GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:58
Tarih:29.01.2013

MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; BDP Grubunun iş sağlığı ve güvenliği ve taşeronlaşmayla ilgili grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma tüm çalışanlarımız için en temel insan haklarından biridir. İş sağlığı ve güvenliğinin sağlanamaması ile bağlantılı yaşanan sorunlardan insani ve ekonomik kayıplar bütün ülkeleri olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, çalışanların hayat seviyesini yükseltecek,  istihdamı, insana yaraşır işi ve verimli çalışmayı destekleyecek tedbirleri almak ve çalışma barışını sağlamak Hükûmetimizin öncelikli görevleri arasında yer almaktadır.

Ekonomik gelişmenin kaynağı ve hedefi olarak insanı esas alan Hükûmetimizce hazırlanan 61'inci Hükûmet Programı'nda işin değil, insanın korunması vurgulanmakta ve iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yaygınlaştırılması ile çalışan ve işverenlerin bilinçlendirilmesine yönelik faaliyetlerin sürdürüleceği vurgulanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, yıllardır uluslararası ve ulusal düzeyde yürütülen bütün çalışmalara rağmen iş sağlığı ve güvenliği konusunda ne yazık ki istenilen düzeye gelinememiş olup geçmişe dönük istatistikler de bunu ortaya koymaktadır.

Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği alanında Sosyal Güvenlik Kurumu verilerini esas aldığımızda yaklaşık olarak günde 176 iş kazasının olduğunu ve bu kazalar sonucu 3 işçinin hayatını kaybetmekte olduğunu, 5 işçinin ise iş göremez hâle geldiğini görmekteyiz.

Türkiye'de son yıllarda ekonomik büyümeye paralel olarak, gerek işletme sayısında ve gerekse de çalışan sayısında ciddi anlamda artış olmasına rağmen bu kazalarda ciddi anlamda bir azalma olduğu ama buna rağmen ölümlerde ve iş kazaları sayılarında dünya ortalamasına baktığımızda, Türkiye'nin hâlâ dünya standartlarının çok çok üstünde olduğunu müşahede ediyoruz. Bu da iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili, ülke olarak almamız gereken daha çok uzun mesafeler olduğunu bize göstermekte.

Elbette ki alacağımız önlemlerle kazaları tamamen sıfırlayamayabiliriz ama bu iş kazalarının çok önemli bir kısmının önlenebilir olduğunu dikkate aldığımızda, bu anlamdaki alınacak olan tedbirler noktasında Türkiye'de yapmamız gereken çok iş olduğunu da rakamlar bize net olarak ortaya koymakta.

Değerli arkadaşlar, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bu dönemde yapılan en önemli düzenleme, hiç şüphesiz ki, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili müstakil bir yasanın çıkarılmış olmasıdır. Bilindiği gibi, Türkiye'de ilk kez geçen yıl haziran ayında, Meclisimizin ortak iradesiyle "İş Sağlığı ve Güvenliği" adı altında bir düzenleme yasalaştı ve yürürlüğe girdi. Daha önce, çalışanların yalnız yüzde 2'si iş sağlığı ve güvenliği kapsamındayken, yapılan bu düzenlemeyle birlikte bu kapsam genişletildi ve bütün çalışanların, kamu ve özel ayrımı yapmadan, tüm çalışanların iş sağlığı ve güvenliği kapsamına alınması sağlandı.

Yine, bu yasal düzenlemedeki ön önemli kazanımlardan biri, 10'dan az çalışanı bulunan iş yerlerinde "çok tehlikeli" ve "tehlikeli" iş yerleri için zorunlu tutulan iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine getirilmesi için gereken bedelin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından finanse ediliyor olmasıdır.

İş kazalarını irdelediğimizde, iş kazalarının önemli bir kısmının "çok tehlikeli" ve "tehlikeli" iş yerlerinde meydana geldiğini göz önüne aldığımızda, bu düzenlemenin önemini daha net bir şekilde ortaya koyuyor.

Yine, bu düzenlemeyle "çok tehlikeli" sınıfta yer alan maden, metal ve yapı işleri ile tehlikeli kimyasallarla çalışılan sektörler veya büyük endüstriyel kazaların olabileceği iş yerlerinde risk değerlendirmesinin yapılmaması işi durdurma sebebi olarak sayılmaktadır.

Yine, bu düzenlemede iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet sundukları işverene karşı sorumlu oldukları da yine kanun hükmü olarak düzenlenmiştir. Bu yasanın müstakil iş sağlığı ve güvenliği yasası olması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesine yönelik ilgili tüm tarafların yetki ve sorumluluklarını net olarak ortaya koyması açısından son derece önemli ve hayati önemde bir yasal düzenleme olmuştur.

Değerli arkadaşlar, alt işveren olayına gelince: Bilindiği gibi, ilk olarak 1936 yılında çıkarılan bir yasayla Türkiye alt işverenlikle tanıştı, daha sonra 1970 yılında çıkarılan bir yasal düzenleme -anayasanın iptaliyle birlikte 1971 yılında- ve en son 2003 yılında kabul edilen 1475 sayılı Kanun'un yerini alan 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2'nci maddesiyle de alt işverenlikle ilgili bir düzenleme yapıldı.

Şimdi bu konuda önce şunu ifade edeyim: Şu an alt işverenlik sonucunda, hepimizin "taşeron işçisi" olarak tabir ettiği, yüz binlerce çalışan var. Burada, gerek kıdem tazminatı gerek çalışma koşulları ve buna benzer en temel insani hakların kullanılması noktasında ciddi anlamda problemler olduğunu hepimiz müşahede ediyoruz. Burada önümüze çıkan en önemli sorunlar: Kıdem tazminatının ödenmemesi, yıllık ücretli izin haklarını kullanamamaları, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine tam olarak riayet edilmemesi, çalışanların ücretlerinin tam ve zamanında ödenmemesi, aynı zamanda ihale sürelerinin kısa olması neticesinde sendikal örgütlenmenin olmaması şu anda taşeron uygulamalarıyla ilgili çalışma hayatında yaşadığımız en önemli sorun. Biz AK PARTİ Hükûmeti olarak, AK PARTİ Grubu olarak çalışma hayatıyla ilgili sorunları görmemezlikten gelme ve öteleme yerine, sorunlarla yüzleşmeyi ve bununla ilgili gereken yasal düzenlemeyi yapmayı kendisine şiar edinen bir siyasi kadroyuz. Gerek çalışanlara toplu sözleşme hakkının verilmesi gerek Toplu İş İlişkileri Yasası'nın hayata geçirilmesi gerek -az önce ifade ettiğim- iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili düzenlemenin yapılması ve en son olarak da şu anda Çalışma Bakanlığı bünyesinde çalışmaları yapılan ve az önce saydığım sorunları da ortadan kaldıracak olan alt işverenlikle ilgili yasa tasarısı, bu anlamdaki samimi irademizi ortaya koyması açısından son derece önemi örnekler.

Değerli arkadaşlar, bu bahsettiğim temel sorunlarla ilgili 12 Ocak 2012 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik başkanlığında, kamu kesiminde çalışan alt işverenler ve işçi dernekleriyle birlikte bir toplantı yapıldı ve bu anlamda yaşanan sorunlar ve çözüm önerileriyle ilgili 14 maddelik bir tespit yapıldı.

Daha sonra yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Faruk Çelik başkanlığında, Üçlü Danışma Kurulunu temsil eden işçi ve işveren konfederasyonu temsilcileri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi parti temsilcilerinin katıldığı toplantılar düzenlendi. Bu toplantılar sonucunda, kıdem tazminatının ödenmemesiyle ilgili, alt işverenlik uygulamasında bir yıldan az süreyle sözleşme yapılması, bir yıllık kıdem şartı sağlansa dahi kıdem tazminatının değişen alt işverenler tarafından ödenmemesi sonucunda işçiler kıdem tazminatlarını ya hiç alamamakta ya da uzun yargı süreçleriyle genellikle asıl işverenden alabildiği tespiti doğrultusunda yasal düzenleme yapılması; yıllık ücretli izne hak kazanılamaması neticesinde meydana gelen mağduriyetlerin giderilmesi; yine, alt işverenlerin ekonomik açıdan zayıf olmaları nedeniyle, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmasını asıl işverenlerden beklemekte ve iş kazası oluşmasını önleyici tedbirlere ve eğitimlere gereken önemleri vermedikleri tespitiyle yeni yapılacak düzenlemede bu konuyla ilgili hususların yer alması; ücretlerin tam ve zamanında ödenmemesinden dolayı çalışanların mağduriyetinin giderilmesi; yine, hizmet alım ihalelerinin genellikle bir yılın altında yapılması ve alt işverenlerin, işçilerin toplu iş sözleşmesi yapmalarını, kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izne hak kazanmalarını, daha uzun süre istihdam güvencesi sağlamalarını engellediği tespitiyle bu konularla ilgili yasal düzenleme yapılması hususları yapılan çalışmalar neticesinde tespit edilmiştir.

Şu anda bu konuyla ilgili yasal çalışmada son aşamaya gelindiğini hepimiz biliyoruz. Bu konularla ilgili bütün sosyal tarafların, Üçlü Danışma Kurulunun, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin ve Mecliste grubu bulunan bütün siyasi partilerin katkı verdiğini biliyoruz.

Ben inanıyorum ve ümit ediyorum ki, bununla ilgili çalışma bir an önce neticelenir ve yine, daha önce çalışma hayatının demokratikleşmesi noktasında attığımız adımlara paralel olarak yapacağımız bu yasal düzenlemelerle birlikte, özellikle taşeron işçilerin sorunlarının çözümü noktasında da çok önemli mesafeler alacağımızı ümit ediyor ve bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaçar.