GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 101'inci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:77
Tarih:23.04.2021

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, siyasi partilerimizin Sayın Genel Başkanları, aziz milletim; milletimizin iradesinin tecelligâhı, Millî Mücadele'mizin karargâhı Türkiye Büyük Millet Meclisimizin kuruluşunun 101'inci yıl dönümünü anmak ve idrak etmek, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlamak için toplanmış bulunuyoruz. Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan aziz milletimizin, soydaş ve akraba topluluklarımızın ve hassaten bu bayramın sahibi çocuklarımızın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı en içten duygularımla kutluyorum.

Ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde hür ve bağımsız bir şekilde yaşamamız için emek sarf eden, gayret gösteren başta yüce Meclisin ilk Başkanı, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Meclisimizin kıymetli milletvekillerini, kahraman gazilerimizi ve canlarını feda eden aziz şühedayı rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

23 Nisan 1920'nin ruhu, coşkusu, ümidi, millî birliğe olan inancıyla hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Millî egemenliğin ilan edildiği, Meclisin açıldığı bu tarihî günü çocuklarına bayram olarak armağan eden bir milletin evladı olmakla da iftihar ediyorum. Böylesi anlamlı bir günü çocuklarımıza armağan etmek, içinde bulunulan şartların bütün zorluklarıyla mücadele ederek geçmişten alınan güçle geleceğe yön verecek bir millete olan inancın tezahürüdür. Çocuklarımızın millî iradenin önemini kavramış, millî egemenlik ruhuna bağlı, vicdanı hür, irfanı hür kişiler olarak yetişmesi gayretimiz bakidir.

Değerli milletvekilleri, Meclisimiz yüz bir yıl önce bugün açıldığında şartlar zor, imkânlar kısıtlıydı, umumi manzara karanlıktı. Birinci Dünya Savaşı'ndan mağlup ayrılan devletimizin varlığını devam ettirmesi, on yıldır savaşmaktan bitkin düşmüş milletimizin birliğinin temin edilmesi gerekiyordu. Bu gayeyle başlatılan Millî Mücadele'nin en önemli safhası, 23 Nisan 1920 günü Hacı Bayram Camisi'nde kılınan cuma namazının ardından yapılan dualar, getirilen tekbirler ve salavatlarla Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasıdır. Ankara'da millî Meclisin toplanmasıyla vatanı kurtaracak yegâne güç olan milletin azim ve kararlılığının tecessüm edeceği zemin oluşmuş, milletimizin kahramanlıklarla dolu geçmişinde yeni bir sayfa daha açılmıştır. Meclisimiz, İstiklal Mücadelesi'ni yöneterek, kurtarıcı ve kurucu Meclis olarak "Gazi Meclis" unvanını almaya hak kazanmış ve dünyadaki diğer meclisler arasında müstesna bir yer edinmiştir.

Değerli milletvekilleri, Millî Mücadele'den bize kalan miras, işgal tehdidi karşısında gösterilen büyük ve emsalsiz cesaretten ibaret değildir. O gurur tablosu, aynı zamanda zorlu mücadelenin mutlaka millî iradeye dayanan bir Meclis idaresinde yürütülmesine, meseleler ne denli çetin, vatan ve millet ne kadar zorda olursa olsun çözümün ancak millî iradeye dayanarak bulunabileceğine olan inancın tablosudur. Dolayısıyla, vatanın, milletin ve devletin iyiliğini gözettikleri iddiasıyla millî iradeye müdahale edilebileceğini düşünenler, bu türden müdahaleleri onaylayanlar veya müdahale imasında bulunanlar sadece demokrasinin işleyen kurallarıyla değil, cumhuriyetin kurucu ruhuyla da temelden çelişmektedirler. Güçlü Meclis güçlü millet demektir. Muhtıra, darbe, darbe girişimi gibi Meclis iradesini hedef alan her türlü yasa dışı, hukuk dışı müdahale esasen milleti hedef almış demektir. Millî iradeye saygı göstermenin ilk şartı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine saygı göstermektir. Millet iradesini yok sayanlar, kesintiye uğratmak için fırsat kollayanlar bugüne kadar en büyük zararı devletimize, milletimize vermişlerdir. Bu sebeple, millî iradeye sahip çıkmak öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir.

Cumhuriyetimizi korumak ve demokrasimizi sorunsuz işler hâle getirmek ortak akılla, tahammül, hoşgörü ve demokratik rekabetle mümkündür. Toplumsal barışa, demokrasimize, Türkiye'nin bütünlüğüne kastetmedikçe, şiddeti bir yöntem olarak kabul edip, teşvik edip desteklemedikçe, tahakkuku milletin refahı ve devletin bekası için elzem olan hedeflere ket vurmadıkça bütün siyasi farklılıkların bu çatı altında yer alması demokratik zenginliğimizdir. Birinci Meclisi var eden, Millî Mücadele'yi başarıya ulaştıran ve gücümüzün mayası olan işte bu ruhtur.

Değerli milletvekilleri, yüz bir yıl önce Ankara'da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi yokluğa mahkûm edilmek istenen, vatanı işgal, ordusu terhis edilmiş bir milletin var olma mücadelesinin mücessem hâli ve karargâhı olmuştur. Farklı kesimlerden ve kökenlerden gelen milletvekilleri Büyük Millet Meclisi sıralarında aynı gaye uğruna ahenkle çalışmışlardır. Yüz bir yıl önce toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihî niteliği ve bu Meclise asıl ruhunu veren, Birinci Meclis üyelerinin millî tahassüs ve dayanışma hususunda sergiledikleri müşterek tavır ve istiklali tam iradesinin tahakkukuna duydukları sarsılmaz inançtır. Büyük Millet Meclisi bu hâliyle milletin Ankara'da ve zafer yolunda atan kalbi, işleyen beyni, söyleyen dili, eyleyen bileği olmuş, şahsi veya siyasi ihtilaflar çatışma ve çekişme mevzusu yapılmamıştır.

Birinci Mecliste görev yapan milletvekilleri âdeta Gazi Mustafa Kemal'in Amasya Tamimi ilan edilirken ortaya koyduğu "Ortada ittihatçılık, itilafçılık yoktur, memleket meselesi vardır." yaklaşımını rehber edinmişlerdir. Bu dayanışmanın, bütünlüğün ve millî tahassüsün en vazıh hâliyle İstiklal Marşı'nda manasını bulduğunu belirtmeliyim. Bu ölümsüz metnin, İstiklal Marşı'nın, yüz yıl önce milletvekillerinin coşkulu alkış ve tezahüratlarıyla kabul edilmesi Birinci Meclisin niteliğini yansıtan bir hadisedir. Bu vesileyle, merhum Mehmet Akif'in "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın." duasına "Âmin." derken şunu da ekleyelim: Allah bu milleti İstiklal Marşı'nda ifadesini bulan ruhtan ve manadan ayırmasın. (AK PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, millî mücadele sadece bir güçler mücadelesi olmanın ötesinde bir zihniyetler mücadelesidir. Kendisi gibi olmayanı, hususen de Müslümanları ve Türkleri tedip ve terbiye edilmesi gereken topluluklar sayma temayülü ne yazık ki merhum Akif'in "tek dişi kalmış canavar" olarak tasvir ettiği Batı siyaset aklının temel vasıflarından biri olmuştur. İşte bu yüzden, yüz bir yıl önce Gazi Meclisin fedakârca ve cesaretle yürütüp zaferle sonuçlandırdığı Millî Mücadele yalnızca aziz milletimiz için değil, bütün ezilen milletler için bir ilham kaynağı olmuştur.

Sözün burasında şunu söylemeyi lüzumlu görüyorum: Türkiye'nin modern anlamda temellerini atan Millî Mücadele'den ve bu mücadeleyi ortaya çıkaran millî seciyeden haberdar olması, ders çıkarması gereken sadece bizler değiliz. Yüz yıl önce bizim topraklarımızda gerçekleşen bu destansı mücadeleden Batılılar ve komşularımız başta olmak üzere Türkiye'yle teması ve ilişkisi olan her devletin, her uluslararası odağın öğreneceği çok şey vardır. Evvela şu bilinmelidir: Yüz yıl önce sefil ve haksız bir ihtiras uğruna vatanımıza tasallut etmeye yeltenenlere karşı milletimizin çelikleşen iradesi, lüzumu hâlinde aynıyla harekete geçecek dipdiri bir güç olarak varlığını sürdürmektedir. 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine karşı yükselen millî tepki, zikrettiğim iradenin en müşahhas ve çarpıcı örneği olarak hafızalarda tazeliğini korumaktadır.

Türkiye'yle ilgili hesabı olanların unutmaması gereken bir diğer husus, vatan söz konusu olduğunda milletimizin büründüğü engel tanımaz kararlılıktır. Yüz yıl önce kurtuluş için milleti harekete geçiren ruh bakidir ve gerektiğinde vatanın her bir karışını ve Akdeniz'in bize ait her bir damlasını korumak için her türlü gayreti göstermeye ve mücadeleyi vermeye bizi hazır tutmaktadır.

Tarihen sabittir ki devlet ve millet olarak bizler zorunlu kalmadıkça daima barışı, bir arada yaşamayı, taraflara refah sağlayacak iş birliğini ve müzakereyi savaşa tercih etmişizdir. Türkiye adalete, karşılıklı saygıya ve uluslararası hukuka dayanan her türlü ilişkiye ön şartsız bir şekilde açıktır. Hususen, ortak medeniyet geçmişine sahip olduğumuz bölge devletleriyle verimli ilişkiler kurmak halklarımızın refahı için büyük önem taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, bir yılı aşkın süredir yaşamakta olduğumuz Covid salgını süreci birçok bakımdan öğretici olmuştur. Ayrım yapmaksızın bütün insanlığı etkileyen bu afetin ortaya koyduğu sonuçlardan biri de cari küresel sistemin insanı odağına almayan adaletsiz niteliğidir. Küresel sistem ve kurumları bu hâliyle sürdürülebilir olmaktan hayli uzaktır. İvedilikle ve bütün tarafların dâhil edileceği bir reform sürecinin, küresel adalet girişiminin başlatılması zaruridir. Bu yapılmazsa dünyada yıkıcı sonuçlar doğurabilecek yeni çatışmaların, huzursuzlukların ve altüst oluşların yaşanması kaçınılmazdır. Türkiye'nin bu konudaki tavrı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dünya 5'ten büyüktür." şiarında ve teklifinde açıkça ortaya konulmuştur. Dünya barışı bu hakikatin ve teklifin tahakkukuyla sağlanabilir.

Hadiseler göstermektedir ki dünya büyük bir dönüşümün eşiğindedir. Tam bu noktada, Millî Mücadele'yi var eden inanca akraba bir öz güvenle şunu söyleyebiliriz: Türkiye, bu dönüşüm çağında sözü en muteber, güçlenmesi insanlığın hayrına ve akıbeti en parlak bir ülke olacaktır. Bu inancımızın emareleri vardır ve bu öngörümüzün işaretleri inkâr edilemeyecek kadar belirgindir, yeter ki bizler bugün kuruluşunun 101'inci yıl dönümünü idrak ettiğimiz Gazi Meclisin varoluş ruhuna uygun bir zihniyet ve hareket tarzı benimseyelim.

Bu anlamlı günde Millî Mücadele ruhundan ve o çetin mücadeleyi yürüten Birinci Meclisten öğreneceğimiz bir kıymetli husus da umudu ve nefsimize itimadı, öz güvenimizi daima diri tutmaktır. Bu ülkeden, bu milletten, bu devletten umudunu kesmiş olanlar "Bittik, kahrolduk." yavesini bir virt gibi biteviye tekrarlayanlar, şartların altından kalkılamayacak kadar ağır olduğu fikrini yayanlar daima olmuştur ve olacaktır. Fakat şunu bilmeliyiz ki Millî Mücadele sadece düşmana karşı değil; bir ölçüde, bu türden zihnî işgale, ruhu dumura uğramış mefluç karakterlere karşı da kazanılmıştır. İşte bu yüzden hepimiz, hususen de gençlerimiz bilmelidirler ki bugün Türkiye insanlığın adalet iddiasıdır ve menzilimiz daima ileri doğru olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, aziz milletimiz; yüz bir yıl önce bugün "Önce vatan, önce millet." diyerek bu aziz milletin ferasetine ve istiklale olan inancına güvenerek Meclisin açılışına öncülük eden, Gazi Meclisimizin çatısı altında dünyanın en haklı mücadelesini en meşru yöntemlerle başarıya ulaştıran ve bizlere bu vatanı emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu çatı altında görev yapmış kıymetli milletvekillerimizi, vatan uğruna canını feda eden şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı, rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle Gazi Meclisimizin açılışının 101'inci yılını ve dünyada çocuklara armağan edilen ilk bayram olmasıyla iftihar ettiğimiz 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mızı kutluyorum. Salgın şartlarının son bularak 2022 yılından itibaren çocuklarımızın birbirleriyle ve dünya çocuklarıyla yeniden kaynaştıklarını görebilmeyi umuyor, 23 Nisanı daha neşeli, daha coşkulu bir şekilde kutlayabilme arzu ve temennilerimi paylaşıyorum.

Saygılarımla. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)