GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:51
Tarih:10.01.2013

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Zonguldak Kozlu'da yaşamını yitiren madenci kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine ve yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

Yine, bugün, Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutluyoruz. Onların da emeklerinin boşa gitmemesi ve gereken itibarı görmelerini diliyorum.

17/05/2012'de yani 2012'nin beşinci ayında, Anayasa'nın 98'inci maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bir önerge verdim ve bu önergem de madencilik sektörü ve madenci kardeşlerimizin sorunlarıyla ilgili, maden kazalarıyla ilgili ve onların çalışma koşullarıyla, emeklilikten sonraki emeklilik koşullarının düzenlenmesine yönelik bir Meclis araştırma önergesiydi. Peki, durup dururken 2012'nin beşinci ayında bu niçin aklıma geldi de böyle bir araştırma önergesi verdim? Hepinizin bildiği gibi, ben KİT Komisyonu üyesiyim ve KİT Komisyonunda Türkiye Taş Kömürünü, Türkiye Kömür İşletmelerini, aynı zamanda EÜAŞ'e bağlı maden ocaklarını denetlemekteyiz her yıl. Nereden yapıyoruz bu denetlemeyi? Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleme yapan Sayıştay raporları üzerinden denetliyoruz. Peki, bu denetimlerde ne çıktı Sayıştay raporlarında? Eğer AKP'li, Hükûmete mensup milletvekili arkadaşlarım bu Komisyondaki Sayıştay raporlarını okumuş olsaydı benim gibi kendilerine vazife edinirler ve madencilik sektöründe geliyorum diyen kazaların önüne geçebilirdik.

Şimdi, bu araştırma önergesi içerisinde madenlerimiz ve maden işçilerimizin yaşadığı problemlerle birlikte, özelleştirmeyle oluşan problemlerin araştırılması vardı. Peki, nasıl özelleştirme yapıyor madencilik sektöründe? 3 şekilde özelleştirme yapılıyor. Bir tanesi "Rödevans" dediğimiz bir usulle. Bunu halk çok iyi bilmez, şöyle tarif edilim redevansı: Bir tarlanız var ve bunu bir üretim karşılığında üçüncü bir şahsa veriyorsunuz ve üretimden, hasılattan pay alıyorsunuz, redevans bu.

Peki ikincisi ne? İşçiliğin özelleştirilmesi yani hizmet alımı. Buna son zamanlarda sık sık rastlıyoruz. Nerede rastladık? Kozlu'da rastladık. Nerede rastladık? Karadon'da rastladık. Nerede rastladık? Üzülmez'de rastladık ve devlete ait bir çok maden işletmesinde buna rastlamaktayız.

Peki üçüncüsü ne? Yeni icat oldu üçüncüsü de; madenlerin yanındaki işletmelerle birlikte genelde termik santrallerle birlikte topyekûn olarak özele devretmek.

Şimdi, bu üç şekilde yapılan özelleştirmelerde temel amaç neydi arkadaşlar? İstihdamı artırmak, kaliteli, verimli üretim yapmak, maliyetleri düşürmek ve iş güvenliğini sağlamaktı. Peki, bu yapılanlar, bu özelleştirmelerden sonra yapılanlar bunlarla uyuşuyor mu? Şöyle bir incelediğimizde, örneğin, istihdam konusuna geldiğimizde, 2000'li yıllarda 20 bin olan madendeki istihdam bugün, sizin Hükûmetiniz döneminde 11 bine düşmüş. Demek ki istihdama yönelik bir çalışma değil, tamamen insanları yoksullaştırmaya, işçiliği yoksullaştırmaya ve işsizliğe olanak sağlayan veya işsizliği öne getiren bir çalışma olarak düşünülebilir.

Peki, diyelim ki istihdam yaratmıyor. Peki, teknolojiyi mi getiriyor madenlere ya da üretimi mi artırıyor? Hayır. Yine Sayıştay raporlarını incelediğimizde teknolojinin gelmediğini görüyoruz. Mevcut kurumun yani işe aldıkları kurumun araçlarını kiralayarak hiç yatırım yapmadan madencilik işini yaptıklarını görüyoruz. Peki, üretimi artırıyor mu? Hayır, artırmıyor. Yine 2000'li yıllardaki üretimin geldiği nokta bugün yarı yarıya düşmüş vaziyette ve tamamen ithale dayalı bir maden rejimimizin organize edildiğini her beraber görmekteyiz.

Peki, maden sektöründeki işçilerin geliri arttı mı bu özelleştirmelerle birlikte? Yine koca bir "Hayır." diyoruz. Özelleştirmeyle birlikte maden sektöründe çalışan insanların yarısından fazlası asgari ücretle çalışmaya başladı. Yine 2000'li yıllarda 5,44 dolar olan saatlik asgari ücreti, bugün, sizin Hükûmetiniz döneminde 2,81 dolara düşürerek insanları açlığa mahkûm ettiniz.

Peki, maden sektöründe çalışan işçilerimizin acaba özelleştirmeyle birlikte iş güvenliği ve iş sağlığı sağlanmış mıdır? O da koca bir "Hayır."

Peki -şimdi saydık- istihdamı artırıyor mu? "Hayır." Verimi artırıyor mu, üretimi artırıyor mu? "Hayır." Teknolojiyi yeniliyor mu? "Hayır."

Peki, iş güvenliğini sağlıyor mu? Onu da sağlamadığını hep birlikte görmekteyiz. Yine iş kazalarında Türkiye dünyada 3'üncü, Avrupa'da 1'inci; ölümlü iş kazalarında Avrupa'da 1'inciyiz. Birçok alanda olduğu gibi bu alanda da sizin Hükûmetiniz döneminde iş kazaları artmış ve bir rekora imza atmışsınız. Tebrik ediyorum, iş kazalarında Avrupa 1'incisi, dünya 3'üncüsü olmuşsunuz!

Şimdi, bu iş kazalarına bir-iki örnekten yola çıkarak örnekler vermek istiyorum, ancak şunu da belirtmek istiyorum: Bu kürsüye geldiğinizde dilek ve temennilerde bulunuyorsunuz "Allah bir daha bu kazaları bize göstermesin. Deprem olmasın, sel olmasın." diye söylüyorsunuz ama üç gün sonra bunları unutuyor, hiçbir şey yapmıyorsunuz. Çabuk unuttuk Karadon'u. Hatırlayan var mı içinizde Karadon'u? Çabuk unuttuk Üzülmez'i. Var mı içinizde hatırlayan? Çabuk unuttuk Çöllolar'ı, Afşin-Elbistan'ı. Peki, Kozlu'yu ne zaman unutacağız? Birkaç gün sonra da Kozlu'yu unutacağız ya da unutturacaksınız. Ne olmuştu Afşin-Elbistan'da, Çöllolar'da biliyor musunuz? Ne olmuştu? 6 Şubat 2011 ve 10 Şubat 2011'de iki tane toprak kayması oldu, 11 işçimizi yitirdik, 9'u hâlen toprağın altında. Peki, neydi burada? Yine, Sayıştay kitaplarını da getirdim, tek tek size sayfasını verebilirim. Sizin "terörist" diye nitelendirdiğiniz, Başbakanın "terörist" diye nitelendirdiği, "Eğitim yapılmıyor." diye nitelendirdiği firmanın danışmanı ODTÜ "Çok yakında kaçınılmaz bir kaza gerçekleşebilir burada, tedbir alınması gerekir." demiş. Ama ne yapmışlar? Hiçbir tedbir almamışlar ve çalışmaya devam etmişler. Sonunda, 11 işçimiz orada hayatını kaybetmiş.

Peki, kim biliyor musunuz bu şirket? Bunu da söylemek istiyorum size. Hani, meşhur 12 Eylül referandumunuz var ya? Sayfalarca, günlerce televizyon ekranlarından sizin propagandanızı yapan bir medya kuruluşu bu şirket. Arkadaşlar, eğer merak ediyorsanız, yine, bu medya kuruluşunu ben size verebilirim, hatta şimdi, bilirkişilerle, yandaş rektörlerinizin sağladığı bilirkişilerle ODTÜ suçlu çıkarılmaya çalışılıyor burada.

Yine, Zonguldak Karadon'da, 17 Mayıs 2010'da -sanki Kozlu ora da- madencilikte tecrübesi olmayan, deneyimi olmayan, daha önce hiçbir iş bitirmesi olmayan ve madenciliğin en tehlikeli işi olan galeri açma işi yine bir inşaat firmasına veriliyor. Yine, Sayıştay raporlarında -onu da size getirdim- 2009'da, diyor ki: "Eğer tedbir alınmazsa çok büyük bir kaza olacak." 30 işçimizi Karadon'da yitiriyoruz.

Kozlu'ya geliyorum. Bakın, Kozlu Karadon'la ne kadar birbirine benzeşiyor. Kozlu'da Sayıştay raporlarında -Genel Başkanımız açıkladı, artık basın da açıklıyor- defalarca ikaz edilmiş. Yine bir inşaat firmasına verilmiş galeri açma işi, yine gecikmiş iş ve defalarca ikaz edilmesine rağmen hiçbir tedbir alınmamış Kozlu'da ve bugün, 8 maden işçisi arkadaşımız hayatını kaybetmiş aynı Karadon'da olduğu gibi.

Şimdi, insan hayatının ne kadar ucuz olduğuna, insan hayatının para karşılığında ne kadar değersiz olduğuna burada bir kez daha tanık oluyoruz.

TTK tarafından tespit edilen olumsuzlukları gidermeyen firmanın sözleşmesini feshetme yetkisine sahip olmasına rağmen sözleşme feshedilmemiş ve bugün, Kozlu'daki iş kazası meydana gelmiştir.

Aynı ifadeler 2011 Sayıştay Raporu'nda Üzülmez İşletmesi için var arkadaşlar. Hükûmet yetkililerine sesleniyorum, AKP milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum: Yarın bu vebalin altında kalmamak için, yarın orada da bir iş kazası olmaması ve madenci kardeşlerimizin ölmemesi için tedbir alın, tedbir alınmasını sağlayın. Aynı rapor orada da var, aynı galeri açma işi orada var, yine orada da bu iş bir inşaat firmasına verilmiş. Madencilikte tecrübenin, deneyimin ve güvenliğin ne kadar önemli olduğunu bütün dünya bilmekte ama Türkiye bir türlü bunu öğrenememektedir.

Şimdi, sizlere soruyorum, buradan Enerji Bakanına da seslenmek istiyorum arkadaşlar, Enerji Bakanı gitti ve orada dedi ki: "Herkes sorumluluğunu bilecek ve sorumlular hesap verecek." Sayın Enerji Bakanı, siz 2009'da Enerji Bakanı oldunuz, 2009'da Enerji Bakanı olduktan sonra, biraz evvel bahsetmiş olduğumuz Karadon, Üzülmez, Afşin-Elbistan ve Kozlu sizin dönemlerinizde oldu ve dördü de özellikle benzer özellikler taşıyor. Peki, niye hiçbir tedbir almadınız? Şimdi, sizi buradan uyarıyorum: Üzülmez'de de aynı olay başımıza gelirse -Allah'tan temenni ediyorum ki böyle bir olay olmasın- bunun vebali altında kalırsınız. Şimdiden orada tedbir almanızı diliyorum.

Sevgili arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım; sizin göreviniz, burada gelip özelleştirilmiş kurumların avukatlığını yapmak değil. Aynen bizim gibi sizin de görevinizin onların eksiklerini söylemek, onların hatalarını söylemek, onların giderilmesi için uğraş vermek olduğunu düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Devamla) - Hemen konuşmamı da?

Bu olumsuzluklardan dolayı, madencilik sektöründeki sorunların tespit edilip çözüm önerilerinde bulunulması ve hayata geçirilmesi için Meclis araştırma komisyonun kurulmasının büyük önem kazandığını ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akar.