| Konu: | Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, Pençe Kartal-2 Harekâtına ve Gara bölgesinde 13 vatandaşın terör örgütünce şehit edilmesine ilişkin Hükûmet adına gündem dışı açıklamaları nedeniyle AK PARTİ Grubu adına konuşması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 16.02.2021 |
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şehitlerimize rahmet, yüce milletimize sabır dileyerek başlıyorum.
Türkiye haritasına kâğıt üzerindeki herhangi bir haritaya bakar gibi bakamıyoruz. Ona baktığımızda kalbimizi sızlatan acılar, gönlümüzü titreten hüzünler, yerine göre içimizi tasaya boğan, yerine göre sevince gark eden bir nice duygunun içinde kalıyoruz ki o duygular inşa etmiştir bizi. Millet olmak bir duygudaşlıktır kıymetli arkadaşlar. Herhangi bir millet ferdinin, sadece bir tek ferdinin kalbini ısıtan ateşin bütün milletin kalplerine değmesidir millet olmak. Bu itibarla, toplumsal ruh ve gönül planını ihmal eden hiçbir tavır ortak akıl inşa edemez. İhtiyacımız olan şey, kalbî bir akıl, kalple idrak eden bir akıl, gönülden bir zekâdır. Bunu göremeyen, hiçbir memleket gerçeğini göremez.
Birbirimizin gözünün içine bakarak ve çok özel kasıtlarla karşılıklı kurnazlıklar yapmamız müşterek aptallıktır, hepimizi aptallaştırır. Hiç kendimizi kandırmayalım. Türkiye tarihinin en ağır meselelerinden biriyle karşı karşıya iken, güya tecahülüarifane göstererek esası düşünmeyi ertelersek mesele ağırlaşarak varlığını devam ettirir. Hiç akıldan çıkarmamalıyız ki fikren çözülemeyen hiçbir şey fiilen de çözülemez. Asıl endişe kaynağı akıl ve kalbin ışığında, sevgi ve itidal metoduyla çözüm ve diyalog üretebilmek alanındaki kısırlığımızdır.
Moda söylemler geçer, hakikatler kalır; konjonktür dalgaları geçer, realiteler kalır; ifratlar tefritler uçar, tarihin mirası gerçekler kalır. Meselelere ancak sahih bir bilinçle idrak edilebilir. Kurcalayan bir bakışla, örseleyen bir yaklaşımla değil, hakikate doğru bir yöneliş ve istikamet dikkatiyle bir düşünce gayreti göstermektir doğru olan. Çünkü düşünce üretme yokluğunun yerine ikame edilebilecek hiçbir teselli yoktur. Düşünce ve fikir boşluğunun yerini hiçbir şey dolduramaz; o boşluk öylece kalır ve millet olmakla ilgili bütün denge faktörlerinin sebebi, anlaşılamayan sarsıntılara maruz kalır. Bu açıdan yaşadığımız hiçbir acıyı dışımızdaki bir şeymiş gibi göremeyiz. İçimiz yanıyor, terör belası on yıllardır içimizi yakıyor. Millet olarak hepimizin ayrılamaz, ayrıştırılamaz bir parçası olduğumuz insani gerçek, sosyolojik zaruret, görmezden gelinemeyecek büyük hakikat budur. Türkiye bizim yuvamız, yurdumuz, vatanımızdır ve bu vatan üzerinde hangi dinden, hangi dilden olursa olsun hepimiz Türkiye'ye mensubuz ve Türk milletiyiz.
Maruz kaldığımız şey terör belasıdır. Evet, terör bir insanlık suçudur; her şeyden önce insan olma kimliğine yakışmayan ve insan haklarını ihlal suçudur. Kim yaparsa yapsın, kime ve niçin yapılırsa yapılsın insanlık suçudur. İyi terörist, kötü terörist; iyi terör, kötü terör ayrımı yapılamaz. Burada uzlaşma sağlayamazsak hiçbir meselede uzlaşma sağlayamayız. Terör taammüden yani tasarlayarak öldürür lakin düşünerek, konuşarak da insan öldürülebilir. Belki biyolojik olarak değil ama zihnen öldürülür ve zihnen ölü olanların sebep oldukları felaketin sonuçları en az terör kadar acıdır. Zihnî ve fikrî öldürme cinayeti ve caniliği, bir ideoloji veya sapık bir ideal için cinayet işlemek, cinayeti kendi amacının yapı taşı olarak kullanmak demektir, dehşet verici olan budur. Bu hastalıklı zihniyet nazarında her ceset kendi kurmak istediği inşaatın yapı taşıdır. İşte PKK budur, terör budur.
Bu ülkenin bir kısım aydınları ve aydınımsıları büyük çoğunluğuyla kırk yıldır aldanıyor. PKK'nın taleplerinin ve terörün gerekçesi olamaz. Bu rezilliğe hiç kimse hiçbir şekilde, hiçbir gerekçeyle destek olamaz; destek olmamak yetmez, kayıtsız da kalamaz, sessiz de kalamaz. Dünyanın her yerinde, tarihin her devrinde böyle olmuştur. Terörün en büyük dostu öncelikle ihanet değildir, gaflettir. Belli kontenjanlarıyla ihanet zaten vardır, şartları çetin hâle getiren şey gafletin yayılmasıdır. Terörü destekleyenler insan haklarından söz edemez; terörü destekleyip kullananlar onu yapanlardan daha az suçlu değildir.
Türkiye bölünemez; her şeyden önce aklen, maddeten, fiziken bölünemez, imkânsızdır çünkü milletimizin arasında bölgesel, sosyolojik herhangi bir beşerî sınır yoktur ki bölünsün. Irki ve etnik bir ayrım ikamet, evlenme, iş, görev açılarından şimdiye kadar hiç yapılmamıştır çünkü toplumsal günlük hayatın böyle bir derdi yoktur. Türkler ve Kürtler arasında elhamdülillah böyle bir mesele yoktur ve olmayacaktır inşallah lakin güya okumuş çocuklarımızın bazı ergenlik hastalıkları vardır.
Türkiye'de farklı kültürlerden ziyade farklı ideolojik anlayışlar vardır. Kültürün mekânı halkın arasıdır, toplumsal zemindir; ideolojinin mekânı kandırılmış zihinlerdir. Nitekim, ayrılıkçı talepler toplumsal bir iradenin serbest yansıması olarak değil, silahlı propaganda stratejisini benimseyen bir örgüt tarafından gündeme sokulmuştur. Ülkemizde demokrasi tarihimiz boyunca yaşadığımız demokrasi ve yönetim sorunlarından bir etnik ayrım talebi çıkarılamaz. Evet, sorunlarımız olabilir ama bu bir ayrılıkçı talebe zemin teşkil edemez. Ülkemizde toplumsal bir bölünme talebi olmamıştır ve olmayacaktır lakin içeride ve dışarıda "PKK, YPG" gibi harflerin sembolizmine sığınan kayıp çocuklarımız, kandırılmış, ihanete uğramış çocuklarımız vardır. Ta Haçlı Seferlerinden beri Türkiye'nin bir Diyarıislam olmasını hazmedemeyenler vardır. Sevr paçavrasını yırttığımız günden beri Türkiye'nin bağımsız, müstakil güçlü bir cumhuriyet olmasını hazmedemeyen ve görünen o ki hazmedemeyecek olan yabancıların telkinlerine kapılan gafillerin hastalıklı hırsları vardır.
Kıymetli milletvekilleri, hem müsebbip hem müşteki olunmaz. Sebep olduğumuz şeylerden şikâyetçi olamayız. Ayrılıkçı, silahlı ve hâlâ Stalinist çizgiye yakın duran sol ateist unsurun kontrol ve idaresindeki marjinal kirli siyasetin memleket sosyolojisine tahakkümü hem mümkün değildir hem de doğru değildir çünkü bu da bir çeşit toplum mühendisliğidir ve bütün toplum mühendislikleri gibi hiçbir ahlaki meşruiyeti olamaz. Kürtlerin büyük çoğunluğu bu kirli siyasetin değil, şehit kanlarının suladığı tertemiz vatan Anadolu sosyolojisinin Kürtleridir ve en az bu vatan sosyolojisinin Türkleri kadar barışın da kardeşliğin de teminatıdır. Onlar, yüzlerce yıldır bu topraklarda birleşip, kaynaşıp tek bir millet olmanın hem fikriyatını hem fiiliyatını hayata geçiren, işinde gücünde vatandaşlarımızdır. Aslında onlar bizim kahramanlarımızdır, gerçek kahramanlarımızdır. Vatan çatısını hâlâ ayakta tutan, ruhsuz ve kalpsiz elitlerin ideolojik duvarları değildir; vatan çatısını ayakta tutan, bu mübarek milletin inşa ettiği reel duvarlardır. Bir Batılının dediği gibi, duvarlar yıkılırsa çatıyı neyin ayakta tuttuğunu görürüz. Türkiye'de tavanı ayakta tutan milletimizin kolektif tarihsel pratiğidir, kolektif reel ihtiyaçlarıdır ve ortak bilincidir, millî bilincidir. Arif Nihat Asya'nın dediği gibi, bırakalım bozuk saatler yalan yanlış işlesin. Hiç kimse aklından çıkarmasın, hatırına getirmesin, bundan küçük bir Türkiye olmaz; buna ne Türkler razı olur ne de Kürtler razı olur.
Türkiye'yi kuran yüce Meclise ve Atatürk'ün deyişiyle Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak "Türk milleti" adını alan kahraman vatandaşlarımıza, yüce milletime saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)