| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 16 .06.2016 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Değerli arkadaşlar, günlerdir bir cezaevi ziyareti tartışması devam ediyor. Bu tartışmalarda, CHP'nin kurumsal kimliği ve onun 24 milletvekili, önce Adalet Bakanı, ardından AKP'li bir milletvekili, ardından havuz medyası ve en son da dün akşam bir yalan çetesinin son halkası tarafından hedef gösteriliyor. Türkiye'nin her yerinde isimlerimizin yazılı olduğu bir broşür dağıtılıyor, açıkça hedef gösteriliyoruz. Buradan açıkça söylüyorum: Herhangi bir milletvekilimizin kılına zarar gelse bunun sorumlusu Adalet Bakanıdır. Dünden beri hem cep telefonlarımızdan hem de sosyal medyadan biz açıkça tehdit ediliyoruz ve bugün organize bir iftira yüzünden CHP milletvekilleri olarak hepimiz hedefteyiz.
Değerli milletvekilleri, bu iftiralarla belki AKP'nin oyu artabilir, belki bizim oyumuz azalabilir ama bu yapılan şey ne vicdana ne ahlaka ne de akla sığar. Bakın, bir algı oluşturma konusunda sizinle yarışacak değiliz, hakkınızı teslim etmek isteriz ki bunda çok başarılısınız. Ancak, sizin söylediğiniz bir yalan 30 milyon kişiye ulaşıyor havuz medyası ve taraftarları tarafından, bizim söylediğimiz doğru, maalesef, 1 milyon kişiye ulaşıyor.
Sayın Bakan, bizlere yapılan bütün ziyaretlerin iznini Adalet Bakanı vermiştir. Eğer suç varsa bu suça Adalet Bakanı da ortaktır. Ayrıca, bir şeyi merak ediyorum ve sormak istiyorum. Sadece niye CHP milletvekillerinin cezaevi ziyaretleri açıklandı? Neden MHP'nin, AKP'nin, HDP'nin yaptığı ziyaretler açıklanmadı çünkü bizlerin hedef olunması isteniyor. Burada iki şekilde manipülasyon yapılıyor. Birincisi, cezaevinde terörist ziyaret ettiğimiz konusunda. Değerli arkadaşlar, cezaevinde kimi ziyaret edelim? Burada geçmişte savcılık yapan, hukukçuluk yapan insanlar var, emekli öğretmen yok orada. Orada işçi yok, memur yok, kamu görevlisi yok, savcı yok; cezaevinde kim yatıyorsa onları ziyaret ettik. Cezaevinde başka insanlar olsaydı onları da ziyaret ederdik.
Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği gerçekler var. Cezaevinde mahkûmlar sadece ve sadece seyahat ve dışarıdaki bazı özgürlüklerden alıkoyulan insanlardır. Mahkûmlar diğer temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılamaz, bu haklar engellenemez ve bu haklar Adalet Bakanlığının ve Adalet Bakanının teminatındadır. Devlet birilerine terör örgütü üyesi diyorsa cezalandırabilir. Cezaevine girdikten sonra bu insanlar terör örgütlerinin denetiminden çıkar, devletin denetimine girer. Yani, hâlâ içeride terör örgütü faaliyeti yürüten biri varsa, birileri varsa bunun sorumlusu devletindir, bunun sorumlusu Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanının en önemli görevlerinden biri cezaevi koşullarını incelemek, temel insan haklarına uygun olmasını sağlamaktır. İçeride yatan bir mahpusun güvencesi Adalet Bakanıdır, adı terörist olur, adı kaçakçı olur. Ayrıca, cezaevleri yurt içi ve yurt dışı denetimi mekanizmalara tabidir ve bu denetimler cezaevlerinin insan onuruna yakışır koşullara kavuşması onun olmazsa olmazıdır. Bilindiği gibi, cezaevlerinin denetlenmesi için Anayasa'ca kurulan ve Meclis İçtüzüğü'ne uygun bir şekilde Cezaevleri Alt Komisyonu vardır. Ayrıca, birçok siyasi partinin kendi kurmuş olduğu komisyon ve heyetler bu denetimleri yapar. Ben hem İnsan Hakları Cezaevi Alt Komisyonu üyesi olarak hem de kendi komisyonumda Adalet Bakanlığının onayı ve izniyle defalarca ziyarete gittim. Bugün bu Komisyon olmasaydı, muhtemelen Kırıkkale Cezaevinde -Adalet Bakanının deyimiyle- teröristleri ziyaret ediyor olacaktım.
Değerli arkadaşlar, şimdi, ben ve arkadaşlarım haksızca ve tamamen manipüle edilerek suçlanıyoruz. Evet, ben burada itiraf ediyorum: Ben hiç kimseyi ayırmadan, bana mektup yazan kimin çığlığını duyduysam gittim, bundan sonra da gitmeye devam edeceğim. Hiç ayırmadım; IŞİD tutuklusu, Diyarbakır bombacısı Orhan Gönder'e de gittim. Şimdi, sizin geçmişte ortağınız, el ele, kol kola girdiğiniz, birlikte 2010'da darbe yaptığınız ve FETÖ olduğunu iddia ettiğiniz Boydak ailesine de gittim. Malatya'da göz altına alınan iş adamlarına da gittim. Cüppeli Ahmet Hoca'ya da gittim. Hizbullah'tan yatan, Hizbullah'ın en üstündeki hasta mahpus Yasin Demir'in uğradığı haksızlığı Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden dile getirdim. Elektrik çalmaktan tutuklu kanser hastası Basri Vardar'ın -sedye içerisinde- cezaevinden kurtulmasını ve hasta yatağında ölmesini sağladım. Yine, ilk kez ondan duymuştum, "2011 yılında bir darbe olmuştu." dedi bana. Elâzığ İHYA-DER'in Başkanı, soyadı Şahin olan bir avukat -sanırım Ali Şahin- demişti ki: "Bir darbe oldu. Bu AKP'liler kendilerini çok akıllı sanıyorlar. Darbe oldu, farkında değiller, anlayacaklar." Ve o adamın dediği doğru çıktı. İHYA-DER'den, yatan, hem o Şahin soyadlı avukata gittim; İHYA-DER'den, sadece kermese katılıp kitap sattığı için, örgü sattığı için, yemek sattığı için İHYA-DER yani Hizbullah'a yakın olduğu iddia edilen örgütün tutuklularına gittim. 28 Şubatın komutanlarına da gittim, Çevik Bir'e de, 28 Şubatta mağdur olmuş insanlara da gittim, 28 Şubatın ezdiği insanlara da gittim.
Değerli arkadaşlar, Engin Alan'a da gittim, İbrahim Ayhan'a da gittim, Mustafa Balbay'a da gittim. Pozantı Cezaevinde ilk kez o çocukların tecavüz çığlığını biz duyduk. Sezgin Tanrıkulu söyledi; "Bir müsteşar yardımcısı aradı, 'Gitmeyin, onlar taş atan çocuklar.' dedi." ama gittik, daha hızlı gittik. Kim olursa olsun, 10 yaşında, 12 yaşında, 13 yaşında çocuğa tecavüz etmek insanlık suçudur, ilk kez onu Türkiye gündemine biz taşıdık. Sayın Bakan, hatırlar, Urfa Cezaevi yanarken, isyan çıkarken o cezaevinin o görüşme odasında dumanların içerisinde ben vardım.
Değerli arkadaşlar, şimdi size soruyorum: Ben Fethullahçı mıyım? Ben neyim değerli arkadaşlar? Ben IŞİD'ci miyim? Ben Ergenekoncu muyum? Ben Hizbullahçı mıyım? Ben İHYA-DER'ci miyim? Ben neyim, ben neyim değerli arkadaşlar? Bakın, sadece şunu söylüyorum: Vicdanlı bir insanım, bundan sonra da öyle olmaya devam edeceğim hem de solcu, solculuğa inanan bir insanım.
Değerli arkadaşlar, ben İnsan Hakları Komisyonuyla ilgili yaptığımız ziyaretlerde ve bireysel yaptığım ziyaretlerde rapor tuttum, kamuoyuyla paylaştım. Bunun birçoğu kitap hâline geldi, bunun birçoğu için Sayın Adalet Bakanı -burada- geçtiğimiz bütçe görüşmelerinde ismimi vererek "Sayın Veli Ağbaba ve arkadaşlarının yapmış olduğu çalışmaları önemsiyoruz, onlardan faydalanıyoruz ve ona göre düzenlemeler yapıyoruz." dedi. Sayın Bakandan önceki Sayın Adalet Bakanı Sadullah Ergin, her konuşmasında bizden övgüyle söz etti çünkü biz açık cezaevinde üst üste yatan insanların da, Antalya Cezaevinde nefes almakta zorlanan insanların da, Karataş Cezaevinde kulağını fare yiyen insanların da yanında yer aldık ama cezaevine girdiğimiz zaman hiç kimseye kimsin, nesin, necisin diye sormadık değerli arkadaşlar. Bakın, kaldı ki cezaevlerine giren insanların ve heyetlerin adaletin simgesi gibi gözleri kapalı olmalıdır. O heyette olanlar suçun cinsine, suçun menşesine karşı kör olmalıdır. Eğer heyet kör olmazsa ya intikamcı olur ya da savunmacı.
Değerli arkadaşlar, şimdi suçlanıyoruz, diyorlar ki: "CHP teröristleri ziyaret etti." Bunların hepsi yalandır, iftiradır. Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan açıklamadı, 2016 yılında kimleri ziyaret ettiğimi ben açıklayacağım. Kimleri ziyaret etmişim değerli arkadaşlar? Tarih 18/3/2016, Metris ve Bakırköy cezaevlerinde Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy, Esra Mungan; 22/3/2016, Sincan Cezaevinde, daha önce AKP'lilerin çokça yardım aldığı, parti olarak çokça yardım aldığı saygın iş adamlarından Boydak grubundan Hacı Boydak, Memduh Boydak'ı ziyaret etmişim. 12/2/2016, Malatya E Tipinde saygın iş adamları -Fethullahçı, methullahçı, beni ilgilendirmez- Suat Sarın'ı, Kubilay Karaaslan'ı, Muzaffer Erşan'ı, Haşim Oskaloğlu'nu, Nurettin Karabekmez'i, Gökhan Gökbulut'u, Zekai Işık'ı, Yücel Yılmaz'ı, Turan Canpolat'ı. Yine, Sayın Bakan çok iyi tanır çünkü onları başsavcı yapmıştı, ödüllendirmişti, 11/1/2016 yılında Sincanda Süleyman Bağrıyanık, Ahmet Karaca, Aziz Takçı, Özcan Şişman, Sarp Kuray, Kemal Gömü, Özkan Çokay'ı ziyaret etmişim değerli arkadaşlar. Şimdi, bunların tamamı, FTÖ dışında ziyaret ettiklerimin tamamı dışarıda değerli milletvekilleri, tamamı dışarıda, arkadaşlarımızın da ziyaret ettiklerinin tamamı dışarıda. Şimdi, ne deniyor isim isim söyleyeceğim: Ali Haydar Hakverdi 3 KCK, doğru değil Sayın Bakan 1 tane. Ali Şeker, kimi ziyaret etmiş? Esra Mungan'ı, Candan Yüceer kimi ziyaret etmiş? Benzerlerini. Fatma Kaplan Hürriyet benzerlerini. Fikri Sağlar 1 tane KCK, o da aynı, Esra Mungan. Gamze Akkuş İlgezdi 6 KCK, o da 3 tane akademisyen ve gazetecileri ziyaret etmiş. İlhan Cihaner, sanırım burada, 6 tane PKK, aynı şekilde. Mahmut Tanal aynı şekilde, Mehmet Tüm aynı şekilde, Murat Emir aynı şekilde, Sezgin Tanrıkulu aynı şekilde, Necati Yılmaz yanımda, aynı şekilde, Nurhayat Altaca Kayışoğlu aynı şekilde, Oğuz Kaan Salıcı aynı şekilde, Onursal Adıgüzel aynı şekilde, Orhan Sarıbal aynı şekilde, Selin Sayek Böke aynı şekilde. Tahsin Tarhan 3 PKK, 2 DHKP-C. Zaman zaman giden milletvekiline göre örgütün durumu da değişiyor. Ayrıca bu THKP-C ne zaman kuruldu ne zaman kapandı bunu da merak ediyorum. Bu THKP-C var mı şu anda, öyle bir örgüt var mı onu da merak ediyorum değerli arkadaşlar. Yakup Akkaya aynı şekilde, Zeynel Emre aynı şekilde, Zeynep Altıok aynı şekilde, böyle devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye'de kimler cezaevinde yatmış bir düşünün. Nazım Hikmet'e dönemin iktidarı terörist diyordu, Aziz Nesin teröristti, Zülfü Livaneli teröristti, Süleyman Çelebi teröristti, İlhan Selçuk teröristti, Uğur Mumcu teröristti. Yani, güne göre kimin terör örgütü üyesi olduğuna dönemin güçleri karar veriyor. Bakın, belki hatırlar mısınız bilmiyorum, belki bir çoğunuz korkuyor, gitmiyordunuz. 28 Şubat döneminin 1 teröristi daha var hatırlar mısınız? Kırklareli civarında bir cezaevinde 4 ay yatan birisi daha vardı hatırlar mısınız? O dönem iddia etmiyor mu 28 Şubat, neden attı Sayın Tayyip Erdoğan'ı cezaevine? Arkadaşlar, bir de sizin yaptıklarınıza bakın, 28 Şubatın yarattığı teröristler farklı, sizin yarattığınız farklı. Bir de bugünkü teröristlere bakın, ortaklarınızla, kol kola girdiğiniz ortaklarınızla yaratmış olduğunuz teröristlerin birkaçını size hatırlatayım. İlker Başbuğ kim? Terör örgütü üyesi değil, terör örgütü yöneticisi, lideri. Hanefi Avcı kim? Emniyet Müdürü. Neydi? Terör örgütü üyesi, hem de sol bir terör örgütü üyesi değerli arkadaşlar. Soner Yalçın, Mustafa Balbay...
Değerli arkadaşlar, bakın, burada açıkça hedef gösteriliyoruz. Ben varsa vicdanlarınıza sesleniyorum: Bakın, siyasi cinayetleri hatırlayın. Daha dün Tahir Elçi'nin nasıl katledildiğini hatırlayın, Ahmet Hakan'a nasıl saldırıldığını hatırlayın değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri. Bırakın siyaseti kavgada söylenmez bu sözler. Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri bu kadar hedef gösterilmez. Bakın, yüz yüze bakıyoruz, Hakan Çavuşoğulu'yla yüz yüze bakıyoruz, sizlerle yüz yüze bakıyoruz, hemşehrilerimle yüz yüze bakıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Yani, hiç vicdan yok mu, bu konuda sizin söyleyecek hiçbir şeyiniz yok mu?
Bakın değerli arkadaşlar, biz Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri olarak size -ki Can Dündar'ın, Esra Mungan'ın, Erdem Gül'ün masumiyetine inanıyoruz, onların terör örgütü üyesi olmadığına inanıyorum ben- göre terör örgütü diyemeyiz ki çünkü size inansaydık İlker Başbuğ'a terör örgütü üyesi dememiz lazımdı, size inansaydık bugün Mustafa Balbay'la yüz yüze bakamazdık, size inansaydık Tuncay Özkan'a selam veremezdim ben şimdi utancımdan, size inansaydık değerli arkadaşlar, Engin Alan'la konuşamazdık.
Bakın, hiç ayırmadan tekrar söylüyorum, milletvekili raporu tuttuk, İçinde Engin Alan da var, İbrahim Ayhan da var. Burada birçok milletvekilini cezaevinden tanıyorum, birçok gazeteciyi cezaevinden tanıyorum, bunların birçoğu dışarıda. Sayın Bakan, burada siz adaleti temsil ediyorsunuz. Benim beklentim var mı? Sayın Bakan, maalesef yok sizden. Bakın, burada sizler de biliyorsunuz ki Sayın Cumhurbaşkanı bile dedi ki: "Sayın Kemal Kılıçdaroğlu yanlış ifade etmiş." geri döndü. Siz Adalet Bakanısınız Sayın Bakan, siz Adalet Bakanısınız, aynı Parlamentoda görev yapıyoruz sizinle. Bizim terör örgütüyle ilişkimiz olmadığını, bu konuda taviz vermeyeceğimizi biliyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisinin herhangi bir üyesinin bu konuda taviz vermeyeceğini bilmenizi istiyoruz. Bırakın milletvekilini, bizim hiçbir üyemiz terör örgütüyle yan yana gelemez. Bizim anlayışımız, Ankara Garı'nda 101 kişiyi katleden canlı bomba Yunus Emre Alagöz'le İstanbul Vezneciler'de 12 yurttaşımızı katleden bombacı arasında hiçbir fark yoktur, ikisi de katildir, ikisi de kınanması gereken bir mahlukattır.
Şimdi, bizler hedef gösterildik -isim isim veriyorum- Beyaz TV'de, A Haberde, Sabah gazetesinde, havuz medyasında, yandaş medyada kliplerimiz dönüyor. Benim önüme koymuşlar 2 tane THKP-C'li -THKP-C diye bir örgüt yok- 6 PKK'lıyı ziyaret etti diye. Kılıma zarar gelse ne yapacaksınız? Böyle bir şey olabilir mi Sayın Bakan? Bakın, bunu korktuğumuz için falan da söylemiyoruz. Tekrar söylüyorum, biraz önce gelirken Kandıra Cezaevinden soyadı Bozkurt olan biri aradı, yakınıymış "Kardeşimin dramı var git." dedi. İlk fırsatta gideceğim, sizden izin alarak gideceğim, gitmeye de devam edeceğim, nerede mağdur varsa, nerede mazlum varsa, nerede mağdur olduğunu iddia eden varsa herkesin yanında yer alacağımı bilmenizi istiyorum ve sizi bu konuda açık bir özre ve açık bir kınamaya AKP Grubuyla sizleri davet ediyorum değerli arkadaşlar.
Hepiniz sağ olun.