KOMİSYON KONUŞMASI

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar, basınımızın değerli mensupları; ben de konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii burada önemli bir Bakanlık Orman ve Su İşleri, iki görev alanı açısından da baktığımızda önemli. Ülkemizi ilgilendiriyor, doğal kaynaklarımızı ilgilendiriyor, milyonlarca insanın, buradan geçimini sağlayan insanların, ülkede yaşayan insanların hayatlarını da bire bir ilgilendiriyor.

Şimdi, tabii konu bir taraftan mevcut doğal kaynakların korunması açısından bakıldığı zaman önemli. Doğal kaynaklarımızı korumamız elbette bir kalkınma yaklaşımı olacak ama bu yaklaşımı sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı çerçevesinde kurma ihtiyacı var.

İkinci olarak da tabii, bu alanların yarattığı ekonomik değerler var ve hayatını buradan sağlayan insanlar, burada yaratılan katma değerle geçinen, doğrudan ya da dolaylı olarak geçinen nüfus var. Bunlar da Bakanlığınızın görev alanı ve yapılan düzenlemelerle çok yakından ilgili.

Tabii, bu son AKP hükûmetleri döneminde orman alanlarıyla ilgili birçok yasal düzenleme yapıldı. Bu yasal düzenlemeler kamuoyunda da tepkiyle karşılanıyor; onu söyleyelim. Burada temel bir yaklaşım, bir felsefenin önemli olduğunu düşünüyorum. O da tüm bu yapılan düzenlemelerde ve yasal, kurumsal: Ormanların hidrolojik, klimatik yapısı, erozyonu önleme, toplum sağlığına katkı, doğanın korunması, rekreasyon gibi çeşitli fonksiyonları dikkate alarak ormanlarımızı nasıl daha iyi koruyabiliriz yaklaşımının geliştirilmesine ihtiyaç var ama biz bunun yerine daha kısa vadeli, ranta dönük, ekolojik taşıma kapasitesinin üzerinde bir kullanma anlayışının hızlı biçimde hayata geçtiğini görüyoruz; bu da tabii bizleri de üzüyor. Örneğin, dikili alanlarının genişletilmesi. Bu dikili alanlara ilişkin daha önceki bütçe konuşmalarımızda hep konuşuyorduk bu alanları. Bunların âdeta dışarıdan müstecir yöntemiyle birtakım insanlara değişik biçimlerde yaptırılması gibi birtakım olumsuz uygulamalar var.

Bu 2/B uygulaması ne oldu Sayın Bakan? Bu konuyu geçen sene de konuşmuştuk, ona cevap alamadık. Yani ne oldu burada? 480 bin hektarlık bir alandan bahsediliyordu, bunun ne kadarı bu kapsama girdi? Bu kanun kapsamında ne kadarı hak sahiplerine verildi, ne kadarlık bir gelir elde edildi? Buna ilişkin rakamlar sanıyorum netleşmiştir. Hâlâ devam ediyor mu Sayın Bakan?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Evet.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Devam ediyor ama şu an itibarıyla bu konulara ilişkin bize bilgi verirseniz...

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Maliye Bakanlığında...

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ama yani geçen sene aynı konuşmayı yapmışız, "Maliye bilir ben bilmem." demişsiniz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Orman Bakanının alakası yok galiba bu işlerle.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayın Bakan, ben size soracağım yani şimdi, Maliye Bakanına ayrıca sorarım ama burada sizden cevap istiyorum. İsterseniz telefonla Maliye Bakanıyla konuşun, alın ama lütfen soruya cevap verin.

Şimdi, gene son yıllarda özellikle orman alanlarına ilişkin olarak bu madencilik, taşocakları, turizm ve HES konularında verilen izinler de artıyor. Siz gerçi sunuşunuzda bunun düşük olduğunu... Bir oran verdiniz 2,5'lar civarında belki ama az bir oran değil o değil mi? Tam kaçtı rakam, 2,5 muydu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Fazla değil, binde 2.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Az değil Sayın Bakan.

Evet, rakamları tabi... Sunuşunuzu bire bir izleyemedik buradan da. Bu güzel bir yayın, bu bizim de işimize yaradı ama buradaki sunuşta biraz daha spesifik olarak sizin söyledikleriniz bizim de izlememizi sağlar.

Bunu bakın şöyle yapalım: Bunları verecekseniz yani bunun üzerinden gidecekseniz bunu birkaç gün önce gönderirseniz biz de bunları... Divana da iletelim bu konudaki talebimizi. Bize iki üç gün önce iletin, nasıl olsa basılmıştır bu. Ayrıca gelin konuşmanızı isterseniz irticalen yapabilirsiniz ya da özet olabilir, onu verirsiniz. Biz de bunu inceleriz, burada çok daha verimli bir toplantı yaparız.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Genel Kurulda önceden gönderelim müsaade ederseniz.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Lütfen, yani zaten geldi yani önceden alalım bunu çünkü basılmış ama konuşmanızda bunu bire bir... Ne vakit yeter ne bir şey olur; onu belirtelim.

Bu izinler konusu tabii önemli. Bunlar kamuoyunda da, toplumda da ciddi anlamda tepki görüyor. Sonuçta hem bu maden işletmecileriyle halkı hem de aynı zamanda devletle halkı karşı karşıya getiriyor. Yani, tabii dediğim gibi bir kalkınma anlayışı elbette olacak ben de bir eski plancıyım ama diğer taraftan da bunun sürdürülebilir bir biçimde sağlayacaksınız. Çünkü bu yaptığınız bütün yatırımların belli bir ekonomik ömrü var. O ekonomik ömrü tamamladıktan sonra ne olacak Sayın Bakan? Yani orada yaşayan insanlar var, daha yaşayacaklar, çok uzun yıllar boyunca orada hayatını devam ettirecek insanlar. O açıdan çevreye olan tahribatına çok dikkatli bakmalıyız. Yani onun ciddi anlamda fayda maliyet analizlerine ihtiyaç var.

İkinci olarak da, o bölgede yaşayan insanların düşüncelerinin alınması önemli. Yani "Biz yaptık oldu, buna ihtiyaç var." Bunu kabul etmiyoruz. Yani bu bugün demokrasinin daha geliştirilmesi... İleri demokrasiden bizim kastımız, katılımcı, çoğulcu bir demokrasi. Katılımcı demokrasi de insanların yaşadıkları kentlere, bölgelere, ülkelere ilişkin konularda siyasi karar alma süreçlerine, onun dışındaki uygulamaların hepsine katılmaları, o konuda fikirlerini belirtmeleri ve bunların, düşüncenin dikkate alınması. Ama bunun böyle olmadığını görüyoruz biz. HES'lerde de gördük, Kozak'taki maden arama faaliyetlerinde de gördük, Gezi Parkı'nda da gördük. Yani bunu kabul etmiyoruz. Yani böyle bir anlayışı toplumun karşısına alan, toplumun ne dediğini düşünmeyen, işi sadece teknik boyutlarıyla gören bir anlayış yani -dediğim gibi- insanı odak alan bir kalkınma anlayışına da karşıdır diye düşünüyorum.

Buradan izin verirseniz suyla ilgili bu GAP kısmına geçeyim, sonra seçim bölgem İzmir'e dönmek... Birkaç konu var önemli, bunları ben de hep gündeme getiriyorum, onlardan bahsetmek istiyorum.

Şimdi, bir GAP Eylem Planı vardı 2008 yılında, o GAP eylem planı 2008-2012 arası beş yılı kapsayan, 1 milyon 60 bin hektarlık alanın sulamaya açılması söz konusu edilmişti burada. Daha önce bir kısmı vardı bunun, sulanan esas bölgede de 805 bin hektar alan sulamaya açılacaktı ama rakamlardan da görüyoruz ki, bunun çok gerisindeyiz. 2012 yılında benim biraz önce sunuştan gördüğüm, baktığım zaman buradan 272,7 bin hektar alan sulanmış, 2015 yılında da "511 bin hektar" diyorsunuz ama 1 milyon 60 bin hektar... Bir kere şunu sormak istiyorum: Bazen böyle sulanabilir alan tespiti yapılır ama o, zaman içinde değişir. Yani bunlar hani Türkiye'de hep yıllarca konuşuldu, "8,5 milyon hektar alan sulanabilir." ama o günün koşulları, 70'li yıllardaydı, belki bugün bu biraz daha ilerledi, günümüz sulama teknolojileriyle artmış olabilir. Bu 1 milyon 60 bin hektar mıydı, bu arttı mı GAP'a ilişkin olarak 511 bine geldiniz? Yani ne zaman tamamlayacaksınız? Burada haklı olarak arkadaşlarımız, özellikle bölgede yaşayan bölge milletvekilleri soruyor. Yani burada baktığımız zaman bir başarı gözükmüyor. Ne zaman tamamlayacaksınız bu alanı onu sorayım.

Buradan Kozak'a geçeyim izin verirseniz. Şimdi Kozak Yaylası'nda bu fıstık çamı sorunu -Sayın Çam da bahsetti- o önemli bir sorun, bunu hep gündemde tutuyoruz biz. Hem buradaki, Mecliste yaptığınız konuşmalarda hem soru önergeleriyle konuyu gündeme getiriyoruz. Benim gene en son sorduğum soruya aldığım cevap sizden, bu 2014 yılı yaz ayında bir cevap geldi, orada da diyorsunuz ki: "Kozak havzası fıstık çamı sorunu iki kısma ayrılarak ele alınabilir. Birincisi, kozalakların erken şekilde dökülmesi. Diğeri ise, olgunlaşan kozalaklarda boş tohum oluşu." Ama bunun nedenlerini soruyoruz biz. Bunun nedenlerine ilişkin bir açıklama yok. Ben de daha önce sorduğum sorulara da bir cevap gelmediği için Kalkınma Bakanlığına da sordum aynı soruyu. Zaten aynı zamanda kamu yatırım programını da yaptığı için, konu onların da görev alanına giriyor, oradaki tarım sektörünün de. Orada ise diyor ki: "Havzada kozalak verimi üzerine tozlaşma dönemi yağmurların, yükseltinin, rüzgârın, havanın nispi neminin ve gece gündüz sıcaklık farklarının etkili olduğu belirlenmiştir. Ayrıca 2010 yılında ağaçların tozlaşma döneminde hüküm süren iklim şartlarının bir önceki yıla göre farklı olduğu ve bunun da mantara bağlı hastalıkları tetiklediği düşünülmektedir."

Şimdi ben şunu merak ediyorum: uzun yıllardan beri var olan bir sorun bu, bu sorun niye hâlâ çözülmedi? Yani bu tespitler yapıldıktan sonra, ki belli tespitler var burada, bunun çözümüne ilişkin ne geliştirildi? Yani her sorduğumuzda, her konuştuğumuzda, görüşmeler devam ediyor, çalışmalar devam ediyor, işte üniversiteler bir araya geliyor belli gruplar kuruluyor! Enstitü müdürlüğü giriyor, işte oradan Ormancılık Araştırma Enstitüsü var, başka birtakım kurumlar var, onlar devam ediyor. Yani, bu sorunu çözün Sayın Bakan. Burada insanlar var, mağdur olan insanlar var. Yani, aynı zamanda çam fıstığı açısından baktığımız zaman ülkemiz önemli, yurt dışında da çok önemli bir bölge. Yani ülkemizin çam fıstığı üretiminin yüzde 80'ini, dünya üretiminin ise yüzde 10'unu karşılıyor İzmir'in Bergama İlçesi Kozak Yaylası ve 10 bin kişinin de geçimini sağlıyor, önemli bir faktör. Burada problem olduğu zaman bu Kozak Yaylası'nda, burada yaşayan insanlar da ciddi mağdur oluyor. Onlara ilişkin ne geliştirdiniz onu da sormak istiyorum. Mağdur olan, bu konuyla hayatını devam ettiren oradaki çiftçilerimize hangi tür yardımlar yapıldı, ne oldu? Yani bu konuda bir çalışma var mı burada göremiyorum, onları soruyorum ben ısrarla Sayın Bakan. Önce konuyu soruyorum, ondan sonra da bu alanda üretim faaliyeti yapan insanların durumunu, onların mağduriyetini soruyoruz ama bunlara bir türlü cevap alamıyoruz. Lütfen burada o cevabı almak istiyorum. Nedir, ne zaman bitecek, ne yapacaksınız? Yani bir karar verin artık. Sonra, gene bütün bu olaylar olurken bir baktık ki gene bu Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü bünyesinde görevli uzmanların rotasyonla yeri değişmiş. Zaten yıllar boyunca insanlar orada çalışıyor, köylülerle bağlantı kuruyor, gidiyor geliyor, bölgeyi inceliyor bu rotasyona...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yani sonuç itibarıyla eğer bu kadar önemli bir konuysa bu, yani bir bilimsel çalışma varsa, bir ekip çalışmasının içinde bu götürülüyorsa oradaki ekibin de korunması ihtiyacı vardır buraya özel olarak yani geniş bir rotasyonun parçası mı, yoksa değil mi? Yani sonuç itibarıyla Kozak Yaylası kaderine terk edilmiş gözüküyor. Çözülmeyen bir sorun var, yani tanımlamasında da zaten problemler var, anlaşmazlıklar var ve ciddi bir mağduriyet var onu söyleyeyim.

Başka bir konu: Bu kestaneyle ilgili Sayın Bakan. Küçük Menderes Havzası'nda özellikle kestaneyle ilgili bir problem var, 2013 yılında vardı, bu senede bu devam ediyor, buna ilişkin araştırmalar da var. Ciddi bir rekolte düşüklüğü var.

Burada da yine aynı şekilde sorduğumuz bir soruya diyorsunuz ki: "Orman Genel Müdürlüğü ile FAO iş birliğiyle yürütülen projede kestane dal kanserine sebep olan hastalık etmeni gibi grupların belirlenmesi maksadıyla Beydağ Bademli beldesinde kestane ormanlarında deneme çalışmalarına başlanmıştır." diyorsunuz. Yani ne oldu bu? Çünkü bu sorun devam ediyor. Burada herhangi bir aşama kaydedildi mi, buna ilişkin ne yapıyoruz? Yine aynı şekilde kestane açısından bölge çok önemli bir bölge ve geçimini buradan sağlayan köylerimiz var, İzmir'e bağlı Kiraz'ın, Beydağ'ın ve Ödemiş'in köyleri var. Bunlar ne oluyor? Bu konudaki gelişme, onu almak istiyorum.

Son olarak, bu Ödemiş Beydağ arazi toplulaştırması konusu var. Yine ben bu konuyu uzun zamandır gündeme getirdi. Siz şöyle demiştiniz hep: "29 Mart 2015 tarihine kadar bitecek." diyorsunuz. Şu anda hangi noktadadır, yapılan çalışmada nereye gelinmiştir, bu tarihte bitecek mi? Bir de yine burada da mağduriyeti sorduk. Sonuç itibarıyla arazi toplulaştırmasındaki gecikmeler -daha önce tamamlanması öngörülüyordu bunun- olunca sonuçta insanlar ekim dikim yapamıyor, toprağın neresi olacağı belli değil. Burada da bir mağduriyet var. "Bunlar giderildi mi?" diye düşünüyorum.

Yani sonuç itibarıyla şunu söylemek istiyorum son söz olarak: Elbette var olan sorunlar var, onların tespit edilmesi, çözülmesi önemli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ama bildiğimiz üzere, o sektörde yaşayan insanların, hayatını bu sektörün ormancılık ürünleriyle devam ettiren insanların da başka geçim kaynakları yok. O geçim kaynakları, bunların oradaki mağduriyetlerini gidermeye ilişkin olarak ne tür politikalar izliyorsunuz? Maliye Bakanlığıyla ortak çalışmalarınız ya da kamu bankalarıyla ya da özel bankalarla ortak çalışmalar var mı? Bu çalışmaları yapmayı düşünüyor musunuz diye sormak istiyorum.

Ben de Bakanlığınızın bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.