| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 08.06.2021 |
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; bizi televizyonları başında bekleyen, izleyen, dinleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Tabii, İcra ve İflas Kanunu'nda yapılan değişiklikler hangi ihtiyaçtan doğdu, ihtiyaç var mı yok mu? Bununla ilgili bugüne kadar muhalefet partilerinden Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen kanun teklifleri var mı? Var. Mesela, benim daha önce Komisyonda okuduğum, sırası gelince tespit edeceğim, söyleyeceğim ve icra iflasla ilgili verilen kanun değişikliklerimizin hiçbiri Komisyonda, İç Tüzük'ün hükümleri uyarınca birleştirilmesini talep ettiğimiz hâlde birleştirilmedi ve bizim şu anda bu kanun tekliflerimiz Adalet Komisyonu Başkanlığında bekletiliyor ancak Adalet ve Kalkınma Partisine Bakanlık tarafından kendilerine gelen kanun teklifi yasalaştırılıyor. Bu, mevcut olan İç Tüzük'ün hükümlerine aykırılık teşkil ediyor.
Şimdi, bu, burada dururken değerli arkadaşlar, icra iflas hukuku, İcra ve İflas Kanunu, tüm masrafları alacaklılar yapar, sonradan borçlulardan tek tek tahsil edilir ancak bu borçlulardan tahsil edilirken önemli bir husus var. Anayasa'mızın hükümleri uyarınca ekonomik ve ucuz bir şekilde bu icranın ifa edilmesi gerekir. Şimdi, icrayla ilgili, gerek konkordatoyla ilgili mal tespitinde gerek hacizlerde gerek tespitlerin tamamında neyle gidilir? Geçmişte ticari taksilerle gidilirdi veyahut alacaklının veyahut alacaklı avukatının tespit ettiği araçlarla gidilirdi. Sayın Cemil Çiçek Adalet Bakanıyken, Adalet Bakanı olduktan sonra Türkiye'de Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı kuruldu ve Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı kurulduktan sonra, Türkiye'de gerek ticari taksilerle gerek alacaklı vekilinin tespit ettiği araçlarla hacze gidilmedi. Onun üzerine hatta gazetelerde manşetler atıldı: "Çiçek taksi kuruldu."
Şimdi, bu konuyu niçin anlatıyorum? Şu anda Bakanlık temsilcisi aramızda, Adalet Komisyonu Başkanımız burada. Ankara'da Sıhhiye'den 100. Yıl Mahallesi'ne 230 TL'ye gidiliyor. Neyle gidiliyor? Direkt taksiyle gidilmiyor, minibüsle gidiliyor, her bir minibüse en az 10 avukat veya 10 alacaklı biniyor. 10 alacaklı o minibüse bindiği zaman adliyeden, icra müdürlüğünden mesela Aşağı Dikmen'e 200 liraya gidiyor. Aşağı Dikmen dediğimiz neresi? İşte, bu mevcut olan Meclis yerleşkesinin hemen dış kapısı. Şimdi, ben burada kendi evime baktım. Ben Hilal Mahallesi'nde oturuyorum, buradan bazen taksiyle gidiyorum, Meclisten Hilal Mahallesi'ne bazen 20 lira, bazen 22 lira tutuyor; bakıyorum, burada 220 lira yazılmış. Bu, Ankara'daki mevcut olan tüm ilçelerin durumu aşağı yukarı bundan... Mesela Abidinpaşa'ya 170 liraya gidiliyor. Örneğin -hemen bir sayfayı daha çevireyim ben- Ahiler'e 150 liraya gidiliyor. 10 avukatın veya 10 alacaklının o minibüse bindiğini hesaplayın, 2 bin 3 bin lira para yapıyor. Bu, Ankara'yla ilgili. Aynı şekilde, İstanbul'da Esentepe'den Kartal'a mesela 65 lira yazılmış ki normal taksi ücreti 10 TL.
Sayın Bakanlık temsilcisi, Sayın Adalet Komisyonu Başkanı; İcra İflas Kanunu'nda değişiklik yaparken, benim sizden istirhamım, evet, bu parayı önce alacaklılar ödüyor ama bu, sonra borçlulardan tahsil ediliyor. Borçlulara yazık günah. (CHP sıralarından alkışlar) Alınan bu paralarla vatandaş perişan durumda. Bununla ne yapıyorsunuz? Yani bu gerçekten bütçeden gelen para ve bu para bir yere finansman ediliyor. Bununla ilgili keşke bir kanuni düzenleme de yapmış olsaydınız, eksikleri söylüyorum.
Gelelim tebligata. Hepiniz eşinize, dostunuza, akrabanıza mektup gönderiyorsunuz. Mektup ücreti ne kadar? Bilmeyen arkadaşlarımız varsa lütfen bakın, 3 lira, 3 lira. İadeli taahhütlü gönderirsen 9 lira. Peki, borçluya gönderdiğimiz tebligat ücreti ne kadar arkadaşlar? 19 lira, 19 lira. Ya, böyle vicdan var mı, böyle adalet var mı? Peki, bu tebligatın parası kime gidiyor yani bunu kim gönderiyor? Bunu PTT gönderiyor. Peki, 19 lirayı siz PTT'ye vermekle PTT'yi finanse mi ediyorsunuz, ona para mı aktarıyorsunuz? Burada devlet gücü kullanarak vatandaşı mağdur ediyorsunuz. Tebligat ücreti ya, 19 lira. Mektubu 3 liraya göndereceksin veyahut iadeli taahhütlü mektubu 9 liraya göndereceksiniz, tebligatı 19 lira. Sayın Bakanlık temsilcim, Sayın Adalet Komisyonu Başkanım, gelin İcra ve İflas Kanunu'nda değişiklik yapın. Yani vatandaşa iadeli taahhütlü mektubu 9 liraya gönderiyorsak, tebligatı da 9 liraya gönderelim. Anayasa'mızın 140'ıncı maddesi ucuz, ekonomik olması gerekmez demiyor mu? Yani onu yapmıyoruz. Örneğin, icra dosyalarında hacze gidiliyor, peki, hacizle ilgili alınan harcın miktarı ne kadar? 139 lira. Ya, arkadaş, yazık günah 139 lira ya. Peki, bu 139 lira, 1 kişi başına gidilmiyor ki o hacze en az 10 minibüsle 10 kişi gidiliyor. Şu anda -bilemiyorum yani- Ankara Adliyesinde bu şekilde herhâlde 100'ün üzerinde minibüs var, İstanbul'da 200'ün üzerinde var, diğer şehirlerde farklı değerli arkadaşlar.
Gelelim, aynı şekilde, yine burada, harçlarla ilgili, harçlar çok, çok çok çok yüksek. Bir, bu mevcut olan kanunla ilgili getirdiğiniz düzenlemede konkordatoyla ilgili deniliyor ki: "Geçici süre verildi mi takip durur." Peki, geçici süre içerisinde bankaya para geldi, 1 trilyon para geldi, o parayı alacaklıya niye ödemiyorsunuz? Mevcut olan bu düzenlemeyle ilgili öneri getirdik "Ödeyin." dedik veyahut da ödemeyecekseniz... Ne yapılıyor? Para nemalandırılmıyor, parayı nemalandırmıyorsunuz. Paradan kim kazanıyor? Banka kazanıyor, banka. Yazık günah, ya parayı alacaklıya verin, alacaklı alacağını alsın, borçlu borcundan kurtulsun, faiz işlemesin, hiç olmazsa banka da orada kazanmasın veyahut da nemalandırın, vatandaşın o mağduriyetini giderin. Öneriyi getirdik Komisyonda size, yapmadınız; yazık günah, onu düzeltin.
Bir başka sorun. Diyelim ki MHP Grup Başkan Vekili arkadaşımıza ben borçluyum, konkordatoya gittim ve Sayın Zeynel Bey bana kefil olmuş, benim lehime Sayın Başkanımıza rehin vermiş üçüncü şahıs olarak. Peki, ben konkordatoya gittim, durdu, geçici kararla durdu. Arkadaş, Zeynel Bey diyor ki: "Bir an önce benim de bu gayrimenkulümü satın, hiç olmazsa alacaklı alacağını alsın, Mahmut Tanal da faizden kurtulsun." Siz, buna "Yok kardeşim, olmaz, o da duracak." diyorsunuz. Yazık günah değil mi? Yahu, üçüncü şahıs rehin vermişse onunla ilişkili... Sayın Başkanım, hukukçu olduğunuz için sizden istirham ediyorum, üçüncü şahıs rehin vermiş; onun, iflasın, konkordatonun, icranın sonuçlarına etkisi yok ki zaten verdiği gayrimenkulle mesul. Benimle ilgili verilen durma kararı, konkordato, iflas kararı üçüncü şahsı niye etkilesin? Bununla ilgili "Bari onu satışa çıkarın, takibi devam ettirin." dedik. "Yok." dediniz.
Bir başka sorun. Belediyelerle ilgili... "Efendim, harç alınmadan izin verilmişse o harcın kaybına sebebiyet veren memur ve belediye sorumlu." diyor; güzel. Ben memurum, 5 kuruş param yok; çok yüklü bir harç var, ben gayet de izni basarım, bana o harçla ilgili, onun parasını, o parayı da kırıştırırım. Orada kim zarar edecek? Maliye, Hazine zarar ediyor. Sayın Başkanım, Komisyonda dedim ki: Ya arkadaş, nasıl ki icra harçları, mahkeme kararları süresinde ödenmediği zaman pat diye haczi koyuyor muyuz? Koyuyoruz. Gelin, eğer onu, harcı ödememişse belediyeyle ilgili, o harçlarla ilgili tapuya haciz koyun; hiç olmazsa mal varlığı kaçmasın. Siz, oradaki tapuyu devreden, ondan nemalanan şahsın malına haczi koymuşsunuz, orada asgari ücretle, 3 bin lirayla çalışan adamcağızı mesul tutuyorsunuz. Evet, burada, siz gerçekten, mevcut olan Anayasa'nın hükümlerine göre yanlış karar veren hâkimlere bugüne kadar rücu etmediniz, belediyede çok düşük bir maaşla çalışan insanları mesuliyet altına sokuyorsunuz.
Mevcut olan bu düzenlemelerinizde iyi olan var mı? Var.
İflas alacağı ve konkordato alacağı nispetine göre oluşturuluyor o komisyon, yönetim. Peki, burada hukukçu olan arkadaşlarımız ellerini vicdanlarına koysunlar, bunların çoğunda muvazaalı alacaklı yok mu? Var. Muvazaalı alacaklıların hepsi de o yönetime giriyor, o kararda etkisi oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Özür dilerim, bitireceğim Başkanım.
O yönetimde o muvazaalı olan alacaklıların etkisi oluyor. Dedim ki: Arkadaşlar, gelin, Allah rızası için, bu hâkim ve savcılar nasıl kendi yakınlarıyla ilgili bir davaya bakamıyorsa, o iflas yönetimine, konkordato yönetimine o borçlu yakınları girmesin, bunu gelin, yasaklayalım, bu da kabul edilmedi.
Son olan hadise de yine şuydu: Şimdi, bakıyorsunuz, Türkiye'de bugüne kadar kaç tane şirket konkordatoya gitmişse, iflasa gitmişse hiçbiri bugüne kadar borcunu ödemiş değil, bazıları alışkanlık hâline getirmiş. Gelin, iflasa, konkordatoya gidenlere ve şirketin ortaklarına belli bir süre içerisinde yasaklama kararı getirelim dedim size, bunu da yapmadınız.
Değerli arkadaşlar, daha yapıcı bir muhalefet olarak ne yapılabilir, bilemiyorum. Bu konuşmam hiç siyasi değildi, hepsi gayet konuyla alakalı, ilgiliydi, umarım bu konunun üzerine eğilirsiniz. Komisyonda ben bunları size söyledim, burada tekrar söyledim, bunları yerine getirmezseniz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tanal, şu Urfa'daki kuzuların durumunu da söylerseniz bir dakika daha vereceğim.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Bitiriyorum efendim, kuzularla bitireceğim.
Şimdi, AK PARTİ Grubuna sesleniyorum: Burada, tabii, Şanlıurfa milletvekili arkadaşlarımız yok, keşke olsalardı. Yani Sayın Grup Başkan Vekillerim, sayın milletvekili arkadaşlarım, Adalet Komisyonu Başkanım; CMK 90'ıncı maddeye göre insanların nasıl gözaltına alınabileceği hükümleri açık ve net yazılı, koyunların nasıl gözaltına alınacağına ilişkin bir hüküm yok. Yani Türkiye'de askerimizin işi gücü yok, sınırda teröristi kovalayacağına, teröristin ülkenin içine girmemesi için nöbet bekleyeceğine, Şanlıurfa'daki TİGEM'in etrafında koyun kovalıyor, koyun. Bu, Türk askerinin onuruyla oynamaktır ya. Asker, asker kıyafetiyle koyun mu kovalar? Şimdi, gözaltına koyunlar alınmış, o koyunların bazıları doğum yapmış, o doğum yapan koyunların kuzuları da sahiplerinde. Yani hani, Türkiye'de kadınlar doğum yapınca çocukları dışarıda, kadınlar gözaltına alınıyor, anne sütünden mahrum ya; şimdi kuzular koyun sütünden, ana sütünden mahrumlar, yazık günahtır be kardeşim. Yani bir an önce, sizden istirham ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tanal, konu anlaşılmıştır.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Başkanım, bitiriyorum.
Şimdi, koyunlara yapılan bu muamele hayvan haklarının ihlalidir. Koyun haklarına... Koyunlara yapılan bu muamele kötü muameledir, fena muameledir. Sayın Adalet Komisyonu Başkanı, bu muameleyi bir an önce sonlandırın, yeter.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)