| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 16 .06.2016 |
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan, Komisyonun saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii önemli bir kanun tasarısı görüşülüyor ve bu kanun tasarısına ilişkin mülahazalarımız ve endişelerimiz esasen Komisyon Üyemiz Sayın İsmail Faruk Aksu tarafından paylaşıldı Milliyetçi Hareket Partisi adına. Ben onları aynen benimsediğimi ifade etmekle birlikte, onları tekrar cihetine düşmeden konunun ortaya çıkışına ilişkin siyasi sebeplerle ilgili yaklaşımlarımızı ifade etmek istiyorum. Bunlar da esasen kimi milletvekillerimiz tarafından söylendi. Ben şöyle bir kronolojik sırayla da onu ifade etmenin faydalı olduğunu düşünüyorum.
Şimdi bu görüşmek durumunda olduğumuz yasa tasarısının ortaya çıkmasının temel sebebi aslında evet, bizim 12 Eylül 2010'dan önce de yargıda çeşitli sıkıntılarımız, problemlerimiz vardı ama 12 Eylül 2010 bu noktada çok önemli bir tarih. O referandumla birlikte esasen işte, 20 küsur madde Anayasa'da değişikliğe tabi oldu ama temelde 2 madde son derece önemliydi: Bir tanesi Anayasa Mahkemesinin yapısının yeniden düzenlenmesi, ikincisi de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve onun üzerinden genel olarak yargı sisteminin yapısının yeniden düzenlenmesiyle alakalıydı. Onun dışındaki maddeleri bugün milletvekillerimiz dâhil herhâlde şöyle sıradan 10 taneden daha fazlasını hiç kimse sayamaz yani öylesine farklılıklar arz eden bir mahiyeti vardı. Biz 12 Eylül 2010'da böylesine önemli bir değişikliği gerçekleştirdik ve bunun üzerinden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını yeniden oluşturduk. Fakat daha bu yapı oluşurken artık fark etmeye başladığımız bir durum oldu ki işin açıkçası, bunu üzülerek söylüyorum, AKP esasen -deyim yerindeyse- ava giderken avlandığını tespit etti Sayın Bakan yani bunu açıkça ifade etmek lazım. Burada bugün yaşadığımız ve bugün ifade etmediğimiz daha pek çok sıkıntının temel sebebi aslında orada aranmalıdır. Bu zaman içerisinde başka önemli krizlerin de ortaya çıkmasıyla birlikte daha da fazla idrak edildi. Yani bu daha ilk işte, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı vermesiyle birlikte HSYK seçimlerinde ortaya çıkan tablo, o tablonun devrin Adalet Bakanı tarafından sunuluş biçimi, bunların ifadelendirilmelerinden tutunuz, işte, o 2012'deki MİT krizi, o MİT krizinin esasen -biraz önce de sayın milletvekilleri tarafından ifade edildi- ikinci planında seçilmiş bir başbakanın olması, arkasından 17-25 Aralıkla birlikte de bunların altında birtakım hukuksuzlukların olduğu, işte, örneğin yolsuzluklarla alakalı olarak çok önemli delillerin de bulunduğu, bunları ayrıca tartışıyoruz, zaten bununla ilgili de biz görüşlerimizi şimdiye kadar defalarca açıkça ifade ettik ama ortada ciddi bir yargı krizinin olduğu süreç içerisinde hepimiz tarafından iliklerimize kadar hissedildi.
Bunlar zamanında söylenirken, mağdurları tarafından ifade edilirken, şikâyet edilirken de işin açıkçası, bunu şikâyet edenlere ya da bundan rahatsızlığını dile getirenlere paranoyak gözüyle bakılıyordu. O zaman bir sürü mağdur var ki ama bu süreçte gördük ki temelde bir yargı krizi ve bu yargı krizinden dolayı ve bunun doğal bir sonucu olarak da bir devlet kriziyle karşı karşıyaydık. Biz, o gün AKP'nin bu yanlışlarından dolayı yargının çivisi çıktıktan sonra hâlâ o çiviyi olması gereken yere olması gerektiği gibi oturtabilmiş değiliz, hâlâ birtakım gayretlerin içindeyiz. İşte, defalarca değişiklik yapılmasının vesairenin de sebebi zaten bu. Bizim her şeyden önce... Sayın milletvekilimiz de ifade etti, bizim iki temel meselemiz var: Bir tanesi güvenlik, güvenlik altında çok önemli başlıklar bölücü terör ekseninde şekillenen; diğeri de adalet, ama her anlamda, her noktada, her yerde adalet. Biz, bu adaletle ilgili yargı üzerinden başlayıp bir devlet krizine dönüşmüş ve hâlâ etkilerini hissettiğimiz bu sıkıntıyı ortadan kaldırmak için gayret gösteriyoruz. Bu tasarı da işte, onun sebep olduğu durumların bir doğal sonucu. Esasen, biraz önce böyle bir süreç vardı ve bu sürecin doğal sonucu derken de aslında bu benim söylediklerimin daha böyle yargı camiasından söylenebilir hâliyle ve daha kısmi bölümünün ifade edildiğini düşünüyorum. Bu tamamen benim zannım, katılırsınız, katılmazsınız, bilmem. Bu süreçte biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak siyasi tutumumuz itibarıyla "Ya, AKP buna yol açtı, dolayısıyla daha beter olsun.", bunu asla diyemeyiz, diyemezdik, demeyiz de çünkü daha beter olan AKP değil, daha beter olan devlet, Türk devleti daha beter noktalara doğru gidiyor. Ondan dolayı da biz bu süreçte hep tutumumuz itibarıyla da, uygulamalarımız itibarıyla da o zaman en fazla haklı olduğumuz hâlde ikazlarımızda, bundan dolayı en fazla siyasi bedeli ödemiş olan siyasi parti olduğumuz hâlde hakikaten de 12 Eylül 2010 referandumunun en fazla siyasi bedelini ödeyen siyasi partilerden bir tanesi biziz. O noktadaki ajitasyonları vesaireleri burada yeniden uzun uzun anlatmayacağım, buradaki herkesin bunları artık tam olarak bildiğini, idrak ettiğini düşünüyorum. Buna rağmen biz çözümün parçası olmaya gayret ettik ve bu noktada hep gerekli düzenlemeler getirildiğinde tutumumuzu da hep "Bizim menfaatimize uyuyor mu, değil mi?"den ziyade devlet için, Türk milleti için gerekli mi, doğru mu, bu eksende şekillendirdik. Biraz önce Sayın Cihaner mesela, Yargıda Birlik meselesine son vermek lazım derken şunu ben burada ifade etmek durumundayım, bunu kendi adıma ifade ediyorum bir meslek mensubu olan milletvekili olarak: Her yaptığı doğru değildir mutlaka, hiçbir grubun, hiçbir kişinin de her yaptığı doğru değildir. Daha bugün de orada kimi yanlışlıkların devam ettiğini de biliyoruz yani. Ama son derece iyi niyetli ve doğru başka türlü de çıkışı olmayan bir durumda, onu da ifade etmek lazım. Burada devlet adına kaygı duyan hemen hemen herkes bir araya geldi, o önemli bir şeydir yani bunu göz ardı etmemek... Başka yapılar da var. Evet, onlar da belki bu noktada kaygılara sahip filan ama yekvücut böyle bir tutum ortaya konulmadı. Ondan dolayı da burada daha iyisi olsun ama daha temel bir şeyi Sayın Köylü söyledi yani bununla ilgili bir temel çözüme gitmek lazım. Gerçekten de bu 17-25 Aralıktan hemen sonra bu sıkıntılar iyice bu noktaya geldikten sonra bir Anayasa değişikliği gayretine de girişildi o zaman için. 24'üncü Dönemde Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını sürdürmekteydi. Bu yönde çeşitli girişimler, temaslar oldu vesaire ama hâlâ bir sonuca bağlanabilmiş de değil. Evet, bunun için bir Anayasa değişikliği gerekebilir, başka yasa değişiklikleri gerekebilir. Bu işin Türk milletinin menfaatleri doğrultusunda çözüme kavuşması gerektiği hiç tartışmasız bir gerçek, yeniden hatırlatarak söylüyorum. Bunun müsebbipleri burada çoğunluklu olarak bulunuyor esasen; şahsi olarak söylemiyorum, siyasi iktidar anlamında söylüyorum. Bütün bunlara rağmen bu meselenin de bir an önce çözüme kavuşması gerekiyor.
Biz bu siyasi perspektifimizin devamında -biraz önce söylediğim gibi- daha beter olmasın yaklaşımını bu tasarının sunulmasından daha yirmi dört saat geçmeden Sayın Genel Başkanımız ağzıyla yani pazartesi günü öğleden sonra sunuldu bu, salı sabah grup toplantımızda durduğumuz yeri ifade ettik. O çok net bir şekilde, makul olan, doğru olan, gerekli olan yanlarını, yönlerini destekliyoruz ama haksız, yanlış ya da ileriye dönük endişelere haklı olarak bizi sevk eden durumlarıyla ilgili de bunun karşısında kararlılıkla durup buna muhalefet edeceğimizi bizzat Sayın Genel Başkanımızın ağzıyla salı günü ifade ettik daha yirmi dört saat geçmeden.
Maddelerde bunlar Komisyon üyesi milletvekillerimiz tarafından mutlaka detaylıca ifade edilecektir ama bir temel hususun altını çizip ben sözlerimi tamamlamak istiyorum, daha derinleştirmek istemiyorum. Eskişehir Milletvekilimiz, benim değerli hemşehrim, Cemal Bey bir sakal hikâyesi üzerinden "Yol olur." dedi, benim de söyleyeceğim bir şeydi ama Cemal Bey "Yol olur." deyince onu biraz genişletme ihtiyacı duydum, onunla tamamlayayım. Burada bu yanlış tutumla ilgili en önemli endişem bunun yol değil, otoyol olacağı. Çünkü bu çok önemli bir şey.
Şimdi, şöyle, bir an için düşünelim, gerekliliğe dair evet, endişelerimizi paylaştık falan da... Şimdi, Sayın Bakan, AKP iktidarının da mutlaka sonu var ve bu bize göre çok da uzun bir zaman diliminde gerçekleşecek bir şey değil ve yani Milliyetçi Hareket Partisi olarak iktidarın en önemli alternatifi olarak görüyoruz kendimizi ve o çerçevede de iktidara en yakın olduğumuzu düşünüyoruz. Ama hangi parti yeniden iktidara gelirse gelsin, belli bir süre sonra, hangi saikle olursa olsun "İşte, burada böyle bir durum söz konusu, ben de yandaş bir yargı sistemi oluşturayım." dediği zaman bir yasa değişikliği yapmak suretiyle Yargıtayda, Danıştayda daire sayılarında yukarı-aşağı oynamak, üye sayılarında yukarı-aşağı oynamak suretiyle artık yani bu yeni gelen iktidarın bakanlıklarda, bürokraside yaptığı değişiklikler kadar da o zaman normal kabul edilecek bir noktaya taşınmaması lazım bunun. Evet, sorunun çözülmesi lazım ama bu sorun çözülürken özellikle de bu hassasiyete dikkat edilmesi lazım. Nasıl yapabiliriz bunu? İleride söyleyeceğiz mutlaka hani, "Şöyle öneriyoruz.", "Böyle olursa daha iyi olur." diyeceğiz ama şunu da hatırlatmak istiyorum: "Nasıl yapabiliriz?" derken sorununun sebebi olanların nasıl yapabileceğimizi de daha iyi ortaya koyması lazım.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Bu vesileyle de ramazan ayınızı da tebrik ediyorum.