| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 09.02.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubunda kimse yok.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Buradayız.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Hoş sefa geldiniz.
SALİH CORA (Trabzon) - AK PARTİ burada.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - 3 Maraş var, 1 ülküdaş var, 1 de Trabzonlu var. Ben şimdi Azerbaycan için teşekkür... Manisa geldi.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Kırıkkale var, İstanbul var.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Azerbaycan savunma anlaşması için teşekkürü size edeyim, Doğu Türkistan'a yeteri kadar destek olmadıkları için, gerekli düzenlemeleri çıkarmadıkları için -sizden kimse yok- mecburen CHP'ye kızacağım! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, Azerbaycan'la ilgili son dönem yaşadığımız süreç bizim için bir iftihar vesilesidir. Azerbaycan'a gittik, orada gördük. Paylaşılan coşku, orada devletimiz adına paylaşılan coşku ilanihaye kardeş olduğumuza dair bir ortak sükûnete dönmüş, yapılan her türlü gayret, gösterilen her türlü fedakârlık, bu uğurda karşılıklı tecrübe paylaşımı, askerî tecrübe paylaşımı, teknoloji altyapımız kuvvetlendiği için silah sanayisiyle ilgili paylaşımların hepsi sahada Türk devletinin inisiyatifini çok artırmıştır. Zaman zaman iktidar cenahından "Yaptığımız iyi şeylere destek vermiyorsunuz." diye sitem ediyorsunuz. Böyle kalbimizi doldura doldura yaptığınız her iyi işe teşekkür ediyoruz.
Azerbaycan-Türkiye beraberliğini, yarınlarda Turan coğrafyasında, Türk devletlerinin arasında gerçekleşmesini hayal ettiğimiz büyük beraberliğin ilk antrenmanları olduğunu kabul ediyoruz. Dolayısıyla burada attığınız her adımı iftiharla, coşkuyla destekliyoruz.
Savunma sanayisindeki beraberliği, beraberinde eğitim beraberliğinin, dil beraberliğinin, alfabe beraberliğinin, kavramsal çerçevesini oluşturabileceğimiz bir kültür programının bütün detaylarıyla taçlandırmak zorundayız. Sadece anlaşmaların arkasına yığmayalım mevzuyu, bir perspektif ortaya koyalım. Mesela, Azerbaycan ve Türkiye arasında, Karabağ'da bir üniversite kuralım. Bir üniversite kuralım ve bu üniversiteye mesela Melih Bulu Bey gibi kabiliyetli birini bulalım yahut onu gönderelim, Karabağ üniversitesini dünyanın 100'üncü üniversitesi yapabilsin, bunlarla iftihar edelim, bu da kıymetli bir şeydir.
Gümrük beraberliğini mutlaka planlayalım, sadece böyle ticari anlaşmalarla avunmayalım. Azerbaycan ile Türkiye arasındaki bir gümrük beraberliğini Türk devletinin yönetebilmesi çok mümkündür, bunu planlayabiliriz, gümrükleri sıfırlayabiliriz. Peşinden, bugün yapıldı, ilk adımları atıldı, şehitlerimize Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının yapmış olduğu bursluluk imkânına, şehitlerimizin çocuklarına verilen burslara da bu vesileyle teşekkür edelim. Yani Azerbaycan'a teknolojik destek verildi, teşekkür; Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesinin arkasında duruldu, minnet duygusuyla teşekkür; Azerbaycan'a bundan sonra güçlensinler, karşılıklı beraberliğimiz perçinlensin, ticaret anlaşmalarıyla, eğitim anlaşmalarıyla, askerî anlaşmalarla beraberliğimiz perçinlensin, ona da teşekkür.
Teşekkür faslını bitiriyorum. Yirmi dakika konuşmamız vardı, beş dakika teşekkür edeceğim, on beş dakika kızacaktım ama süre kısaldığı için beş, altı dakika kızabileceğim size.
Mehmet Emin Resulzade'nin ruhu şad oldu yaptıklarımızla. Elçibey'e mahcubiyetimiz vardı, 90'lardaki mahcubiyetimizin yerini o mahcubiyetimizi giderebileceğimiz bir iyilik aldı, onun için de teşekkür ediyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) - Boraltan mahcubiyeti...
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Boraltan'ın mahcubiyetini de gidermiş olduk, onun için de teşekkür ediyoruz. Bahtiyar Vahapzade'nin de ruhu şad olmuştur.
Bu teşekkürlerimizin peşine şöyle eklemek isterdik: Osman Batur için de size teşekkür etmek isterdik, Kaşgarlı Mahmut için de teşekkür etmek isterdik, Yusuf Has Hacip için de teşekkür etmek isterdik. Bakü için ortaya koymuş olduğunuz fedakârlığı Kaşgar için gösterseydiniz de kalbimizi doldura doldura teşekkür edeydik. Dünyanın bütün devletlerinin gözlerinin içine baka baka Türk devletinin başı olarak "Dünya 5'ten büyüktür." diye haykıran bir adamın 4 tane devleti sayıp Çin mevzubahis olunca susuyor olmasına da kızalım. O suskunluğun, Osman Batur'un mezarında onu muazzep edeceğini hatırlatalım size. Çünkü gözlerinde Doğu Türkistan'ın hürriyet meşalesi yanmış bir kahramanın çocuklarının bugün ırzı, iffeti çiğneniyorsa, Türk devletinin başına, burada ırzı, iffeti çiğnenenlere karşı sessizlik asla yakışmazdı.
Madem dünya 5'ten büyüktür, 5'in içinde Çin de vardır. "İngiltere" derken korkmuyorsunuz, yutkunmuyorsunuz "Amerika" derken yutkunmuyorsunuz "Rusya" derken yutkunmuyorsunuz "Fransa" derken yutkunmuyorsunuz "Çin" derken niçin yutkunuyorsunuz? Niçin "Çin" demekten imtina ediyorsunuz? "Çin" derken, dünyada sesinizi, soluğunuzu herkesin dinlediği toplantılarda, Türk devletinin, Türk milletinin haklarının çiğnenemez olduğu edasıyla, "Size Doğu Türkistan'da ırzını çiğnemeye kastettiğiniz Türkler adına sesleniyorum." cümlelerini niçin duymuyoruz? İnternete girince, sosyal mecralarda Mısır için ağlarken görüyoruz sizi, iftihar ediyoruz mazlumların çığlığı olmanızla. Filistin'e verdiğiniz sese, soluğa kuvvet veriyoruz. Bakü'de arkanızda durduk, iftiharla, şerefle destekliyoruz. Ama Kaşgar'ın sessizliğine, Doğu Türkistan'ın sahipsizliğine asla sessiz kalmayacağız. Tayyip Erdoğan'ı, bir gün, uluslararası toplantılarda Çin'e dönüp "Sizin 1,5 milyonunuza, paranıza, pulunuza razı olan sizden alçak olsun." derken duymak istiyoruz.
Bugün, elçiliklerin önünde daha çok kadınların, kızların, çoluğun çocuğun toplanıp "Annelerimizden, babalarımızdan haber alamıyoruz." diyen kendi kardeşlerimizin hicranını duymuyor olmanıza ne diyeceğiz biz sizin? Türkler, mevzubahis olunan şey ırzlarıysa, canları ile ırzları arasında bir tercihte, her şartta canlarını feda etmeyi göze aldıkları için Türklerdir. Hiçbir maddi beklentinin irademizi teslim alamayacağını söylemek Finlandiya Başbakanına mı düşerdi? 39 ülkenin altına imza attığı insan hakları ihlalleriyle ilgili, Türkiye Cumhuriyeti devletinin içlerinde ilk sırada imzasının olması gerekmiyor muydu? Yani bizim Doğu Türkistan'a olan sorumluluğumuz Bakü'ye olan sorumluluğumuzdan az değil, Filistin'e olan sorumluluğumuzdan az değil. Kendimize gelmek zorundayız. Çin bize mahkûm, biz Çin'e mahkûm değiliz.
"Batı Bölge Teorisi" adı altında Türkistan coğrafyasını pasta gibi gören Çin'in boğazına otururuz biz Türkler olarak, daha önce de oturduk. Bu bölgeden Avrupa'ya kadar uzanacak Yeşil Kuşak Projesi'nin, yok İpek Yolu Projesi'nin üstünden geçeceği köprü değiliz biz sadece. Biz dünyanın, insanlığın geleceğini planladığı her programda masada olması gereken şerefli bir milletiz. Biz Türkleriz. Türkistan coğrafyası üzerindeki elli yıllık planların bizim hesaplarımızla vuruşacağını dünyaya haykırmak zorundasınız.
Çin'e mahkûm değiliz. Biz Çin'in boğazını tutuyoruz. Doğu Türkistan'dan çıkacaklar, Kazakistan'dan, Özbekistan'dan, Kırgızistan'dan geçecekler, Türkmenistan'dan geçecekler, Hazar'ın altından geçecekler, Azerbaycan'dan geçecekler, Türkiye'den geçecekler; onlar mı bize bağlı, biz mi onlara bağlıyız? Bugün elçiliklerin önünde sesini, hicranını duymadığınız insanlar ahirette azabımız olur, utancımız olur.
Biz hiçbir beklentinin... Avrupa Birliğiyle ticari potansiyelinizin kaçta kaçını yapıyorsunuz Çin'le? Avrupa'yla ticari potansiyelimizin kaçta kaçı var Çin'de? Hangi ticari gaile? Hangi kredi beklentisi bizim ırzımızla kantara çıkabilir? Niçin bu sessizlik var? Niçin dönüp Doğu Türkistan'la ilgili, insanlığın ortak sükûneti hâline gelmiş bu mezalime karşı ses vermiyorsunuz? Niçin susuyorsunuz? Tayyip Erdoğan'a "kimsesizlerin kimi olmak" diye kendi namına kurduğu cümlelerle coşkuyla destek olurken ona niçin diyemiyorsunuz ki Azerbaycan'da kimsesizlerin kimi olmaktan iftihar ediyorsan, Kudüs'te kimsesizlerin kimi olmaktan iftihar ediyorsan, Mısır'da iftihar ediyorsan, Kaşgar'da niçin iftihar etmiyorsun? Kaşgar'dakilerin kimsesi olmaya niçin heves etmiyorsun? Dolayısıyla, biz bugün Çin'e çok rahatlıkla şunu söyleyebiliyoruz: Efendim, terörist olmakla itham olunanlar, anneleri, babaları, çocukları yıllardır kamplarda haber alınamayan bir çilenin kurbanları.
Kendi çocuklarımızdan... Ben bugün size milletvekili olarak hitap etmiyorum; annelerinizin evladı olarak, babalarınızın evlatları olarak, çocuklarınızın babaları olarak, hanımlarınızın kocaları olarak, kızlarınızın babaları olarak sesleniyorum: Irzları, iffetleri çiğnenen kardeşlerinizin çığlığına hangi gerekçeyle sessiz kalacağız? O yüzden lütfen kalbinizi ve aklınızı başınıza alın. Azerbaycan'da göstermiş olduğunuz dirayetin aynısı Doğu Türkistan'la ilgili gösterilmek zorundadır. Doğu Türkistan'a karşı bu sessizlik, kimsesizlerin kimi olmak için çıktığınız bu yolda dünyada ve ahirette utancınız olur sizin. Milliyetçi Hareket Partisi elli yıllık Türkistan davasının bayraktarlığını yaptı, aynı hissiyatla buradalar. Sizi biliyorum ki bizim gibi düşünüyor ve hissediyorsunuz. Bizimle aynı şeyleri düşünüyor olmanıza rağmen bu sessizliğinizi nasıl izah ediyorsunuz kendinize?
Bugün -polislerimizin videoları mutlaka gelmiştir size- bir polisimiz, bir Türk polisi orada annesinden, babasından haber alamayan; ırzlarının, iffetlerinin çiğnendiğini ağlaya ağlaya anlatan, ondan sonra da bizim ziyaretimizde bize şöyle soru soran Türkistanlı kardeşlerine "Kabak tadı verdi." diyemez, diyemez. Bir Türk polisi, ırzı için ağlayan kardeşlerine, oturma eylemi yapıp sadece seslerini duyurmaya çalışan kardeşlerine "Bu yaptığınız kabak tadı verdi." diyemez. Bu "Kabak tadı verdi." cümlelerini Azerbaycan-Ermenistan Savaşı'nda belki Ermeniler diyebilir, Tük polisi kendi kardeşlerine böyle bir şey diyemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurunuz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - O yüzden, bu utancı ne Meclisimize ne partinize ne de hizmetkârlığına talip olduğumuz milletimize yaşatmayalım. "Boraltan" falan diye vurgu yapan Tayyip Erdoğan, bize yeni bir Boraltan faciası yaşatmasın. "Suçluların iadesi anlaşması" diye bir rezalet gelecek; hiçbir parti grup kararı bizi bağlamaz, hiçbir şekilde bağlamaz, hiçbir liderin vicdanlarımızı töhmet altında bırakmasına asla razı olmayacağız. Dolayısıyla biz bugün Osman Batur'a, Kaşgarlı Mahmut'tan itibaren Yusuf Has Hacip'e, Barak Hacı'ya, kimi sayarsanız, "Üç Efendiler" diye bilinen İsa Yusuf Alptekin'e, Mehmet Emin Bey'e, Doktor Mesut Bey'e mahcup oluruz; bu mahcubiyet, bize yaptığınız her türlü iyiliğin, her mazlumun yanında yer alma hevesinin büyük utancı olarak geri gelir. O yüzden, lütfen, Doğu Türkistan hususundaki sessizliği dünyayı sarsacak bir çığlıkla buluşturalım. Bu, Türk devletine yakışır; bu, Cumhur İttifakı'na yakışır; bu, Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışır; bu, "Kimsesizlerin kimiyim." diye siyaset yapan bir adama yakışır. BM'de "Dünya 5'ten büyüktür." diye bağıran bir adama Çin'e de "Zalimsin." demek yakışır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Selamlayalım efendim.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Buyurun, bekliyoruz, alkışlayacağız sizi. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)