| Konu: | Hakkâri'de yaşanan insan hakkı ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 01.06.2021 |
SAİT DEDE (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündem dışı konuşmamda, iktidarın Genel Başkanının gönül coğrafyasında yer almayan bir ilde, Hakkâri ilinde devlet görevlileri tarafından gerçekleştirilen öldürme ve yaralama olaylarını bir kez daha sizinle paylaşacağım.
10 Aralık İnsan Hakları Günü'nde AKP Genel Başkanı Suriye'den Irak'a, Arakan'dan Filistin'e kadar gönül coğrafyasını sayıyor ve bu bölgelerde yaşanan insan hakları ihlallerini bir utanç tablosu olarak nitelendiriyordu.
Hakkâri ve ilçelerinde devlet görevlilerinin kasıtlı olarak kullandıkları ölümcül güç sonucunda son beş yılda 3'ü çocuk olmak üzere 15 sivil, silahsız insan katledildi ve aralarında çocukların da bulunduğu 17 insan yaralandı. Tüm bu öldürme ve yaralama olaylarında failler el birliğiyle korundu, etkin ve adil bir soruşturma gerçekleştirilmedi. İşte, size utanç tablosu.
Değerli milletvekilleri, gönül coğrafyasında olmayan Hakkâri tam anlamıyla bir yasaklar şehri. Bu yasaklarla ilin neredeyse yüzde 80'i tecrit ediliyor, hukuki denetim dışına çıkarılıyor, adı konulmamış bir sıkıyönetim hâli uygulanıyor. Bu yasak bölgelerde kimsenin temel hak ve özgürlüğü bulunmamaktadır. Soruşturma konusu dahi yapılmayan, üstü örtülen sayısız ihlal bunun en açık göstergesidir.
Kamuoyuna yansıyan olaylarda da durum çok farklı değildir. Hakkâri Valiliğinin olaylar basına ve kamuoyuna yansıdıktan sonra açıklama yapması, açıklamayla failleri koruma, aklama, kılıf bulma, olacaksa bile bir yargılama sürecini etkilemeye çalışma gayreti bunun en bariz göstergesidir. Valiliğe göre, öldürülen ve yaralanan her yurttaş ya iş birlikçi ya kaçakçıdır. Hemen her açıklama aynı şablon ifadelerle doludur: "Havaya ikaz ateşi açıldı, kurşun sekti, mevzuata uygun açılan ateş sonucu öldürüldü ya da yaralandı." Hemen her vakada dikkat çekici ve "insanım" diyenin kanını donduran bir başka nokta da devlet güçlerinin yaralılara müdahale etmemesi, müdahale edilmesine izin verilmemesi ve yaralı kişileri yaşamlarını yitirene dek olay yerinde bırakmalarıdır.
Hakkâri'de yurttaşlar sadece sınıra yakın bölgelerde ya da sınırın diğer bölgelerinde güvenlik güçlerinin hedefi olmuyor. Bakın, son beş sene içerisinde Sami Kaplan köyünde, Sürmi İnce tarlada; Serhat Buldan, Rahmi Safalı, Necdet İşözü ve Aydın Tümen çarşı merkezinde, Necmettin Fendik kendi evinde çocuklarının gözleri önünde, Adem Koyuncu kendi bahçesinde, Sertip Şen koyunlarının başında, Şerali Dereli evinin arkasında öldürüldü. Sözde "Dur!" ihtarına uymadıkları gerekçesiyle Ziyap Özer, Sadık Bahadır ve Seyfettin Kılıçoğlu vuruluyor, Çetin Beşer katlediliyor. Mehmet Temel piknik yaptığı sırada SİHA'lar tarafından vurularak öldürüldü. Demek sadece gönül coğrafyasında hak ihlalleri olmuyormuş. Kürt'e reva görülen katliam uygulamaları bitmiyor. Derecik'te askerler tarafından köylülerin üzerine ateş açılması sonucu 14 yaşındaki Vedat Ekinci olay yerinde hayatını kaybediyor. Yine, Derecik'te askerler tarafından açılan ateş sonucu 16 yaşındaki Özcan Onay sırtından vurularak öldürülüyor. Vedat Ekinci ve Özcan Onay tıpkı Şerali Dereli ve Sertip Şen'de olduğu gibi yaralı olarak olay yerinde bekletiliyor, bırakınız ambulans veya sağlık ekibi çağırmayı, olay yerine gelen yurttaşların dahi müdahale edip yaralıları hastaneye kaldırmalarına izin verilmiyor, öyle ki Sertip Şen için köylülerin çağırdığı ambulans dahi engellenebiliyor. En son daha geçen haftalarda Derecik ilçemizde Şahap Şendol, Celil Ekinci ve 18 yaşındaki Mehmet Dinç askerler tarafından açılan ateş sonucu yaralandı.
Geçenlerde, İçişleri Bakanı katıldığı kendini aklama gösterisinde, görevi süresince hiç faili meçhul cinayet işlenmediğini söyledi. Cümlelerine bire bir katılıyoruz, doğru söylüyor; dün de failler belliydi, bugün de failler belli. Arada tek bir fark var, artık bugün failler kendilerini gizlemeye dahi gerek duymuyorlar. İktidar ve onun İçişleri Bakanından aldıkları cesaretle sivillere karşı pervasızca silah kullanmaktan hiç çekinmiyorlar artık çünkü Genel Başkanı, Bakanı, Valisi; hep birlikte Kürt düşmanlığı politikasıyla bu hukuksuzluklara çanak tutmaya devam ediyorlar. Bu bakımdan, bizim için failleri ve koruyucuları belli cinayetler bunlar.
Savaş alanına dönmüş, ormanları yakılmış, meraları, otlakları güvenlik yollarına, karakollara çevrilmiş, sivil yurttaşların hedef gözetilerek öldürüldüğü, yaralandığı Hakkâri ve diğer bölge kentlerinde yaşanan tüm bu hukuksuzlukların, haksızların temel sebebi güvenlikçi politikalar ve Kürt sorunundaki çözümsüzlükte, Kürt düşmanlığındaki ısrardadır. Ülkenin içinde bulunduğu bu karanlık dönemin yürütücülerinin Kürtlere ve muhaliflere saldırarak, çözümsüzlüğü dayatarak bu çürümüşlüğü perdelemeye çalıştıklarını elbette biliyoruz. Bir kez daha Meclise sorumluluk alma çağrısı yapıyoruz. Bu mesele iktidarın insafına bırakılacak bir mesele değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
SAİT DEDE (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.
Daha fazla insan kaybetmeden, daha fazla acılar yaşanmadan barışın ve demokratik çözümün inşa edilmesi, tecrit uygulamalarına son verilerek hemen diyalog ve müzakere zemininin kurulması ve yaşanan tüm bu yaşam ve hukuk gasplarının hesabının sorulması lazım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)