine girip vergi vermemeye başlıyor. Cezaevlerindekiler de denetimli serbestlik... "Aman iki senedir, üç sene olur mu? Bir kısmi infaz gelir mi veya çözüm sürecinden bir genel af çıkar da hepimiz bundan yararlanır mıyız?" gibi, durmadan bütün milletvekillerini arıyor, bizi arıyorlar, diğer partileri de arıyorlar eminim. Burada çok ciddi bir toplumsal barış projesinin AR-GE'sinin yapılması lazım. Yani toplum mühendisliği demek, siyaseten mühendislik demek... Üniversite ve yargı iş birliğiyle beraber akademi kuruyorsunuz. Tabii, akademilerin bir kanunla bütün yöneticileri görevden alınıyor, daha yerlerine yenileri otururken nasıl yaparlar bilemem ama bunun örnekleri var, yararlanabilirsiniz. Bu cezaevleri konusu kanayan bir yaradır. Bu cezaevleri konusunu biz çözemediğimiz zaman, cezaevlerinde, F tiplerindeki sıkıntıları gidermediğimiz zaman inanın en mükemmel adliye binalarına sahip olmamız hiçbir şeyi çözmez.
Ve son sözüm şu Sayın Bakan: Özel güvenliği adalet saraylarından çıkarın. Eğer 4'üncü, 5'inci katlarda avukatlara savunma görevini yapan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) - ...saldırı yapabiliyorsa, güvenlikten sonra polisler ve buna ben kendim tanık oldum birkaç olayda, oluyorsa çok vahim bir durumdur. Bir hâkim, bir savcı, bir avukat eş değerdir. Bu tür saldırılar gördüm. Sadece avukatların dosyayı incelememesi değil avukatlar kesin bir tehdit altında.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.