| Konu: | (10/361, 405, 406, 407, 410) No.lu Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Bunların Üretiminde ve Pazarlanmasında Karşılaşılan Sorunlar ile Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 23.02.2021 |
MHP GRUBU ADINA NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 159 sıra sayılı Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Bunların Üretiminde ve Pazarlanmasında Karşılaşılan Sorunlar ile Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Aziz Türk milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Biyoçeşitlilik El Kitabı'nda tıbbi ve aromatik bitkiler, hastalıkları önlemek, sağlığı korumak ve rahatsızlıkları tedavi etmek amacıyla insanlara ilaç sağlayan bitkiler olarak tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre yaklaşık 20 bin bitkinin tıbbi amaçlarla kullanıldığı ve yaklaşık 4 milyar insanın -yani dünya nüfusunun yarısının- sağlık sorunlarını ilk etapta bitkisel droglarla çözmeye çalıştığı bilinmektedir. Ayrıca gelişmiş ülkelerde reçeteli ilaçların yaklaşık yüzde 25'inin etken maddesini bitkilerden elde edilmiş olan ilaçlar oluşturmaktadır.
Avrupa'da 150 milyondan fazla insan geleneksel tedavi yöntemlerinden yararlanmaktadır. Bu hususta başı çeken ülke olan Almanya'da halk geleneksel tedavi yöntemlerine yılda 10 milyar avro harcamakta ve söz konusu harcamanın yüzde 50'si sigorta kurumlarınca karşılanmaktadır.
Bilindiği üzere Anadolu toprağı birçok medeniyete ve dünya tıp tarihine adlarını yazdırmış Hipokrat, Galen, İbni Baytar gibi bilim insanlarına yurt olmuştur. Öte yandan Orta Asya'dan Anadolu ve Balkanlara kadar geniş bir alanda yaşayan Türk milleti dünyanın zengin folklorik tıbbi bilgi birikimine sahip milletler arasında bulunmaktadır. Bu geniş coğrafya içerisinde Anadolu'muzdaki halk hekimliği, ana unsur olarak atalarımızın Orta Asya'dan getirdikleri, temeli binlerce yıllık Türk halk tıbbını da temsil etmektedir. Dolayısıyla kadim bir tarihe ve zengin tıbbi ve aromatik bitkilere sahip Anadolu'nun uluslararası bir marka olarak "Anadolu tıbbı" adıyla daha özgün ve kalıcı hâle getirilmesi gerekmektedir, tıpkı geleneksel Çin tıbbı, Kore tıbbı, Kampo tıbbı ve Alman tıbbı gibi.
Bugün, mevzuata göre yasak olmasına rağmen, bitkisel ürünlerin birçok hastalığa iyi geldiği ifade edilerek kontrolsüz bir şekilde satışı yapılmaktadır; ilgili kurumlar denetimlerde yetersiz kalmakta ve mevzuattaki birtakım boşluklar istismar edilmektedir. Tüm dünyada bu yönde sorunların yaşandığı Dünya Sağlık Örgütünün raporlarında da görülmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığının yürütmüş olduğu biyolojik çeşitlilik, geleneksel bilginin korunması çalışmalarında uluslararası anlaşmalar çerçevesinde halk reçeteleri toplanmaktadır.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki ve ülkemizdeki mevzuatta geleneksel bitkisel tıbbi ürün tanımı, "Bileşiminde yer alan tıbbi bitkilerin başvuru tarihinden önce Türkiye'de veya Avrupa Birliği üye ülkelerinde en az on beş yıldır, diğer ülkelerde ise otuz yıldır kullanılıyor olduğu bibliyografik olarak kanıtlanmış; terkip ve kullanım amaçları itibarıyla hekimin teşhis için denetimi ya da reçetesi ya da tedavi takibi olmaksızın kullanılması tasarlanmış ve amaçlanmış olan; geleneksel tıbbi ürünlere uygun özel endikasyonları bulunan; sadece spesifik olarak belirlenmiş doz ve pozolojiye uygun özel uygulamaları olan; oral, haricen uygulanan veya inhalasyon yoluyla kullanılan müstahzarları." şeklindedir.
Geleneksel bitkisel tıbbi ürünler konusunda mevzuat düzenlemesi olmakla birlikte dünya genelinde yaşanan gelişmelere oranla ülkemizde yeterli düzeyde gelişme sağlanamadığı görülmektedir. Küresel pazarda söz sahibi olunabilmesi ve bu alanda ithalatın azaltılarak öz kaynakların kullanımını daha da geliştirmek üzere "Anadolu tıbbı inovasyon merkezi" adı altında bir kurumsal yapıya ihtiyaç duyulmaktadır. Geleneksel bitkisel tıbbi ürünlerde Almanya'nın, kozmetikte ise Fransa'nın model ülke alınarak ülkemizde bu alanda ruhsat alacak ürünlerin sayısı artırılmalıdır. Bu amaçla, bu ürünlerin üretimi kapsamında bilgilendirme ve teşvik programlarının hazırlanması ve yasal süreçlerinin kısaltılmasının, kolaylaştırılmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Yine, bu ürünlerde ihracata yönelik stratejinin tespit edilmesi ve eylem planına dönüştürülmesi gerekmektedir.
Sağlık okuryazarlığımızın istenilen düzeyde olmadığı gerçeğinden hareketle tıbbi ve aromatik bitkilerin kullanım alanları ve şekli konusunda bilinç düzeyinin yeterli olmaması da önemli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından 2014 yılında yapılan ve 5882 kişinin katıldığı anket sonuçlarına göre, ülkemizde insanların yüzde 60,5'inin geleneksel ve tamamlayıcı tıp metotlarını hayatlarının bir döneminde tedavi amaçlı kullandığı tespit edilmiştir. Bunların yüzde 59,1'inin de bitkisel veya bitkisel karışımları kullandığı kaydedilmiştir.
Ülkemizde, bitkisel ürünlerin büyük bir bölümü aktarlar, doğrudan satış kanalları, e-ticaret siteleri ve marketler aracılığıyla halka sunulmaktadır. Bitkisel ürünlerin sadece küçük bir bölümü eczaneler aracılığıyla halka ulaştırılmaktadır. Söz konusu bu ürünlerin eczane dışında, serbestçe, yeterli denetimden uzak satılması toplum sağlığı açısından tehlike oluşturabileceğinden, yerli ilaç sanayisinin de konuya sahip çıkmasıyla hâlihazırda pahalı olan ithal bitkisel ürünler yerli üretimle daha ucuza mal edilebilecek, ithalat azaltılacak, bunun yanında ilaç kalitesinde standardize bitkisel ürünlerin kullanımı artarak gerçek tedavinin sağlanması mümkün olabilecektir.
Doğal floradan ham madde temini çoğunlukla amaç dışı türlerin bilinçsiz toplanmasıyla gerçekleşmektedir. Doğadan toplamada koruma-kullanma dengesi içinde doğrudan bitkilerden yararlanılmalı, sürdürülebilir kullanım ilkesi dikkate alınmalıdır. Nesli tükenme tehlikesi altında olan türler doğal florada koruma altına alınmalı ve takibi yapılmalıdır. Diğer türlerde ise uygun toplama bilgileri oluşturularak toplayıcılara eğitimler verilmeli ve üretimin sürdürülebilirliğini sağlayan politikalar oluşturulmalıdır. Bu nedenle de yapılan envanter çalışmaları büyük önem arz etmektedir.
Ham maddenin kesintisiz olarak sektöre sunulabilmesi için hem biyolojik çeşitliliği koruyacak şekilde çevresel sürdürülebilirliğe hem de üretim aşamasında faaliyette bulunan tarafların söz konusu faaliyetine devam etmesini sağlayacak şekilde ekonomik sürdürülebilirliğe önem verilmelidir. Doğadan toplama faaliyetlerinin iyi toplama, yetiştiriciliğin ise iyi tarım uygulamaları kriterlerine uygun olarak yapılması çevresel sürdürülebilirliğe önemli katkılar sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde doğal olarak yetişen tıbbi ve aromatik bitkilerin envanter çalışmalarının tamamlanması, potansiyel üretim miktarlarının ivedilikle belirlenmesi, farmakopelerde belirtilen ve arz açığı bulunan bitki türlerinde ise kültüre alma çalışmalarının yapılması önem arz etmektedir. Doğal bitki zenginliğimize rağmen, hâlen, ülkemizde temin etmek mümkünken yurt dışından ithal edilmekte olan pek çok bitki türü ve bitmiş ürün de mevcuttur. Kısacası, tıbbi ve aromatik bitkilerin ham ürün olarak satışı yerine, katma değeri yüksek, işlenmiş mamul veya yarı mamul madde olarak pazarlanmasını sağlayacak stratejilerin hayata geçirilmesi, sektörde markalaşmaya gidilmesi, iş birliği modelleri ve kümelenmenin teşvik edilmesi ilke olarak öncelikli hedeflerimiz olmalıdır. Üretimi hedeflenen tıbbi ve aromatik bitkiler için yatırımları hızlandıracak ve yönlendirecek ürün bazlı fizibilite raporlarının ilgili kamu otoritesi tarafından hazırlanıp yayınlanması gerekmektedir. Mevzuatta kabul gören ilgili farmakopelerde yer alan bitkisel drogların tek veya karışımları hâlinde ambalajları üzerinde endikasyonlarının belirtilerek sadece eczanelerde sunulması, hekimler tarafından reçete edilmesi, majistral reçete olarak eczacı tarafından hazırlanması, eczacılara tıbbi çay hazırlama yetkisinin mevzuatla sağlanması ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından geri ödemeye tabi tutulması sektörün gelişimine önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. Zaman geçirilmeden tıbbi ve aromatik bitkilerden farklı alanlarda farklı ürünler geliştirilmesine yönelik ihtisas teknoparklarının kurulması, bunların desteklenmesi ve mevcut teknoparkların bir veya birkaçının bu alanda ihtisaslaşmasının teşvik edilmesi, terapötik etki gösteren tıbbi çayların Avrupa'da olduğu gibi eczacılar tarafından hazırlanması ve eczanelerden hastaya ulaştırılması, kullanılan bitkilerin ilgili farmakopede özel olarak belirtilmesi, tıbbi ve aromatik bitkilerden üretilecek yeni ilaçların ve yeni ürünlerin geliştirilmesinin araştırma merkezleri ve eczacılık fakülteleri için performans kriteri olarak belirlenmesi ve bu çalışmaların özel olarak teşvik edilmesi, bu konuda lisans ve lisansüstü düzeyde eğitim gören tek meslek grubu olduğu için eczacılık fakültelerinde lisans, yüksek lisans ve doktora programlarında tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili akademik çalışmaların ve projelerin daha fazla desteklenmesi, ülkemizde çok büyük ihtiyaç olan ekstre üretim tesislerinin devlet eliyle belli lokasyonlarda kurularak standart ekstre ve dolayısıyla bitkisel ilaç ham maddesi elde edilmesi sağlanarak ekstre ithalatının asgariye indirilmesi, internet ve benzeri kanallarla satışı yapılan tıbbi ve aromatik bitki ürünleriyle ilgili izleme ve kontrol tedbirlerinin geliştirilmesi ve aykırı uygulamalara ilişkin denetimin ve cezai müeyyidelerin artırılması, bitkisel tıbbi ürünlerin dikkatli kullanımına yönelik kamu spotlarının hazırlanması ve bu kamu spotlarında hekim ve eczacı danışmanlığının vurgulanması bu hususta yol almamızı sağlayacak önemli başlıklar arasındadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, tıbbi ve aromatik bitkilerin üretim süreci emek yoğun bir iştir. Bu özelliği dikkate alındığında, özellikle kadın ve engelli bireylerin halk eğitim programları vasıtasıyla sertifikalandırılması ve özel teşviklerle üretim işleme sürecinde görev almalarının sağlanması, ayrıca bu sektörde istihdam edilen dezavantajlı bireylerin sosyal güvenlik primlerinin belirli oranlarda kamu tarafından karşılanması, yine kadın girişimciler tarafından kurulan ve yönetilen tıbbi ve aromatik bitki işleyen işletmelere özel teşvik mekanizmalarının oluşturulması ve mevcut desteklerin etkinleştirilmesi gerçekleştiği takdirde büyük bir istihdam imkânı oluşturacaktır.
Ülkemizde öncelikle birçok firma tarafından dünya standartlarında tıbbi ve aromatik bitki üretimi sırasında, sonrasında, gıda, kozmetik ve ilaç sanayisinin kullandığı standardize bitkisel ham maddelerin üretilmesi gerekmektedir çünkü kaliteli ve standardize ham madde bu işin olmazsa olmazıdır. Bitkisel ham maddeleri kullanan sektörlerce bitmiş ürün olarak fonksiyonel gıda, gıda takviyesi, bitkisel çay, bitkisel kozmetik ve bitkisel ilaçlar üretilerek hem Türkiye pazarında hem de dünya pazarlarında hak ettiğimiz noktaya sanayi, üniversite ve kamu kurumları iş birliğiyle bir an önce varılmalıdır.
Doğadan toplamaların sürdürebilir şekilde floraya zarar vermeden yapıldığı, bitki üreticilerinin ve toplayıcılarının eğitildiği, talebi fazla olan bitkilerin iyi ziraat uygulamalarına ve organik tarıma uygun olarak kültüre alındığı, yetiştirme tekniklerinin her bitkiye özgü ve ekolojik koşullara göre saptandığı, yurt dışında geliştirilmiş ve ülkemiz ekolojik koşullarına adapte olabilecek çeşitlerin getirtilerek ülkemiz iklim koşullarında denendiği, tıbbi ve aromatik bitkilerin en önemli sorunlarından biri olan tohumluk temini için kurumsal altyapının oluşturulduğu, çeşit geliştirmeye yönelik ıslah çalışmalarının desteklendiği, hasat sonrası işlemlerde, depolama ve nakliyede uygun standartların sağlandığı, üretilen bitkilerin işlenmesi ve pazarda istenilen standartlara uygun hâle getirilmesi ve uygun pazarın bulunması için gerekli çalışmaların yapıldığı bir sistemi rahatlıkla hayata geçirebiliriz.
Ben de bu raporun hazırlanması sürecinde emeği geçen milletvekillerimize, uzmanlarımıza, akademisyenlerimiz başta olmak üzere Komisyon çalışmalarımıza katkı veren herkese teşekkür etmek istiyorum.
Bu konuyla ilgili bugüne kadar çok şey dile getirildi ama sanırım en somut adım bu rapor ve bu raporda dile getirilen öneriler, en önemlisi de bu iş için tıbbi ve aromatik bitkiler üst kurulu olarak ayrı bir kurum ihdas edilmesi gerekliliğidir. Millî servet acilen işlenmeli, yer üstü madenlerimiz olan tıbbi bitkiler en hassas ve özenli şekliyle millî gelire tahvil edilmelidir.
Halk sağlığını ilgilendiren her türlü ürünün, özellikle de suistimale bu kadar açık olan ve de etken madde içeren bitkisel tıbbi ürünlerin sadece eczacı eliyle ve eczane kanalıyla hastaya ulaştırılması gerekliliğini ifade ederek sözlerime son verirken, bugünkü şartlarda her türlü ruhsatlandırma ve kontrol işlemlerinin de Sağlık Bakanlığı eliyle yürütülmesi gerekliliğinin altını bir kez daha çizmek isterim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)