| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 08.06.2021 |
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 266 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli izleyicileri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, hiç kuşkusuz dünyada ülkelerin söz sahibi olması ve küreselleşmeye yön vermeleri ekonomik ve sınai olarak gelişmişlikleriyle paraleldir; güzel ülkemizin 2023 yılında lider ülke olabilmesi de buna bağlıdır. Sanayileşmemizi tamamlamak ve küreselleşmeye yön vermek için de öncelikli olarak ülkemizin ve işletmelerimizin ihtiyacı olan hukuk politikalarını hayata geçirebilmeliyiz. Bu bakımdan, işletmelerin verimli bir şekilde çalışmaları, borçlarını ödeyebilecek ve alacaklarını tahsil edebilecek durumda olmaları ekonomimizin etkin ve verimli olarak işlemesi bakımından son derece önemlidir.
Başarılı bir ekonomik sistemde ihtiyaçların karşılanması kadar etkin bir hukuk sisteminin varlığı da gereklidir çünkü hukukun ekonomideki rolü piyasanın düzenli çalışmasını ve gelişmesini sağlayacak olan yasal çerçeveyi oluşturmaktadır. Ekonomik hayatı düzenleyen hukuk kurallarının ekonominin dinamikleri ve gerçekleriyle bağdaşması gerekmektedir. İşte, önümüzdeki İcra ve İflas Kanunu ile konkordato usullerine ilişkin düzenlemelerin yer aldığı ve bazı farklı alanlarda değişiklikler öngören 21 maddelik kanun teklifinin de bu ihtiyaçlara cevap vermeyi hedeflediğini görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, malumları olduğu üzere kendi kusuru olmaksızın mali durumu bozulmuş olan girişimciyle alacaklısının belli bir plan dâhilinde anlaşma yapmalarına "konkordato" denilmektedir. Konkordato kurumu, aslında Türk hukukunda 1929'dan bu tarafa bulunmaktadır. Konkordato tarihsel kökene sahip bir kurum olmakla beraber, 2000'lerin başında şartları borçlulara ağır geldiği için uygulaması son derece azalmıştır. Daha önce İcra ve İflas Kanunu'nda yer alan konkordato müessesesi bu bakımdan uzun yıllar bir diğer müdahale aracı olan iflasın ertelenmesi kurumunun gölgesinde kalmıştır. Bilindiği gibi, İcra ve İflas Kanunu'nun 285 ila 309'uncu maddeleri arasında düzenlenmiş olan konkordato uygulaması, 28 Şubat 2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilip 15 Mart 2018 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu minvalde konkordato uygulaması, 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la ticari hayatımızda tekrar yerini bulmuş, iflasın ertelenmesi kurumunun yerini almıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, yeni düzenlemeyle konkordato, elinde olmayan nedenlerle borçlarının tümünü ödeyemeyen iyi niyetli borçlular için bir çıkış yolu olmuştur. Borçluyla borç ödeme anlaşması yapılarak borçlunun borçlarını vade vererek veyahut da tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını belli bir ödeme takvimi içerisinde ödeme imkânı getirilmiştir. Ticaret Bakanlığı verilerine göre 2018 yılından bu yılın 4'üncü yılına kadar Türkiye genelinde haklarında konkordato kapsamında kesin mühlet kararı verilmiş toplam 2.373 şirket bulunmaktadır. Günümüzde konkordato uygulamalarındaki genel eleştiri ise bazı borçluların, gerçek mali durumu bakımından borçlarını ödeyebilme gücüne sahip olmasına rağmen bunu erteleyerek zaman kazanmaya çalışmasıdır. Hatta bazı borçluların bu yöntemle, kısmi ödemede bulunarak borçlarından kısmen kurtulma yolunu tercih ettikleri öne sürülmektedir.
Konkordato prosedürünün maliyeti fazla olduğu için genellikle küçük şirketlerin değil, büyük şirketlerin bu yola başvurduğu bilinmektedir. Konkordato mühleti alan bu şirketler, alacakları olan küçük ve orta ölçekli işletmelere yani KOBİ'lere borçlarını ödemeyi erteleyebilmektedirler ancak alacaklarını tahsil edemeyen KOBİ'ler hakkındaki icra takipleri başlatılmaktadır. Küçük işletmeler bakımından, tek bir komiser atanarak konkordato maliyetlerinin azaltılabileceği düşünülse de bu işletmelerin avukatları dahi olmadığından konkordato başvurusunda bulunmaları çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Alacaklarını tahsil edemedikleri için borçlarını ödeyemeyen bu işletmeler haciz tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu bakımdan, konkordato sürecinde uygulayıcılar hem alacaklıların korunmasını hem de borçluların mali durumunun iyileştirilmesini sağlama görevlerini eksiksiz yerine getirmelidirler.
Değerli milletvekilleri, konkordato iflas ertelemeye göre daha kısa bir süreçtir. Günümüzde konkordato toplam süreci yirmi dokuz ayı bulsa da ortalama kesinleşme süreci yirmi üç ayda tamamlanmaktadır. Teklifle getirilmek istenen düzenlemeler elbette ihtiyaca cevap verebilecektir lakin Milliyetçi Hareket Partisi olarak, teklifte yer alırsa çok daha iyi sonuçlar alınabileceğine inandığımız bazı önerilerimiz de olacaktır. Bu kapsamda, mali açıdan zor durumda olan işletmelerin, kazanamadıkları paranın vergisini ödeme yoluyla daha da mağdur olmamaları adına, iflas ertelemede olduğu gibi konkordatoda da şüpheli alacak karşılığı ayırmalarına müsaade edecek bir düzenleme yapılmalıdır.
Finansal kuruluşlar genellikle kredi ilişkisine girdikleri şirketlerden borcun belli katı kadar teminat aldıklarından, şüphesiz bu şekildeki bir düzenlemenin yapılması, genelde teminata bağlı olmayan alacaklar yoluyla piyasa riski taşıyan girişimleri de rahatlatacaktır. Özellikle pandemi döneminde mali bakımdan güçlü olan banka ve finans kuruluşlarının rehinli alacaklı oldukları işletmelere konkordato süreçlerinde bu rehinli alacaklarına güvenerek menfi etki yaratmalarının önüne geçilebilmelidir.
Firmalara, konkordato sürecinde, makul güvence raporunu Kamu Gözetimi Kurumunun yetkilendirdiği denetim şirketlerinden alınması şartı getirilmiştir. Denetim şirketleri, konkordatoya başvuracak olan firmalardan, firmanın büyüklüğüne göre, yüksek hizmet bedelleri talep etmektedir. Zaten zor durumda olan firmaların bu bedelleri ödemesi ekstra bir maliyet yaratmaktadır. Denetim yapılması aşamasında incelenen firmanın çalıştığı tüm tedarikçiler ve bankalarla mutabakat yapılması zorunluluğu olmasından dolayı, tedarikçi firmalar ve bankalar firmanın konkordato talebinde bulunacağını anlamaktadırlar. Bu sebeple, talepte bulunacak firma icra takipleri, hacizler ve hesap kat edilmeleriyle baş başa bırakılmaktadır. Konkordato talebinde bulunacak firma işletilemez duruma düşürülmekte, firmalar da konkordato taleplerinden vazgeçmektedirler. İşletmenin ekonomik durumu ise her geçen gün daha da içinden çıkılmaz bir hâle gelmektedir. Yaşanan bu olumsuzluğa karşı önerimiz de şu şekildedir: Makul güvence raporunun başvuru yapıldıktan ve ihtiyati tedbir kararı verildikten sonra bir ay içerisinde mahkemeye sunulması sağlanmalıdır. Böylelikle firma, konkordato alarak ekonomik durumunu düzeltebilecek, istihdam sağlamaya devam edecek, ihracat kabiliyeti bulunan firmaların ülke ekonomisine katkıları sağlanabilecektir.
Değerli milletvekilleri, yine, konkordatoya başvuran firmaların başvuru dilekçelerine ek olarak sunmaları gereken makul güvence raporunun bağımsız denetim kuruluşlarınca verilmesi yönündeki zorunluluğun bu firmaların tekel hâle gelmesinin önünü açtığı görülmektedir. Bu nedenle, Kamu Gözetimi Kurumunun bu firmalara yönelik denetim rolünü daha sıkı ve mevzuata uygun şekilde yerine getirmesi sağlanmalıdır. Ayrıca, şirketlerin makul güvence raporlarının standart fiyatlaması yapılmalı ve azami bir sınır getirilmelidir.
Bu düzenlemenin devamında konkordato sürecini yöneten, şirketi yeterince tanıma imkânı bulan komiserler hakkında da düzenleme yapılmalıdır. Söz konusu bu komiserlerin şirketi tanıdıklarından dolayı konkordato projesinin tasdiki hâlinde kayyum olarak görevlerine devamlarının sağlanması yerinde olacaktır. Aksi hâlde kötü niyetli kişi veya kişilerce alacaklıların mağduriyeti ortaya çıkabilecektir.
Değerli milletvekilleri, önerilerimiz kapsamında devamla, konkordatonun iflas öncesi son ve mecburi bir yol olduğunun görülmesi için adımlar atılmalıdır. Bu kapsamda konkordatonun daha işlevsiz hâle getirilmesi adına mali yönden masrafları azaltacak düzenlemeler yapılarak şirketlerin iflasa sürüklenmesinin önüne geçilebilmelidir. Elbette bununla birlikte konkordatoya başvuran firmaların konuyu suistimal etmemeleri adına caydırıcı önlemler de alınmalıdır. Bunun için kötü niyet durumunda başvurulacak cezai yaptırımlar hayata geçirilebilmelidir. Ayrıca konkordatoya başvuran ve mühlet talebinde bulunan şirketlerin salt hukuk ve icra takibi değil, idari ve diğer takibatlarıyla ilgili de düzenlemeler yapılmalıdır.
Konkordato sürecinde görev alan komiserlerin sadece eğitim alarak bu süreçte görev almaları bize göre yeterli görülmemektedir. Güncel mevzuat değişikliklerini de yetkin bir şekilde takip edebilmeleri amacıyla düzenli kontrol sınavlarına tabi tutulmalarıyla ilgili düzenleme yapılmalıdır.
Son olarak Covid-19 nedeniyle mali yapısında bozulmalar oluşan, konkordato kurumuna ihtiyaç duyan firmalar için çeşitli kolaylıklar getirilmesi gerektiğini ifade etmek isterim. Bu bağlamda İcra ve İflas Kanunu'nun 292'nci maddesinin (a) ve (b) bentlerinin 31 Aralık 2021 tarihine kadar uygulanmaması yönünde geçici bir düzenleme yapılmalıdır. Buna göre borçlunun mal varlığının korunması için iflasın açılması gerekiyor veya konkordatonun başarıya ulaşılamayacağı anlaşılıyor ise kesin mühletin kaldırılamayacağı, konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına karar verilmeyeceği yönünde düzenleme yapılması yerinde olacaktır. Tüm bunların sonucunda borçluya icra ve iflas takibi baskısı olmadan geçici bir süreyle faaliyetlerine devam etme ve borçları ödeme fırsatı verilmiş olacaktır. Ayrıca, borçlu ile alacaklılar arasında menfaat dengesi de gözetilmiş olacaktır. Yine, mühlet içinde kira alacağı için teminat verilmesi ve tahliye talebinin işletme şeklinde kullanılan gayrimenkuller açısından yapılamaması da yasal olarak öngörülebilmelidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, olağanüstü bir durum olarak kabul edilmesi gereken salgın hastalık, gelirleri azalan ve ödemeler dengesi bozulan borçlularda artış yaşanmasına neden olmaktadır. Gerçek ve tüzel kişilerin mevcut konkordato mevzuatındaki sıkı şartları yerine getirerek ve daha fazla masraf yaparak mühlet alabilmesi yerine, daha az masrafla ve daha hızlı konkordato mühleti alması sağlanmalıdır.
Belirtmek gerekir ki konkordato hükümlerinde büyük ölçüde iktibas ettiğimiz İsviçre hukukunda iflasların önlenmesi ve konkordato başvurularının daha kolay yapılabilmesini sağlayacak özel düzenlemeler yapılmıştır. İsviçre hukukundaki söz konusu bu güzel gelişmeleri de dikkate aldığımızda birkaç hatırlatmada bulunmakta fayda olduğunu mütalaa etmekteyiz. Konkordato, geçici mühlet verilebilmesini kolaylaştırmak amacıyla İcra İflas Kanunu'nun 286'ncı maddesinde yer alan ve iflasa tabi olan borçlular için öngörülen şartlarda sayılan, makul güvence veren denetim raporu alma yükümlülüğü geçici bir süreyle durdurulabilmelidir. Covid-19 salgını nedeniyle borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmiş borçluların böylelikle ekonomik olarak daha fazla zorlanmadan konkordato hükümlerinden faydalanması sağlanabilecektir. Yine, konkordatoda mühlet verilmesi, adi alacaklar bakımından faiz işlemini durdurmaktaysa da rehinle teminat altına alınan alacaklar bakımından faiz işlemeye devam etmektedir. Yapılacak düzenlemeyle hem rehinle teminat altına alınan alacaklar bakımından hem de işleyecek faizler bakımından geçici bir süreyle azami bir oran belirlenmelidir.
Değerli milletvekilleri, teklifle bazı farklı alanlarla da yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Buna göre, yapı kullanma izin belgesi verilmesi sırasında yapı kullanma izin harcı ile cins tahsisi harcının belediyelerce tek seferde alınması öngörülmektedir. Kat Mülkiyeti Kanunu'nda yapılan değişiklikle, yapı kullanma izin belgesi düzenlenen tüm yapıların cins değişikliği işlemlerinin resen yapılması düzenlemektedir.
Görüşmekte olduğumuz teklife Adalet Komisyonunda ihdas edilen 2 yeni maddeyle Trafik Kanunu'nda değişiklikler öngörülmekte, trafik kazalarına ilişkin sigorta tazminatı hesaplama yöntemleri de güncellenmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, adaletin yerine getirilmesinde çok sayıda çalışanımızın emeği bulunmaktadır. Bunlar arasında, denetimli serbestlik müdürü ve yardımcıları, psikolog, sosyolog, sosyal çalışmacı, aşçı, idare memuru ve daha nice meslek grubu bulunmaktadır. Öncelikle, adalet sistemi hizmetlerinde çalışanlarımızın özlük ve mali haklarında iyileştirme sağlayacak yasal düzenlemelerin de gündeme alınmasının beklenti dâhilinde olduğunu ifade etmek isterim. Yargı reformu kapsamında önümüzdeki günlerde dördüncü paket Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelecektir. Bu paket sonrasında, yine yargı reformu kapsamında Adalet Bakanlığı personel reformunu içeren düzenlemeleri de burada görüşebilmeliyiz. Bu kapsamda, adalet hizmetleri sınıfını çalışma mevzuatımıza kazandırmalıyız.
Konumuz itibarıyla adalet sistemimizin sağlıklı yürümesinde önemli ve özverili emek harcayan bazı çalışma gruplarına da vaktim el verdiğince değinmek isterim. Bu kapsamda, haziran ayı itibarıyla 42 bini sözleşmeli olmak üzere sayıları neredeyse 70 bini bulan ceza infaz koruma memurlarının beklentileri ön plana çıkmaktadır. İnfaz koruma memurlarımız, öncelikle emniyet veya güvenlik sınıfına geçmek istiyorlar; malumunuz, cezaevi içindeki güvenliği sağlayan jandarmayla aynı şartlarda mesai harcayıp aynı riski taşımaktadırlar. Gerek kadrolu gerekse sözleşmeli infaz koruma memurları özlük ve mali haklarında iyileştirme beklemektedir. Yine, sözleşmeli infaz koruma memurlarımız artık kadroya geçme isteklerinin değerlendirilmesini beklemektedirler. İnfaz koruma memurlarımızın en önemli talebi ise bayram ve resmî tatillerde ve diğer zamanlarda yapmış oldukları fazla çalışmanın ücretini almak istemeleridir. Bu önemli talep de gündeme alınıp değerlendirilmelidir. Hem görev esnasında hem de görev dışında ölüm tehditleri bulunduğundan silah taşıma ruhsatı izninin -hâlâ İçişleri Bakanlığında beklemektedir- bir an önce çıkması yaşamsal önem taşımaktadır.
Yine, cezaevlerinde görev yapan sağlık memurları tam bir görev tanımı talep etmekte, özlük ve mali haklarının Sağlık Bakanlığına mensup sağlık memurları seviyesine gelmesini istemektedirler.
Saygıdeğer milletvekilleri, yine, adalet sistemimizin müstesna ve üzerinde hassasiyetle durmamız gereken parçasını oluşturan adalet meslek lisesi ve adalet meslek yüksekokulu mezunları da hâlâ Adalet Bakanlığından sevindirici haberler beklemektedir. Buralardan mezun olan gençlerimiz ve özellikle engelli gençlerimiz, Bakanlığın merkezî atamalarında Adalet Bakanlığı nitelik koduyla tercih yapabilmelerine imkân sağlanmasını beklemektedir. Yine, adalet meslek okulundan mezun olan söz konusu bu gençlerimiz Bakanlığın sınavlarında -haklı olarak- ek puan talep etmektedir, hem yazılı hem de mülakatlarda hak ettikleri ek puan bu gençlerimize verilmelidir. Bakanlık, çalışan temininde adalet meslek liselerine ve meslek yüksekokullarına daha yüksek oranda kadro ayrılmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu katkılarımızı sunduğumuz teklifi Komisyonda olduğu gibi Genel Kurulda da destekleyeceğimizi ifade etmek istiyorum. Ticaret hayatını diri tutacak, ekonomimizin çarklarını hızlandıracak her türlü yasal düzenlemeyi hayata geçirebilmeliyiz. Bu bakımdan, önümüzdeki günlerde yargı reformu gibi önemli düzenlemeleri de oldukça önemsiyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek sunduğumuz kanun teklifinin amacına ve hedefine ulaşmasını temenni ediyor, hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer izleyicileri bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)