| Konu: | Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 25.12.2020 |
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimiz; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kitle imha silahları hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir, uluslararası taahhütlerine uyar. Sayın Cumhurbaşkanımız da, bu devletin ve bu milletin başı olarak bu taahhütlerine uyduğunu söylediği gibi, ancak hiçbir şantaja, tehdide de boyun eğmez, hiçbir mütekebbire eyvallah etmez, hiçbir kibirlinin kibrine eyvallah etmez; bu kısmı çok önemlidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu kanun teklifi 1989 yılında FATF'ın kurulmasıyla başlayan, 1991 yılında ülkemizin üye olmasıyla birlikte devam eden ve 1996 yılında 4208 sayılı Kanun'la Mali Suçları Araştırma Kurulunun kurulması ve akabinde 1999 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmesi ve bu sözleşmeyi 2002 yılında kanunla kabul ederek iç hukukumuza taşımamız ve akabinde gelişen süreçlerde 2005 yılında 5549 sayılı suç varlığından elde edilen gelirlerin aklanması hakkındaki kanunu çıkarttık ve Ceza Kanunu'muza da 282'nci maddeyle suç varlığının aklanma suçunu aldık. Akabinde 2013 yılında, tabii, terörizmin finansmanı, terör örgütlerinin değişik yol ve yöntemler kullanması nedeniyle uluslararası camiadaki gelişen şartlar doğrultusunda Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair 6415 sayılı Kanun çıktı.
FATF ülkeleri sürekli karşılıklı iletişimler hâlinde devam ediyor ve bu görüşmelerin sonucunda da hangi alanlarda sorun varsa bu alanları düzenleme, o alanlarda etkin mücadele yapma konusunda karşılıklı teklifler oluyor. Yani "Biz hemen sıkıştık, 2012 yılında söylenmişti, geç kalındı." kısmı doğru değil. 2013 yılında 6415 sayılı Kanun çıktı, o günden sonra birçok uygulamalar karşılıklı yürütüldü. 2019 yılında, 4'üncü dönem toplantılarının sonucunda yapılan tekliflere göre kitle imha silahlarının finansmanının önlenmesine dair, uluslararası mevzuatta boşluk olduğu için Birleşmiş Milletler karar aldı ve bu kanunu, kitle imha silahlarıyla ilgili bir kod kanun olarak düzenledik.
Tabii, bunun yanında, diğer 7 kanunun ortak özelliği, terörizmin finansmanı ve uluslararası terörizmle mücadele açısından finansmandır. Yardım Toplama Kanunu'ndaki mesele de budur, Dernekler Kanunu'ndaki mesele de budur, Türk Ticaret Kanunu'ndaki hamiline yazılı senetlerin nama yazılı gibi merkezî kayıt kuruluşuna kaydedilmesiyle ilgili zorunluluk da budur, yine, iç dondurmayla ilgili konulardaki zorunluluk da budur. Özü, uluslararası terörizmle mücadele ve terörizmin mali kaynaklarının kurutulması, bunun engellenmesiyle ilgili şeffaf, etkin bir mücadele yol ve yönteminin belirlenmesidir. Kanunun getiriliş amacı budur ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin, 2021 yılının 23 Nisanı itibarıyla da karşılıklı görüşmelerle, bu hususları gri listeyle ilgili bir risk oluşturmadan sonuçlandırmasını ve ülkemizin daha fazla yatırıma, istihdama yönelmesini hep beraber sağlamayı arzu ediyoruz.
Tabii, arkadaşlarımızın eleştirileri var, bu eleştirilerdeki en temel konulardan biri, Dernekler Kanunu'nda getirilen 3 suçla ilgili. Yani terörizme finansman sağlama suçu, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticaret suçu ve kara paranın, suçtan elde edilen varlığın aklanması suçu. Bu suçlarda, soruşturma aşamasında, İçişleri Bakanına organları uzaklaştırma yetkisi öngörülmüştü. Muhalefetin itirazlarını dikkate aldık, Sayın Grup Başkanımız ve Grup Başkan Vekillerimizle bu konuda bir hazırlık yapılıyor: "soruşturma"nın 15'inci maddede, "kovuşturma"ya dönüştürülmesiyle ilgili bir teklif olacak.
Yine, en temel itirazlardan biri, Avukatlık Kanunu'yla ilgili. Kıymetli arkadaşlar, savunma hakkı kutsaldır; kutsal olan, savunma hakkıdır. Ben de avukatım, yirmi beş yılı aştım, avukatlıktan daha kutsal olan savunmadır. Diğer tüm alanların hepsi 5549'a göre sorumlu, banka sorumlu, sigorta şirketi sorumlu, faktöring şirketi sorumlu, kamu kuruluşları sorumlu, diğer serbest meslek sahipleri sorumlu; bir tek avukatlar, meslektaşlarımız mı sorumsuz olacak? Ve bunlar, avukatlık mesleği ve savunmayla ilgili olan suçlar asla değil. Bir taşınmaz alım ve satımını, evet, avukat da yapabilir, emlakçı yapabilir, mali müşavir de yapabilir, hiçbir işi olmayan bir kişi de yapabilir. O sebeple FATF, bunu özellikle tüm alanların kanun kapsamına alınıp yalnızca avukatların istisna edilmesinin bu alanda bir gri alan oluşturduğunu söylüyor.
Dün, Barolar Birliği Başkanımız ve avukat arkadaşlarımızla bir kez daha uzunca müzakere ettik ve burada Avukatlık Kanunu'nun 35'inci maddesinin 1'inci fıkrası, münhasıran avukatların yaptığı işler ve ara buluculuk aşamasında alternatif çözüm yolları arasında elde edilen bilgilerin bu kanun kapsamında olmaması gerektiğiyle ilgili, bu konuyla ilgili de bir düzenleme inşallah olacak.
Yine çok önemli bir kanun teklifi, bence bu kanun teklifinin en nirengi noktası kıymetli arkadaşlarım, 37'nci maddesidir. Bizim iç dondurma müessesesi dediğimiz terörizme finansman sağlanması durumunda mal varlığının dondurulmasıyla ilgili FATF ve uluslararası kuruluşlar diyor ki: "Ceza Usul Kanunu'nuz ve yargılama süreçleri çok uzun. Dolayısıyla, terörizmle etkin ve hızlı mücadele etmek için bir idari organ vasıtasıyla bunu yapmanız gerekiyor." Dünyanın gelişmiş bütün ülkelerinde bu sistem var, tamamında var ancak biz, bu sisteme çok önemli 2 tane temel hukuk kuralı koyduk. Birincisi, dedik ki: Türk mahkemelerince terör örgütü olduğuna dair bir karar olacak. Bir organ, bir yapı, bir kuruluş terör örgütü ise kesinleşmiş bir mahkeme kararından sonra buraya yardım edilirse terörizmin finansmanı kapsamında bu kişiler dikkate alınabilecek ancak bir terör örgütü olmakla birlikte terör örgütü üyesine, ailesinden, yakınından insani ilişkiler kapsamında verilen bir yardım bu kanun kapsamında asla olmayacak. İlgili değerlendirme komisyonu, kararını verecek, İçişleri ve Maliye Bakanlığının müşterek kararıyla dondurulacak ve hep diyordunuz, eleştiriyordunuz: "Sulh ceza mahkemeleri" diye. Hayır, Ankara Ağır Ceza Mahkemesine gönderilecek ve Ağır Ceza Mahkemesi beş gün içinde tedbirin devamına veya kaldırılmasına dair itirazı kabil olmak üzere karar verecek. Bu açıdan da bu müessesenin çok doğru ve son derece hukuka uygun olduğunu düşünüyoruz.
Bizim atalarımızın çok güzel sözleri vardır, derler ki: "Mal canın yongasıdır." Hatta biraz mal kısmında hasis olan insanlar için "Malını alacağına, canını al." derler. Gerçekten de mülkiyet hakkı, bütün dünyada önemli. Biz de buna olağanüstü önem ve değer verdiğimiz için, hukuk devletinin en üst standartlarında -hem öncesinde bir mahkeme kararı, Yargıtayla terör örgütü üyeliği hem de sonra ağır ceza mahkemesinin onama kararı gibi- çok esaslı bir kural getirdik.
Topkapı Sarayı'nın girişinde ne yazar? "..."(x) "Bütün mazlumların sığınağı." Bu coğrafya, bin yıldır bütün mazlumların sığınağıdır; bugün de mazlumların, 5 milyona yakın mazlumun sığınağı.
Dünyada, biliyoruz ki 11 Eylülden sonra İslam coğrafyasının mal varlıklarına tahakküme yönelik gayretler var. Biz arzu ediyoruz ki Türkiye, bu kanunla bütün dünyada şeffaf, hukuka uygun, her türlü denetime açık, uluslararası ilişkileri karşılıklı olan, birbiriyle iletişim hâlinde olan bir devlet olmaya devam edecek. Bütün dünyadaki mal varlıklarının meşru olarak bu ülkeye gelmesi ve onların yatırıma dönüşmesi, daha büyük bir noktaya gelmesi için bu kanun düzenlemesinin son derece faydalı olduğunu görüyoruz.
Bizim kuruluşlarımız, dünyadaki bizim yüz akı kuruluşlarımız, yardım kuruluşlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız bu devletin kuruluşlarıdır; onların her biri, Türkiye Cumhuriyeti'dir; onların her biri, Türk milletidir. Afganistan'da da, Afrika'da da, Uzak Doğu'da da, Balkanlarda da, Kafkasya'da da yardım kuruluşlarımız, bu kanunla uzaktan yakından ilgisi olmayan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüz akı olan kuruluşlardır. Bunlarla ilgili tereddüdün olmasını, sivil toplum kuruluşlarımızda bir tereddüdün olmasını... Ben doğrusu kanunun yeterince anlaşılamadığı kanaatindeyim. Yoksa yardım toplayacak, yurt dışına yardım götürecekse bir kuruluşumuz, ilgili valiliğe beyanda bulunacak; bundan daha fazla bir şey yok ki.
Efendim "Neden banka kayıtları isteniyor?" Arkadaşlar, yardım toplamak... Bütün milletten yardım topluyorsunuz, devlet size bir izin veriyor. Topladığınız yardımı nereye harcadığınızı devletin bilmesinden daha doğal ne vardır? Bankadan isteyecek, gidecek... Suçu yoksa bir sorun yok. Efendim "İnternet ortamında izinsiz yardım toplayacağız." Neden? İzin alın, herkese izin veriliyor. Efendim, bakın, cezayla ilgili kısımların birçok yerinde dedik ki: "Uyarıldığı hâlde yardım toplamaya devam ederse, uyarıldığı hâlde yardıma, bu sürece engel olmazsa o zaman ceza olur." Yani fiilin ağırlığına göre; bazen önce bir uyarmayı getirdik, sonra cezayı getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Evet, herhâlde bugün sınırlı.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)