GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:105
Tarih:17.07.2021

SAİT DEDE (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 25'inci maddesinde orman alanlarına ilişkin bir düzenleme mevcut. Bakanlığa bağlı orman alanlarında turistik tesis yapılmayacağı, buraların kiralanmayacağı, kullanıma izin verilmeyeceği yönünde kısıtlamalar getiriliyor. Keşke, doğaya, ekosisteme, ormanlara ve bütün canlılara karşı siciliniz pirüpak olmuş olsaydı ama ne yazık ki bu idealden fersah fersah uzaksınız. Doğaya karşı bir savaş hâlindesiniz. Banknotlar dışında hiçbir yerde görmek istemiyormuşçasına yeşile karşı bir öfkeye sahip bir iktidarla karşı karşıyayız. Şimdi, ormanları korumaya yönelik bir çalışma içinde olacağınıza nasıl inanalım. Sizler değil miydiniz, "Söylenenlere itibar edilmesin, yakın zamanda yanan yerleri temizleyeceğiz, ekim ayında ilk yağmurlarla birlikte tohumlama ve fidan dikimi yaparak yeşillendireceğiz." deyip Bodrum ilçesine bağlı Güvercinlik Mahallesi'nde gerçekleşen orman yangınlarından sonra açıklamalar yapan. "Dosya önüme gelse de doldurulan alan eski hâline getirilmeden ve yanan arazi ağaçlandırılmadan bakmayacağım." diyen bu iktidar partisinin bakanı değil miydi? Ne oldu o yanan ormanlık alana? Beynelmilel bol yıldızlı bir otel yapıldı. Ege ve Akdeniz kıyılarındaki ormanlara karşı ultra her şey dâhil politikaları büyük bir keyifle ve pervasızlıkla uygulayan iktidar partisi Kürt bölgelerinde ise ormanlık alanları savaşa ve güvenlik eksenli uygulamalara feda etmiştir.

Seçim bölgem olan Hakkâri'de özel güvenlik alanları içinde kalan bölgelerde askerî operasyonlardan kaynaklı sürekli olarak yangınlar gerçekleşmekte, hiçbir şekilde yangınlara resmî makamlar tarafından müdahale edilmemekte ve halkın da yangın söndürme girişimleri yasak bölge bahanesiyle engellenmektedir. Nasıl batıda orman yangınlarının yoğunlaştığı bölgelerde oteller yapıldıysa Kürt bölgelerinde orman yangınlarının yoğunlaştığı alanlarda son yirmi yılda inanılmaz sayıda karakollar ve güvenlik yolları yapıldı. Tepelerde, yüksek bölgelerde inşa edilen karakolların üst bölgelerinin çevresindeki ormanlık alanlar görüş alanı engellenmesin diye birer birer yok edildi. Bu artık rutin bir uygulama hâline getirildi. Örneğin, Şemdinli ilçemizde -ki Hakkâri'nin en geniş ormanlık alanına sahip ilçesidir- askerî üst bölgelerinde atılan top atışlarından kaynaklı çıkan yangınlardan dolayı ormanlar yok olmak üzeredir. Yine Hakkâri'ye bağlı Oğul köyü neredeyse hep çatışma ve orman yangınlarıyla gündeme gelmektedir. Dersim'de, Şırnak'ta, Bingöl'de de durum Hakkâri'den farklı değildir. Bu yangınları söndürmeye, bunların önüne geçmeye yönelik en ufak bir çaba sergilenmemektedir, buna gerek dahi duyulmuyor. Birkaç yıl önceye kadar bölgeye en yakın yangın söndürme helikopterinin Adana'da olması bunun örneğidir.

Türkiye'deki orman yangınları politiktir. Eğer bunu kabul etmiyorsanız buyurun HDP olarak daha geçen ay verdiğimiz sürekli hâle gelen bu orman yangınlarının nedenlerinin tespit edilmesi ve önlemlerin alınması için verdiğimiz araştırma önergesini işleme koyalım, bir komisyon oluşturalım.

Orman yangınları biyolojik çeşitliliği, ağaçları azaltmakla kalmıyor, coğrafyadaki tüm yaban yaşamı ortadan kaldırıyor; flora ve faunayı etkiliyor, canlı türleri yok oluyor, yok ediliyor, ekosistemler parçalanıyor. 1990'lı yıllarda yaşanan çatışmalı süreçte binlerce köy boşaltıldı, milyonlarca insan yerlerinden edilerek göç etmek zorunda kaldı. Bölgeye insansızlaştırma stratejisi amaçlandı. Şimdi de yangınlarla yaşam alanları yok edilerek bu politika devam ettirilmek isteniyor. Ormanları yaktığınızda sadece yanan ormanlar değildir, o ormana bağlı binlerce yaşam yok olmuş oluyor. Gelir kaynağı hayvancılık ve tarım olan yurttaşlar yanmış, çorak olmuş arazilerde nasıl yaşam mücadelesi verecekler? Yine, güvenlik bölgesi, askerî yasak bölge ilan edilen alanlarda tarlalarına, bahçelerine nasıl gidip ekim yapabilecekler ya da hayvanlarını otlatabilecekler? Bunun acı sonuçlarını çok gördük, Mecliste de birçok defa dile getirdik. Hayvanlarını otlatırken vurulan çoban Sertip Şen, ot biçen çocuklarına yemek götürürken vurulan Sürmi İnce ve daha niceleri gibi.

Nerede ve hangi nedenle olursa olsun; ister otel, turistik tesis yapmak için isterse de karakol ve güvenlik gerekçeleriyle olsun, doğayı tahrip etmeye yönelik her türlü saldırı insanlığa ve tüm canlılara karşı işlenmiş bir suçtur. Buna yangınlar ve doğal hayatı yok eden barajlar da dâhildir. Tüm bu sorunların temelinde Kürt meselesinde çözümsüzlükte ısrar ve buna dayalı güvenlik eksenli politikalar yatmaktadır. Bütün kirli hesaplar, kirli oyunlar perdelenmeye çalışılarak çözümsüzlükten rant elde ediliyor ve işte, bu yüzden Hakkâri'de vurulan siviller, Pembelik Barajı'nda boğulan canlılar veya Bodrum Güvercinlik'te çıkan yangın bu çözümsüzlüğün sonucudur. Savaşta, imhada ısrar kimseye bir şey kazandırmaz, tarihte bunun örneği yoktur ve olmayacaktır da.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAİT DEDE (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)