GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:80
Tarih:29.04.2021

SAİT DEDE (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 1'inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Şu an Genel Kurula getirilen bu kanun teklifinde de olduğu gibi, iktidar partisinin Genel Kurula getirdiği kanun tekliflerinin hiçbirinin Türkiye halklarının, emekçilerinin, yoksullarının, yurttaşlarının ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik düzenlemeleri kapsayan bir içeriğe sahip olmadığını bir kez daha görüyoruz. Getirilen yasa tekliflerinin içerikleri, AKP iktidarının toplumun ihtiyaçlarından bihaber olduğunu, toplumun içinde bulunduğu gerçeklikten ne kadar kopuk yaşadığını bize net olarak gösteriyor. Vergi alanında bir düzenleme mi yapmak istiyorsunuz? O zaman, gelin, halkın sırtındaki vergi yükünü artırmak yerine kapsamlı bir reform yapalım, artık halktan alınan vergilerle sermayeyi finanse etmekten vazgeçin. Her düzenlemede vergi yükü yoksula yüklenmekte, sermaye ve yandaşa vergi afları ve muafiyetleri getirilmektedir. Hiçbir dönemde, AKP iktidarı döneminde olduğu kadar, yoksul çoğunluktan zengin azınlığa bu kadar kaynak aktarımı yapılmamıştır.

Sadece vergide değil, adaletsizlik tüm alanlarda çok yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Üç gün önce Ankara'da Sincan Cezaevinde kurulan bir mahkemede, aralarında önceki dönem Eş Genel Başkanlarımızın, milletvekillerimizin, MYK üyelerimizin bulunduğu bir kumpas davasının tiyatrosu sergilendi. Bu tiyatro avukatlardan ve izleyicilerden çok büyük bir alkış aldı(!) Yargının iktidar partisinin elinde ne hâle geldiğini bir kez daha gördük. Artık siyaset yargısallaşmış, bir siyasi partinin genel başkanının ağzından çıkan her kelime mahkemelerin gerekçeli kararlarında hükme esas alınır olmuş ve yargılama bir tiyatro sahnesine dönüşmüştür. Ne Anayasa'nın ne de bağlı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yargı organının kararlarının bir hükmü kalmamıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de halkların çözüm bekleyen temel sorunları ne yazık ki Meclis gündemine getirilmemektedir. Yasama faaliyetleri sarayın istekleri doğrultusunda yürütülürken iktidar partisi ve ortağı tarafından Meclisin denetim yetkisi de engellenmektedir. Verilen araştırma önergelerimizin tamamı reddedilerek iktidara sınırsız, sorumsuz, denetimsiz bir alan yaratılmaktadır. Çeşitli defalar bu kürsüden Hakkâri ve ilçelerinde yaşanan yolsuzlukları, hukuksuzlukları dile getirdik. Bu yaşanılanlara ilişkin birçok araştırma önergesi ve soru önergesi de verdik. Özellikle, halkın iradesi gasbedilerek kayyum atanan belediyelerde yaşanılan yolsuzluklara ilişkin İçişleri Bakanlığına verdiğimiz soru önergelerinin tek birine yanıt verilmedi. Keşke Bakan Bey, sosyal medyada çektirdiği fotoğraflara zaman ayırdığı kadar Meclisten gelen sorulara da zaman ayırmış olsaydı. Krala yaslanan ama kraldan daha çok kralcı olan bu kayyumlar ne kanun ne mahkeme tanıyorlar. Mahkeme kararı olmaksızın Yüksekova Esenyurt Mahallesi'nde yurttaşların evlerini yıkma kudretini kendilerinde bulabiliyorlar. Mademki bu kadar kudretlisiniz, kaçak olduğu mahkeme kararıyla sabit olan sarayı önce yıkın. Yoksul yurttaşların hayatlarını, geleceklerini karartmaktan vazgeçin. Tabii, hukuk yok, hesap verme yok.

Yine, hesap verme durumu olmadığı için her gün yeni bir yolsuzlukla karşılaşıyoruz. Yüksekova'da kayyum ve çevresinin son kertede su sayaçlarından nemalandıklarını görüyoruz. Piyasa değeri 180-190 TL olan su sayaçları abonelere 580 TL'den fatura ediliyor, bu da yetmezmiş gibi 200 TL de bağlama bedeli olarak tahsil ediliyor. Peki, kime, hangi şartlarda ihale edildi? Bu da bilinmiyor. Çünkü denetim yok, çünkü Bakan Bey bu soruların cevabını vermiyor. Bir kez de buradan soralım Bakan Bey'e: Milyonlarca TL'ye ihale edilip yapılan ve yapıldıktan altı ay sonra köstebek yuvasına dönen Yüksekova'daki yolların hesabını kimden soracağız?

Bakın, yine Hakkâri Belediyesi tarafından, İller Bankası Genel Müdürlüğünce 2013 yılında yapılan Hakkâri merkez içme suyu yapımı yaklaşık olarak 33 milyon TL bedelle ihale ediliyor ve bu hizmetin yüzde 70'i bizim belediyemiz döneminde bitiriliyor. 2017 yılında bitmesi gereken proje, 2016 yılında atanan kayyumla sekteye uğruyor. 31 Mart seçimleriyle beraber kayyum gasbı son bulduğunda yapılan incelemede, 2017'de teslimi yapılması gereken bu işin hâlen bitmediği fakat işin geçici kabulünün yapıldığı, bu üç yılda firmaya usulsüz süre uzatımlarının verildiği, böylece belediye aleyhine, yüklenici firma lehine menfaat sağlandığı ve kamunun zarara uğratıldığı tespit ediliyor. Belediyeye müşavirlik, kredi faizi ve Belediye Başkanlığınca yapılan harcamalar dâhil 33 milyona mal olan iş, 2020 yılı itibarıyla yaklaşık 66 milyon oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

SAİT DEDE (Devamla) - İçme suyu şebeke ihalesinde yapılan usulsüzlükler net bir şekilde ortada olmasına rağmen, tüm bunlar görmezden gelinerek halkın bütçesi yandaş firmalara peşkeş çekiliyor. Bu usulsüzlükler karşısında, seçimle göreve gelen arkadaşlarımız mahkemeye başvuruyor ve hukuki süreç başlıyor. Buna ilişkin başlatılan hukuki sürece tekrar atanan kayyum tarafından son veriliyor ve davadan feragat ediliyor. Muhtemelen Bakan Bey'in "Oh, oh!" dediği şeyler bunlardı: Hukuksuzluklar, usulsüzlükler ve yolsuzluklar.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)