KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İnsanların kendisi önde olmadığında, cepheye gitmediğinde, savaşmadığında başkalarının hayatları üzerinden gerçekten hamaset yapmak herhâlde çok daha kolay oluyor. Katliamlar sıralanıyor arka arkaya. Ben de az önce Ankara Garı'nın önünden geliyorum 10 Ekim Ankara katliamı nedeniyle.

ERKAN HABERAL (Ankara) - Aynı hassasiyeti Türkiye'nin şehitleri için de kullanın o zaman.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Şimdi, konuşurken hiç kimseye müdahale etmedim. Demin de özür dileyecek mahiyette konuştum, "Ben yanlış yapmış olabilirim size müdahale ederken." diye. Karşılıklı olursa hoş bir şey olmaz yani aynı şeyi ben de ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kerestecioğlu, devam edin lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Şimdi, 105 kere "terör" dediğiniz zaman gerçekten daha etkili bir şey söylemiş olmuyorsunuz yani onların nedenlerine bakmadığınızda, ne olduğuna bakmadığınız zaman, evet, bugün herkes çok böyle, aynı, dediğim gibi, hamasetle "Terörle mücadele ediyoruz." diyerek, askerlere de bütün yetkiyi vererek, polislere de daha fazla yetkiyi vererek bir şey yaptığını zannedebilir. Sizlerle aynı yaşta olduğum insanlar var sanıyorum. Benim okul hayatım 1980'lerdeydi. Benim babam da deniz subayıydı ve Deniz Gezmiş'i idam eden hâkim bizim karşımızda oturuyordu, Ali Erverdi. Şimdi, Deniz Gezmiş'i Meclis başkan vekili kürsüden anıyor ya da işte Mahir Çayanları.

ERKAN HABERAL (Ankara) - Hangisi o?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Şimdi, o zaman da bu insanlar teröristti. Kalkıp da bir halkın diline bile, hâlâ "Burada Türkçe konuşuluyor." diyorsanız o zaman devlet gerçekten fabrika ayarlarına çok fena bir şekilde geri dönmüş demektir. Yani, biz ciddi biçimde 1990'lı yıllara geri dönmüş durumdayız şu anda, onun belki de daha ötesine geçmiş durumdayız. Bundan tabii ki çok memnuniyet duyanlar olduğunu tahmin ediyorum ben. Şu anda Ahmet Ümit'in "Elveda Güzel Vatanım" kitabını okuyorum, tavsiye ederim. İttihat ve Terakki'yi, Teşkilat-ı Mahsusa'yı hakikaten sevenler ve o günlere geri dönmek isteyenler de vardır. Ama, Türkiye -Erdal arkadaşımın, vekilimizin dediği gibi- şu anda üzücü olan budur ki, gene aynı şekilde yıllarını kaybedecek. Yani hakikaten, Portekiz, işte, İspanya, Güney Afrika, başka ülkeler; İrlanda, İngiltere nasıl çözdüyse, bu sorun, eğer bir halkın kendi dilini konuşma, bunların anayasal güvence altına alınması şeklindeki talepleri varsa siz istediğiniz kadar "terör" deyin, şu anda olanlar, evet şiddettir, ve askerler ölüyor...

ÖMER ÜNAL (Konya) - Şehit oluyor, şehit.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - ...siviller ölüyor, katliamlar yapılıyor ama istediğiniz kadar siz bunun adına böyle deyin, çözüm olan şey...

MURAT BAYBATUR (Manisa) - Siz de istediğiniz kadar öyle deyin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Laf atmazsanız, gerçekten...

ÖMER ÜNAL (Konya) - Siz de tahrik ediyorsunuz.

BAŞKAN - Hatibi dinleyelim lütfen arkadaşlar.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Yani, hakikaten enteresan bir şey, yani söz alınabiliyor çünkü, söz alınabiliyor. Hani Meclis kürsüsündeyken de...

ÖMER ÜNAL (Konya) - Siz şimdi gideceksiniz sizin arkanızdan konuşmuş olacağız. "Gideceğim." diyorsunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Gitmeyeyim tamam, arkamdan konuşmayın, beklerim.

ÖMER ÜNAL (Konya) - Yani şimdi öyle şeyler söylüyorsunuz ki, şehitlere, işte, "Ölüyor.", bilmem ne...

BAŞKAN - Sayın Ünal...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Tabii, tabii, beklerim merak etmeyin.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Memnun oluruz.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Küçük bir ayrıntı var, vatan için ölenlere "öldü" denmiyor da ondan bizim hassasiyetimiz.

ÖMER ÜNAL (Konya) - "Şehit" deniyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Nasıl?

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - "Şehit" deniyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Hayır, şehit dinî referanslı bir şey. Ben mesela, aynı şekilde, başka ülkelerde de vardır, örgüt...

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - O sizin görüşünüzdür, biz "şehit" diyoruz yani.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Ben de zaten kendi görüşümü ifade ediyorum beyefendi. Yani sizin aklınıza giremem, siz de benim aklıma giremezsiniz.

BAŞKAN - Sayın Vekilimiz kendi görüşlerini söylüyor, lütfen arkadaşlar dinleyelim.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - Onu vurgulamış olalım, onu söyledim.

BAŞKAN - Evet, yeterli.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Yani, işte, şu anda, aslında şu masanın etrafında bile bir tahammül ve demokrasi düzeyini görebiliyoruz. Yani hakikaten, bir an için duramıyorsunuz, böyle bir şey var.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - Bizim ciğerimiz yanıyor, ciğerimiz çok rahatsız.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sizin ciğeriniz kadar bizim ciğerlerimiz de yanıyor. Bu ülkede ilk idam edilen, 12 Eylülde benim arkadaşımdı.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - 190 bin Kürt vatandaşı telefonla ihbar ediyor "Bakın, burada terörist var." diyor.

BAŞKAN - Sayın Başcı...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - O yüzden, dediğim gibi, hamasetle konuşmayın. Orada, Yüksekova'da, Lice'de, Cizre'de şehirler yakıldı, orada da insanlar öldürüldü. Gerçekten iki gündür, ben, ölen o 2 kadın polis için ciddi üzüntü duyuyorum...

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - İnşallah.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - ...ama sizin gibi kalkıp da tek taraflı bir üzüntü, öbür tarafa bunu ifade etmemek gibi bir şey yapmıyorum.

ÖMER ÜNAL (Konya) - Öbürü terörist, ona da mı üzülüyorsunuz?

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - Biz de Kürt'üz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Biz bugün asker cenazesine de gidebilirdik aslında, ama bunu istemeyenler bunu yaptırmaz hâle getirdiler. CHP'nin başına da aynı şey gelecek, hiç merak etmesin. Bugün kalkıp da... Kılıçdaroğlu'na neler olduğunu da gördük. Verin bu yasalara onayı, bir süre sonra, gerçekten, aslında burada bir oyun oynanıyor ve hepiniz bu oyunun parçasısınız.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - Aynen katılıyorum, oyun oynanıyor, Batı toplumu güzel oyun oynuyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Kalkıp, Tayyip Erdoğan'ın Başkanlık oyunu oynanıyor ve bu oyunda adım adım ilerleniyor. 7 Haziranda demokratik bir seçim yapıldı, bu seçimin sonuçlarına katlanılmadı, tahammül edilmedi ve bunun arkasından ülke, patlamalarla, patlamalarla, patlamalarla başka bir kaosa sürüklendi. Bunu bize tekrar yaşatıyorsunuz, bunun için üzgünüm ama dediğim gibi, hamaset yapılabilir. Fransa'da da öyle oluyor. Ben de her gittiğimde şaşırıyorum izbandut gibi insanları gördüğüm zaman "Nasıl Fransa böyle oluyor?" diye. Ama maalesef Suat Bey, ben sizin gibi, bir ülkeye gittiğim zaman sadece kendi ülkemi metheden, onun dışında genel, reel siyaset yapmayan bir insan değilim, ben Fransa'yı da eleştiriyorum. Zaten Fransa halkı bugün sokaklarda, Aslında sadece ekonomik nedenlerle çıkarılan bir yasa için bile 100 binlerce insan sokaklara çıkıyor ve onlar da gaz yiyorlar, aynı şekilde mücadele ediyorlar. Dünyanın güvenlik sistemi böyle, dünyada bu oyun oynanıyor aslında ve hepimiz gerçekten bu oyunu görüyor. Bana gerektiğinde...

SUAT ÖNAL (Osmaniye) - Filiz Hanım, ama o insanlar o askerleri eleştirmiyor, o ülke politikasını eleştiriyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Size öyle geliyor, yani biz kamuoyu araştırması mı yaptık Fransa'da? Yani sonuçta insanlar orada da birtakım sistemi eleştiriyorlar.

Kusura bakmayın benimki hep karşılıklılıktan biraz uzadı, toparlıyorum.

BAŞKAN - Haklısınız Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Evet, ben şunları da ifade etmek istiyorum: Beslenen El Kaide 11 Eylülden sonra terör örgütü oluyor. Başka bir yerde başka bir örgüt besleniyor, ondan sonrasında kullanılıyor, sonrasında terör örgütü ilan ediliyor. Yani dünyanın politikası böyle. Dünyada özgürlük olmadan güvenlik olmaz, benim siyasi anlayışım bu ve bu nedenle şiddetin gerçekten her türlüsüne karşıyım ve bunun için samimiyetle davranılması gerektiğini, terörün önlenmesi için de öncelikle orada nedenlerinin araştırılması ve insanlara zulmetmeden başka türlü davranılması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa, yargısız infazlara bu yasayla, işte, her şeyi Genelkurmayın iznine bağlayıp, zaten aslında yürütmeye bağlamış olduğunuz yargıyı daha fazla mı ortadan kaldırmak istiyorsunuz? Yani yargı zaten yürütmenin elinde. Şu anda yargı mı var, Anayasa'ya uyan mı var? Yani kalkıp da orada "Ben bir eve giriyorum, kusura bakmayın izin istiyorum?" diyen asker mi var, güvenlik görevlisi mi var? İstanbul'un ortasında Dilek Doğan'ın evine girilip infaz ediliyor, yani kim izin istiyor kimden? Nereye izin istiyorsunuz?

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - Diyarbakır'ın ortasında Yasin Börüleri öldürdünüz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Bir dakika, ben size elimi göstererek "Öldürdünüz." demedim. Ben siyasi bir konuşma yapıyorum, bu edeple yapacaksak yapalım.

BAŞKAN - Sayın Başcı, lütfen biraz daha dikkat edelim, yani karşımızdaki de bir sayın vekildir, ona o şekilde itham etmeniz doğru değildir.

Buyurun Sayın Vekilim, toparlayın çünkü ara vermek zorundayım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Her türlü şeyi hak görüyorlar. Yani şu gün ben size kendi fezlekemin neden olduğunu söyleyeyim, "Bizde olsa kıyamet kopar." dediğiniz şeyden beyefendi, Kadıköy Altıyol'da basın açıklaması yapmak, kadın örgütleriyle beraber. Fezlekem bu nedenledir.

METİN AKGÜN (Tekirdağ) - Bir şey olmaz ondan zaten.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Öyle mi? Ama terörize etmek, kriminalize etmek böyle oluyor işte. Sizi hedef göstermek böyle oluyor işte, çok güzel söylüyorsunuz bir şey olmaz diye.

Evet, sonuçta ben şunu söylemek istiyorum: Gerçekten ben vicdani reddi bir hak olarak gören antimilitarist bir kadınım ve aslında bu toplantı gerçekten benim bulunmamam gereken bir toplantı. O nedenle yeterince daralmış durumdayım ben bir Savunma Komisyonu toplantısında, aynı zamanda bu kadar erkek egemen bir yapı içerisinde bulunmaktan. Ve umarım aynı günlere geri dönmeyiz diyorum. Hakikaten demokrasi de, güvenlik de ancak özgürlüklerle gelir. Gerçekten kendiniz gidiyorsanız cepheye gidin, yani bunu başkalarına yaptırmayın. Öyle uzaktan konuşarak, orada onca askerin de ölümüne neden olmak o kadar kolay bir şey değil.