GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:103
Tarih:14.07.2021

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli Genel Kurul, sayın milletvekilleri; herkese sevgi ve saygılar.

(2/3517) esas numaralı Turizmi Teşvik Kanunu... Ne demekse bu teşvik? Niye turizmi düzenleme ve benzeri değil de teşvik?

Şimdi, çok ilginç... Madem söz konusu turizm ve turizmde de en önemli mekânlardan, memleketlerden, yerlerden, yurtlardan biri Antalya -biz de Antalya Vekiliyiz- bu Antalya'da hemen birkaç gün içerisinde çok önemli bir şey oldu arkadaşlar, akıllara durgunluk verecek bir şey, kum hırsızlığı yani her şeyin hırsızlığını gördük de bir de kum hırsızlığı çıktı, kum çalındı. Bununla ilgili tutanak tutan memur da kaymakam tarafından görevden alındı. Bakar mısınız? Patara plaj kumu çalınıyor ve tutanak tutan memur görevden alınıyor; birincisi bu.

İkincisi: Bakın, gazetelere yansıdı, hiç burada konuşulmadı. Soru önergesi verdik, cevap da gelmedi. Diyanet İşleri Başkanlığının 130 bin personeline günlük 920 lira karşılığında tatil planlanıyor. Hangi koşullarda? Devlete ait dinlenme tesislerinin alelacele, çalakalem özelleştirildiği ama Diyanetin 130 bin personeline... Nerede yapılıyor bu? Önceki Meclis Başkanı Sayın İsmail Kahraman'ın kuzeni Talip Kahraman'ın oteli Altis Resort Otel'de yapılıyor bu ve bununla ilgili hiçbir açıklama söz konusu olmadı.

Tabii, bu torba yasa içerisinde Yunus Emre Vakfı var ve bu yıl da Yunus Emre Yılı. Diyanet İşleri Başkanlığı, Yunus Emre Vakfı, her şeyin birbirine karıştığı... Bakın, bu yıl hem Yunus Emre Yılı hem Hacı Bektaş Veli Yılı hem Ahi Evran Veli Yılı fakat Hükûmet ve Cumhurbaşkanlığı tarafından sadece Yunus Emre Yılı'na yönelik, Yunus Emre'yi de başkalaştırarak "Isılık oddadır sacda değildir / Us baştadır tacda değildir / Hakkı ister isen âdemde ara / Kudüs'te, Mekke'de, hacda değildir." diyen Yunus Emre'yle ilgili etkinlikler yapılıyor. Hacı Bektaş'a hiç dokunulmuyor, Ahi Evran'dan hiç söz edilmiyor. Ahi Evran Veli'nin katilinin Cacabey olduğu gerçeği saklanıyor ve Kırşehir'de katil ile maktul birlikte anılıyor. Bu kürsüden söyleyeyim, bilimsel verileriyle birlikte kamuoyuna da açıklayacağız: Aslında Ahi Evran Veli'nin "Nasrettin Hoca" denen kişinin kendisi olduğu gerçeği de saklanıyor ve burada çalakalem bir şeyler yapılmaya çalışıyor.

Başka ne yapılmaya çalışılıyor? Bakınız, şimdi burada turizm yasası aslında çok da gerekli değil, güncel de değil, yaşamsal da değil; bir dayatma var burada. Nedir güncel olan? Demokrasidir, eşitliktir, özgürlüktür, adalettir. Tam bu noktada Sayın Cumhurbaşkanı Diyarbakır'a gidiyor. Hangi günde gidiyor, bakın çok önemli: Vedat Aydın'ın katledildiği günde gidiyor. Vedat Aydın'ın katledildiği günde, bakın, İzmir katiline yataklık yapan İzmir Emniyet Müdürünün Diyarbakır'a atandığı ve yanına suçişleri bakanını alıp, kayyumu da alıp, gidip çözüm sürecinden söz edildiği bir tuhaf mizansen. Böyle bir çözüm süreci olmaz. Bu gitmeler gitme değil, vazgeçin bu tutumdan. Barıştan, demokrasiden, eşitlikten, adaletten söz edeceksek deminden beri saydığımız kavramları yerli yerine oturtacağız. Biraz önce Hüda Vekilim söz etti; meleleri Kürtçe vaaz veriyor, Kürtçe dua okutuyor diye tutuklayın, Diyanet İşleri Başkanlığına, personeline günlük 920 liraya tatil yaptırın, devletin kurumlarını özelleştirin, sonra da, efendim, hakikatten, adaletten falan söz edin. Bunun hakikatle, adaletle ilgisi yoktur; bu, inançsal olarak tam da bir münafıklıktır, siyasi olarak tam da bir faşistliktir. Bunun giderilmesi ve bir demokrasi paydasında buluşulması gerekiyor. Bu demokrasi paydasında buluşacak basiret, irade, bakış açısı var ise koyun ortaya, buyurun; bu işi dolandırmanın, bin dereden su getirmenin bir âlemi yok. Koşa koşa herkes Diyarbakır'a gidiyor; ya, daralan Diyarbakır'a gidiyor; daralan Dersim'e gidiyor, daralan Muş'a gidiyor. Arkadaşlar, bu ülkenin Willy Brandt'lara da ihtiyacı var; bu ülkenin, efendim, çözüm üretecek insanlara da ihtiyacı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

SALİH CORA (Trabzon) - Dersim'e CHP'nin tarih masası gitti.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Evet, gitsin, tamam, ona da söylüyorum; evet, herkese söylüyorum, ben size de söylüyorum.

Şimdi, Dersim'e gidenler, hele o üniversiteye yakın Sarı Saltuk Viyadüğü'nde bir inseydiniz Sayın Lütfü Türkkan, köprüde "Ya, bu Gülistan Doku nerede?" deseydiniz; Pertek'e gitmişken hemen Pertek'in 10 kilometre ilerisinde Üryan Hızır makamına gitseydiniz bir, dua etseydiniz, ne olurdu? Hele bir Dersim'in inancıyla ilgili mekânlara... Cemevine gittiniz ama cemevine gidiş de öyle kuru kuruya bir gidiş; bunlar olmuyor arkadaşlar. Mademki söz konusu farklı kimlikleri kabul etmek, bu sadece -rahmetli Ecevit'in dediği gibi- bir ekonomik sorundan ibaret değil; bu inançsaldır, bu etniktir, bu insanidir, bu vicdanidir, bu ahlakidir, bu hepimizle alakalı bir şeydir ama iktidar olduğunuz, mühür sizde olduğu için en çok sizinle alakalıdır, en çok sorumluluk size aittir, en çok vebal size aittir. O nedenle çözüm...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Sayın Başkan, rica ediyorum, bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Şimdi, tam da bu noktada -daha önce de söylemişimdir; Yunus'tan, Pir Sultan Abdal'dan, âşıklardan, sadıklardan çokça okuduk burada- mademki Yunus Emre gerçeğinde, mademki Yunus Emre hakikatinde bulaşacağız: "Hakk bana bir gönül verdi, ha demeden hayran olur, Gâhi gider giryân olur, gâhi gider şâdân olur. Gâhi girer mescitlere, yüz sürer anda yerlere, Gâhi gider deyre girer, İsa ile ruhban olur." diyen Yunus'un inançlara, halklara, kültürlere, emeğe, kadına, doğaya, hakikate ve adalete bakışında ya bulaşacağız ya "Gelin, tanış olalım/İşi kolay kılalım/Sevelim, sevilelim." gerçeğini yaşatacağız ya da bunu yaşatamayanlar tarih ve insanlık önünde tükenip gidecekler.

Sevgi ve saygılar. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)