| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 15.06.2021 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yargıyla ilgili burada çok konuştuk, yine konuşuyoruz ama sonuçta bir yargı mensubu olarak da konuşuyorum çünkü avukatlar aynı zamanda yargı mensubu. Yani Türkiye'de yargıyı berbat hâle getirdiniz, kendi kontrolünüze aldınız ve yargıyı yürütme organının bir parçası hâline getirdiniz. Şimdi, getirilen düzenlemede, 13 maddelik düzenlemede olumlu işler var tabii ki, yani "evet" dediğimiz ama gerçekten çok daha berbat hâle getirdiğiniz başka düzenlemeler de var. Yani yıllarca burada bebekli annelerin, hamile kadınların cezaevinde olmaması gerektiğini, gözaltına alınmaması gerektiğini savunduk. Şimdi, bunca mağduriyetten sonra, işte hükümlü kadınlar bakımından bir düzenleme getiriyorsunuz fakat eşitliğe aykırı bir düzenleme. Ama asıl bu düzenlemenin tutuklu kadınlar için de olması lazım çünkü yargı mensupları tutuklu kadınlar için bu düzenlemeyi aleyhte kullanıyor. Dolayısıyla babası hükümlü, annesi tutuklu yüzlerce çocuk var cezaevinde. Bu yargı mensuplarıyla nasıl bu düzenlemeyi yapacaksınız? Cezaevinde tutuklu kadınlar var, hükümlü babalar var veya tutuklu babalar ile tutuklu anneler var, bunların çocukları dışarıda. E, bunlara ilişkin bir düzenleme var mı? Yok.
Hâkimlere takdir hakkını vermişsiniz ama bu hâkimler bu takdir hakkını sonuna kadar kötüye kullanıyor, sonuna kadar. Bakın, daha Hatay'da dün ben...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hâkimlere verilmiyor ya! Başsavcılık...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Arkadaşlar, bir saniye... Bu, hükümlüler için iki gözüm, hükümlüler için. Tutuklu kadınlar için bir düzenleme var mı? Tutuklu anne, tutuklu baba.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hâkimlerle ilgili bir düzenleme yok ki.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bak, anladım da tutuklu anneler için ne yapacaksınız?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ya, o ayrı; teklifle bir ilgisi yok ki.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - E, tamam da yok işte, eksik diyorum ben de buna. Niye anlamıyorsun?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - İyi anlatın ama.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - İyi anlatıyorum da sen anlamıyorsun Abdullah.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Mevcudu anlat, mevcudu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ya, mevcut değil iki gözüm, eksik diyorum bu.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Tamam, devam et.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Eksik diyorum. Tutuklu anneler için ne yapacaksınız? Yani cezaevinde şu anda olanların daha çoğu tutuklu anneler, tutuklu babalar. Dolayısıyla birinin tutuklu olmaması lazım ama sizin yargıçlarınız, atadığınız bu yargıçlar bu haklarını kötüye kullanıyorlar. Dolayısıyla bunlar bakımından da takdir yetkisini sınırlayan bir düzenleme olması lazımdı bunun içinde; bu, yok. Dolayısıyla bu soruna bir çözüm olmayacak ve biz de sizleri eleştirmeye devam edeceğiz. Daha dün, bakın, yani işte beş aylık hamile kadın dört gün Hatay'da gözaltında kaldı, gözaltında kaldı. Yani niye? Yani dört gün boyunca hamile bir kadın gözaltında kalır? Niye yani beyanı iki saatte, üç saatte alınmaz, bunu yapacak mekanizman yok mu? Kadın canlı bomba mı? Hayır, ya bir bankaya para yatırmış zamanında ya da bir okulda okumuş. Bu zulüm değil mi? Bakın, buna ilişkin bir düzenleme yok.
İkinci olarak yani iletişimin dinlenmesi, görüşmelerin dinlenmesi, kayıt altına alınması. Bir taraftan düzenleme getiriyorsunuz, teknolojiye uyuyorsunuz ama diğer taraftan da özel yaşama en ağır müdahaleyi yapıyorsunuz, en ağır müdahaleyi. Dolayısıyla bakın bu düzenlemeler güvenlikçi anlayışın ve insan hakları ihlallerine yol açan anlayışın bir devamıdır. Bunlardan bir yol alamayız yani bir düzenleme yaparken en berbat düzenlemeyi de hem de kendi kontrolünüzde olan savcılara ve cezaevi yönetimine bırakıyorsunuz. Bunun bir şeyi yok ki. Cezaevi yönetimlerinin, infaz savcılarının nasıl bu hakları kötüye kullandığını sahadan çok iyi biliyoruz ama şimdi, çok kötü bir takdir hakkını, daha ağır bir biçimde, bu düzenlemeyle bunlara bırakıyorsunuz. Bakın, çok açık söylüyorum, şu anda cezaevlerinde infaz ve gözetleme kurulları şartla salıverme süresi dolmuş, disiplin cezası almamış tutukluları tahliye etmemek için elinden gelen her şeyi yapıyor. İnsanların cezası dolmuş, almışlar ceza bir vesileyle, altı yıl üç ay, bakın hiçbir delil olmadan almışlar bu cezayı, tahliye olamıyorlar. Niye? "Efendim, biz gözetledik de aslında bu adam örgütle ilişiğini kesmemiş." Ya cezaevindeki adam örgütle nasıl ilişiğini kesmez? Mektubu kontrol altında. Görüştüğü kişiler kimler? Eşi, çocukları, avukatı. Telefonlar kayıt altında zaten. Nasıl örgütle ilişiğini kesmemiş? O zaman niçin cezaevinde, niçin kontrol altında değil? Bu infaz kurulları doğrudan doğruya, bakın, doğrudan doğruya -şu andaki kurulları söylüyorum- hürriyeti tahdit suçu işliyorlar, bir mahkeme kararı olmadan insanları hapiste tutuyorlar. Şimdi, bu yapılıyor, bunu da bize "iyi düzenleme" diye getiriyorsunuz ama sahadan gerçekten haberiniz yok. Bakın, binlerce insan, binlerce insan cezaevinde şu anda bundan mağdur. Bütün cezaevlerinden yazıyorlar "Tahliye olamıyoruz." diyorlar. Disiplin cezası almamış, bir itirazları yok, ki bir şey yapmamışlar, olamıyorlar. Buna ilişkin bir düzenleme var mı bunun içerisinde? Hayır, yok. Yargıyı berbat hâle getirdiniz, onu söylemeye çalışıyorum. Bakın, niye berbat hâle getirdiniz, biliyor musunuz? Bütün kuruluş değerlerinden uzaklaştınız. Bunu söyleyeceğim de kayıtlara burada geçsin diye söyleyeceğim. Ne hâle geldiniz, bakın, şu fotoğrafa iyi bakın; Diyarbakır'da sivil toplum kuruluşları, ben de baro başkanıyım, 19 Mart 2008 tarihi yani aynı zamanda, AK PARTİ'ye karşı kapatma davasının açıldığı tarih. Diyarbakır'daki sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, baro, ticaret odası, esnaf odası falan ortak açıklama yapıyor. Bu açıklamada aynen şunları söylüyoruz. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Nereden nereye geldiniz. Bakın, ne söylemişiz o zaman? On üç yıl önce "Türkiye'nin demokratikleşmesinin en etkili yolunun AB üyeliği yolunda gerçekleştirilmesi gereken reformlar olduğunu hatırlayarak, duraksayan, geri bırakılan reform süreci, kararlı bir iradeyle, yeniden yapılmalıdır. Siyasi partiler ve seçim kanunları derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınarak demokratik bir hâle getirilmeli, siyasi partilerin yargı erkinin keyfî, siyasi ve denetimi mümkün olmayan takdir hakkıyla kapatılmasının önüne geçecek bir düzenlemeye kavuşturulmalıdır. Türkiye'de gerçek demokrasi isteyen çevrelerin iş birliğiyle Türkiye'nin temel sorunlarının çözümüne cevap verecek bir içerikte yeni sivil bir Anayasa'nın en kısa zamanda hazırlanması için çalışmalar hızlandırılmalıdır." Bunu biz on üç yıl önce, AK PARTİ'nin kapatılmaması için söylemişiz. Şimdi, siz yani bu AKP Grubu başka bir siyasi partinin kapatılmaması için talimat veriyorsunuz yargıya, HDP'nin kapatılması için. Bakın, nereden nereye geldiniz, farkında değilsiniz. Nereden nereye geldiniz. Bakın, biz hâlen, on üç yıl önce orada toplanmışız ve sizin partinizin kapatılmaması için demokratik bir irade ortaya koymuşuz ama şimdi, siz zalim oldunuz, zulüm yapıyorsunuz ve aynı zamanda, başka siyasi partilerin kapatılması için de tamamen bu ideallerden uzaklaşarak adımlar atıyorsunuz. Bakın, dün -bununla bağlantılı olarak- talimat verdiniz Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına ve bu dava açıldı. Dün, Kobani davasını izledim, sizin "Kobani davası" dediğiniz davayı izledim. Ya, içimizde gerçekten vicdan sahibi hukukçular var ya; gidin, dinleyin. Ya, bakın, orada o başkanı dinlediğiniz anda isyan edersiniz avukat olarak ya, isyan edersiniz, isyan. Hepsi kayıt altında, merak eden izlesin bunu. Bakana da seslendim ben dün oradan. Ya, bu başkanı bir dinleyin ya. Avukatlara, bakın, o kadar insan içerisinde bu şekilde bağıran bir başkan nasıl adil yargılama yapacak ya, nasıl yapacak adil yargılama? Böyle bir düzen var, böyle bir düzeni kurdunuz.
Bakın, orada yargılananlar kimler? Bu kürsülerde oturan grup başkan vekilleri, milletvekilleri, belediye başkanları. Onların avukatlarına ve onlara bu şekilde davranan bir yargı düzeni yarattınız. Ne diyor biliyor musunuz başkan duruşmada? "Efendim, bir davanın hızlı sonuçlanması da adil yargılamanın gereğidir, biz de onu yapıyoruz." Yani kardeşim, bana bir görev verdiler, biz sizi mahkûm edeceğiz bir an evvel; o yüzden ne avukatları dinlerim ne sanıkları dinlerim, hiç kimseyi dinlemem, taahhütlerinizi yerine getirmem. Bunu açık açık söyleyen başkanlara özel görev verdiniz.
Bakın, size karşı kapatma davası açılmıştı ama şimdi siz aynı zalimliği, aynı zulmü başkalarına karşı yapıyorsunuz. Size anlatayım, bakın, yarın Soma davası var ve karar verilecek; haberiniz var mı? Vallahi bilmiyorsunuz, gerçekten bilmiyorsunuz. Bilseniz bu kadar sessiz durmazsınız. Ya, Soma davasında sonuçta bu Yargıtay, bu Yargıtayın kendisi, daire, bilinçli taksirden ceza verdi, bilinçli taksirden. Öyle bir şey yapıldı ki çünkü büyük bedeller var, büyük paralar var işin içerisinde, sanıklar bilinçli taksirden ceza aldılar ve cezaevinde kalacaklar; ne oldu biliyor musunuz? Başsavcılık bu kararı mahkemesine göndermedi. Ne zaman? İki ay, üç ay boyunca göndermedi. Gönderse çünkü işinde giden bir yargılama başlayacak. Sonra, aynı dairenin, oy birliğiyle karar almış dairenin 3 üyesi değiştirildi, 3 üyesi; oraya yeni Yargıtay üyeleri atandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı olmayacak bir şey yaptı, olağanüstü kanun yoluna yani karar düzeltmeye başvurdu. Aynı daire, bakın, aynı daire yeni atanan 3 üyenin oyuyla kendi kararını kaldırttı, "Hayır efendim, bu bilinçli taksir olmaz." dedi.
Ya, bakın, bu, yargı tarihinde olmamış bir şey ya. Hadi, avukatsın, kalk, bir şey söyle, buna bir şey söyle, hadi bakalım, biraz önce bana laf söylüyordun. Yargı tarihinde bunun örneği var mı?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Talimat mı...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, yargı tarihinde bunun örneği yok. Niye? Adamlar paralı ve bir sürü kirli ilişki var. Sizin döneminizde bunlar yapılıyor, bakın, sizin döneminizde. Ya, biraz vicdan olsa, biraz utanma olsa, biraz ahlak olsa çıkar burada bir şey söylersiniz ya! Yarın karardır. Adamlar bilinçli taksirden ceza alacaklar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 301 işçinin katilleri ellerini, kollarını sallayarak dolaşacaklar. Ve bakın, bütün bunları yargı operasyonlarıyla, sizin vasıtanızla yapıyorlar. Bu kadar mı vicdansız oldunuz ya, yani kendi çocuklarınıza bu kadar mı hesap veremez noktaya geldiniz? Daha açık nasıl söyleyeyim sizlere? O yüzden, bakın, bütün bu paketlerin bir anlamı yok. Bunların hesabı tarih önünde, vicdanen ve ahlaken sizden sorulacak. Yargıyı bir tarafa bırakıyorum ama bu operasyonların sonuçları vicdanen, ahlaken sorulacak.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)