GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:47
Tarih:16.02.2021

CHP GRUBU ADINA HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Birkaç gün içinde yaşadığımız büyük acıdan dolayı da tabii ki önce milletimize ve şehit kardeşlerimizin ailelerine başsağlığı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün Gara'da yaşadığımız acı, hakikaten yürekleri dağlamıştır. Artık bu ülkede yarın sabah bir şehit haberi daha almamak adına ne yapılması gerekiyorsa bu yüce Meclis çatısı altında yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, her zaman söylediğimiz bir konu var ve çok da önemsiyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri, Peygamber ocağı olarak adlandırdığımız siyaset üstü bir kurumdur. Yani askerlik; hiyerarşisiyle, saygınlığıyla, sevginliğiyle ve kutsallığıyla Türk Silahlı Kuvvetlerine yardımcı olması gereken ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanında olması gereken bir kurumdur. Fakat, siyasi bir kurum olmamalıdır, siyasallaştırılmamalıdır.

Tabii ki, dilerdik bugün hayırlı bir haber alalım, kardeşlerimiz sağ salim memleketlerine gelsinler, bizler de onları mutlulukla karşılayalım, alınlarından öpelim. Allah, mekânlarını cennet eylesin, ailelerine sabır, selamet nasip eylesin.

Tabii, bu arada bizlerin de milletvekili olarak vatandaşlar adına bazı konuları söylememizden lütfen hiç kimsenin rahatsızlık duymamasını istiyoruz. Değerli arkadaşlar, terör nasıl bitecek bana söyler misiniz? Sadece iktidar partisi "Ben yaptım, oldu." diyecek, yanıldığı zaman "Yanıldım." diyecek ve muhalefet ne söylerse söylesin asla kulağını açmayacak, dinlemeyecek. Böyle bir terör çözümü olabilir mi bu yüce Parlamentoda? Zaten böyle bir sistem varsa muhalefet partilerine ihtiyaç var mı? Tek başına bir iktidar oturur, yapar, olur. O da "ben yaptım oldu" olur. Bizim her zaman anlatmaya çalıştığımız şey bu.

Değerli arkadaşlar, lütfen terör konusunda, Allah rızası için Türk Silahlı Kuvvetlerinin bekası konusunda, memleketimizin geleceği konusunda muhalefet partilerini de lütfen dinleyin, o önerilerin ne kadar önemli olduğuna kulak verin. Biz diyoruz ki bu Gara'daki kardeşlerimizle ilgili 6 kere soru önergesi vermişiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Peki, ben yaklaşık iki buçuk yıldan fazla milletvekiliyim, burada üç dönem, dört dönem milletvekili arkadaşlarımız var. Ne gün şu perdeler kapanıp da Gara'yla ilgili bir şeyi konuştuk, ne gün konuştuk, ne gün Gara'yla ilgili bir çözüm önerisi aradık, ne gün bilgi sahibi olduk?

Değerli arkadaşlar, milletvekilisiniz, Sayın Bakanımız açıklama yapıyor diyor ki: "Harekâtın PKK/KCK ve diğer terörist unsurları etkisiz hâle getirmek ve hudut güvenliğimizi sağlamak, daha önce güvenlik nedeniyle açıklanmayan, teröristler tarafından kaçırılan vatandaşlarımızı almak." İlk yayına nasıl düştü: "Vefat eden sivil vatandaşlarımız; insanlık düşmanı hain terör örgütü PKK'nın sivil vatandaşlarımızı canice şehit ettiği..." Ama daha sonra kimlikleri açıklanıyor; hepsi devletimizin birer güvenlik görevlisi. Bizler milletvekiliyiz arkadaşlar, bizler bunları burada en son mu öğreneceğiz? Yasayı yapmakla mükellef kişiler, yasayı yaparak 83 milyon vatandaşına uygulayacak kişiler olarak Gara'daki vefat eden şehit kardeşlerimizin mesleğini bilmeyecek miyiz? Kaçırılan askerler olduğunu, kaçırılan polisler olduğunu bilmeyecek miyiz? Neden bilmiyoruz? Nedir bu hep ben yaparım, ben bilirim, ben çözerimcilik? Niye paylaşmıyoruz? Niye fikirlerimizi önemsemiyoruz?

Değerli arkadaşlar, buradan baktığımız zaman tabii ki insan maalesef üzüntüyle karşılıyor ve değerli arkadaşlar, bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu memlekette yarından itibaren bir damla kanın akmaması, bir kardeşimizin şehit olmaması, ülkemizin de bir ömür özgür, demokrat, bağımsız bir ülke olarak yaşaması adına elimizi değil, kafamızı taşın altına koyuyoruz, sizlerle beraber çözülecek tüm fikirlerde de millet ve memleket lehine hazırız; yeter ki "Siz de ne diyorsunuz." diyelim. Az önceki hatip arkadaşların dediği gibi "Verdiler soru önergesini, nasıl olsa sembolik, olmayacak." demeyelim.

Yine, orada şehit olan kardeşlerimizle birlikte Harekât esnasında da 2 yüzbaşı kardeşimiz, 1 astsubay kardeşimiz şehit oldular. Allah, onlara da rahmet eylesin, mekânlarını cennet eylesin.

Değerli arkadaşlar, şehitlik yüce bir mertebe fakat şehit olmak için ta o bölgeye gitmek daha yüce bir mertebe. Yani ölmeye hazır bir askerimizin, komutanımızın o cesaretini acaba AK PARTİ olarak ödüllendiriyor musunuz? Değerli arkadaşlar, örneğin o 2 yüzbaşı kardeşimiz -Allah, mekânlarını cennet eylesin- diğer astsubay kardeşimiz yaşasaydı, sağ olsaydı, birkaç yıl sonra terfi edecek, binbaşı olacaktı değil mi arkadaşlar? O, binbaşı olduğu zaman, o kardeşimiz emekliliğe hak kazanacak, o kardeşimiz Gara'daki yaşadığı acıyı bir ömür unutmayacak, belki psikolojik travma yaşayacak ama biz o binbaşıya ne yapacaktık, biliyor musunuz? Biz o binbaşıya 3.750 lira maaş verecektik, biz o astsubay kardeşimize 3.750 lira maaş verecektik! biz o uzman çavuş kardeşimize 3.750 lira maaş verecektik. Ben size soruyorum değerli arkadaşlar, ben size soruyorum ya: 2 yüzbaşı, 1 astsubay kardeşimiz harekât esnasında şehit oldu, olmasaydı biz ona nasıl teşekkür edecektik? E, biz de dedik ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak: "Bu, yanlış; maaşlarını değiştirin, kıdem tazminatı haklarını verin." Uzman çavuşlarımız ortada, hiçbir kanunun kendilerini korumadığı, her an görevden alınmaya açık "Acaba bu yıl sözleşmem yenilenir mi? Acaba bu yıl görevimde kalabilir miyim?" diye yürekleri havada görev yapıyorlar değerli arkadaşlar. Bunu ben bütün samimiyetimle söylüyorum. Tekrar tekrar o gün komisyonda da söyledim, Sayın Bakan Yardımcımız da buradalardı.

Ya arkadaşlar, şurada bu vatanı için, milleti için Gara'da, Kandil'de, Türkiye'nin her yerinde can vermeye hazır olan bir binbaşıya emekliliğinde böyle teşekkür ediyorsak, biz Türk Silahlı Kuvvetlerinin; vatanına, milletine olan bağlılığını nasıl ödüllendireceğiz, nasıl teşekkür edeceğiz? 3.750 lira maaşı hanginizin içi alıyor? Ya, bir komutan, bir binbaşı, bir astsubay, bir karakol komutanı, bir uzman çavuş kardeşim, Allah aşkına ya, bu millet için 3.750 liraya mı layık? Kıdem tazminatını vermiyorsunuz. Neymiş? "Yarbayın kıdem tazminatı var, binbaşının yok." E, gidin bakalım Türkiye'de kışlalara, binbaşılara taburu teslim ediyorsunuz, alayı teslim ediyorsunuz, tugayı teslim ediyorsunuz; astsubaylarımıza bölüğü, birliği teslim ediyorsunuz, karakolları teslim ediyorsunuz. Keza, uzman çavuşlarımız kelle koltukta, gerek yurt içinde gerek yurt dışında mücadele ediyor. Bunları görmeniz lazım, görmek zorundasınız, hep beraber göreceğiz ve rica ediyorum, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu maaş dengesizliğini, bu adaletsizliğini hep beraber verelim değerli arkadaşlar, hep birlikte verelim. Siz imza atın, biz teşekkür edelim, hiç sıkıntı yok ama bu pazartesi günü de 3.750 lira almaya devam edecekse, onların maalesef vicdanları hiçbir zaman rahat olmayacak. Uzman çavuşlarımızın, astsubaylarımızın, binbaşılarımızın emeklilikleri fecaattir. Lütfen, acilen hükûmetin bu konuya el atmasını önemle istirham ediyorum.

Komuta kademesindeki yansımayı da söyleyeyim değerli arkadaşlar. Komutanların, orgenerallerin, paşaların maşallah maaş yansımaları, aldıkları maaşın yüzde 71'i, yüzde 72'si, yüzde 68'i yansıyor. Yani üst düzey komutanlar, aldıkları maaşın yüzde 70'ini almaya devam ediyorlar. 12 binden, 16 binden aşağı maaş alan yok, binbaşıya gelindiğinde ve hatta ve hatta binbaşı ve uzman çavuşlarımızda ve astsubaylarımızda yüzde 50'lere düşüyor; hele binbaşıların yüzde 41'e düşmüş. Uzman çavuşlarımız 3.800 lira, 3750 lira maaş alıyorlar. Arkadaşlar, bunun acilen düzelmesi lazım, bu dengesizliğin çözülmesi lazım.

Ne dedik değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak? Sayın Genel Başkanımızın hep söylediği bir söz var "Kışlaya siyaseti sokmayın" dedi. Israrla soktunuz, kışlayı öyle siyasi hâle getirdiğiniz ki kışlanın kontrolü siyasilere geçti, komutanlara değil. Nasıl? Yüksek Askerî Şûralar var. O Yüksek Askerî Şûralarda, geçmişte, en önemli olan, Türk ordusunun düzenini, insicamını, titizliğini, disiplinini bozmamak adına geçmişte komutanlarımız üyeleri olur ve komutanlarımız kendi askerîyle, kendi kıdem, kademe ve taltif durumundaki komutanlara terfi verirlerdi. Terfi etmemesi gereken varsa, irticayla iltisaklıysa bu komutanlar, bu askerler görevden alınır terfi ettirilmezdi.

Geldiniz âdeta askerle karıştınız, geldiniz âdeta Yüksek Askerî Şûraları can yakan bir yer sandınız. Dedik ki "Arkadaşlar yapmayın, yapmayın. Türk Silahlı Kuvvetlerinin disiplinine, ilkelerine, teamüllerine, hiyerarşisine müdahale etmeyin, hiç kimse etmesin." dedik. Ondan sonra bir Yüksek Askerî Şûra yaptınız, sanki biz başka bir şey söylüyormuşuz gibi içinde bakanların tümü var, bakanların tümü var ama içinde kim yok? İçinde komutanlar yok, koca paşalar yok, paşa bilmeyecek de Millî Eğitim Bakanı mı bilecek yüzbaşının binbaşı olması gerektiğini? O, bilirse işte Fetö'cüler adım atar. Ardından dedik ki "Yüksek Askeri Şûralardaki terfileri bari bir komisyon kurun, bu komisyonlar karar versin." dedik. "Hayır olmaz, mümkün değil." Tamam. Ardından ne yaptınız biliyor musunuz, ben size söyleyeyim: Serdar Atasoy, daha üç ay evvel paşa oldu, paşa; adam bir numaralı FETÖ'cü çıktı. Hem de liseden beri, ortaokuldan beri bir numaralı FETÖ'cü çıktı ve adam itirafçı oldu. Temmuzda paşa yaptınız, ağustosta terfisini aldınız. Ya, Allah aşkına, Yüksek Askerî Şûraya bakar mısınız? Bu 2021 yılında, istihbaratın, iletişimin, bilgisayar çağının bu kadar gelişmiş olduğu bir memlekette bir insan, adamı paşa yapıncaya kadar, Kara Kuvvetleri Harekât Başkanı yapıncaya kadar hiç görmez mi ya FETÖ'cülüğünü? Ya, bir okudum, 10 sayfa adamın FETÖ'yle iltisakı, bağı, 10 sayfa. Nereyi emanet ettiniz biliyor musunuz? Kara Kuvvetleri Harekât Başkanlığını emanet ettiniz. İkinci bir 15 Temmuza zemin hazırlıyorsunuz farkında olmadan. Haksız mıyım değerli arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, bugün Serdar Atasoy'un hakkındaki gelişmeleri izledim ve üzüldüm. Eğer böyle terfi, taltif yapıyorsanız, bu memleketin vay hâline! Lütfen, bir an evvel Yüksek Askerî Şûrayı eski dokusuna kavuşturmak zorundayız değerli milletvekilleri. Bu bizim görevimiz. Bu bizim muhalefetimiz değil, bu bizim görevimiz. Şimdi, Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir kıdem, kademe vardır: Yüzbaşı, teğmeni izler; binbaşı, yüzbaşıyı izler; yarbay, albay, binbaşıyı izler; komutanlar da alt kademeleri izler ve "Biz bir yıldır izliyoruz, yaşamı, duruşu, davranışı budur." derler. Siz, onları bıraktınız, kimseyi Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç etmediniz ama sonra ne oldu? Dan diye geldi 15 Temmuz, o Yüksek Askerî Şûra, 15 bin askeri bir dakikada kapı dışarı etti. Yani beş beş, on on eleyemedikleriniz başınıza dert oldu, bu milletin başına dert oldu, bir günde 15 bin askeri gönderdiniz. Şimdi, ne anladık bu işten biz? Neden o zaman sekiz dokuz yıldır Yüksek Askerî Şûrada kendi kendinize bir şeylerle direniyorsunuz? Bunları yapmayın değerli arkadaşlar. Bunlar, bakın, samimi söylüyorum, bu ülkenin terörle mücadelesinde de askere olan inancında da askerin harekâta giderkenki kendi inancında da şaibe yaratıyor, rahatsızlık yaratıyor, öz güvensizlik yaratıyor; onun için bunları yapmamak durumundayız.

Tabii, hep söylüyoruz başından beri Cumhuriyet Halk Partisi olarak, askerlik yasalarında her dönem yeni bir yasa telaşına girdiniz. Hele bir bedelliniz var, bedellinin maşallah bedeli yok. Ya, bir 15 bin, bir 18 bin, bir 28 bin, bir 30 bin, şimdi oldu 40 bin. Askerlik tabii ki para değil sadece ama siz eğer bir bedellide bile 4 kez bu muallaka düşüyorsanız bunun bir çizgisi oturmamış demektir. 600 bin asker hayatında bu anlamda "Ne yapabilirim, askerliğimi nasıl yapabilirim, asker yükümlüsü olarak ben ne zaman gidebilirim?" derdinde. Yoklama kaçağı var, bakaya var. Biz getirdik Meclise milletvekillerine askerlik yasasını. O da tutmadı. Tutmaz, biz söyledik. Milletvekilleri seçildiği günden itibaren askerlikleri ertelenecekmiş değerli milletvekilleri. "Milletvekillerinin askerliği ertelenecek." diyor ama milletvekiline seçenek vermiyor. Bu Mecliste de vardır, 4 dönem milletvekilliği yapan var, 5 dönem milletvekilliği yapan var. 25 yaşında, 27 yaşında milletvekilimiz üniversite okurken, yüksek lisansını yaparken milletvekili oldu; yüksek lisans yaparken. 27 yaşında girdi, yirmi beş yıl da milletvekilliği yaptı; yaş 52. 52 yaşından sonra siz milletvekilini kışlaya mı sokacaksınız ya? Eline tüfek verip antrenman mı yaptıracaksınız? Tatbikat mı yaptıracaksınız? Talim mi yaptıracaksınız? Olabilir mi? O milletvekili 52 yaşında ne diyecek? Ondan sonra, yine söyledik, askerlikle ilgili konuyu AK PARTİ yaşadığı için ve burada bir hata olduğu için ortaya getiriyor, diyor ki... 2 arkadaşları yaptılar, genç kardeşlerimiz, onlar da ortadan kayboldular ama izinli değiller. Biz de dedik ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak: "Arkadaşlar bu Meclis yasama yılının bir ayında, özellikle temmuz aylarında ya da haziranda izne ayrılıyor ya da ara veriyor. Orada bu kardeşlerimiz gitsin, askerliğini yapsın." Ya, siz milletvekili olarak askerliği yapmamışsınız, kahveye gideceksiniz vatan, millet, Sakarya. Adam diyecek: "Hadi oradan ya, sen daha askerliğini yapmamışsın, sen asker kaçağısın." Ee, bu olur mu? Askerlikle ilgili yasaya oy verecek milletvekili askerliği bilmiyorsa, kışlaya girmemişse, somun ekmeği yememişse askerlikle ilgili hangi kararı verebilir? Veremez. Verebilir mi? Veremez. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için bugün yaşadığımız acı vesilesiyle Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz hep tavsiye görevimizi, uyarı görevimizi, birlik ve beraberlik görevimizi yapmak zorundayız değerli arkadaşlar. Yasaları ihtiyaç anında çıkarıyoruz, aynı kontrol kalemi lazım olduğunda kontrol kalemi aradığımız gibi. Milletvekilleri askerlikle ilgili gol yedi, tak yeni bir yasa. Ya konuşalım, konuşalım arkadaşlar, konuşalım; konuşmaktan kaçmayın, konuşmaktan korkmayın; bir şeyleri hep beraber paylaşalım.

Yine, buna bağlı hep söylediğimiz bir şey var tabii, bedellilerle ilgili, bedelli askerlikle ilgili, mevcut, şu anda kışlada askerlik yapanlarla ilgili artık kalıcı, yapıcı, sürekli, toplumu memnun eden yasalar çıkarmak zorundasınız. Geçenlerde anlattık, diyor ki: "Sayın vekilim, özel okulda öğretmenim, bilgisayarın başından ayrılamıyorum, bedelli askerlik yapmak istiyorum, yapamıyorum. Gidersem de okul beni işten çıkarıyor, hem 40 bin lira veriyorum hem niye beni çağırıyorsunuz?" Cumhuriyet Halk Partisi önerge verdi, ne dedi: "Bu anlamda talep eden bedelli askerler bedelini ödesin, bulunduğu ilinde AFAD eğitimi alsın." dedik. Ne diyor Sayın Soylu: "7,5 şiddetinde deprem bekliyoruz İstanbul'da." Nasıl bu depreme 400 bin kişi bulacağız? "Verelim AFAD eğitimi, askerliklerini yapsınlar." dedik. Yani Cumhuriyet Halk Partisi ne söylüyorsa yerindedir, akıl ve mantık içerir, bilim ve ilim içerir çünkü Cumhuriyet Halk Partisi millet ve memleket içindir değerli arkadaşlar. Bizim de istediğimiz budur zaten. Yani bunun dışında "Acaba bununla kavga edelim, bununla tartışalım." derdimiz asla olmadı, olmayacak da.

Tabii bu yasaların yanında yine itiraz ettiğimiz maddelerden birini hemen söylüyorum değerli arkadaşlar: "Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çalıştırılan er ve erbaşlardan Mesleki Yeterlilik Belgesi istenmez." deniliyor.

Ya, şimdi, insan neye üzülüyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Eğer şehit olursak onurdur, gururdur; gazi olursak onurdur, gururdur. Mesleki Yeterlilik Belgesi istemediğin askere kantinin arkasında kasa için duvar ördürürken o duvar da düşerse, duvarın altında kalırsa bu züldür, ayıptır aileye. Olmaz arkadaşlar, olmaz, olmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar) "Türkiye'de iş kazalarıyla ilgili mücadeleyi yapan bir Hükûmetiz." diyorsunuz, binlerce askere Mesleki Yeterlilik Belgesi olmadan veriyorsunuz kontrol kalemini, elektriğin içine; veriyorsunuz kaynak makinesini, kaynağın içine; veriyorsunuz sıva harcını "Hadi çık iskeleye..." Olur mu bu arkadaşlar? Geçenlerde ne oldu biliyorsunuz değil mi haberlerde? Tabelacı takarken -tabelacı profesyonel- 5 metreden düştü, 5 metreden, tak öldü adam. Kim verecek bunun hesabını? Burada amaç ne? Burada amaç tazminattan kurtulmak, çocuğun ölmesi değil. Olur mu böyle şey? Uzman çavuşlarınız var, özel taşeronlarınız var, özel müteahhitleriniz var, alın birine verin, özelleştirin ama askeri bu geniş kapsama sokmayın. Kaç tane var biliyor musunuz arkadaşlar, Mesleki Yeterlilik Belgesi olmadan tehlikeli ve çok tehlikeli iş kolu kaç tane var biliyor musunuz? 187 tane. Orada onu amirinin kaderine bırakamazsınız, bırakmamalısınız. Orada onu komutanın kaderine bırakmamalısınız ve iş kazalarıyla ilgili maalesef, biz sivilde önlem alalım derken askeriyeye de sokmuş oluyorsunuz.

Buradan baktığınız zaman değerli arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetleri hepimizin silahlı kuvvetleridir, asker hepimizin askeridir. Hep beraber elimizi çekelim, siyasetten uzaklaşalım ve diyelim ki askere: "Ey Mehmetçik, sen Gazi Mustafa Kemal'in kurduğu cumhuriyetin bekçisisin, askerisin; yaşa, var ol, seninleyiz, birlikteyiz. Yeter ki sen cephede, biz de Mecliste seninle koşturalım." (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü askerin istediği enerji, askerin istediği heyecan bu. Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, Gara'ya gidiyor, giderken düşünmüyor; Kandil'e gidiyor, giderken düşünmüyor, biniyor kamyonete "Allah Allah!" diye.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bunlarda metal yorgunluğu var artık, metal yorgunluğu.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) - Metal yorgunluğu bu tarafta, sol tarafa doğru, benim solumda, sizin sağınızda.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aynen öyle. Bizde enerji, devleti yönetecek enerji, askerin ihtiyaç duyduğu enerji.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) - Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerine ne kadar hazırlıklı olduğumuzu, askerimizin menfaati, milletimizin menfaati için ne kadar heyecanlı olduğumuzu sizlere arz ettik ama hep söylüyorum artık ya, inşallah bunları yapmak bize nasip olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) - Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)