| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 19 .11.2014 |
RECAİ BERBER (Manisa) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokrat arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın ve kurumlarımızın bütçelerinin hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakanım, özellikle, siz bir yandan orman alanlarını ağaçlandırma çalışmalarını yaparken, bir yandan da son dönemde özel ağaçlandırma, Ağaçlandırma Yönetmeliği kapsamında orman alanlarını geliştirmeyi ciddi anlamda hızlandırdınız. Bu çok güzel bir çalışma, fakat ben, burada, özellikle zeytin ağaçlarıyla ilgili geçtiğimiz günlerde yaşanan sıkıntıdan dolayı, bu konuda bir düzenlemeniz vardı, bunu gündeme getirmek için söz aldım.
Biliyorsunuz, Zeytin Koruma Kanunu kapsamında zeytinlik alanlarla ilgili yapılacak işlemler bu kanunda belirtilmiş, fakat burada, enerji vesaire gibi stratejik yatırımlar kapsama alınmadığı için, bu tip tesislerin bulunduğu yerlerde, 3 kilometre mesafede zeytin ağacı bile olsa tesis yapılamıyor ve bu nedenle de geçtiğimiz günlerde Soma'da bir termik santralın yapımıyla ilgili ciddi sorun yaşandı.
Kaldı ki şu anda, orada, aşağı yukarı kırk yıldır çalışan bir termik santral var ve bu termik santralin da 3 kilometreden daha az mesafesinde zeytin ağaçları var. Bu termik santral devlette olduğu için çalışıyor, yarın bu santral özelleşmiş olsa, "Sen zeytin ağacına 3 kilometre mesafedesin." deyip çalışmaz hâle gelecek.
Tabii, Zeytin Koruma Kanunu Tarım Bakanlığını ilgilendiriyor, ama bir yandan da siz Özel Ağaçlandırma Yönetmeliğiniz çerçevesinde zeytin ağacı dikilmesini, 2003 yılına kadar -Danıştayın bir kararı var- eski yönetmeliğinizle desteklemiştiniz.
Şimdi, orman alanlarında, badem, ceviz, kestane vesaire gibi, burada sayılan ağaçların orman ağacı sayılması nedeniyle özel ağaçlandırma kapsamında -zeytin de var bunun içinde- yönetmeliğinizde ve bu kapsamda, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ile Orman Bakanlığı arasında bir protokol yapılmış zamanında. Bu protokol kapsamında orman niteliğini kaybetmiş olan Ege Bölgesi'ndeki, İzmir'deki yerlerin ekonomiye kazandırılması amacıyla zeytin dikilmesi protokole bağlanmış. Daha sonra TEMA Vakfı tarafından bu dava konusu yapılmış ve Danıştay bununla ilgili bir karar vermiş.
Açıkçası, ben kararı özellikle bulup, gerekçesiyle, detayıyla okudum. Hepsini burada okuyamayacağım ama arkadaşların bilmesi açısından sadece "Sonuç" bölümünde, dava konusu protokol, yani bu yönetmeliğe dayanılarak yapılan protokol, "2-Amaçlar" maddesinde, bu protokolle orman varlığının artırılması ve bozuk orman alanlarının imar ihyasının yapılması, bu alanların ekonomimize katkı verir hâle getirilmesi, zeytin ve zeytinyağı üretim ve ihracat miktarının artırılmasını amaçladığı belirtilerek, tarafların yapacakları işler ikinci bölümünde prosedür belirtilmiş.
Bu kapsamda -çok enteresan- yani amaç belli, bu amaçla yapılmış, fakat Ağaçlandırma Yönetmeliği'nin 14'üncü maddesinin (b) bendinde, "Bunlar orman alanı sayılmıyor." gerekçesiyle, bu protokol ve bu protokolün dayanağı olan yönetmeliğin 14/b maddesi açıkça burada iptal edilmiş.
"Bu durumda, orman niteliğinde olmadığı Orman Yasası'nda açıkça belirtilen zeytin ağacının plantasyonuna olanak sağlayan ve bu suretle orman alanları üzerinde olumsuz etkisi olacağı açık olan sözü geçen yönetmeliğin 14/b maddesindeki "zeytin" ibaresi -bakın tırnak içinde "zeytin" ibaresi- ve bu yönetmeliğe dayanılarak akdedilen ilgili protokol de hukuka ve mevzuata uygunluk görülmemiştir." diyor.
Dolayısıyla, bu iptalden sonra, 30/4/2003 tarih ve şu sayılı karar... Bu karardan sonra, maalesef o tarihten bu yana da Orman Bakanlığı, özel ağaçlandırma kapsamında, bizim bölgemizde zeytin ağacı dikilmesine yönelik izin vermiyor. Öyle ki bu bölgede orman vasfını yitirmiş, köy tüzel kişilikleri tarafından ya da belediyeler tarafından ya da birtakım kooperatifler tarafından zeytin ağacı dikilmek suretiyle, özel ağaçlandırma taleplerinin hiçbiri yerine getirilmedi, ama bu iptalden önce birçok köyümüzde o zaman zeytin ağacı dikilmişti ve şu anda o köylerimiz ciddi anlamda gelir de elde ediyor. Bunlar orman köyü ve zeytin yetiştirdi orman vasfını yitirmiş olan yerler.
Şimdi, ben öncelikle şunu sormak istiyorum: Bir yandan Zeytin Koruma Kanunu'yla zeytin alanlarını genişletmeye çalışıyoruz, azalmasın diye uğraşıyoruz, bir yandan da bizim yanı başında zeytinlik olan, ama özel ağaçlandırmaya açılmış yerlere, "Buraya zeytin dikemezsin, buraya çam dikeceksin ya da badem dikeceksin, ceviz dikeceksin." diyoruz. Yani bu büyük bir çelişki.
TEMA Vakfının hangi amaçla bunu yaptığını bilmiyorum, kendilerinden de sormak lazım. Gerçekten amaçlanan, sadece orman diye, orman ağacı sayılan, işte, çam vesaire gibi ağaçları mı korumak? Çünkü bunlar her yerde oluyor, birçok alanda yetişiyor. Kestaneyi, cevizi Anadolu'nun birçok yerinde yetiştirebilirsiniz, ama zeytin ağacının yetişeceği iklim ve bölge bellidir, onun dışında getirip de Bolu'da zeytin ağacı yetiştiremezsiniz veya Malatya'da, Amasya'da vesairede zeytin ağacı yetiştiremezsiniz, ama oralarda ceviz yetiştirebilirsiniz.
Dolayısıyla, bu yönetmeliğin mutlaka yeniden ele alınıp değiştirilmesi, bizim bölgemizde, özellikle özel ağaçlandırma alanı kapsamındaki yerlere tekrar zeytin ağacı dikilmesinin önünün açılması gerekiyor.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Recai Beyi duyamıyoruz.
RECAİ BERBER (Manisa) - Yarın, biz, vatandaşlar ya da bu yatırımları yapacak olan kişiler, "Ben, işte, bir tane zeytin ağacının yerine on tane zeytin ağacı dikmek istiyorum, bu zeytinleri bir yere taşımak istiyorum." dediğinde, bizim bölgemizdeki özel ağaçlandırma alanlarına, maalesef zeytin dikemiyoruz. Böyle bir mantık olamaz.
İnanın, bu aynı zamanda ekonomik bir kayıptır. Sadece odun varlığına katkı sağlayacak, otuz yılda yetişecek bir çam ağacının yerine zeytin dikilebiliyorsa, buraya "Hayır, zeytin dikmeyeceksin." demek, herhâlde Türkiye'ye yapılabilecek en büyük kötülüktür diye düşünüyorum. Bu yönetmeliğin tekrar ele alınıp, zeytin ağacının, bizim bölgemiz, Akdeniz Bölgesi, Ege Bölgesi ve Marmara Bölgesi için yeniden özel ağaçlandırma kapsamına alınması yönünde bir çalışma yapmanızı istiyoruz Sayın Bakanım.
Bölgemizde ve Türkiye genelinde, özellikle gölet ve baraj yatırımları için çok ciddi teşekkür ediyoruz. Ben onlara tekrar girmek istemiyorum, ama Akhisar'daki Gördük Barajı -herhâlde Uğur Bey dile getirmiş- aynı zamanda Manisa'nın içme suyu için programında olan bir baraj. Biliyorsunuz, ta Gördes Barajı'ndan, 100 kilometre öteden İzmir'e içme suyu götürdünüz, teşekkür ederiz, ama Manisa'nın da ileriki yıllarda ihtiyacı var ve Gördük Barajı'ndan da, hem sulama hem içme suyu olduğu için, önümüzdeki yıl programa alınmasını biz de arzu ediyoruz.
Sayın Bakanım, tabii, bir de şunu özellikle belirtmek istiyorum. Sulama alanlarının, bizim bölgemiz de dâhil olmak üzere, barajları yaptıktan sonra sulama ihaleleri daha sonra yapılıyor.
Tabii ki bütçenizin imkânları çerçevesinde bir an önce göletleri tamamlamaya çalışıyorsunuz. Sulama yatırımı da çok ciddi bir yatırım. Mesela sadece Gördes Barajı'nın sulama alanının bir bölümünün yapımı için 100 milyondan fazla yatırım yapacaksınız. Biliyorsunuz, birçok alanda, biz, Yap-işlet-devret modeliyle birçok proje yaptık. Yani bugün havaalanları, limanlar vesaire... Yap-işlet-devret'le, biz, artık yurtlar, hastaneler yapıyoruz, ama sulama işini yapamıyoruz, mutlaka sulama işinde de kamu-özel iş birliğini geliştirmemiz lazım, işin hızlı olmasını ve ekonomik olmasını istiyorsak, bu alana da özel sektörün yatırım yapabilir hâle getirilmesi lazım, aksi takdirde, sizin bütçeniz çerçevesinde... Bugün, Gördes Barajı tamamlandı, İzmir'e içme suyu verdi, iki yıldan fazla oldu, ama biz, hâlâ, şu anda bir damla suyu Gölmarmara Ovası'na, Akhisar Ovası'na veremiyoruz. Niye? Çünkü sulama yatırımları bitecek, üç beş yıl sonra tamamlanacak. Bunun yerine, bir yandan baraj yapılırken sulama projesini de Yap-işlet-devret ya da Yap-kirala modeliyle, bir şekilde işletmesini de özel sektörün yapacağı şekilde yapmamızda yarar var diye düşünüyorum. Bu, bizim yatırımlarımızın geri dönüş hızını daha da artırır, çünkü barajı yapıyoruz, her şeyini yapıyoruz, ama sulama yatırımlarının gecikmesi nedeniyle, imkânlarımızın, bütçelerimizin kısıtlı olması nedeniyle, bu işe özel sektörün de yatırım yapmasını sağlamamız lazım diye düşünüyorum.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Özel sektör yapmaz, kaçar.
RECAİ BERBER (Manisa) - Özellikle, bu, şu anda yeni yapılanlar için değil sadece, eskileri yenilememiz lazım.
Bakın, bizim Demirköprü Barajı'mız...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sen bu yöresel sorunlarını başka zaman anlatabilirdin.
RECAİ BERBER (Manisa) - Hayır, 1,5 milyon dönüm araziden bahsediyorum, Gediz Ovası'nın sulaması ta 60'lı yıllarda yapılmış ve vahşi sulama olarak kanallarla yapılmış. Şimdi, bizim bunu yer altına almamız gerekiyor, ama sizin bütçenizle bunun yer altına alınması on yıldan fazla sürer.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECAİ BERBER (Manisa) - İddia ediyorum, on yılda yapamazsınız.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Başkan, uyarsana süren bitti diye.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - O zaman bütçeyi artırırsınız.
RECAİ BERBER (Manisa) - Arkadaşlar, hangi bütçeyi artıracağız? Ya, yapmayın...
Bu alanda hazır suyumuz var, barajdan geliyor, dolayısıyla, biz, bu suyu, bölge bölge, ama ekonomik ölçekle... Yani 10 bin dekarlık bir alanı verirseniz kimse gelip girmez, ama 100 bin dekarlık bir araziyi, 500 bin dekarlık bir arazi için sulama projesi yapar da özel sektörün bu alana yatırım yapmasını sağlarsak, inanın çok hızlı bir şekilde bunu kapalı sisteme, basınçlı sisteme dönüştürebiliriz ve sulanabilir araziyi de 1 milyon dekardan çok rahat 1,5-2 milyon dekarlara çıkarabiliriz diye düşünüyorum. Bu konuda, Türkiye'de özel sektörün uzun vadeli finansman imkânları artık gelişti, bundan on yıl önceki gibi değil. Dolayısıyla, bunu bir an önce gündemimize almamızda yarar var diye düşünüyorum.
Tekrar Bakanlığımızın ve ilgili kurumlarımızın bütçelerinin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.