| Konu: | Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 25.12.2020 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gençliğimden bu yana bu Parlamentodan çıkan yasaları incelerim ama incelerken de yasa koyucunun aslında hangi gizli amacı olduğunu da öğrenmeye çalışırım. Yani neyi yasaklıyor, bir düzenleme yaparken hangi hakkı güvence altına aldığına değil ama neyi yasakladığına bakardım. 12 Eylül faşist darbesini yapanlar bile çıkardıkları yasalarda gizli amacı saklarlardı, açık açık yazmazlardı o faşist darbesini yapanlar. Örnek vereceğim, kayıtlara geçsin. Mesela, 2932 sayılı Yasa'yla Kürtçeyi yasaklamak istemişlerdi ama bunu çok gizli bir biçimde, okuyanın ilk başta anlamayacağı şekilde yapmışlardı. Yasal düzenleme şuydu: Türkiye'nin tanıdığı devletlerin birinci resmî dilleri dışındaki bir dille yayın yapmak, konuşmak, toplantıda bilmem ne yapmak yasaktır. Okuduğunuz zaman içinde Kürtçe yok ama asıl amaç, Kürtçeyi yasaklamaktı. Bunu, faşist darbeyi yapanlar bile gizli olarak yapıyorlardı. Şimdi, bu yasayı okuduğumuz zaman da adı tamam, işte, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının ve Finansmanının Önlenmesi. Adı çok iyi ama öyle bir darbeci noktaya geldiniz ki asıl amacınızı gizleme noktasında bile değilsiniz. Neyi amaçladığınızı çok açık bir biçimde yapıyorsunuz çünkü demokrasiden uzaklaştınız, parlamenter rejimden uzaklaştınız...
OYA ERSOY (İstanbul) - Ya Başkan...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ya, böyle bir şey olur mu ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - ...çoğulculuktan uzaklaştınız; yeni bir rejim kuruyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müsaade edin, lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Uluslararası bütün kuruluşların tanımladığı biçimiyle yeni rejimin adı, ılımlı otokrasi. Ilımlı otokraside çoğulculuğa, parlamentoya, yargıya ihtiyaç yok. Görünüşte var ama gerçek anlamda yok. Şimdi, bu yasa da sonuç itibarıyla...
BAŞKAN - Sayın Gökgöz, çalışmayı bitirdikten sonra yapalım o işi.
Buyurun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Sayın Başkan, benim bütün insicamım bozuldu.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, şu anda yani böyle bir şey mümkün olabilir mi? Böyle, fotoğraflar çekmek...
OYA ERSOY (İstanbul) - Yeniden başlatın.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Sezgin ağabey, git, fotoğrafa gir bence(!)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Neyse, arkadaşlar, yani buna ihtiyaç duymuyorsunuz çünkü artık o noktada değilsiniz, neyi söylediğimizle ilgili değilsiniz, o noktaya geldiniz çünkü.
Bakın, burada, sonuç itibarıyla, Türkiye'de sivil toplumu yok edebilecek bir noktadayız. Arkadaşlarımız anlattılar, ben de dinledim, yirmi dakika dinledim meslektaşımı, AK PARTİ Grubundan. Evet, iyi tezleri var, görünüşte var, evet ama şimdi, Türkiye'de bu hakları koruyacak, yurttaşların haklarını koruyacak, sivil toplumu koruyacak bir idari makam var mı veya yargı var mı?
Bakın -Sayın Kurtulmuş burada- "OHAL, en fazla üç ay." demiştiniz, bugün OHAL Komisyonunun süresini ocak ayından itibaren bir yıl daha uzattınız, beş yıla çıkacak. Siz bu kürsüden söz vermiştiniz ama OHAL iki yıl sürdü, onun kurduğu Komisyon beş yıl, daha ne kadar sürecek belli değil. Dolayısıyla, bunu koruyacak Hükûmet de yok, idari makamlar da yok aynı zamanda. Kime güveneceğiz? Yani yargıya mı güveneceğiz?
Bakın, bu Parlamentoya kayyum atanan Ankara Cumhuriyet Başsavcısını Yargıtay üyesi yaptınız, parlamenter suçlarla ilgili olarak görev yapan Ankara Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısını Ankara Cumhuriyet Başsavcısı yaptınız. Sizlere objektif söylüyorum: O Cumhuriyet Başsavcısının buradaki milletvekilleriyle ilgili olarak yazdığı fezlekelere bakın, sadece bakın. Bu yargı mı bizi koruyacak? Bakın, bu yargı mı bizi koruyacak? O fezlekelere bakın, hangi zihniyetle çalıştığınız çok iyi ortaya çıkar. Darbeci bir zihniyetle çalışıyorsunuz çünkü artık derin devletin yeni sahibi sizlersiniz, uygulamalarınızdır ve yaptığınız ürünlerdir ve zalimliklerdir. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Ya, çıplak arama eskiden de vardı, şimdi de var. Niye bu kadar zorunuza gidiyor? Çünkü derin devletin sahibisiniz. Bakın, bunları yok sayarak, bizleri suçlayarak, herkese "terörist" diyerek yapamazsınız. Kime güveneceğiz? Daha dün, Sayın Cumhurbaşkanı, hakkında mahkûmiyet kararı olmayan bir Genel Başkana "terörist" diyor. İçişleri Bakanı bu Parlamentoda görev yapan milletvekiline "terörist" diyor, "hain" diyor, "ajan" diyor. Kime güveneceğiz? Bakın, bütün kamu gücünü kullanan insanlar bunları söylüyorlar. E, şimdi geleceğiz, bütün bunlarda idari makamlara güveneceğiz, Bakanlığa güveneceğiz, yargıya güveneceğiz; yok böyle bir şey. Bakın, bu getirilen düzenlemenin asıl amacı, otokratik düzeninizin ayaklarını güçlendirmektir, sivil toplumu, muhalefeti yok etmektir. Adım adım buna doğru gidiyorsunuz ve milletvekillerimiz de maalesef ama farkında değiller, arka sıralarda "Biz de buradayız." fotoğrafı çekiyorlar, o fotoğrafı paylaşacaklar sonuçta saray da görecek, "Evet, milletvekillerimiz burada." diyecekler.
Arkadaşlar, yanlış yoldasınız, Türkiye'yi yanlış yönetiyorsunuz, AİHM kararını tanımayan Cumhurbaşkanı var, AİHM kararını tanımayan, "boşlukta" diyen bakanlar var. Kime güveneceğiz? Size mi güveneceğiz bu ortam içerisinde? Dolayısıyla kendimize güveniyoruz, muhalefetimize güveniyoruz ve "Sandıkta gideceksiniz." diyoruz. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)