GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:40
Tarih:26.12.2020

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek ülkemiz gerek Avrupa Birliği gerek dünya gündeminde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Selahattin Demirtaş'la ilgili vermiş olduğu karar bütün taraflar nezdinde tartışma konusu ve tartışmaları da devam ediyor; gerçi tartışılacak bir kısmı da yok.

Arkadaşlar, şöyle: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne kadar geçen hukuki süreç nasıl gerçekleşti? 1948 yılında, özellikle İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra, Avrupa Birliği, Avrupa ülkeleri bir araya gelip aralarında Türkiye'nin de imzacı, kurucu üye ülke olarak bulunduğu Avrupa Konseyi oluşturuldu. Avrupa Konseyinin yapmış olduğu çalışmalar neticesinde bir değerler silsilesi, bir değerler birliği olarak da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi taraf olan ülkeler tarafından imzalandı ve bu sözleşmede tarif edilen bütün bu hükümlere uyulacağını atılan imzayla Türkiye de tanımış oldu. Bu sözleşmenin gereği olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ihdas edildi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararların taraf ülkelerin hepsini bağlayacağı, imzacı ülkelerin hepsini bağlayacağı, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 46'ncı maddesinde gerekse Anayasa'mızın 90'ıncı maddesinde açık, net bir şekilde ifade edildi. Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar gerek mahkemelerin hiyerarşik yapısı içerisinde... Diyelim ki yerel mahkemeler veya yüksek mahkeme olan Yargıtay veya onun üstünde olan Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar arasında çelişki yaşandı. Bu çelişkide, mahkemeler hiyerarşik yapısı gereği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu karara uymak zorunda, özeti bu.

Şimdi, arkadaşlar -özellikle AKP'li milletvekilleri- diyelim ki uluslararası alanda veya Türkiye Cumhuriyeti devletinde açılan bir sınava gireceksiniz ve o sınavda şöyle bir soruyla karşılaştınız: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararları, bu sözleşmeye taraf olmalarına rağmen kabul etmeyeceklerini söyleyen devlet başkanları, içişleri bakanı ve ilgili yetkililer bu açıklamalarıyla aşağıdaki şıklarda belirtilen ve tanımlanan hangi devlet tiplerine uyarlar? Özellikle AKP'li milletvekilleri dinlesin.

(a) şıkkı; muz cumhuriyeti. Muz cumhuriyeti uluslararası alanda şöyle tanımlanıyor arkadaşlar: Uluslararası politikada siyasi açıdan istikrarsız, ekonomik açıdan sadece 3 tarımsal ürüne dayalı, bir kişi veya bir seçkin grup tarafından yönetilen ve hiçbir şekilde hukuk kurallarını tanımayan ve kendilerine hukuk kuralları işlemeyen devlet biçimi. (a) şıkkı, muz cumhuriyeti. İyi dinleyin Sayın AKP'li vekiller.

(b) şıkkı; kabile devleti. Cumhurbaşkanımız da sık sık diyor ya: "Biz muz cumhuriyeti değiliz, biz kabile cumhuriyeti değiliz, hele hele mafya devleti hiç değiliz." Evet, kabile devleti; muz cumhuriyeti gibi bir anlama sahip, aşağılayıcı bir siyasi kavramdır; genel olarak hukuk devletinin zıttı, tersi olarak ileri sürülür, hukuk kuralları kişi veya kişilere göre esnetilir, bu ülkelerde hukuk asla ve kata tanınmaz. Alın size (b) şıkkı, kabile devleti.

(c) şıkkı; mafya devleti: Devleti yönetenlerin hesap vermediği sistemlerdir. İdari, adli bürokrasi bunları görmezden gelir. Suç unsuru taşıyan eylemleri tahkikat konusu bile olamaz, yargılanamazlar. Son örneği, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'na yönelik bir mafya bozuntusunun yapmış olduğu beyanlar. Alın size (c) şıkkı.

Şimdi, en önemli şık, arkadaşlar, (d) şıkkına geldik; haydut devlet: Kural, kaide tanımayan bir devlettir. Küresel barışı tehdit eden, ne yapacakları önceden tahmin edilemeyen, kendi halklarına merhametsizce ve kanun dışı davranan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydemir.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) - ...komşularını tehdit eden; katı bir şekilde tarafı oldukları, imzacısı oldukları uluslararası anlaşmaları ihlal eden hatta bunu siyasetçilerine bir araç olarak kullanan devletler için uluslararası alanda kullanılan bir terimdir. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aydemir, teşekkür ediyorum.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) - En önemlisi haydut devletti, o da sona kaldı. Bunun cevabını, Sayın Meclis Genel Kuruluna, Türkiye kamuoyuna, Avrupa'ya, dünya kamuoyuna takdirle sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Aydemir, teşekkür ediyorum.

Devamı bir dahaki yasamaya, bir dahaki teklife.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sizin böyle demeniz şereftir, şeref!

ERDAL AYDEMİR (Devamla) - Hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyeti'ni haydut devlet ilan etmeye hakkı yoktur. (HDP sıralarından alkışlar)