GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:97
Tarih:29.06.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Türk milletini ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşülen kanun teklifi, ülkemiz için hayati öneme sahip Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun yapısını ve statüsünü değiştirmeyi amaçlamaktadır. Bir kamu iktisadi teşebbüsü olan Makine Kimyanın "KİT" statüsünden çıkarılıp Türk Ticaret Kanunu kapsamında kamu anonim şirketine dönüştürülmesi istenilmektedir.

Türk savunma sanayisinin temelini oluşturan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Fatih Sultan Mehmet tarafından kurdurulan top dökümhanesine dayanmaktadır. Makine ve Kimya, 15'inci yüzyıldan beri Türk milletine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmet etmektedir. Böylesine köklü bir kurum olan Makine ve Kimya, Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü silah, mühimmat, roket, araç gereç ihtiyaçlarını karşılamakla görevli olan kritik öneme sahip bir kurumdur.

Sayın milletvekilleri, böylesine önemli bir kurumun şirketleşmesinin hatalı olduğunu düşünmekteyiz. Özellikle Kurumun geleceği ve orada çalışan emekçilerin durumu bizleri endişelendirmektedir. Cumhuriyetimizin değerleri olan fabrikaların, bankaların, limanların, santrallerin, kamu iktisadi teşebbüslerinin önce şirketleştirip sonra da nasıl satıldığını bilmekteyiz; Komisyonda da bu itirazımızı dile getirdik. Bu yüzden, teklife özelleştirme yapılamayacağına dair bir madde eklendi ancak bu eklenen madde endişelerimizi tam anlamıyla giderememiştir.

Biz, AK PARTİ'nin ne söylediğinden ziyade, ne yaptığına bakıyoruz. AK PARTİ ne yaptı? Tank Palet Fabrikasını 50 milyon dolar için sattı; satın alan yandaş şirket Tank Palete 50 milyon dolar koyup 3 milyar dolar kazanacak.

AKP ne yaptı? TELEKOM'u sattı; satın alan kişi arkasında 4,7 milyar dolar borç bırakarak Türkiye'yi terk edip gitti. TELEKOM üzerinden milyarlarca dolar vurgun yapan bu kişiyi Türkiye'ye gelişinde Cumhurbaşkanı karşıladı. Muhalefet olarak "İktidara geldiğimizde Kanal İstanbul için milletimizin parasını bu şirketlere yedirmeyeceğiz." dediğimizde "Sizden söke söke alırlar." diyen Cumhurbaşkanı, milletimizin 4,7 milyar dolarını bu kişiden söke söke alamamıştır.

AKP ne yaptı? TEKEL'i özelleştirdi; kıraç arazide yetiştirdikleri tütünle geçimini sağlayan 600 bin aile vardı, bugün 60 bin aile bile kalmadı. Türkiye'de 1936 yılından 2005 yılına kadar SEKA vardı, özelleştirildiği 2005 yılına kadar ülkenin kâğıt ihtiyacını karşıladı; Afyon işletmesinde kamışı, Dalaman işletmesinde pamuk kozasını ekonomik değere dönüştürdü. AKP, SEKA'yı arazisinden bile ucuza sattı.

AKP ne yaptı? Şeker fabrikalarını, TÜPRAŞ'ı, Etibankı, Sümerbankı, limanlarımızı, Soma Termik Santrali, İkizdere Hidroelektrik Santrali gibi onlarca santrali sattı. ÇAYKUR'u BOTAŞ'ı Türkiye Petrollerini ve daha sayısız kurumu Varlık Fonuna devretti.

Zaman kısa, sattıklarınızın bu ülkeye maliyetini anlatmaya değil on dakika, on gün bile yetmez.

Değerli milletvekilleri, tüm bunlardan sonra, AKP'nin "Madde koyduk, satmayacağız." sözlerine nasıl güvenelim? AKP'nin özelleştirme politikaları, iktidarın üretimden vazgeçip tüketime yönlenme alışkanlığı ve mevcut hükûmet sisteminde Cumhurbaşkanının bir kararnamesiyle -İstanbul Sözleşmesi'nde olduğu gibi- kanunları, Anayasa'yı hatta Meclisin iradesini dahi hiç sayıp her şeyi yapabilmesi karşısında sözlere nasıl inanılır? Bizim de milletimizin de AKP'ye güveni kalmamıştır. AKP, uyguladığı politikalarla milletimizin paralarını yandaşlarına peşkeş çekerek, kurumlarımızı yok pahasına satarak milletimizin nazarında güvenini sıfırlamıştır.

Değerli milletvekilleri, "Makine Kimyanın statüsünü neden değiştiriyorsunuz?" diye sorduğumuzda "Hantal yapı nedeniyle teknolojik gelişmelerin sağlanması mümkün değil." dediler. Ancak, Kurumun bilançosu hatta Kurumun Genel Müdürünün yaptığı sunum bile savunmalarını boşa çıkarmaktadır. Nitekim, Kurumun 2020 yılındaki net kârı 925 milyardır, AR-GE harcamaları da 78 milyon liradır; böylece en çok kâr eden kamu sanayisi kuruluşları arasında ilk 3'te yer almıştır, dünyada 40'tan fazla ülkeye ihracat gerçekleştirmiştir. 2019 yılı kurumlar vergisi beyannameleri incelendiğinde en fazla gelir beyan eden mükellefler sıralamasında 41'inci sırada, KİT'ler arasında 4'üncü sırada ve savunma sanayisi kuruluşları arasında 1'inci sıradadır. Kaldı ki Makine ve Kimyanın öncelikli amacı kâr etmek değil millî güvenliğimizdir. Tüm bunlardan sonra çıkıp hantal yapıdan bahsedilmesinin hiçbir inandırıcılığı bulunmamaktadır. Anlaşılan, böylesine gelir getiren bu Kurum birilerinin iştahını kabartmıştır ama efendiler, sizleri uyarıyoruz; Makine ve Kimya sıradan bir kurum değildir, millî güvenlik şirketleştirilemez, özelleştirilemez.

Değerli milletvekilleri, soruyoruz: Anonim şirket olursa şimdi yapılamayan neyi yapacaksınız, İhale Kanunu'ndan muaf tutarak ne amaçlanmaktadır, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yani milletin denetiminden bu şirketi kaçırarak ne yapılacaktır? "Daha hızlı ve daha etkin kararlar alacağız." deniliyor, bu savunma bize tanıdık geliyor, biz bu senaryoyu hatırlıyoruz, tıpkı bu ucube partili hükûmet sistemi geçirilirken bahsedilen aynı konu, aynı şekilde bahsediliyor. Partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi getirilirken de bu gerekçe öne sürülmüş "Bu sistemde etkin ve hızlı kararlar alınacak, böylece bürokrasi azalacak, ülkemiz şahlanacak, uçacak, kaçacak." gibi gerekçeler üretilmişti. Sonuç ne oldu? Kocaman bir hüsran. Gelinen noktada bu hükûmet sisteminin ülkemizi felakete sürüklediği, ekonomik buhranlar yarattığı ve sayısız zararlara sebep olduğu ortaya çıktı. Şimdi aynı gerekçeler Makine ve Kimyanın şirketleşmesi için söyleniyor. Tıpkı partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ülkeyi felakete sürüklemesi gibi şirketleşme de Makine ve Kimyayı felakete sürükleyecektir. Amaç eğer hızlı kararlar almak ve nitelikli istihdam yaratmaksa bu şirketin yapısı korunarak ilgili kanunlarda düzenlemeler yapılır, bizler de destek veririz, Kurumun önünü açarız ancak maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmekse emin olun, aziz milletimiz bunun hesabını sizden sorar. Makine ve Kimya çok önemli kurumdur. Makine ve Kimyanın ürettikleri Mehmetçik'in elinde olacak. Hepimizin canının güvencesi, Mehmetçik'in de canının güvencesi olacak bu Kurum için asla ve asla bir şirket statüsü düşünülemez. Bilindiği üzere, şirketler ticari hayatta kâr amaçlı faaliyet gösterirler ancak Makine ve Kimyanın öncelikli amacı kâr etmek değildir, asıl hedefi millî güvenliğimizdir. Tutturmuşlar bir şirket türküsü. Her şey mi para, her şey mi dolar gözünüzde? Kıbrıs Barış Harekâtı'nda ne olmuştu hatırlayınız; tüm dünyanın ambargosuyla karşılaştık. İşte, Makine ve Kimyanın ürettiği bu tür ürünleri kendimiz üretmezsek, yerli ve millî olmaktan uzaklaşırsak paramız olsa dahi dışarıdan bu tür ürünleri satın almamız mümkün olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, Makine ve Kimya, Kırıkkale'yi 13 haneli bir köyden 280 bin nüfuslu bir şehre dönüştürmüştür. Şimdi, Kırıkkaleli hemşehrilerimiz endişelidir. Kanun değişikliği kabul edilirse Makine ve Kimyada bir tane bile memur kalmayacaktır, nitelikli ve deneyimli personel bu köklü Kurumu terk edecek, ihtisaslaşmış iş gücü kaybı yaşanacak, kurum hafızası yok olacaktır. Bu teklif yasalaşırsa Yönetim Kuruluna savunma sanayisiyle alakası olmayan, yeterliliği olmayan kişiler getirilecek, tıpkı diğer kamu şirketlerinde olduğu gibi AKP'li eski siyasilere, bürokratlara, danışmanlara, yandaşlara yeni bir maaş alanı yaratılacaktır.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak Türk devletinin millî güvenliği şirketleştirilemez. "Memleketin, ülkenin, milletin bekası" diyenler makine kimyayı şirketleştirerek Mehmetçik'in mühimmatını yabancılara devrederek mi beka sağlayacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)