| Konu: | Yirmi altı yıldır yayınına devam eden Olay TV'nin kapanmasına; Covid-19'un ilk zamanlardaki gibi kolay geçmediğine, ağır hasta ve vefat sayılarının ciddi anlamda arttığına, daha fazla önleme ihtiyaç olduğuna; TÜİK'in yaptığı Türkiye Engelliler Araştırması sonuçlarına, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ciddi bir kesimi ilgilendiren bu konuya ciddiyetle eğilmesi gerektiğine; asgari ücretlinin, işçinin, memurun ve emeklinin gözünü verilecek olan zam oranlarına çevirdiğine; 13 milyonu aşkın emeklinin aylık gelirlerinin yaşam koşullarına uygun hâle getirilmesi gerektiğine; toplumun her kesiminde olduğu gibi emeklilerin de sözcüsü olmaya ve haklı taleplerini dile getirmeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 26.12.2020 |
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, Türkiye'de, mevcut rejimin nasıl otokrasiye evrildiğine dair çok önemli bir olay oldu. Yirmi altı yıl önce yayın hayatına başlayan Olay televizyonu dün itibarıyla ekranlarını kararttı. Olay televizyonu yaptığı yayınlarla birtakım çevreleri rahatsız etmiş olmalı ki, kısa sürede ekranları karartıldı. 180 basın emekçisine geçim kaynağı olup, ailelerine ekmek götürdüğü bir kanalı karartmak hukuk ve demokrasiyle bağdaşmadığı gibi, vicdanların da kabul edemeyeceği bir durumdur. Kararan sadece bir kanal değildir, bizden olmayan herkese yaşamı dar eden düşünceye sahip vicdanlardır. Kararan hukuktur, demokrasidir, adalettir, basın özgürlüğüdür, çok sesliliktir. Ülkede otokrasinin geldiği boyut tam da budur. İktidarın on sekiz yılda Türkiye'yi getirdiği nokta işte böylesi bir karanlıktır.
Her alanda olduğu gibi, kurulan bu baskı rejimini toplum da üzerinde iliklerine kadar hissetmektedir. "İfade özgürlüğü var ama ifade ettikten sonra olacakları garanti edemem." Bu laf, kimin lafı biliyor musunuz? Uganda'nın eski Devlet Başkanı, diktatör İdi Amin'nin lafı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bu ifadeleri kullanan kişinin bir zamanlar yönettiği Uganda bile şu anda Dünya Demokrasi Endeksi'nde 99'uncu sırada. Olay televizyonunun ekran kararttığı Türkiye kaçıncı sırada biliyor musunuz? 110'uncu sırada, Uganda'nın 11 sıra altında. Medyaya ve özgürlüklere yapılan tüm baskıyı ve karartmaları kınıyorum. Basın emekçilerini buradan selamlıyorum. İnsanlar üzerinde uygulanan bu baskının bir gün size de zarar vereceğini, sıkıntı vereceğini de bir kere daha hatırlatmak istiyorum.
Coronavirüsle mücadelemiz devam ediyor, insanlarımız ne yazık ki hayatlarını kaybetmeye de devam ediyor. Bir noktayı vurgulamak istiyorum: Covid ilk zamanlardaki gibi kolay geçmiyor, sizler de duyuyorsunuz. Daha önce duyduğumuzda Covid virüsüne yakalanmış eşimiz, dostumuz, akrabamız, kardeşimiz, arkadaşımız bir hafta sonra, on gün sonra iyileşti diye haber alıyorduk. Şu anda Covid virüsüne yakalananların bir süre sonra ağır hasta olduğunu, daha sonra entübe edildiğini ve nihayet vefat ettiğini öğreniyoruz. Sosyal medyaya girmekten korkar hâle geldik hepimiz. Sosyal medyaya girdiğimizde, bu virüsle alakalı başsağlığı dilekleri, vefat haberleriyle dolu. Olay bu kadar ciddi, ağır hasta sayıları ve vefatları ciddi anlamda arttı. Daha fazla önleme ihtiyacımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bu ülkede her gün 2 uçak düşüyor; evet, o kadar insanımızı yitiriyoruz. Hani 1 uçak düştüğünde on sene konuşurduk ya; şimdi her gün 2 uçak düşüyor, o kadar insan kaybediyoruz. Hekimler de çaresiz. Bakın -benim de tanıdığım bir özel hastane sahibi var- bütün imkânlarını insan kime kullanır? Annesine, babasına, evladına önce, değil mi? Bir gün arayla hem annesini hem babasını kaybetti özel hastane sahibi bu arkadaşımız. Bu işin şakasının olmadığını, durumun vahametini ilk günden bu yana vurgulamaya devam ediyoruz. İnşallah, daha ciddi önlemler almaya başlarlar.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, gelişmiş ülkelerde nüfusun yüzde 10'unun, gelişmekte olan ülkelerde ise nüfusun yüzde 12'sinin engellilerden oluştuğu bildiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ülkemizde TÜİK tarafından gerçekleştirilen Türkiye Engelliler Araştırması sonucuna göre, nüfusun yüzde 12'sinin engelliler olduğu saptanmış. Anne, baba ya da eş gibi aile fertleri de hesaba katıldığında bu sayı 3 katına çıkıyor. Bu durumda, aileler özel eğitim, mesleki eğitim, rehabilitasyon ve hukuki haklar konularında eğitilmeli ve bilgilendirilmeliler. Eğitim alan aileler, diğer engelli ailelerine de danışmanlık yaparak çocuklarının sosyal yaşama daha etkin katılım sağlanmasına katkıda bulunmalıdır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, ciddi bir kesimi ilgilendiren bu konuya ciddiyetle eğilmelidir. Sorunları gidermek için yapılan tespit ve çalışmalarla alınacak tüm kararların bir an önce uygulanması ise elzemdir.
Her yıl sonu olduğu gibi asgari ücretlinin, işçinin, memurun, emeklinin gözü ve kulağı verilecek zam oranlarına çevrilmiş. Yaşam koşullarının bu kadar zor olduğu bir dönemde, hâlen bin lira seviyesinde maaş alan emekliler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
Son kez açayım, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Toplumun en adaletsiz gelirine sahip kesimi olan emekliler, en düşük aylık gelirlerinin asgari ücret seviyesine çıkarılmasını bekliyor. Türkiye'de 13 milyonu aşkın emekli ve hak sahibi olduğu göz önüne alındığında, emekli ve hak sahiplerinin aylık gelirlerinin yaşam koşullarına uygun hâle getirilmesi gerekiyor. Aynı koşullarda emekli olanların aylıkları arasındaki farkın giderilmesi ve emeklilikte yaşa takılanların sorunlarının çözülmesi emeklilerimizin başlıca talepleridir. Devletin itibarı, emeklilerine verdiği değerle ölçülür. Milyonlarca emekli ve hak sahibi asgari ücretin altında bir gelirle yaşamını sürdürürken, devleti yönetenlerin itibardan bahsetmesi mümkün değildir. Toplumun her kesiminin olduğu gibi emeklilerimizin de sözcüsü olmaya ve haklı taleplerini ısrarla dile getirmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.