| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 16 .06.2016 |
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Şimdi, önce, Sayın Parsak bir şey söyledi; ona şey anlamında bir şey söyleyeyim: 12 Eylül 2010'daki referandum bana göre en önemli kırılma noktalarından bir tanesidir. O dönemde bugün hedefe konulan Fethullah Gülen "İmkânınız varsa mezardan ölüleri de çıkartın, getirin de 'evet' oyu kullansınlar." dedi. O dönem biz "hayır" diyorken sizin şerikleriniz onlardı, hiç unutmuyorum; uçaklarla getiriliyordu, oylar kullanılıyordu ve 12 Eylül 2010'da kırılmıştı Türkiye'de yargı ayağı; önce onu ifade edeyim.
Sonra, değerli Yargıtay temsilcisinin konuşmasına çok şaşırdım, aslında burada Yargıtayı temsilen bir daire başkanı değil de Yargıtaydaki üyelerden birinin konuşması gerekiyordu, Yargıtay daire başkanı zaten koruma altında yani onun desteklemesi gayet normal bir olay yani zaten bir şey dokunmuyor ki, yani burada destekleyen biri gelmiş.
Şimdi, çay olayına iş götürülüyor, çay çok önemlidir "Yargıtay Başkanı çay topluyor." dendi, aslında arkadaşlar, çaydan önce başka bir şey var, yani bu Değerli Başkan Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanıyken daha önce AKBİL davasında vermiş olduğu beraat kararı olmasaydı, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında bir mahkûmiyet kararı verseydi bugün sanıyorum Yargıtay Başkanlık koltuğunda oturmuyordu. Hemen onun arkasından Siirt konusunda verilmiş olan adli sicilin silinmesine ilişkin kararda oy çokluğuyla olumlu karar verilmemiş olsaydı, o karar 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kaldırılmış olmasına rağmen o tarihte bir görev ifa edilmiştir. Yani basit bir çay toplama olayı değildir bu olay. Şu asla unutulmamalıdır: Birilerinin altına Mercedes verildiği zaman Mercedes verilen adam ihanet etmiştir, bugün yoktur bakın. O nedenle, bir bardak çay verilen adamın da yarın bir gün ne yapacağı hiç belli olmaz yasal iklim değiştiği zaman; onu özellikle hatırlatmak istiyorum Sayın Bakan. Kimseyi incitmek niyetim yok.
Şimdi, burada bu tasarıda Yargıtay ve Danıştay Kanunlarında yapılacak değişiklikle üyelikler on iki yıllık süreyle sınırlandırılmaktadır; üye sayısı azaltılıyor ve geçici maddeyle tüm üyelerin görevine son verilerek bunlardan bir kısmının HSYK ve Danıştay için de dörtte 1'inin Cumhurbaşkanı tarafından yeniden atanması öngörülmektedir. Kısacası, yüksek mahkemeler tamamıyla tasfiye edilmektedir. Bu tasfiyeye rağmen biz milletvekilleri buna tepki gösterirken tasfiye edilen kurumun temsilcilerinin burada bunu kabul etmesini üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Aslında Yargıtay Başkanlar Kurulunun bir yazılı kararı var mıdır, onu da merak ediyorum yani normal, Yargıtaydaki bizim de görüştüğümüz üyeler var, bu anlamda ne düşünüyorlar, o önemlidir.
Başta siyasal iktidarın "yargıda reform" söylemiyle yargıyla neden bu kadar çok oynandığını ortaya koymak durumundayız. Yaşanan gelişmeler iktidarın ya da daha doğru bir ifadeyle tek adam iradesinin devlet yönetimini demokratik ve hukuk devleti bağlamından kopartarak totalitarizme ve faşizme kaydırdığını, bunun gerçekleşmesi için de en büyük silahın yargı olduğunu, yargının iktidar savaşının bir aracına dönüştürüldüğünü, hem siyaseti hem kurumları hem de toplumu yargı aracılığıyla yeniden kurgulamaya çalıştığını göstermektedir. Rejim dönüşümünde bu kadar çok önemli bir aparatın tam anlamıyla istenen kıvama gelmesi ve tam teslim olması için her türlü yolun denenmesi doğaldır. Başka türlü, 2010'da Yargıtayda 250 üye olan sayının önce 387'ye, bir buçuk yıl önce de 516'ya çıkarıldıktan sonra şimdi de 300'e düşürülmek istenmesinin izahı olamaz. O tarihte Yargıtayda üye sayısı artırılıyorken amaç dosyaların eritilmesi değildi, şimdi üye sayısı indiriliyorken de istinaf mahkemeleri bunun gerekçesi değildir; burada bir çocuk vardır, bu çocuğun adını açıkça ifade edelim, cemaattir; hiç lafı evirip çevirmeye gerek yoktur, burada bazı üyeler açık, ortadan konuştular, burada cemaat tasfiye edilmektedir. İlhan Cihaner biraz önce güzel konuştu, Yargıtaydaki yargılandığı duruşmaları an an takip edenlerden bir tanesiyim. 9. Cezanın üye profili eğer değişmeseydi bugün İlhan Cihaner bu koltuklarda oturmuyordu yani kesin bir tutuklama kararı çıkartılmıştı. Yani siyasal iktidarın ve siyasal iklimin emrinde olan bir Yargıtay ve o yapılanma veya oradaki bir rivayete göre 160, bir rivayete göre 135 olan blok oy kullanan cemaate yakın üye sayısıyla alakalı bu tabloyu Hükûmetin öngörmesi gerekiyordu. 12 Eylül 2010'da buna evet diyenleri ve bu sürece seyirci kalanların bunda sorumluluğu vardır diye düşünüyorum ve kendilerini sorgulamalıdırlar.
Şimdi, bu kişileri biz Yargıtaydan uzaklaştırdığımız zaman ne yapacağız? Yargıtaydan uzaklaştılar, bunları HSYK'nın normal disiplin soruşturmasında belki ihraca kadar gidecek bir süreç mi başlayacak? Onu merak ediyorum yani veya bunları Yargıtaydan uzaklaştırdığımız zaman geldi Yargıtayda yok, belki Artvin'de var. Bakın, Rize'de Cerattepe'yle alakalı idare mahkemesinin heyetini değiştirdiler Sayın Bakan, HSYK değiştirdi, olumlu karar veren bütün heyeti dağıttınız, biz önümüzdeki günlerde nasıl karar çıkacağını biliyoruz yani bu yargı herkese... Ben yirmi beş yıla yakın avukatlık yaptım, yargının ne olduğunu biliyorum, bağımsız yargı, tarafsız yargı, evet bunlar çok önemli şeylerdir ama bir de fiilî bir durum var.
"Şimdiki değişikliklerin görünürdeki gerekçesi istinaf mahkemelerinin kurulmasıyla birlikte Yargıtay ve Danıştayın artık içtihat mahkemeleri olacağı, iş yükünün hafifleyeceği, bu yüzden de sayının azaltılacağı gerçeği iddiasıdır. Ancak herkesin aklına gelmesi istenen arka plandaki gerekçe ise bu kurumlardaki cemaatçi üyelerin tasfiye edildiğiyle alakalı bir şeydir. Bu doğru mudur? Bize göre her ikisi de doğru değildir. Bu yasayla siyasi iktidara mutlak biat etmeyen tüm üyeler tasfiye edilecek, totaliter yönetimlerin klasik özelliği ne yazık ki budur. Önce kendisini ayakta tutan düşman yok edilecek daha sonra tüm muhalifler ortadan kaldırılacaktır çünkü bu rejimlerin karakteristiği tek toplum idealidir. Dolayısıyla yasa değişikliğinin yargıda reformla ilgisi falan yoktur, reform adı altında getirilen tüm düzenlemelerin gerçekte yargıyı araçsallaştırıp bir intikam aracı hâline getirmekten başka bir amacı bulunmamaktadır. Son değişiklik tasarısı da siyasi iktidarın dikensiz gül bahçesi yaratma ve tam anlamıyla majestelerinin yargısını oluşturma hedefindeki son engelin de aşılma hamlesidir. İktidar söz konusu yasa değişikliğiyle Yargıtay ve Danıştayı tamamen boşaltmak, ardından kendi vesayetinde olan HSYK aracılığı ile Batı'da mahkeme doldurma planı denilen yöntemle her iki yüksek mahkemeyi kendine uygun kişilerle doldurma amacı güdülmektedir. Şunu ifade etmeliyiz ki bu tür uygulamalar darbe dönemlerine mahsus uygulamalardır, nitekim benzer bir süreç 1980 darbesinden sonra çıkartılan 2575 sayılı Danıştay Yasası'yla da yaşanmıştır. Bu yasada geçici bir madde ile Danıştay üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından bölge idare mahkemesi başkanlıklarına atanabileceği öngörülmüştür. 21 Danıştay daire başkanı ve üyesi bölge idare mahkemelerinde görevlendirilmiştir. Bunlardan 16'sı aynı gün emeklilik dilekçesi vermiş, emekliliği gelmeyen 5'i ise mecburen yeni görevlerine başlamışlardır. Millî Güvenlik Konseyi döneminde çıkarılan bir Yasa olduğu için Anayasa Mahkemesine başvurma olanağı da bulunmamaktadır. Yalnız darbe dönemindeki bu yasaya göre bile gidenler Danıştay üyesi sıfatını taşıyorlardı ve tüm mali, sosyal ve özlük haklarını koruyorlardı. Şu ana kadar dışarıya sızan bilgilere baktığımızda bugünkü düzenleme darbecileri bile aratacak cinsten bir düzenlemedir. Herhâlde sivil darbe denilen olay da budur."
Değişikliklerin teknik boyutuna gelince...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bunu paralelciler mi yazdı?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Değişikliklerin...
BAŞKAN - Bu İlhan Bey'le tamamen çatışıyorsunuz.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Yok, çatışmıyor, şimdi devam ediyorum.
BAŞKAN - Çatışıyor ya, çatışıyorsun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Yok, öyle değil.
BAŞKAN - Uğurcuğum, hemşehrim, muhtasar bir özet yaparsanız.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Şimdi, bunu okumak durumundayım şey olarak.
BAŞKAN - Efendim, hayır, lütfen yani...
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Kaç sayfa oldu?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - İki sayfa, sadece iki sayfa yani rahatsız olursanız okumam yani şey değil.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Yani niye zorundasınız?
BAŞKAN - Buyurun, buyurun, devam edin.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Yok, yok...
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Zorluyorlar mı sizi?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Şimdi yok paralelciler bana talimat verdiler bunu oku diye, ondan dolayı şey yaptım.
Bakın arkadaşlar...
BAŞKAN - Uğur devam... Ya bırak ya, devam ya...
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Bakın, Cumhuriyet Halk Partililerin tarihin her döneminde... Bakın, müsaade edin, tamam, buraya bırakıyorum.
BAŞKAN - Tamam, bitti ya.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Cumhuriyet Halk Partililerin tarihin her döneminde yol göstericileri olmuştur.
BAŞKAN - Arkadaşlarım, konuşmalara yollama yapıyor.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Bizim yol göstericilerimiz bazen gelmiştir sizin beğenmediğiniz bugün İnönü olmuştur, bazen beğenmediğiniz Ecevit olmuştur, bazen gelmiştir Deniz Baykal olmuştur, her zaman yol göstericimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. Bizim geçmişimizde, tarihimizin hiçbir döneminde bizim yol göstericimiz ne Fethullah Gülen olmuştur ne de yandaşları olmuştur, bizim böyle bir sabıkamız yoktur, öyle böyle değil. Bakın, bizim böyle bir sabıkamız yoktur, bizim tarikatlarla marikatlarla işimiz yok. Biz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ışığında yürüyen cumhuriyetin aydınlanma devrimini savunan, ulus devleti ve üniter devleti asla tartışmayan bir siyasal gelenekten geliyoruz, bunu bil. Bakın, ben ay yıldızı yakamda taşıyorum, bizim ne terörle ne başka türlü... Bakın, Sayın Bakan en başta söyledi, bakın bugün öyle bir algı yarattınız ki Türkiye'de gelinen noktada bakın, terörle cumhuriyeti kuran, devleti kuran bir partiyi özdeşleştirmeye çalıştı, vallahi bu anlamda sizi gerçekten tebrik ediyorum.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) - Meclise önerge getirmediniz mi?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Yani böyle böyle, gerçekten tebrik ediyorum. Biz ne Oslo'da bu adamlarla oturduk ne Habur'da seyyar mahkemeler kurduk ne de Dolmabahçe'de bakanlarımızı oturtturup da arkasından "Bizim haberimiz yoktu, bunlarla niye oturduk?" filan diye demedik arkadaşlarım. Bakın, siz terör örgütüyle masaya oturduğunuz anda bu savaşı kaybettiniz, bu gerçeği bilin, terör örgütüyle masaya oturduğunuz anda. Şimdi, soruyorlar ki hava yollarını, deniz yollarını, oto yolları, barajları, bölünmüş yolları kim yaptı? Sordukları zaman "Biz yaptık." diyorsunuz. Terör örgütüyle kim oturdu dediğiniz zaman, "Devlet oturdu, biz oturmadık." 12 Eylül 2010'daki halk oylamasından önce Kayseri mitinginde, Kayseri Meydanı'nda o söz asılı duruyor: "Terör örgüyle oturan şerefsizdir." lafı orada Kayseri Meydanı'nda asılı duruyor arkadaşlar. O nedenle Sayın Bakan bugün şeye üzüldüm yani ben size bir iki üç gün evvel yazılı soru önergesi verdim, dedim ki: AKP milletvekilleri 3 Kasım 2002'den bu tarafa doğru herhangi bir şekilde terör tutuklularıyla ve hükümlüleriyle cezaevlerinde herhangi bir görüşme yapmışlar mıdır, değil midir, bir onun cevabını gerçekten dikkatle bekliyorum.
BAŞKAN - Peki.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Neden? Bitiriyorum sözlerimi, madem öyle güzel sözlerimi keseceksin, daha sonra maddelerde de konuşuruz.
Bu çok önemliydi ama size bir gazetecinin yani durup duruyorken bir "CHP'den kaç kişi terör şeyleriyle görüştü." sorduğu zaman "81 kişi" diye pat diye cevabı vermenizden dolayı tebrik ediyorum. Ben sizin yerinizde olsam o gazeteciyi yanıma danışman olarak alırım yani bunu kenarda bırakmam yani o gazetecinin sorması çok önemli bir olaydır.
Buna ilişkin bizim ayrıntılı çekincelerimiz vardır, biraz önce de ifade ettiğim gibi, Yargıtay ve Danıştaya ilişkin operasyonun nereye gidebileceğini, yargıyla alakalı müdahalenin önümüzdeki günlerde hep beraber kimin haklı, kimin haksız olduğunu hep beraber göreceğiz.
Sayın Başkan, konuşmamda bunu okumamdan rahatsız oldular...
BAŞKAN - Rahatsız olur muyum üstat.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - ...maddelerde kimseyi ben incitmek istemedim.
BAŞKAN - Senin için bir noksanlık olarak gördüm Uğurcuğum.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Hayır, hayır, bunlar zapta geçsin anlamında, zorunluluk yoktur yoksa bizim...
BAŞKAN - Ya, sen oradaki metindeki şeylerin irticalen anlatabilecek kudrettesin. Artvin'in mehabetine de uygun olmaz, ezilir bunlar.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Başkanım, doldur boşaltı çok iyi biliyorsun, o işi çok iyi biliyorsun, biz de biliyoruz. Neticede ben de bir Artvinli olarak Sayın Başkan da bir Artvinli olarak Başkanımın bu şeyini tevazu olarak niteliyorum, saygılar sunuyorum.