GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:104
Tarih:16.07.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve televizyonlarının başında bizleri izleyen muhterem yurttaşlarımız; 277 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü hakkında İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve yaklaşmakta olan Kurban Bayramı'nızı da kutluyorum.

Teklif Komisyona 25 madde olarak geldi, Komisyon aşamasında 2 madde ilave edildi, 1 madde çekildi ve dolayısıyla da sonuçta 26 madde olarak Genel Kurula geldi. Biz artık söylemekten yorulduk ama siz getirmekten yorulmadınız. Yasa teklifinin içerisinde yok yok. Neye ihtiyaç duyulduysa birbiriyle ilişkisiz konular bir araya getirilmiş ve bir yasa teklifi yapılmış. Bunun adına "torba" da denilebilir, "çuval" da denilebilir, "çorba" da denilebilir. Bunun içinde engelliler var, korucuların maaşı var, çeklerle ilgili düzenleme var, tütünle ilgili düzenleme var, deprem var, rekabet var, dişçilikle ilgili düzenleme var, imar konularıyla ilgili düzenleme var, ormanda hava ayrıştırması var ve en son hukuk düzeniyle ilgili 3 madde var. Hukuk düzeniyle ilgili bu 3 madde; 11, 20 ve 23'üncü maddeler, aslında bu yasa teklifinin omurgasını oluşturuyor ve dolayısıyla da üzerinde tartışılması gereken ana konu da budur.

Yine komisyon aşamasında gördük ki yasa özensiz ve düzensiz bir şekilde hazırlanmış, farklı uzmanlık alanları tek bir teklif altında toplanmış, farklı komisyonları ilgilendiren önemli konular maalesef, ilgilisi olmayan Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilmiş ve dediğim gibi üç ana konuyu ilgilendiren Anayasa ve Adalet Komisyonu baypas edildi.

Yasa yazımında özensizlikler var, Türkçesi çok kötü. Teklif sahiplerinin ortaya konulan konular konusunda yeterli olmadıkları, özellikle bürokratlara -ya konularını bilmediklerinden ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu ciddiye almadıklarından dolayı- sorduğumuz soruların önemli bir kısmına hiçbir ciddi cevap alınmadı, almadık, alınamadı.

Teklif esas itibarıyla, biraz önce de söylediğim gibi, iki ana temanın üzerinde; bunlardan bir tanesi, ekonomik konularda süre uzatımıyla ilgili örneğin, çek ve tütün gibi, diğeri ise temel insan haklarıyla ilgili.

Temel ekonomik konularla ilgili olara,k örneğin, çek ve tütünle ilgili daha önce yapılan birtakım düzenlemelerin süresi uzatılıyor. Bu süre uzatılırken herhâlde süre uzatmayı öngörenlerin zihninde o üretilen süre zarfında bazı ekonomik değişikliklerin ortaya çıkacağı ve dolayısıyla uzatılan süre sonunda muhatapların yükümlülüklerini yerine getirebileceği varsayılmış ama maalesef, son bir buçuk, iki yıla baktığımızda yaptığımız her türlü süre uzatımıyla ilgili düzenlemelerin oturduğu ekonomik baz gerçekleşmemiş ve dolayısıyla da insanlar yükümlülüklerini yerine getirememişlerdir. Bundan sonra da bu iş böyle olacaktır. Niçin böyle oluyor? Çünkü ekonomide bu süre uzatımlarına muhatap olan kesimler yükümlülüklerini yerine getirebilmek için ihtiyaç duydukları nakit akımlarını ekonominin içinde bulunduğu koşullar dolayısıyla sağlayamıyorlar, borçlarını ödeyemiyorlar, alacaklılar alacaklarını alamıyorlar.

Sayın Komisyon Başkanı biraz önce ekonomiyle ilgili bir şey söyledi. Ben onun söylediğinden daha iyi bir şey söyleyeceğim, eminim, siz bunu da önümüzdeki dönemde, 1 Eylül geldiğinde tepe tepe kullanacaksınız ve bununla da övüneceksiniz. Övüneceğiniz husus şu: Bugün ikinci çeyrekle ilgili, nisan, mayıs ve haziran aylarında ortaya çıkan öncü ekonomik göstergelere baktığımızda, yıllık bazda, bir önceki yılın ikinci çeyreğinden bu yılın ikinci çeyreğinin sonuna kadar bu ülke yüzde 15 ile yüzde 20 arasında bir büyüme görecek. Bununla övüneceksiniz biliyorum ama çeyrekten çeyreğe bakıldığında belki sıfır, belki de çok cüzi bir artı büyüme olacak. Bunu niçin söylüyorum? Şunun için söylüyorum: Eğer gerçekten Sayın Komisyon Başkanının dediği gibi, bu ekonomik büyüme yetseydi ve yüzde 20'lik, dünyada belki de ilk sıraya oturacak bu büyüme gerçekten insanların ihtiyacını karşılayabilseydi şu anda örneğin çekle ilgili bizim bir düzenleme yapmamıza gerek yoktu. 2020'nin ikinci çeyreğinden bugüne kadar yüzde 20'lik büyüme, 700 milyar dolarlık bir millî gelir üzerinden 140 milyar dolar eder, o da 1 trilyon dolara yakın bir para eder. Hele insanların cebine bu para girseydi bu insanlar bunları ödeyebilirdi. Fakat aldanış içindesiniz, siz bir kuyuya düştünüz; eksi bir yerdesiniz, eksi bir yerden kuyunun seviyesine yavaş yavaş yükseliyorsunuz ama kuyunun ağzından daha sıfır noktasına gelemediniz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Bu niçin böyle? Bu şunun için böyle: Çünkü ekonominin böyle büyüdüğü bir ortamda kontrolden çıkmış bir enflasyonda kaynakların iyi tahsis edilmediği gayet açık ve net. Şu anda topluma baktığımızda, görülen şu: Gerçekten bu toplumda önemli bir servet temerküzü var, servet birikimi var, servet çok, servet yüksek ama sermaye yok; sabit sermaye yatırımına dönüşmüyor, sabit sermaye yatırımına dönüşmediği için de istihdam yok, gelir artışı yok; fakirlik var, fukaralık var, fatura ödeyememe var. Dediğim gibi, servet çok ama sermaye yok. Servetin çok olmasının nedeni de uygulamakta olduğunuz ekonomik politikanın gelir dağılımını bozmasından ileri geliyor. Bugün itibarıyla nüfusun en tepesindeki yüzde 4 toplam servetin yüzde 70 küsuruna sahip; yüzde 1'lik grup bunun yüzde 36-37'sine sahip ama en aşağıdaki grubunun aldığı pay son derece düşük. Onun için berber gelirini sağlayamıyor, kuaför ihtiyacını gideremiyor; onun için çek yasasında... Muhatapları alacaklarını tahsil edemiyorlar, borçlular borçlarını ödeyemiyorlar. Bunu, dediğim gibi, eylülün 1'i geldiğinde övünerek söyleyeceksiniz ama bununla lütfen kendinizi aldatmayın; bu ekonomik büyümenin kalitesi yok, bu ekonomik büyüme ülkeyi içine düştüğü çukurdan kurtarmaya yetmiyor. Onun için, şu anda baktığımızda, bir tarafta varlıklılar, son derece harcama kabiliyetleri var; beyaz eşya, otomobil, lüks konut, sokaklar, alışveriş merkezleri dolu ama geriye kalan bir kesim gerçekten geçim sıkıntısı çekiyor, kelimenin tam anlamıyla geçim sıkıntısı çekiyor. O nedenle, bu kanunda ve bundan önceki kanunlarda yaptığımız bu zamanla ilgili ertelemeler, gecikmeler; bu ekonomik büyüme tabana yayılmadığı ve de gelir "generate" edemediği, gelir ortaya koyamadığı, nakit akışı koyamadığı için de bunlar ödenmeyecek.

Zamanım elli bir saniye kaldı, ben daha bir şey söyleyemedim.

Dolayısıyla, buradan hareketle bizi şu anda televizyonları başında dinleyen, evine ekmek götüremeyen, iş gücü piyasasından çıkmış, iş aramış, işini bulamamış sevgili yurttaşlarım; bunu size söylüyorum: Bu niçin böyle? Bu, hukuk olmadığı için böyle; bu, adalet olmadığı için böyle, insan haklarına saygı duyulmadığı için böyle. O nedenle, bu kanun teklifinin 11'inci, 20'nci ve 23'üncü maddelerindeki düzenlemeler bu ekonomiyi büyütmüyor, ayağında bir takoz gibi duruyor ve dolayısıyla da bundan kurtulmadığımız sürece de bu ekonominin büyümesi mümkün değil. Hukuk ile ekonominin ilişkisi işte burada yatıyor. O nedenle, ne yapıp yapıp bu 3 konudaki düzenlemenin bence geri çekilmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Burada üç yıl uzatmak değil -uzatmak zaten mümkün değil çünkü seçime girilecek, bu ortamda da seçime girilmez ama- bir yıl bile deseniz buna razı olmamanız lazım. Bu ülkenin normalleşmesi lazım, normale dönmesi lazım, normal hukuk içerisinde şu anda yanlış yapanlara yanlışının hesabının sorulması lazım ama bunu yaparken masumları da korumanız lazım. Bu, sizin sözünüz, dediniz ki: "Bu sorunun temelinde 3 şey var: Biri ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet." (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, aşağıdaki o ibadet kısmını mutlaka kazanmanız lazım. Şu anda televizyonda bir dizi oynatıldı, "Mavera" diye bir dizi. Hacı Ahmet Yesevi, Bağdat'ın bataklığından erdemli bir toplum çıkardı, televizyona göre -bunun propagandasını yapıyorsunuz- ama söylediğiniz söz eğer davranışa dönüşmezse bunun bir kıymeti yok. Dolayısıyla da sizin bu erdemli toplumu getirebilmeniz için o söylediğiniz sözün eyleminize dönüşmesi lazım. Sizde böyle bir şey yok sadece söz, sadece ifade.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Onun için, şu mağdur ettiğiniz insanları mutlaka kazanmanız lazım, onlara el uzatmanız lazım, onları bu ülkenin varlığına kastetmiş hainlerin eline itmemeniz lazım. Onları kazanmanız lazım, bunları kazanmazsak bu ülkenin birliğini neyle sağlayacağız?

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Bir dakika, sözümü şöyle bitireyim.

BAŞKAN - Buyurunuz.

DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - İkinci Dünya Harbi'nde Almanya'da ne olduğunu biliyorsunuz. Almanya'da Hitler faşizmi onlarca, milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu ama savaşın sonunda kurulan mahkemede yargılanan kaç insan vardı? Alman toplumunun birliği ve beraberliği için o insanlar kazanılmaya çalışıldı. Sizin de yapmanız gereken bu. Bunu yapmazsanız siz bu ülkenin birliğine ve beraberliğine kastetmiş oluyorsunuz.

Dolayısıyla da bu 3 maddeyi lütfen geri çekin, normal hukuk içerisinde bu işleri halledin. Bu işleri halletmezseniz önümüz karanlık, onu söylüyorum.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)